Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, anayasa değişikliği kanununa ilişkin olarak, "Birileri doğru ile yanlışı birbirine katarak milletimizin kafasını bulandırmaya çalışıyor. Çünkü onların kafaları da karışık, kafaları bulaşık" görüşünü dile getirdi. "Şimdi de benim milletim, halkım nihai adımı atıyor ve şimdi sistemin adını tam olarak koyuyoruz" diyen Erdoğan, "Şimdi, ne diyor o güzel Elaziz türküsünde? Bahçeye indim ki taş bulamadım. Bir yüzük yaptırdım taş bulamadım. Kendime münasip eş bulamadım. Türkiye yıllardır aradığı münasip yönetim sistemine nihayet kavuşuyor. Bu sistemin adı cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi" ifadesini kullandı. Erdoğan, "AK Parti'ye, MHP'ye, CHP'ye gönül veren kardeşlerim. Hepinize sesleniyorum, hatta HDP'ye gönül veren kardeşlerim size de sesleniyorum, bu birlik beraberlikte gelin bütünleşelim" çağrısı yaptı.
Erdoğan, idam tartışmalarına ilişkin olarak, bir kez daha görüşlerini yineleyerek, "Kardeşlerim, devlet kendisine karşı işlenen suçları affedebilir fakat herhangi bir vatandaşın şehit edilmesi, öldürülmesi noktasında kalkıp onun katilini affedemez. Ona af yetkisi, onun varislerindedir. Eşinindir, çocuklarınındır, anasının, babasıdır. İnşallah o günler de yakın" diye konuştu.
Elazığ'da toplu açılış töreninde konuşan Erdoğan, "Elazığ büyükşehir olmak ister mi?" diye sordu. Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
"Burada bir şart var biliyorsunuz. Şart ne? Şart, 750 bini nüfus olarak aşmak gerekiyor. Şu an Elazığ'ın nüfusu 650 bin. Eğer nüfus 100 bin açığı kapatırsa Elazığ büyükşehir olur. En az üç çocuk diye boşuna demiyorum."
Erdoğan'ın açıklamaları şöyle:
Sevgili Elazığlılar, değerli kardeşlerim, sizleri en kalbi duygularımla, hasretle, muhabbetle selamlıyorum. Ne diyor şair, "Gakgom babacandır gözü de pektir. Mazluma yumuşak zalime serttir" Sizlerle ben gurur duyuyorum. Bu yolda bizi hiçbir zaman yalnız bırakmadınız. Kardeşlik kolay mı ya? Elazizliye göre kardeşlik, "Bizde yiyek, bizde kalak diyerek" tüm yüreğiyle kardeş olmaktır. Bunun için her yerde dost denirken, Elaziz'de gakgom denir. İzmir'de şehit olan Fethi Sekin'in şehri Elaziz'de nice gakgoşların şehadete yürüdüğünü çok iyi biliyorum.
Şehitlerin tepesini boş bırakmayan Fethi Sekin kardeşime buradan bir kez daha rabbimden rahmet diliyorum. Yeni yapılan şehir hastanesine şehidimizin ismini vererek adının şanına yakışılır şekilde yaşatılacağını umuyorum. Elazığ'daki birlik, beraberlik tüm Türkiye'ye örnek olacak şekilde güçlüdür, belirgindir.
1071'den itibaren nasıl Türkiye'yi vatan haline getirdiysek, önce 2023 hedeflerimize ulaşacağız. Ardından 2053 vizyonumuzu harekete geçirerek çok daha büyük başarılara imza atacağız. Önümüzde bir fırsat var, bu fırsat cumhurbaşkanlığı sistemine geçmemizi sağlayacak anayasa değişikliğidir. 16 Nisan'da sandık başına gidip oylayacağımız bu değişikliğe inşallah Elazığ'dan rekor düzeyde bir destek bekliyorum. Hazır mıyız? Gadanızı alsın inşallah.
