Erdoğan'dan muhalefete: Bunlar bize dürüstlük dersi veremez, dürüstlüğün sembolü AKP'dir!

Erdoğan'dan muhalefete: Bunlar bize dürüstlük dersi veremez, dürüstlüğün sembolü AKP'dir!

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, AKP ile CHP arasında olumsuz sonuçlanan koalisyon görüşmelerine etkisi olduğu yolundaki iddialara ilişkin olarak, "İşte Cumhurbaşkanı koalisyon istemiyor, ee, başbakan istiyor. Bunu neye dayanarak söylüyorsun. Dert o değil, alışmışlar. Seçilmiş Cumhurbaşkanlarına pislik atarak, karalayarak indirmeye alışmışlar" dedi. Erdoğan, "Ben bunların istediği gibi bir cumhurbaşkanı olmadım ve olmayacağım" diye vurguladı. Erdoğan, "Bunlar bize dürüstlük dersi veremez, hiçbir zaman dürüst olmadı, dürüstlüğün sembolü AKP'dir" ifadesini kullandı.

Erdoğan, Rize'de STK'larla bir araya geldiği yemekte konuştu.

Erdoğan'ın açıklamaları şöyle:

Attığımız her adımı, büyük engelleri aşarak tamamlayabildik.  Milletimizin darbe girişimlerine verdiği cevapları çok iyi hatırlıyoruz. Sizlerle birlikte olabilmem milletimizin bu süreçteki irfanı ve dirayeti sayesindedir.

Kafalardaki ve kalplerdeki kirlerin, niyetlerin tüm çıplaklığıyla ortaya döküldüğü bir dönemde yaşıyoruz. Paralel örgütüyle, bölücü örgütüyle, mezhepçi örgütüyle, medyasıyla ihanet şebekesinin koalisyonuna şahit oluyoruz. Ne diyordu paralel örgütün önde gelen medyası, hakimler, savcılar yurt dışına kaçar mı ya? Kaçtılar. 

Burada bir şey çok anlamlıydı. Onlar kaçmak suriyetiyle karakterlerinin, cibilliyetlerinin ne olduğu ortaya çıktı. Şahsımla ilgili kaçacağımı söylüyorlardı. Ne oldu, ben buradayım. Geldiğim zaman havalimanında milletimle nasıl bütünleştiğimi tüm dünya duydu.  Önce Gürcistan, sonra Ermenistan şimdi de Almanya. Almanya'yı da göreceğiz. Süratle bunlarla ilgili kırmızı bülten çıkacaktır. Almanya'yı da göreceğiz. Oldu oldu, olmadığı taktide Almanya bizden hiçbir suçluyu Tayyip Erdoğan imzası ile isteyemez, vermem.  Dünyanın neresinde bir imkanı varsa tamamı da Türkiye'yi karalamak için seferber edilmiş durumda. Bu şebekeye destek veren , sessiz kalan herkes ülkenin önünü kesme çabalarının ortağıdır. Gün tarafsız olma günü değildir.  Bugün sessiz kalarak dikeni sulayan herkes ortaya çıkan zulme ortaktır. 

Önceki gün ağırlıklı Karadeniz’den gelen muhtarlarımızla toplantı yaptık. Anadolu’yu vatan haline getirmenin ve vatan olarak elde etmenin, elde tutmanın bir bedeli var. Biz bu coğrafyadaki 1000 yıllık varlığımızı bu bedeli ödemeye borçluyuz. Bugün karşı karşıya kaldığımız meseleler sadece hükümetin değil tüm Türkiye’nin meseledir.

Hatta muhtarlarımıza, istihbarat örgütü gelsin de benim mahallemdeki bölücü terör örgütü mensubunu bulsun demeyeceksiniz. Bir mahallede, bir köyde kim var, kim oturuyor, bunu en iyi bilen sizsiniz. Muhtar olarak, hangi evde kim olduğunu siz gayet iyi biliyorsunuz dedim. Bunlar teröristse, adi suç işlemişse, tüm emniyet mensuplarına, kaymakama, adli görevlilere bildirecek olan sizsiniz. Çünkü siz atanmış değil seçilmişsiniz dedim. Seçilmiş, atanmıştan her zaman üstündür dedim. Memur kardeşlerim gücenmesin. Demokrasiye inanıyorsak, demokrasilerde atanmışlar değil, seçilmişler üstündür. Bunu kabul edeceğiz.

Türkiye’nin bekasının söz konusu olduğu yerde en ücradaki vatandaşımdan en tepedeki cumhurbaşkanına kadar herkesin sorumluluk alması gerekiyor. Ne diyorlar? Çok enteresan... Cumhurbaşkanı da her şeye karışıyor. İşte Cumhurbaşkanı koalisyon istemiyor, ee, başbakan istiyor. Bunu neye dayanarak söylüyorsun. Dert o değil, alışmışlar. Seçilmiş Cumhurbaşkanlarına pislik atarak, karalayarak indirmeye alışmışlar.

