"Cumhurbaşkanı ölürse, saray darbeleriyle mi tanışacağız?"

"Cumhurbaşkanı ölürse, saray darbeleriyle mi tanışacağız?"

Hürriyet yazarı Mehmet Yakup Yılmaz, 16 Nisan'da halk oylamasına sunulacak anayasa değişikliği teklifiyle ilgili olarak "Allah korusun seçilmiş cumhurbaşkanı ölürse, yenisi seçilene kadar geçecek 45 gün içinde bu yardımcılardan biri cumhurbaşkanı olacak. Peki hangisi olacak, orası da belirsiz. Ani bir ölüm halinde vekâlet bırakacak zaman da olmadığına göre hangisi cumhurbaşkanı olacak? O zaman saray darbeleri ile mi tanışacağız?" dedi. 

Mehmet Yakup Yılmaz'ın "Devlet değil, bir kişi güçlenecek" başlığıyla yayımlanan (14 Nisan 2017) yazısı şöyle:

AKP’nin gazetelere verdiği ilanlar dizisinin dünkü başlığı “Cesur millet, güçlü devlet” idi.

Milletimizin cesareti övündüğümüz bir şey ve tarihimizde bunun birçok örneği de var.

Ama bunun pazar günü yapılacak referandum ile nasıl bir ilgisi olabilir?

Gözü kapalı bir şekilde “evet” oyu verilmesi istendiği için olabilir mi?

Ve buna ne kadar “cesaret” denilebilir?

Referandumun sonucunda Anayasa’yı değiştirme kararı çıkarsa, bu karar devletimizi nasıl daha güçlü kılacak?

Birdenbire sahip olmadığımız teknolojileri mi üretir hale geleceğiz?

Yeni teknolojiler ile ilgili patent sayımız mı artacak?

Topraklarımızın her yerinden petrol mü fışkıracak?

Milli gelirimiz otuz bin dolarlara mı gelecek?

Ordumuz, dünyadaki hiçbir ordunun sahip olamadığı silahlara mı sahip olacak?

Hayır, bunların hiçbiri olmayacak ve zaten bütün bunlara sahip olabilmek, Anayasa değişikliği ile sağlanabilecek bir şey değil.

Öyle olsaydı, herkes anayasasını bir gecede değiştirir, dünyanın en güçlü devleti olmaya soyunurdu.

Referandumda “evet” çıkarsa, güçlenecek olan devletimiz değil, bir tek kişi olacak.

O bir kişi o kadar güçlenecek ki, memleketin bütün hâkim ve savcılarını kendisi tayin edecek, Meclis’e ihtiyaç duymadan ülkeyi kararnameler ile yönetir olacak.

Yürütme gücü, Cumhuriyet tarihimizde görülmemiş bir şekilde hem yargıya, hem yasama organına sahip olacak.

Bir kişi, devlet olacak ve o bir kişi de partili olacağı için, Türkiye Cumhuriyeti bir parti devletine dönüşecek.

Olacak olan budur: Bir kişi güçlenirken, devletin geri kalan bütün organları zayıflayacak!

Saray darbeleri dönemi başlar

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, önceki gece katıldığı televizyon programında “Cumhurbaşkanının altında bir, iki, bilemedin üç yardımcısı olacak. Bu başkan yardımcılarıyla yürüyecek” dedi.

Bunu daha önce de söylemişti.

Söylemişti ama unuttuğu gerçek şu ki Anayasa değişiklikleri ile ilgili maddelerin hiçbirinde böyle bir sayı yok.

Cumhurbaşkanı da ya Anayasa değişikliği maddelerini okumadı ya da okudu ama bildiğini saklamaya çalışıyor.

Anayasa değişikliği referandumda kabul edilirse, seçilecek cumhurbaşkanı, canı ne kadar isterse o kadar yardımcı tayin edecek.

Erdoğan belki kendisi seçilirse üç ile yetinebilir ama onun seçileceğinin garantisi de yok.

Pekâlâ bir başkası da seçilebilir ve belki o da bütün ailesini kendisine yardımcı tayin edebilir.

Başkanlık sistemi ile yönetilen demokratik ülkelerin hiçbirinde, cumhurbaşkanı yardımcısı tayin ile gelmiyor.

Pardon, Azerbaycan’ı atlamayalım. Demokrasisi Azerbaycan gibi olan ve bir aile şirketi gibi yönetilen ülkelerde böyle şeyler oluyor.

Türkiye’nin, 21. yüzyıldaki hedefi Azerbaycan olmak mıdır?

Demokrasilerde, seçilmemiş kişilerin yürütme yetkisini kullanmaları kabul edilebilir bir şey değildir.

Bu ancak demokrasi ile yönetilmeyen ülkelerde söz konusu olabilir.

Cumhurbaşkanı, herhangi bir nedenle görevini yapamaz hale gelirse, yerine bu yardımcıları bakacak, seçilmiş cumhurbaşkanı gibi yetki kullanacak.

Allah korusun seçilmiş cumhurbaşkanı ölürse, yenisi seçilene kadar geçecek 45 gün içinde bu yardımcılardan biri cumhurbaşkanı olacak.

Peki hangisi olacak, orası da belirsiz.

Ani bir ölüm halinde vekâlet bırakacak zaman da olmadığına göre hangisi cumhurbaşkanı olacak? O zaman saray darbeleri ile mi tanışacağız?

Uzun süreli bir hastalık durumunda, cumhurbaşkanı altı ay, yedi ay, belki de bir sene görevini yapamaz hale gelirse de aynı şey yaşanacak.

Seçilmemiş bir kişinin cumhurbaşkanı gibi ülkeyi yönetmesini istiyor muyuz?

Okluk Koyu'na kıymayın

Cumhurbaşkanları ve misafirleri için “dinlenme yeri” olarak tahsis edilen Marmaris’e bağlı Okluk Koyu’na süper ve mega yatlar için iskele yapılmasınakarar verildi.

İskelelerden biri süper yatlar için 170 metre uzunluğunda, 18 metre genişliğinde olacak. Diğeri mega yatlar için 50 metre uzunluğunda 10.5 metre genişliğinde olacak.

Bu amaçla, 10 bin 966 metrekarelik alana dolgu yapılacak.

Okluk Koyu, “özel çevre koruma bölgesi” ve “birinci derece doğal sit alanı”.

O kadar özel olarak korunan bir bölge ki balık avlamak bile yasak.

Ve şimdi bu cennet gibi koyun 11 dönümlük kısmı doldurulacak.

Koyun doğal hali bozulacak, dolgu nedeniyle koydaki deniz canlılarının yaşam alanları tahrip edilecek.

Rahmetli Turgut Özal’ın en sevdiği tatil yerlerinden birisi Okluk Koyu’ndaki Cumhurbaşkanlığı yerleşkesiydi.

“Yerleşke” dedim diye gözünüzde dev binalar vs canlanmasın.

Son derece mütevazı bir ana bina ile görevliler için birkaç küçük müştemilattan oluşan bir tesis bu.

Ve şimdi lüks merakı uğruna bu koy, geri dönüşü olmayacak şekilde tahrip edilecek.

Merak ediyorum: Cumhurbaşkanlarının dev yatlarla gelecek misafirlerini ağırlayabilecekleri başka yer mi bulunamıyor bu koca ülkede?