Bugün anayasa değişikliğine karşı çıkanların bir kısmı, bunu meselenin artısını eksisini bilmediği için yapıyor. Bir kısmı da kendi çıkarlarını bozacağı kendi foyalarını ortaya çıkaracağı için karşı çıkıyor. Kendi menfaatini ülkesinin menfaatlerinin önünde tutanlara diyecek bir şeyimiz yok. Ama cumhurbaşkanlığı sistemini bilmedikleri için meseleye soğuk yaklaşanlara işin aslını astarını anlatmak hepimizin borcudur. Tüm milletime anayasa değişikliği ile getirilen sistemin ne olduğunu özetle ifade etmek istiyorum. Televizyonlarda zaten anlatılıyor, ben de daha açık net anlatacağım.
Kardeşlerim, bu hakikatleri duyanların duymayanlara anlatmasını rica ediyorum. Türkiye'de her şeyden önce rejim değişmiyor. Değişen sadece yönetim sistemidir. 1923'te ilan edilen cumhuriyetimizi ilelebet yaşatacağız. Yönetim sistemi tartışmalarımızın tarihi cumhuriyetimizden eskidir. Mesela Meclis, başbakan, bakanlar kurulu gibi pek çok kurumumuz cumhuriyet öncesinde de mevcuttur. Birileri doğru ile yanlışı birbirine katarak milletimizin kafasını bulandırmaya çalışıyor. Çünkü onların kafaları da karışık, kafaları bulaşık. Şu an yapılan iş yasama, yürütme ve yargı arasındaki ilişkileri yeniden düzenlemekten ibarettir. Bu organların hiçbiri ortadan kalkmıyor. Parlamento ortadan kalkmıyor. Birilerine sorsan kalkıyor, yok böyle bir şey. Parlamento yine yerinde. sadece görev tanımları yeniden yapılıyor. Esasen cumhurbaşkanını doğrudan halkın seçmesini öngören 2007 anayasa değişikliği ile yeni sistemin ilk adımı atıldı. İkinci adım 2014 yılında, doğrudan halkın oyuyla seçilen ilk cumhurbaşkanı olan bu kardeşiniz göreve sizin emrinizle başladı. Şimdi de benim milletim, halkım nihai adımı atıyor ve şimdi sistemin adını tam olarak koyuyoruz. Şimdi, ne diyor o güzel Elaziz türküsünde? Bahçeye indim ki taş bulamadım. Bir yüzük yaptırdım taş bulamadım. Kendime münasip eş bulamadım. Türkiye yıllardır aradığı münasip yönetim sistemine nihayet kavuşuyor. Bu sistemin adı cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi.
Seçimlerde ne olacak? 5 yıl süre ile görev verilen cumhurbaşkanı, milletten başka kimseye hesap vermeden tabii ki anayasa çerçevesinde vazifesini yerine getirecektir. Bu ülkenin istikrar ve güven ortamının 5 yıl süre ile garanti altına alınmasını getiriyor. Ya biz neler yaşadık, eskiden olduğu gibi. Ortalama söylüyorum 1.5 yılda bu ülke 25 günde hükümet değişikliği gördü. Ortalama bir buçuk yılda, bir hükümetin kurulduğu, sürekli seçimlerin yapıldığı veya konuşulduğu dönem sona erecek. Cumhurbaşkanlığı seçimi ile parlamento beş yılda bir yapılacak ve istikrar olacak. Güven olacak. İstikrar ve güvenin olduğu yerde kalkınma olacak. Milletvekili başına Türkiye'deki kadar nüfusun düştüğü çok az ülke var. Bu yüzden vekil sayısını 550'den 600'e çıkarıyoruz. Ya 550 yetmedi de mi 600 yapıyorsunuz diyorlar. Daha düne kadar çift kamaralı sistemde ne kadar senatör ve milletvekili vardı? 600. Şimdi de 600 oldu. Ama ne oluyor? Biz ABD'deki gibi çift kamaralı yapmıyoruz. Cumhurbaşkanlığı ile başbakanın gücü aynı kişide birleştiği için kavga -dövüş çıkmayacak. Bu ülkede cumhurbaşkanının başbakana anayasa kitapçığını fırlattığını gördük mü? Yaşadık mı? Kardeşlerim ya, dünyada böyle çirkinlik olur mu ya? Bunu bile yaşattılar bize ya. Bunu da kaldırıyoruz.