Suriye meselesi de, terör meselesi de koalisyon meselesi de, paralel yapılanmalar meselesi de bunun dışında değil. Hepsinin faturası Cumhurbaşkanı’na kesiliyor. 7 Haziran sonrası tüm dünyada gazeteler ne diyor? Erdoğan kaybetti. Ya seçime giren ben değilm, dertleri başka...

 

'Ben onların arzu ettikleri Cumhurbaşkanı olmadım ve olmayacağım'

 

Tüm bu olanlar karşısında sessiz kalırsam, sorumluklarımın gereğini yerine getirmemiş olurum. Böyle bir cumhurbaşkanı arzu edenler mutlaka vardır, ben onların kim olduğunu da gayet iyi biliyorum. Kusura bakmasınlar, ben onların arzu ettikleri Cumhurbaşkanı olmadım, olmayacağım. Hayır tarafsız olmayacağım dedim, tam aksine ben milletimin tarafında olacağım dedim.

 

'Bunlar bize dürüstlük dersi veremez, dürüstlüğün sembolü AKP'dir!'

 

Biliyorsunuz, biz mevcut anayasayı değiştirmek için hükümete geldiğimiz günden beri mücadele ediyoruz. Ya dürüst olun dürüst. Biz yeni anayasa kuralım diye o kadar ilginç bir teklif getirdik ki, bizim o zamanlar 326 milletvekili sayımız var, diğerlerinin toplamı 219 veya 220... Onlar 9 üyeyle komitede yer alıyor, biz 3 üyeyle... Böyle bir adalet olur mu? Onların hiçbiri olmaz, bu haksızlıktır demedi. Ne oldu? Madde sayısı 40-50 falandı, bunlar çekildiler. Niye çekiliyorsunuz? Ardından malum zat bir açıklama yaptı, gelin oturun bunu yapalım. Arkadaşlarıma gidin görüşün dedim. Sayın anamuhalefetin başındaki zat, ikimiz olmaz, dördünün de paraf etmesi lazım. Zaten etmiş vaziyette... Niye dürüst olmuyorsunuz? Onlar kaçıyorlar, ikimiz bu işi halledelim. Değerli kardeşlerim, yine dürüst davranmadılar, çekildiler. 60 madde oldu, aynı şeyi yaptılar. Bunlar bize dürüstlük dersi veremez, hiçbir zaman dürüst olamaz. Burada dürüstlüğün sembolü her zaman, daha önce mensubu olduğum partim olmuştur. Cumhurbaşkanlığı makamında da milletimin tarafında olarak görevlerimi aynen sürdüreceğim.

Bugün bizi anayasadaki yetkilerimizi aşmakla suçlayanlar. Cumhurbaşkanı’nın yetkileri nelerdir, haberleri yok. Bunlar damdan düşmediler, sadece önlerine konanı okudular. Biz siyasetin içinde tırnaklarımızla, bu toprağı eşeleye eşeleye 40 yıl bunun mücadelesini verdik.

 

'Neymiş, toplu açılışlara katılıyorum...'

 

Ne nedir, kim kimdir, bunu gayet iyi biliriz. Neymiş, toplu açılışlara katılıyorum. Katılmamak gibi bir anayasal engel gösterir misin? Beyler, Türkiye 10 Ağustos 2014 tarihinde milletin doğrudan Cumhurbaşkanı’nı seçmesiyle yeni bir döneme girmiştir. Artık ülkede sembolik değil, fiili gücü olan bir Cumhurbaşkanı var. İster kabul edilsin ister edilmesin, Türkiye'nin yönetim sistemi bu anlamda değişmiştir. Şimdi yapılması gereken bu fiili durumun hukuki bir çerçeveyle netleştirilmesi, kesinleştirilmesidir.

Şu terör belası, sakın ha, bizlere korku vermesin. Şehitlerimiz geliyor, tabii ki üzülüyoruz ve üzüleceğiz. Ama şunu unutmayalım ki, Kabil’le Habil bir sürecin başlangıç noktasıdır. Bu süreç kıyamete kadar sürecek mi, evet sürecek.

Son zamanlarda yaptığımız operasyonlarla şu anda çok ciddi bedel ödetiyoruz. Bu bedeli ağır ödemeye devam edecekler. Arkalarında terör örgütlerinin olduğunu söyleyenler, ağır bedel ödeyecekler. Ya parlamentoda insanca çalışırsınız, ya da sizler de kendinize uygun yerleri bulursunuz. Eğer demokrasi, hak ve özgürlükler diyorsanız, bunların yeri bellidir. Bir şey daha aldılar, şimdi sazla yapıyorlar. Ama tabi bunlar sazendeyken bunların arkasında farklı bir orkestra var. Benim milletim bu son dönemdeki gelişmelerle hesabını verecektir. Bu millet ayağa kalktığı zaman tam kalkar. Ne dedim, hep tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet dedim. Kürdü de var, Lazı da var, Çerkezi de var, Abazası da var... Kimler ayrı gayrı, biz onları gayet iyi biliyoruz.