Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 37 kişinin hayatını kaybettiği Ankara saldırısıyla ilgili olarak, "Elinde silahı olan, bombası olan teröristle, konumunu, kalemini, ünvanını, amacına ulaşabilmesi için teröriste emir verenin de hiçbir vasfı yoktur. Akademisyen olması, gazeteci olması, STK yönetici olması, aslında o kişinin terörist olduğu gerçeğini değiştirmez" dedi. Erdoğan, "Bombayı patlatan terörist olabilir, ama o eylemin amacına ulaşmasını sağlayan bu yardakçılardır. Terör ve terörist tanımını, en kısa sürede yeniden yaparak Ceza Kanunu'na yeniden almalıyız. Bu mesele basın özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü meselesi değildir" diye konuştu. Erdoğan, sözlerini "Bu mesele artık, Kızılay'da görüldüğü gibi milletimize kast eden alçaklarla daha iyi mücadele edebilme meselesidir. Birtakım çevreler yol ayrımı durumundalar, ya bizimle olacaklar ya da teröristin yanında yer alacaklar. Ama ile, fakat ile başlayan açıklamaları, teröristin yanında yer almak olarak görüyoruz" şeklinde sürdürdü.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 37 kişinin hayatını kaybettiği Ankara’daki terör saldırısının ardından Başbakan Ahmet Davutoğlu’yla yaptığı görüşmenin ardından Beştepe’de Doktorlar Buluşması'nda konuştu.
Erdoğan'ın konuşması şöyle:
Saldırıda hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yakınlarına sabır diliyorum. Yine aynı saldırıda yaralanan vatandaşlarımıza acil şifalar diliyorum. Ankara'nın Kızılay semti rastgele bir yer değildir.
Kızılay, tüm Türkiye ortalamasını temsil eden sembolik bir yerdir. Ankara'ya yolu düşen her vatandaşımız bir şekilde Kızılay'a uğrar, orada vakit geçirir. daha önceki saldırılar halka açık mekanlarda gerçekleşmekle birlikte, hepsinin özel bir hedefi olduğunu görüyoruz.
Sultanahmet'te, Ankara Merasim Sokak'ta, Ankara Garı'nda, Suruç'ta hepsini belirli hedeflere yönelik saldırı olarak değerlendirebiliriz. Ancak son saldırı, pazar gibi insan çeşitliliğin zirvede olduğu bir günde, kalabalığın en çok olduğu akşam saatlerinde gerçekleştiriliyor.
Şu veya bu kişilere yönelik değil, toplumun özetine yönelik bir saldırı olması dolayısıyla terör örgütünün gerçek yüzünü gösteren bir hadisedir. 79 milyon vatandaşımızın her biri, burada Türkiye'nin tamamın bir özeti var ve bu saldırının hedefi olmuştur. Bir milletin tamamına savaş açıp da kazanan hiçbir terör örgütü yoktur.
Elinde silahı olan, bombası olan teröristle, konumunu, kalemini, ünvanını, amacına ulaşabilmesi için teröriste emir verenin de hiçbir vasfı yoktur. Akademisyen olması, gazeteci olması, STK yönetici olması, aslında o kişinin terörist olduğu gerçeğini değiştirmez. Bombayı patlatan terörist olabilir, ama o eylemin amacına ulaşmasını sağlayan bu yardakçılardır. Terör ve terörist tanımını, en kısa sürede yeniden yaparak Ceza Kanunu'na almalıyız. Bu mesele basın özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü meselesi değildir.
Bu mesele artık, Kızılay'da görüldüğü gibi milletimize kast eden alçaklarla daha iyi mücadele edebilme meselesidir. Birtakım çevreler yol ayrımı durumundalar, ya bizimle olacaklar ya da teröristin yanında yer alacaklar. Ama ile fakat ile başlayan açıklamaları, teröristin yanında yer almak olarak görüyoruz.
Operasyonlar yürüten güvenlik güçlerimize teşekkür ediyorum, milletimizin duaları onların yanındadır. Dün, Türkiye Diyanet Vakfı'nın ödül töreninde, polis abisinin üzerine kapaklanarak, onun kurşunlardan korunmasını sağlamak için önüne kapanan İsmail de ödül alanlar arasındaydı. Terör mücadelesi için resmen adeta feda-i can edecekti. Güzel de ifadeler kullandı, "Bir tane İsmail yok" dedi. Biz, on binlerce yüz binlerce İsmail'le birlikte geleceğe yürüyeceğiz.