Bu yetkileri tek kişide topluyoruz ve kitapçık fırlatma dönemi bitiyor. Yürütme yetkisi verilen cumhurbaşkanı, milletimizle birlikte Meclis'e karşı da sorumluluk üstleniyor. Meclis'in yürütme üzerindeki bilgi edinme ve denetleme yetkisi güçlendiriliyor. Cumhurbaşkanı hakkında soruşturma açma ve Yüce Divan'da yargılanmasını talep etme imkanı getiriliyor. Yürütme görevi ile yasama organının görevi arasındaki ayrım netleştirildiği için karşılıklı yetki aşımı diye bir mesele inşallah olmayacak. Kanun çıkartmak yasamanın işidir. Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ise yürütmenin işlerini hızlandırmak için getiriliyor. Ana muhalefetin başındakiler ne diyor; Parlamento olmuyor, yasama organı kalkıyor. Ya bunlar ya bu işleri okumuyor, bilmiyor, düşünmüyor. İşleri güçleri sağda solda dedikodu. Kararname ile düzenlenen bir konuda kanun çıkarılırsa kararname geçersiz hale geliyor. Bütçe dışında cumhurbaşkanına kanun teklif etme yetkisi de verilmiyor. Sadece Meclis'teki görüşmeler çıkmaza girerse bir önceki bütçe yürürlüğe sokuluyor. Birileri çıkıp Meclis'in ortadan kaldırıldığını, işlevsiz kılındığını söylüyor. Meclis ortadan kalkmak bir yana güçleniyor. İşlevsiz bırakılmak bir yana daha geniş vazifeler üstleniyor. Öte yandan yargının bağımsızlığının yanına tarafsızlığını da etkiliyoruz. Böylece yargının bir grubun tasarrufuna girmesinin önüne geçmeyi planlıyoruz. HSYK'nın yapısı çoğulcu ve geniş tabanlı özelliği korunarak güçlendiriliyor.
Eski dönemde çok tartışılan sıkı yönetim artık kalkıyor. Bu ülkede artık sıkı yönetim olmayacak. Bunun yerine zorunlu durumlarda OHAL ilan edilerek sorunların üstesinde gelinmesi imkanı getiriliyor. Cumhurbaşkanının partisi ile ilişiğini kesme şartını ortadan kaldırıyoruz. Ya böyle şey olur mu? Cumhurbaşkanı olacaksın, kurucusu olduğu partiyle ilişkisi kesiliyor. Bir insanın karakterinde tarafsızlık olur mu? Olmaz, gerçekçi olmak lazım.
Gençler, bu anayasa değişikliğinin en başta gelen kahramanları sizsiniz. Unutmayın, bu kardeşinizin başbakan olduğu zaman ilk attığı adım seçilme yaşını 25'e indirdi. Bunu 18'e indirmemiz lazım. Şimdi 18 yaş hem seçme hem seçilme yaşıdır. Ya "Çoluk çocuğa mı bırakacağız parlamentoyu" diyorlar. Lafa bak ya. Lafa bak. Bu kendi gençliğine güvenmemek demektir. Bu millet sıradan bir millet değildir, bu gençlik sıradan bir gençlik değildir. Bu gençlik Fatih'in torunudur. Fatih 21 yaşında bir çağı kapatıp bir çağı açtı mı? Siz de açarsınız ya. inşallah 18-25 yaş arası bakanlar, milletvekilleri görmek istiyoruz. Bugün dünyanın dev şirketlerini 25-30 yaşında gençler yönetiyor. Ama bunların kafası basmaz bu işe. Biz gençliğimizle iftihar duyuyoruz. İnşallah seçme-seçilme yaşının 18 olmasıyla birlikte parlamento daha dinamik, daha genç olmak suretiyle geleceğe daha farklı yürüyeceğiz. Bu nedenle en gayretli çalışmayı gençlerden bekliyorum. Anayasa değişikliğine sahip çıkarak tüm Türkiye'ye, tüm dünyaya size verilen seçme ve seçilme hakkına layık olduğunuzu ispatlayacağınıza inanıyorum. Biz rabbimizin huzurunda rükuda eğiliriz, secdede eğiliriz. Bugüne kadar hiçbir gücün karşısında eğilmedik, eğilmeyeceğiz.
