Beştepe'deki Yükseköğretim Akademik Yıl Açılış Töreni’nde konuşan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, revize edilen kredi burs miktarlarını açıkladı. Erdoğan, "Lisansta 500 liraya, yüksek lisansta 1000 liraya, doktoradaysa 1500 liraya yükseltme kararı aldık" dedi.
"Öğrencilerimiz hep burs istiyor. Krediye pek yaklaşmıyor. Niye yaklaşmıyorsun? İş bulduktan sonra faizsiz ödenecek bir burstur" diyen Erdoğan, "Önümüzdeki eğitim-öğretim yılı için kredi burs miktarını lisansta 500, yüksek lisansta 1000, doktorada 1500 liraya yükseltme kararı aldık" açıklamasında bulundu.
Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:
''Türk yükseköğrenim sistemi bugün gerçekten çok ileri bir seviyede bulunuyor. Sayısal bakımdan ülkemizin sınırlarını da aşan bir kapasiteye ulaştık. Geçen hafta Almanya'daydım üniversitelerinde 3 milyon öğrenci var bizde ise 8 milyona yakın. Dünyadaki ilk 500'ün içine 2 üniversite değil bu üniversitelerin sayısını artırmamız lazım. Türkiye'de eğitim öğretim gören her bir öğrencinin bizim dünyadaki gönüllü elçilerimiz olacağını unutmayalım.
Ülkemizde artık üniversiteli öğrenci sayısındaki artış üniversite mezunu öğrenci veya çalışanlardaki artış bizim dünyadaki yerimizi güçlendirmeye devam etmektedir. Yükseköğrenimdeki okullaşma oranı yüzde 40'ın üzerindedir. Artık benim vatandaşım ahırındaki davarını satıp kolundaki bileziğini satıp çocuğunu kursa gönderme derdinden kurtulmuş oluyor. Geçmişte pek çok istismara ve hatta güvenlik sorunlarına yol açan paralel eğitim sistemlerine kesinlikle müsaade etmeyeceğiz.
Hedefimiz, öğrencilerimizin okullarındaki dersleri dışında herhangi bir kurumdan ve kişiden özel destek almadan üniversiteye girebileceği bir sistemi tesis etmek ve oturtmaktır. Öğrencilerimiz hep burs istiyorlar krediye pek yaklaşmıyorlar. Niye yaklaşmıyorsun krediye? İş bulduktan sonra bunlar faizsiz bir şeyle geri ödenecek olan adeta burstur. Buradan öğrencilerimize müjde vermek istiyorum; önümüzdeki eğitim-öğretim yılı için kredi burs miktarını lisansta 500, yüksek lisansta 1000, doktorada 1500 liraya yükseltme kararı aldık. Dijital Dönüşüm Ofisimizle, üniversitelerimizin ve özel sektörümüzün desteğiyle büyük bir teknoloji hamlesi başlatmak istiyoruz.
