Hürriyet yazarı Mehmet Yakup Yılmaz, partili cumhurbaşkanlığı sistemini öngören anayasa değişikliği teklifiyle ilgili olarak "Olur da Cumhurbaşkanı seçilecek kişi hastalanır ve tıpkı Kahraman’ın durumunda olduğu gibi uzun bir iyileşme süreci geçirmek zorunda kalırsa yetkilerini halk tarafından seçilmemiş Cumhurbaşkanı yardımcılarından biri kullanacak. Bunların kaç kişi olacağı da belirsiz" dedi.
Milli Eğitim Bakanlığı'nın (MEB) hazırladığı yeni müfredat taslağıyla ilgili olarak da "Savaş döneminin ekonomik ve siyasi olaylarını öğrenecekler ama bunları kimin yaptığını bilemeyecekler, “takdiri ilahi” diye düşünecekler herhalde" ifadesini kullanan Yılmaz, "Kurtuluş Savaşı’nı kazanan ordunun Batı Cephesi Komutanı, birdenbire buharlaşıp yok olacak! Ve bunun adına da 'tarih öğretimi' diyeceğiz" diye yazdı.
Mehmet Yakup Yılmaz'ın "Tarihten nasıl sileceksiniz?" başlığıyla yayımlanan (17 Ocak 2017) yazısı şöyle:
Milli Eğitim Bakanlığı’nın hazırlayıp öneriye açtığı müfredat taslağında “İsmet İnönü” faslı kaldırılıyor.
“Türk ve Dünya Tarihi” dersinin öğretim programında yer alan 2. Dünya Savaşı’nda Türkiye’nin izlediği dış politika ve savaş sırasında Türkiye’de meydana gelen siyasi–ekonomik gelişmeler bölümünde, artık İsmet İnönü başlığı yer almayacak.
O yıllar İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanlığı yılları.
Türkiye’yi savaşın dışında tutabilmesi demek ki önemli bir tarihsel gelişme değil.
Britanyalı çocuklar, bu faslı okurken İsmet İnönü ile Birleşik Krallık Başbakanı Churchill’in Adana’da buluştuklarını, Churchill’in, İnönü’yü savaşa girmeye ikna edemediğini öğrenecekler ama Türk çocuklar bundan haberdar olmayacaklar.
Türkiye’nin neden Alman ya da Rus işgaline maruz kalmadan, bu tehlikeli dönemi atlattığını da öğrenemeyecekler.
Savaş döneminin ekonomik ve siyasi olaylarını öğrenecekler ama bunları kimin yaptığını bilemeyecekler, “takdiri ilahi” diye düşünecekler herhalde.
Kurtuluş Savaşı’nı kazanan ordunun Batı Cephesi Komutanı, birdenbire buharlaşıp yok olacak!
Ve bunun adına da “tarih öğretimi” diyeceğiz.
Eskiden “resmi tarihin yalanlarını” dillerinden düşürmezlerdi, böylece kendi “resmi tarih yalanlarını” yazıp çocuklara öğretecekler.
Evet, belki böyle yeni bir resmi tarih yazabilirsiniz, İsmet İnönü’yü o resmi tarihten silebilirsiniz. Gerçek tarihten nasıl sileceksiniz?
Havuz gazetesinde şu başlığı görünce heyecanlandım: “FETÖ’nün siyasi ayağına ulaştık”.
Bu kadar önemli bir haberin neden gazetenin iç sayfalarına saklandığını önce anlayamadım tabii.
Darbe girişiminden beri en çok merak edilen konu buydu çünkü: Bu darbenin siyasi ayağında kimler vardı?
Darbe girişimini araştırmak için TBMM’de kurulan komisyonun AKP’li Başkanı Reşat Petek’in açıklamasını okuyunca, bir kez daha anladım ki bu komisyonu kurdurmalarının sebebi esasen bu siyasi bağlantıyı örtbas etmekmiş.
Petek şöyle anlatıyor:
“15 Temmuz darbe girişimine gelinceye kadarki dönemde bir siyasi ayak aramak gerekirse burada aktif olan Fetullahçı Terör Örgütü’dür ve istifade ettiği, etmek istediği de siyasi partidir. Çok farklı siyasi partilerden istifade etmiştir, bunları kendi amaçları için değerlendirmiştir. 7 Şubat krizine kadar da AK Parti’ye şirin görünüp, belirli makamlara gelmek için takiyesini yapmış, özellikle yüksek yargının omurgasını değiştiren 2010 anayasa değişikliğinde!”
Sonra devam ediyor:
“Siyasi ayak olarak tek bir siyasi partiyi göstermek, bir siyasi partiyi FETÖ’yü destekleyen, besleyen, darbe yaptığında da onun yerine kadrolarını koyacak parti olarak görmek haksızlık olur.”
Evet, mevcut siyasi partileri, bu darbe gerçekleşseydi kadrolarını darbecilerin emrine vermek istemekle suçlayamayız.
Ancak, Petek, bunun arkasına geçerek FETÖ’nün gelişip güçlenmesinde ve devlet kadrolarını paralel bir yapı oluşturacak kadar güçlü şekilde ele geçirmesinde AKP’nin taşıdığı sorumluluğu örtmeye çalışıyor.
Ve o çetenin her yerde örgütlenirken, iktidar partisini es geçmesi, orada örgütlenmemesi mümkün müydü?
TBMM Başkanı İsmail Kahraman, 29 Aralık 2016 günü bir enfeksiyon teşhisiyle hastaneye kaldırıldı, ertesi gün de aort damarındaki virüsün bir ameliyat ile temizleneceği açıklandı.
Kahraman o günden bu yana hastanede yatıyor ve hastanede olduğu bu süre içinde görevlerine TBMM’nin başkanvekilleri bakıyor. Onlar da Kahraman gibi halk tarafından milletvekili seçildiler, sonra da Meclis’te başkanvekili seçildiler.
Kahraman’a acil şifalar dilerim.
Biliyorsunuz Anayasa’da hükümet sistemi değişiyor ve bu değişiklikler önce Meclis’te sonra da referandumda kabul edilirse Cumhurbaşkanı seçilecek kişi, yardımcılarını kendisi seçecek.
Allah göstermesin olur da Cumhurbaşkanı seçilecek kişi hastalanır ve tıpkı Kahraman’ın durumunda olduğu gibi uzun bir iyileşme süreci geçirmek zorunda kalırsa yetkilerini halk tarafından seçilmemiş Cumhurbaşkanı yardımcılarından biri kullanacak. Bunların kaç kişi olacağı da belirsiz. Cumhurbaşkanı, vekâlet bırakamadan bir nedenle görevini yapamaz hale gelirse hangisinin vekâlet edeceği de belirsiz.
Türkiye Cumhuriyeti’nin halk tarafından seçilmemiş Cumhurbaşkanı yardımcısı, Anayasa ile Cumhurbaşkanı’na verilen bütün yetkileri, başkomutanlığı ve olağanüstü hal ilan etmek de dahil olmak üzere bütün yetkilerini kullanabilecek.
Demokratik bir ülkede, seçimle işbaşına gelmemiş bir kişinin, yürütme yetkilerinin tümünü kullanabilmesi meşru ve mümkün değildir.
Madem karar verdiniz, Anayasa’da sistemi değiştireceksiniz hiç olmazsa böyle durumlar için yürütmenin meşruiyetinin tartışılmasını engelleyecek düzenlemeyi de yapın. Cumhurbaşkanı yardımcısının halk tarafından seçilmesiyle çözümlenebilecek bir sorun bu.