(İdam isteriz sloganları) Bu konudaki düşüncem belli. Bildiğiniz gibi bu konuda parlamentomuz inşallah 16 Nisan'dan sonra bu bir anayasa değişikliği gerektiriyor çünkü. Bu parlamentodan geçtiği halde ben bunu onarım. Bunun aksi düşünülemez. George ne der, Hans ne der ben ona bakmak. Ahmet ne der, Mehmet ne der, Ayşe, Fatma, gakkoş ne der? Rabbim ne der ben ona bakarım. Çünkü böyle bir yetki, böyle bir hak bizde yok. Kardeşlerim, devlet kendisine karşı işlenen suçları affedebilir fakat herhangi bir vatandaşın şehit edilmesi, öldürülmesi noktasında kalkıp onun katilini affedemez. Ona af yetkisi, onun varislerindedir. Eşinindir, çocuklarınındır, anasının, babasıdır. İnşallah o günler de yakın.
Göreceğiz. En büyük haksızlığı gençlerimize yapıyorlar. Ülkeme ve milletime hizmet etmek için çalışacağım. Bizden sonra bu bayrağı bugünün gençleri devralacak. Hep söylüyorum 16 Nisan'a çıkacağıma dair elimde kağıt var mı? Emr-i hak baki olur, çıkamayabiliriz. Rabbim nasıl belirlediyse süreç öyle yürüyor. Ne bir an ileri, ne bir an geri. Gideceğimiz yer belli. 2 metre küp çukur. 9-15 kefen. Başka bir şey götürebiliyor musun? Yok. Baki kalan bu kubbede hoş bir sada imiş meğer götüreceğimiz şeyler. Eğer kötülük yaptıysan onunla, iyilik yaptıysan iyilikle anılırsın. Ülkemiz ve gençlerimiz inşallah hizmet edecekler. Bugün attığımız her adım yarın gençlerimizin işini kolaylaştırmak için. Bizler 21 yaşında istanbul'u fetheden Fatih'in torunlarıyız. Gittiğimiz ülkelerde 20'li yaşlardaki bakanlarla tanışıyoruz. Benim ülkemde niye olmasın? Olacak. Olacak, olacak. Kardeşlerim, önce kendimize inanacağız, sonra bu yola koyulacağız. Ve emaneti şüphesiz ki bir görevi verirken ehline, liyakat sahibi olana vermek şüphesiz ki görevidir. Liderin üç önemli görevi vardır. Bunun bir tanesi istişare. İki, adaletle hükmeder. Üç, ehliyet ve liyakat sahibi ile etrafını donatır, devleti onlara teslim eder. İnşallah, tekrar söylüyorum keşke cumhurbaşkanlığı sistemine rahmetli Özal'ın gündeme getirdiği 1990'lı yılların başında geçseydik. Türkiye o zaman belki 90'larda yaşadığı acılara maruz kalmayacaktı. Bugün hala dağlara götürülen gençler yok mu? 15 yaşında gençler yok mu? Kandil'e götürülmüyor mu? Bu 16 Nisan oylamasında onlar "Hayır" diyor. O Diyarbakır belediyesinin önünde ağlayan anneler, niye ağlıyor o anneler? Yavrular dağa kaçırılmıştı, onun için ağladılar. Onları dağa kaçıranlar şimdi "Hayır" diyor. Onlarla beraber hareket edenler var. Unutmayın, kişi sevdikleri ile beraber haşrolacaktır. Ben inanıyorum ki benim samimi vatandaşlarım, demokrasiye inanmış vatandaşlarım 16 Nisan'da "Evet" demeye hazır mı? Burada Fethimiz şehit oldu değil mi, onu şehit edenler "Hayır" diyor. Onlarla birlikte yürüyenler var mı? Var. Onların karşısında da işte gakgoş kardeşlerimiz var.