Türkiye'nin önünü kimse kesemeyecektir. El ele vererek terörün üstesinden geleceğimize inanıyorum. Siyasi rant meselesinde koşanları milletimiz asla affetmeyecektir. İçeride ve dışarıda bize bedel ödettiklerini sananlar, kendileri bedel ödeyecektir. Bize en sinsi yöntemlerle saldıranlar, bedel ödeme günü geldiğinde hayvandan daha aşağı duruma düşecekler, kendilerini bekleyen akıbetten kurtulamayacaklardır.
Terör eylemlerinin en başta gelen amaçlarından bir tanesi de toplumun gündemini kendi kontrolleri altına almaktır. Kayıplarımızın acısını yaşayacak, kanlarının yerde kalmamasını sağlayacağız. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Hedeflerimizin doğrultusunda adım adım yürümeye devam edeceğiz. Bir yandan acımızı yaşarken, diğer yandan doktorlarımıza özel bir gün olan 14 Mart Tıp Bayramı'nda sizlerle olacağız, yolumuza devam edeceğiz.
Doktorlarımız eğitimleriyle, birikimleriyle, gayretleriyle, araştırmalarıyla, insanlara şifa olmak için mücadele vererek dünyanın en saygın işlerinden birini yapıyorlar. Sağlık çalışanlarına şiddet uygulayanların, insanlığını sorgulamaları gerektiğine inanıyorum. Hekimlerimiz, sadece vatandaşların sağlığını değil, milletimizin birliğini beraberliğini sağlama konusunda çok güçlü bir duruş sergiliyor. Çanakkale'de ve Kurtuluş Savaşı'nda doktorlarımızın gösterdiği kahramanlıklara, yaptıkları fedakarlıklara ilişkin sonsuz örnekler vardır. Sağlık çalışanlarımız, hizmet kervanında olduğu gibi şehitler kervanında da en önde yer aldılar.
Bir taraftan hastaya gidiyorlar, bir taraftan mermiler geliyor. Bu her baba yiğidin harcı değil. Ambulanslarımıza ve hastanelerimize 11 silahlı saldırı, 16 taşlı, molotoflu saldırı düzenlendi. 16 alıkoyma hadisesi yaşandı. Sağlık ekiplerimiz 6 defa çatışmaların ortasında kaldı. Defalarca tehdit edilerek görev yapmaları engellenmeye çalışıldı. Özellikle Cizre Devlet Hastanesi tarihte eşine az rastlanır biçimde, terör örgütünün içindeki çalışanlarıyla hedef aldığı bir yer haline gelmiştir. 13 roket saldırısı. Böyle bir şey olabilir mi? Ama bunları biz yaşadık. Orada görev yapan tüm personelimiz canla, başla görevlerini yerine getirmişler, terör örgütünün amacına ulaşmasına imkan vermediler. Doktorlarımıza ve sağlık personelimize şahsım, milletim adına ifade ediyorum. Doğu ve Güneydoğu’da yaşanan vatandaşlarımızı her alanda olduğu gibi 13 yılda çok büyük hizmetlerle kavuşturduk.
Son olaylarda sağlık görevlilerimizin öyle hikayeleri var ki, temas etmeden geçemeyeceğim. Eylülde Cizre’de karnına şarapnel isabet eden güvenlik görevlisi geliyor. İlk müdahaleden sonra sevk ediliyor. Hasta ambulansa götürülürken, teröristler hastane önündeki araca ateş açıyorlar. Herkes kaçabilecekleri bir yer ararken, doktorumuz ambulansa götürerek hayatını kurtarıyor. İşte bunun adı kahramanlıktır, yiğitliktir. Yine Cizre’den... Çatışmaların yoğun olduğu günlerde 112 servisine çorba tenceresine düşüp yaralanan bir çocukla ilgili talep geliyor. Sağlık ekipleri çatışmanın ortasında çocuğu alıyor. Bu evladımız Diyarbakır’a nakledilerek hayata tutunması sağlanıyor.