Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Suriye'de yaşanan gelişmelerle ilgili olarak "Bir yandan Rusya ve Esed rejimi, diğer yandan PKK, PYD ve DAEŞ terör unsurları mazlum insanları öldürüyor tarihi mekanlara saldırıyor. Karanlık yapılar bölgedeki gizli hesapların birer truva atına dönüştü. DAEŞ'i, PKK'yı, YPG'yi ortaya çıkaran da besleyip büyüten de rejimin ta kendisidir" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, geride kalan 13 yıllık dönemde birçok konuda çok önemli mesafeler katettiklerini ancak eğitim ve kültürde hedeflenen ilerlemeyi kaydedemediklerini söyledi.
Erdoğan, "Türkiye'de geçtiğimiz 13 yılda her alanda tarihi bir dönüşüme, tarihi bir değişime hep birlikte şahit olduk. Altyapıda, sağlıkta, sosyal yardımlarda, sanayide, ticarette, turizmde ve daha pek çok alanda ülke olarak çok önemli mesafeler kat ettik. Ancak bu süreçte iki alanda, eğitimde ve kültürde arzu ettiğimiz, hayal ettiğimiz, hedeflediğimiz ilerlemeyi kaydedemediğimizi üzüntüyle ifade etmek istiyorum" diye konuştu.
Birlik Vakfı'nın 30. yıl kutlamalarında konuşan Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:
Bugün Birlik Vakfımızın 30. yıl kutlamalarında sizlerle beraberiz. Biz yazı kışı bir dava arkadaşlarıyız. Gençlik dönemimizden itibaren benim bu kutlu yolda uzun bir geçmişim var ve bu sahne hatıralarla dolu.Buradaki pek çok kardeşimizinde bu yolda çok uzun zaman emek harcadığını biliyoruz. Burada ekmek domates peynir yediğimiz çok anlar oldu. Bu dava hor kalmasın diye eğitimle irfanla desteklenerek yetiştirilen yeni nesilleri de görüyorum. Ne mutlu nesilden nesile aktarılan dava için çalışanlara. Ne mutlu bu yolda ömür geçirenlere ve geçirecek olanlara. 13 yılda birçok alanda çok önemli mesafeler katettik. İki alanda hedeflediğimiz ilerlemeyi kaydedemediğimizi belirtmek isteriz. Eğitimde fiziki imkanları geliştirdik ama eğitimin içeriği konusunda çocuklarımızı medeniyet tasavvurumuza uygun noktada yetiştirme hususunda aynı başarıyı gösteremediğimizi belirtmek isterim.
Müfredatı süratle geliştirmemiz lazım bunu hallettiğimiz zaman gençliğimiz çok daha farklı bir şekilde gelişecektir. Aynı şekilde kültür konusunda yapılanlarla yapılması gerekenler arasında çok büyük farklılıklar var. Artık önümüze bakacağız.
Paralel yapılanmanın milletimizn gönlünde açtığı yaraları düzelmenin de peşine düşmeliyiz. Milletimiz üzerine düşeni hakkıyla yapmış yapmaya da devam etmektedir. Sıra sizde ortaya çıkan boşlukları düzelteceğinize yürekten inanıyorum ve attığınız adımlarda da yanınızda olacağımı belirtmek isterim
Malum, işte bir Paralel Devlet Yapılanması STK olarak ortaya çıktı, bakın ülkemiz nereye doğru gidiyordu, nasıl bir mücadeleyle karşı karşıya kaldık. Öyleyse bu alanda çok ciddi bir adımın atılması gerekiyor. İnşallah 2019 yılına kadar olan dönemde bu konuda gerekli adımlar atılır diye bekliyorum. Türkiye'nin 2023'te diğer alanlarla birlikte eğitim ve kültürde de hedeflerine ulaşacağına inanıyorum. Bunun için sizlerden çok daha fazla gayret, çok daha fazla mesai bekliyorum gençler."
Paralel Devlet Yapılanması adı verilen ihanet ve şer şebekesinin, milletimizin gönül dünyasında açtığı yaraları da süratle iyileştirmenin, eksikleri telafi etmenin, yanlışları düzeltmenin çabası içinde olmalıyız. Bu şer şebekesinin en çok yoğunlaştığı alanlar olan eğitim ve kültür bu bakımdan da çok önemlidir. Milletimiz bu ihanet çetesine karşı net bir tavır alarak üzerine düşeni hakkıyla yapmıştır, yapmaya da devam etmektedir. Şimdi sıra sizde, bizde.