Milletimiz, kurucusu olduğum partiye verdiğiniz destekle bizleri bu noktalara getirdi. Bu bir reformdur. Şahsım için değil, şahsımın öncülüğünde ülkemiz için bu reformu yapıyoruz. AKP ve mHP'nin dayanışması ile özellikle Yıldırım ve Bahçeli'ye çok teşekkür ediyorum. Zira parlamento sırasında oradaki mücadeleleri her türlü takdirin üstündedir. Ve liderlerine bağlı kalarak dürüst bir şekilde el ele veren milletvekillerini de ben alkışlıyorum. Çünkü bu farklı bir mücadeleydi. Başarılı oldular, işi bitirdiler. Şimdi sıra işte bu siyasi hareketlerin tabanında. AK Parti'ye, MHP'ye, CHP'ye gönül veren kardeşlerim. Hepinize sesleniyorum, hatta HDP'ye gönül veren kardeşlerim size de sesleniyorum, bu birlik beraberlikte gelin bütünleşelim. Kardeşlerim biz, millet olarak tek bir milletiz. Türkü ile, Kürdü ile, Lazı ile, Zazası ile, Romanı ile, Boşnağı ile tek milletiz.
Ülkemde birileri paçavralar çıkarabilir, işte o paçavralar 16 Nisan'a hayır diyor. Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır. Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır. Ne diyoruz biz tek vatan. Kimse bu topraklarda operasyon yapamaz. Rabia, tek vatan. Tek vatan, 780 bin kilometre kare tek vatan. Ve tek devlet. Kardeşlerim, işte şimdi diyorum ki, tek millet için, tek bayrak için, tek vatan için, tek devlet için evet. Onun için daha çok çalışacağız, bunun da sonunu Allah'ın izniyle getireceğiz. Kendimize güvenelim. 16 Nisan'da kendiniz için evet mi, çocuklarınız için evet mi, müreffeh Türkiye için evet mi? Bugün Türkiye içeride ve dışarıda, her biri geleceğimiz için hayati öneme sahip pek çok saldırı ile mücadele ediyor. Suriye sadece bu ülkenin vatandaşlarının meselesi olmanın ötesinde bizim meselemizdir. Irak'ta yaşananlar bizim meselemizdir. Bu coğrafyada yaşanan her mesele, her yönü ile bizim meselemizdir. Geçmişte bu ülkede kendi meselelerine sırtını çevirenler vardı. Biz çevirmiyoruz. Ey Osmanlı, ecdadımız Hint yarım adasına kadırgalarını gönderdi. Sorunları görmezden geldikçe hiçbiri çözülmedi. Ne vatandaşımızın ekmek davası çözüldü, ne yoksulluğu ortadan kalktı. Sadece zaman kaybettik, bedel ödedik. Biz 14 yıldır Türkiye'yi hem bölgede hem dünyada yeniden gerçek yerine yükseltmenin mücadelesini veriyoruz. Başımıza gelenler, bu mesafeden rahatsız olanların çabasından kaynaklanıyor.
He, dur biraz daha sabredin. Ben de o final teklifi olduğu için sona bırakmıştım. Biliyorum stadınız kullanılamaz hal geldi, şehrin ihtiyaçlarına cevap vermiyor. Bakanlığımız yeni projeyi hazırladı. Çevresi ile AVM özelliği taşıyan bir stadyum olacak. Dış tarafı AVM, iç tarafı stadyum. Yakında ihalesi yapılacak, inşaatını Gençlik ve Spor Bakanlığı üretecek. Projeyi çok beğendim. Gakgoşlara helal olsun. Ama bu kadar güzel stadı yaptırıp içini boş bırakmayacaksınız. Parası neyse verip girip izleyeceksiniz. Yoksa kulüp transfer tabii ki yapamaz.
Elazığ büyükşehir olmak ister mi? Burada bir şart var biliyorsunuz. Şart ne? Şart, 750 bini nüfus olarak aşmak gerekiyor. Şu an Elazığ'ın nüfusu 650 bin. Eğer nüfus 100 bin açığı kapatırsa Elazığ büyükşehir olur. En az üç çocuk diye boşuna demiyorum.