Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, IŞİD roketlerinin hedefi haline gelen ve bugüne kadar 21 kişinin hayatını kaybettiği Kilis'le ilgili olarak uluslararası kamuoyuna seslenerek, "Suriye’deki terör örgütlerine silah ve mühimmat veriyorlar. O silahlar bize dönüyor. Yarın o silahlar onlara da dönecek. Terörün karakteri böyledir, eninde sonunda akrep gibi kendisini tutan eli de sokar. Yarın kendi kucaklarında patlayacak bombaların da müsebbibi olduklarını çok iyi bilmeliler" dedi. Erdoğan, "Bugün Kilis’e komşu olan terör örgütünün yarın kime komşu olacağı belli olmaz. Kilis’te yalnız bırakılırsak o meseleyi de biz çözeceğiz. Biz Kilis’te önlemlerimizi aldık. Kilisli esnafımızı, vatandaşlarımızı yalnız bırakmayacağız. Onların yanındayız, yanında olacağız" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, İstanbul'da İslam İşbirliği Teşkilatı 3. Sudan Sorumlu Bakanlar Toplantısı açılış töreninde konuştu.
Erdoğan'ın konuşmalarından satırbaşları şöyle:
"Burada alınan kararların Müslüman coğrafyasına katkı sağlamasını temenni ediyorum. Suriye'de devam eden savaş milyonlarca Suriyeliyi evinden etti. Suriyeli kardeşlerimiz ulaşabildikleri her yere sığınmaya çalıştılar. Biz Türkiye olarak yaklaşık 2 milyon 700 bin Suriyeliye 300 bin de Iraklı kardeşimize ev sahipliği yapıyoruz. Ülkemizdeki Suriyeli misafirlerimiz 10 farklı ilde yaşıyor.
Konu insan meselesiyle AB ülkelerinin imkânları bizden kat be kat fazladır. AB üyeliğimiz çerçevesinde zaten yükümlülüğü olan vize muafiyeti için karşımıza birçok şart getirdiler. Son 6 yıldır bu çalışmaları zaten yapan bir ülke olarak AB’nin bize böyle destek vermesinden elbette memnun olurum. Bu direkt olarak Suriyeli kardeşlerimize verilecek bir destek. Mesele öyle bir yere getirildi ki sanki bize bağış yapılıyormuş gibi bir intiba ortaya çıktı.
Biz zaten hayata geçirmişiz. Ne projesi? Biz onayı AB’den almadık. Varil bombalarından kaçan kardeşlerimiz bizim sınırımıza dayandığında biz onları dikenli tellerle geri çevirmedik. Bu kardeşlerimizi içeri aldık. Niye? Ancak inananlar kardeştir ilkesinden hareketle... Bu bizim için vecibeydi, yerine getirdik. Kamplarda kalanlar için harcadığımız para 10 milyar doları aşmıştır.
AB’nin ikircikli tavrını geçtim. İslam ülkelerinin bu insanlara sahip çıkması lazım.
Türkiye’nin su kaynaklarının doğru yönetilmesi konusunda ciddi çalışmaları mevcuttur. Bugün ülkemizde suyu olmayan en küçük bir yerleşim birimi dahi kalmadı. Aslolan finansı iyi yönetmektir. Eğer iyi yönetirseniz başarıya gidersiniz. Su da böyledir. Biz iktidara gelmeden önce sularımız derelerden akar denize giderdi. Tercüme arkadaşlar doğru çevirsinler. “Su akar, Türk bakar” derlerdi. “Su akar, Türk yapar” yaptık.
Biz bu tecrübeleri paylaşmaya hazırız. Biz gelmeden önce Türkiye’de geri dönüşüm, yani ‘recycle’ denen olay yoktu. Atık suyu kalkar, arıtmak suretiyle kullanırsanız tasarruf etmiş olursunuz. Esasen 1990’lı yılların ortalarına gelene kadar, pek çok şehirle birlikte İstanbul da ciddi su sıkıntısıyla karşı karşıyaydı.
Biz iktidara gelmeden önce 'Su akar Türk bakar' diyorlardı. Biz geldikten sonra bunu tersine çevirdik. 'Su akar Türk yapar' dedirttik. Suyu geri dönüşümle tekrar kullanma noktasına geldik. İçme suyunu parkta kullanırsanız bu yönetimde başarısızlık demektir. İstanbul'un su sorununu belediye başkanlığı dönemimde ekibimle çözdük. Bugün İstanbul'da su problemi yok. 2071 yılına kadar gereken planlamalar yapıldı.