Bürokratik oligarşiye bu ülkeyi bırakamayız, teslim edemeyiz.
Türkiye'nin 2023'te de eğitim ve kültür alanında hedeflerine ulaşacağına inanıyorum.
Bu millet Hint yarımadasındaki bir zulme donanmalarını gönderen bir millettir biz Osmanlı'nın toruynlarıyız. Elimiz nereye kadar uzanıyorsa elimizi uzatmak zorundayız. Suriye'de bir terör örgütüyle değil bir tarihe bir medeniyete karşı savaş veriliyor. Rejimde aynı savaşı veriyor DAEŞ de aynı savaşı veriyor kimse kimseyi kandırmasın. Batı ülkeleri Suriye halkını temsil eden muhalifleri desteklemede hızlı davransaydı herşey farklı olabilirdi. Ne zamanki mülteciler kapılarına dayandıo o zaman durumu anladılar.
Bir yandan Rusya ve Esed rejimi, diğer yandan PKK, PYD ve DAEŞ terör unsurları mazlum insanları öldürüyor tarihi mekanlara saldırıyor. Karanlık yapılar bölgedeki gizli hesapların birer truva atına dönüştü. DAEŞ'i, PKK'yı, YPG'yi ortaya çıkaran da besleyip büyüten de rejimin ta kendisidir.
İran mezhepçilik gayesiyle Esed'in arkasında durmasaydı belki bugün Suriye diye bir meseleyi konuşuyor olmayacaktık.
DAEŞ gibi İslam adı altında faaliyet gösteren terör odaklarının önüne geçmezsek bu zulmü engelleyemeyiz. Müslümanlar bu zilleti daha fazla taşıyamaz. Hep birlikte İslam coğrafyasında bu bilincin uyanması için çalışmalıyız.
"Rusya Doğu Akdeniz'de tutunmak için Suriye'yi bir basamak olarak görmeseydi bölgede başka türlü bir politika takip edilebilirdi. Ben bunları kendisiyle çok konuştum. Peki Rusya'nın Suriye'de ne işi var? Irak'ta ne işi var? Verilen cevap ne biliyor musunuz? İşte 'Uluslararası hukukun gereği eğer oradaki yönetim sizi davet ederse oraya gidebilirsiniz.' Mecbur değilsin. 400 bin insanı katleden bir yönetimin davetine icabet etmeye mecbur değilsin. Eğer ona siz uyarsanız, orada bulunursanız, o zulmü adeta desteklemiş olursunuz.
Bugün bölgenin ve dünyanın gündeminde Suriye bu şekilde yer alıyorsa, tek sebebi sorunun çözümüne katkı sağlayabilecek olan ülkelerin kendi ajandaları sebebiyle farklı tutumlara yönelmiş bulunmalarıdır. Batı ülkeleri Suriye halkını temsil eden muhaliflere destek vermede yeteri kadar eğer cesur davranabilseydi bugün her şey farklı olabilirdi ama ne zamanki bu mülteciler kapılarına dayandı, hepsi o zaman tutuştu ve hepsi o zaman feryat etmeye başladı ama Türkiye olaya böyle bakmadı. Türkiye kapısını açtı ve 'sıfır tolerans' dedi, 2 milyon 200 bin Suriyeli mülteciyi şu anda topraklarımızda misafir ediyoruz, 300 bin Iraklı'yı da topraklarımızda misafir ediyoruz."
Kimse kimseyi kandırmasın, DAİŞ, PYD, YPG bu tür örgütler Suriye'deki küresel güç mücadelesinin sadece bir aracıdır. Bizdeki PKK ile bunlar aynıdır. Hiçbir farkı yoktur.
Müslümanlar olarak bizim üzerimize düşen önemli bir görev var. DAİŞ gibi El-Kaide gibi Boko Haram gibi Eş-Şebab gibi İslâmi kavramları istismar ederek en büyük zararı Müslümanlara veren örgütlerin zemin bulduğu iklimi ortadan kaldırmalıyız. Bu örgütler, faaliyet gösterdikleri yerlere başka güçlerin müdahalesine imkân vermenin dışında İslâm adına, Müslümanlar adına en küçük bir kazanım ortaya koymuş değillerdir. Bu malum projenin önüne biz geçmezsek, coğrafyamıza yönelik bu hoyrat müdahaleler gözümüzün önünde devam edip gidecektir. Müslümanlar bu zilleti daha fazla taşıyamaz, taşımamalıdır. Hep birlikte İslâm coğrafyasında bu bilincin uyanması ve güçlenmesi için de çalışmalı, gayret göstermeliyiz."