Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Anayasa Mahkemesi'nin Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Erdem Gül hakkında verilen hak ihlali kararıyla ilgili olarak, "Anayasa Mahkemesi, bu şekilde bir karar vermiş olabilir. Vermiş olduğu karara sadece sessiz kalırım ama kabul etmek durumunda değilim. Verdiği karara da uymuyorum, saygı da duymuyorum" dedi. AYM'nin 'basın özgürlüğü ihlali' kararına rağmen Dündar ve Gül'ün yargılanacağı davanın 'casusluk davası' olduğu iddiasını yineleyen Erdoğan, "Yerel mahkeme bu karara direnebilirdi. O zaman AYM’nin kararı boşa çıkacaktı. Tahliye edilen kişiler AİHM'e gideceklerdi. Oradan alacakları cevap da bellidir" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Batı Afrika gezisi öncesinde konuştu.
Erdoğan'ın konuşması özetle şöyle:
Bu ziyaretlerimiz Afrika kıtasıyla ilişkilerimizi geliştirmeye yönelik adımlardır. Bu seyahatin ilk ayağı Fildişi Sahili olacak. Türkiye'den Fildişi Sahili'ne ilk ziyaret olma özelliğine sahiptir. Bir dönüm noktası olacaktır. Birçok anlaşmaya da imza atacağız. Ticaret hacmimiz 390 milyon dolara çıkmıştır. Bu ziyaretimin ticaretten ekonomiye, eğitimden yatırıma, savunma sanayine kadar yeni fırsatlara imkan sağlayacağına inanıyorum.
Fildişi Sahili ziyaretinden sonra Gana'ya geçeceğiz. 2010 yılında büyükelçiliğimizi yeniden faaliyete geçirdikten sonra ticaretimizi daha da artırmak istiyoruz.
Gazeteciler Can Dündar ve Erdem Gül serbest kıldı. AYM kararı vardı.
Her şeyden önce, şu ana kadar dikkat ederseniz herhangi bir açıklamada bulunmadım. Bu olayın ifade özgürlüğüyle yakından, uzaktan alakası yoktur. Bu bir casusluk davasıdır. Cumhurbaşkanlığı sözcümüz bazı açıklamaları yapmıştı. Bakar kör olmak durumunda değiliz. Bana göre medyanın sınırsız özgürlüğü olamaz. Dünyanın hiçbir yerinde medyaya sınırsız özgürlük yoktur. Basın mensubu, yazılı görsel, kalkacak, her türlü hakareti yapacak, biz de sessiz kalacağız.
Anayasa Mahkemesi, bu şekilde bir karar vermiş olabilir. Vermiş olduğu karara sadece sessiz kalırım ama kabul etmek durumunda değilim. Verdiği karara da uymuyorum, saygı da duymuyorum.
Kararı veren mahkeme bu karara direnebilirdi. O zaman AYM’nin kararı boşa çıkacaktı. Tahliye edilen kişiler AİHM'e gideceklerdi. Oradan alacakları cevap da bellidir. Bu adımlar doğru değildir. Bizim 13-14 yıllık iktidarlarımız medyanın fikir ve düşünce özgürlüğü bakımından en ideal duruma ulaştığı dönemdir.
Eğer yazılı ve görsel medya bu konuda samimi ise açsınlar bütün o künyeleri baksınlar. Yüzlerce basın mensubunun cezaevlerine tıkıldığı dönemler bizden önceki dönemlerdir. Bizden önceki dönemlerde cezaevlerindeki bu yüzlerce insan acaba oralarda hangi suçlardan dolayı yatıyorlardı. Bizim iktidarımızda bunlar cezaevlerinden çıkmışlardır, biz önlerini açtık. Biz yaptığımız yasal düzenlemelerle önlerini açtık ve biz bu yaptıklarımız demek ki yanlış yaptık herhalde. Hala bize saldıranlar bunları görmezden gelerek bize saldırıyorlar. Tayyip Erdoğan olarak şahsım, ifade ve düşünce özgürlüğünün sonuna kadar yanındayım ama ifade ve düşünce özgürlüğü maskesi altında bu ülkenin adına veya bu ülkeye saldırı hakkını da kimseye tanınmasına da taraftar değilim çünkü bu bir casusluktur. Niye? Hangi ülke olursa olsun istihbarat örgütleri herhangi bir savcının rahatlıkla müdahale edeceği bir örgüt değildir. İstihbarat örgütlerinin adeta sınırsız diyebileceğimiz yetkileri vardır. Zaten bu yetkiler olmazsa o devlet güçlü olamaz, o devlet ayakta duramaz.
Bayırbucak Türkmenlerine Milli İstihbarat Teşkilatımız yardım götürüyor, bu yardım sebebiyle sen kalkacaksın müdahale edeceksin, oradaki şoförünü, subayını hepsini yatıracaksın yere ve onları adeta sanki bir düşman ordusunun mensuplarını yakalamış veya teröristleri yakalamış, onları yere yatırıyormuş gibi yere yatıracaksın, silahları onlara uzatacaksın ve düşünün şimdi bu ülkede yargı makamında olanlar o sürecin resmedilmesine aracı olanları, yardım yataklık edenleri tahliye edecek. Kusura bakmayın ben bu kadar rahat onların yanında olamıyorum ve bu konuda da inandığım doğrular neyse bu doğruların da sonuna kadar arkasında olduğumu ifade etmek istiyorum. Şimdi tabii yola çıkıyorum bundan herhalde biraz daha ortalık çalkalanabilir yani.
Ateşkes kısmen şu anda bulunan bir karar durumunda. Suriye'nin 3'te 1'inde falan ateşkes uygulanıyor. Cenevre süreci canlanırsa başarılı olur. Suriye'nin kuzeyinde YPG koridoru oluşmasına imkan veremeyeceğimizi söylemiştik. YPG'nin kuzeyde koridor amacını birileri destekliyor.
Erdoğan, “Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın cuma günü Başkanlık sistemiyle ilgili açıklaması oldu, yeni anayasanayrı ayrı kanaldan yürütüleceği ve bir erken seçimin gündemde olmadığı şeklinde. Bu konuyla ilgili yapılan bir çalışma var mı? Başkanlık sistemi ile yeni anayasa ayrı ayrı mı referanduma mı taşınacak?” sorusunu ise şöyle cevapladı:
“Bu konu bir defa Cumhurbaşkanlığı makamının görevi değil. Orada dil sürçmesi olmuş olabilir. Bu görev tamamıyla parlamentonun görevidir. Parlamento da böyle bir kararı verirken neye ihtiyaç var? Bir defa 330’a ihtiyaç var. Eğer bu 330 sağlanabilirse ancak hangi konuda referanduma gidilmek isteniyorsa, o konuda referanduma gidilebilir. Şimdi bu 330’u sağlamak için gayret gösteren siyasi partiler burada neyi anayasa ile ilgili mi bir referandum yapacaklar veya başkanlık sistemiyle ilgili mi referandum yapacaklar veya yeni anayasanın içinde başkanlık sisteminin de olduğu bir yeni anayasa ile ilgili mi bir referandum yapacaklar, onun kararını bunun müteşebbisleri verecektir.
Birinci derecede hükümetin böyle bir gayreti olduğunu biliyoruz. Ama şu anda gördüğümüz kadarıyla yeni anaya çalışmasıyla ilgili veya Anayasa Mutabakat Komisyonunun çalışması, adeta şu anda bir sıkıntıya uğramış vaziyette. Sayın Meclis Başkanımızın dört siyasi partiye tekrar bir mektubu oldu. Bu mektuptan ne gibi bir netice çıkar, bunu da göreceğiz.”