İşte bu devasa, güçlü zannettiğimiz ülkeleri başında olanların değil, medyalarının yönettiğini gördüm. Çünkü yaptığım görüşmelerde, 'Medya şöyle diyor, böyle diyor...' Söyledikleri bu. Ben de kendilerine şunu söyledim, 'Halkınız ne diyor, bunu düşünmüyor musunuz, bırakın medyayı' dedim. Bir zamanlar bizde de bu vardı, biliyorsunuz. Ülkemizi de medya yönetiyordu. Söyledikleri şey, 'Dördüncü kuvvet, dördüncü kol...' Demokrasi diyorsun, bir taraftan demokrasi derken halkı bir kenara koyuyorsun, medya diyorsun. Yazılı medya yarın yazar, varsın yazsın. Bizim derdimiz halkımız, halkımıza ne veriyoruz, halkımız ne diyor, halkımız bize kaç puan veriyor, önemli olan bu. Demokrasi gücünü halktan alır. Halk varsa, demokrasi var, halk yoksa demokrasi yok. Medyayla filan falan demokrasi olmaz. Öyle güçlü demokrasi olur ki orada medyada güçlüdür ama kalkıp da 'Ben demokrasiyi oluşturuyorum...' Böyle bir mantık varsa, kimse kusura bakmasın. Bir siyasetçi de eğer medyasından çekiniyor, korkuyorsa onun da sağlıklı siyaset yapması mümkün değildir. Herkes kendi alanında bu gayreti gösterdiğinde işimizin çok daha kolay olacağı açıktır. Akademisyenlerimiz de kendi mecralarında ülkemizin doğrularını anlatarak bu mücadeleye katkı verebilir diye düşünüyorum. Her gün aleyhinde yazıların yayınlandığı, haberlerin yapıldığı, sosyal medya dedikodularının yayıldığı bir ülke olarak bu dayanışmayı göstermeye mecburuz. Buna karşılık yurt dışında ülkemiz, milletimiz aleyhine faaliyet gösteren kendi vatandaşlarımızı görmek bizi derinden üzüyor. Kimi gazeteci, kimi akademisyen, kimi sivil toplum kuruluşu mensubu, kimi siyasetçi kimlikli bu kişilerin nasıl olup da kendi vatanlarına bu derece husumet içine girmelerini anlamakta zorlanıyoruz. Bu noktada iş ister istemez yine eğitim konusuna geliyor. Çünkü bunların çok önemli bir bölümü bizim eğitim sistemimizden geçmiş kişilerdir. Demek ki sistemde bir arıza, sorun var. Gençlerimize kendi değerlerimizi, tarihimizi, kültürümüzü anlatamadığımız sürece bu arıza devam edecektir. Kendimize güvenli bir gelecek inşa etmek istiyorsak, işte önce buradan yani eğitim öğretimden başlamak zorundayız. Ülkemizin yönetiminde sorumluluk üstlendiğimiz son 17 yıla ilişkin en büyük hayıflanmamız bu konudadır.
İnsan Kaynakları Ofisimiz aracılığıyla üniversite öğrencilerimizin geleceğini yakından ilgilendiren çalışmalar gerçekleştirmeyi planlıyoruz. Bu çerçevede yapacağımız ilk işlerden biri yükseköğretimde 'Yetenek Yönetimi' sistemine geçmektir. Üniversitelerimizden mezun olan en yetenekli öğrencilere çok özel kariyer fırsatları sunarak kamuda veya özel sektörde değerlendirilebilmelerini sağlayacağız. Yabancı dil eğitimi konusunda merkezi bir standart oluşturmak istiyoruz. Bunun için üniversitelerin yabancı dil muafiyet ve yeterlilik sınavları, ÖSYM üzerinden merkezi olarak yapılabilir. Eğitim-öğretim hayatında 'tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet' bilinciyle yetişen hiç kimse, ne içeride ne dışarıda ülkesinin aleyhinde faaliyetlere kalkışmayacaktır.
Güvenli bir gelecek inşa etmek istiyorsak eğitim öğretimden başlamak zorundayız. (Eğitim) Sayısal olarak çok büyük başarılara imza atmış olmamıza rağmen merhum Mehmet Akif'ten ilhamla 'Asım'ın Nesli'ni yetiştirme konusunda yeteri kadar mesafe katetemediğimizi düşünüyorum. İnşallah yeni dönemde bu eksiğimizi de tamamlayacağız.
Dünyamız ve bölgemiz tarihi bir yeniden yapılanma sürecinden geçiyor. Türkiye'yi sahadan ve masadan dışlamaya çalışanlar, bugün bizimle birlikte olmanın gayreti içinde. Hala farklı tavır içinde gözükenlerin de çok yakında aynı çizgiye geleceklerinden şüpheniz olmasın. Biz değişim reform yenilik bu iradeye sahip çıktığımız sürece önümüzdeki kapalı hiçbir kapının kalmayacağını biliyoruz.''