İstanbul’da evlerde küvetler yıkanmak için değil, su depolamak için kullanılır. 180 kilometreden dağları delerek İstanbul’a suyu getirdik. Bütün şebekeleri yenileyerek su kaçaklarını önlemiş olduk. Bütün bunlarla hamdolsun 2 yılda İstanbul geleceğe yönelik umutların arttığı bir şehir oldu. O zaman nüfusumuz 8 milyondu. Bugün 15 milyon...
Merhamet medeniyetinden geliyoruz ya, Güney Kıbrıslılara seslendik. “Zaman zaman su sıkıntınız oluyor, gemilerle su geliyor. Biz Güney Kıbrıs’a su vermek suretiyle bir barış formülünü gerçekleştirelim” dedik. Cevap gelmedi ama biz görevimizi yaptık. KKTC’nin 50 yıllık içme suyu ve tarımsal su ihtiyacını karşılamış bulunuyoruz. Projenin Müslüman ülkeler arasında önemli bir örnek teşkil ettiğine inanıyorum. İİT içindeki gelişmiş ülkelerin, az gelişmiş ülkelere el atması önemlidir. Biri sudur, diğeri elektriktir. Ve bu iki nimetten mahrum olmamalı.
Terör hepimizin ortak sorunu. Diyarbakır’ın 20 kilometre yakınında bir patlama oldu. Terör örgütü mensupları Bingöl’de yol çalışması yapılan bir kamyonu alarak araca bomba yüklüyor. Tali yolları kullanarak Diyarbakır şehir merkezine sokmaya çalışıyor. Bir vatandaşımız durumu fark ediyor. Teröristler kaçıyor, vatandaşlar iki araçla takip ediyorlar. Teröristler öndeki araca geçip vatandaşlarımıza ateş açıyor. Daha sonra 10-15 ton patlatıcıyı patlatıyor. 4 vatandaşımızın bedeni bulundu. Kamyondan ve 12 vatandaşımızdan parça dahi kalmıyor. Kimseden bu elim hadiseye yönelik ciddi bir ses çıkmamıştır. Paris’te çıkıyor, Brüksel’de çıkmıyor ama Lahor’da çıkmıyor, Ankara’da çıkmıyor, İstanbul’da çıkmıyor, Diyarbakır’da çıkmıyor. İçimiz bundan yanıyor.
‘Güvenli bölge için çalmadık kapı bırakmadık’
Terör örgütleri en büyük gücü işte bu tutumdan alıyor. Dünyada silah sektörünü elinde tutan ülkeler, bizzat bu teröristlere silah veriyor. Hadi hayır desinler. Güvenli bölge için çalmadık kapı bırakmadık. ABD Başkanı’yla paylaştım. Aramız düzgünken Rusya’yla paylaştım. Uygulamaya gelince hiçbirisi bu noktada “Hadi adımı atalım” demiyor.
Suriye’deki terör örgütlerine silah ve mühimmat veriyorlar. O silahlar bize dönüyor. Yarın o silahlar onlara da dönecek. Terörün karakteri böyledir, eninde sonunda akrep gibi kendisini tutan eli de sokar. Yarın kendi kucaklarında patlayacak bombaların da müsebbibi olduklarını çok iyi bilmeliler. Bugün Kilis’e komşu olan terör örgütünün yarın kime komşu olacağı belli olmaz. Kilis’te yalnız bırakılırsak o meseleyi de biz çözeceğiz. Biz Kilis’te önlemlerimizi aldık. Kilisli esnafımızı, vatandaşlarımızı yalnız bırakmayacağız. Onların yanındayız, yanında olacağız.
Her iki örgütünde rejimle ve diğer güçlerle işbirliği içinde olduğunu biliyoruz. Türkiye mücadelesini devam ettiriyor. Görünenle değil, görünmeyenle mücadele etmek işimizi zorlaştırıyor. DAİŞ bahanesiyle Suriye ve Irak’ta kurulan can pazarları, silah pazarları yarın dünyanın başına çok daha büyük sorunların musallat olmasının yolunu açıyor. Gelecekte dünya herkes için güvenli bir yer olmaktan çıkacaktır. Suriye’de katledilen 600 bin masumu, denizlerde boğulan insanları görmezden gelenler için yarın çok geç olacaktır. Biz kendi işimizi kendimiz görmeye alışmış bir milletiz. Terör örgütlerinin üstesinden geleceğiz. Bu riyakârlık karşısında insanlık vicdanında açılan yaraları sarmaya tek başımıza gücümüz yetmez. Yarın terör örgütlerinin küreselleşecek eylemleriyle sadece biz başa çıkamayız."