Cumhuriyet yazarı Ahmet Tan, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın "Lozan hezimettir" açıklamasıyla ilgili olarak "Çok şükür, Cumhurbaşkanı’na hakaret suç. 4 yıla kadar cezası var. Ama yasalarımıza göre 'cumhurbaşkanını ciddiye almamak' suç değil... Hele söylediklerine metelik vermemek hiç değil. Oysa ne halkımız ne de muhalefet bu nimetin farkında değil" dedi.
Ahmet Tan'ın Cumhuriyet gazetesinin bugünkü (2 Ekim 2016) nüshasında yayımlanan 'Çok ciddi bir çağrı!..' başlıklı yazısı şöyle:
Çok şükür, Cumhurbaşkanı’na hakaret suç. 4 yıla kadar cezası var.
Ama yasalarımıza göre “cumhurbaşkanını ciddiye almamak” suç değil...
Hele söylediklerine metelik vermemek hiç değil.
Oysa ne halkımız ne de muhalefet bu nimetin farkında değil.
T.C. yurttaşları ise bu bu emsalsiz nimetten yararlanmıyor. Memurundan işçisine, emeklisinden işsizine halkımız onun söylediklerini ciddiye alıp üzüm üzüm üzülüyor!..
Cumhurbaşkanımız de çenesine sağlık, 5 vakit namazını eda eder gibi Allah’ın her günü konuşuyor.
Rahmetli Demirel “Konuşan Türkiye” demişti. Tayyip Bey, ülkeyi toptan devraldığına inandığından Türkiye adına kendisi konuşuyor. Konuşmak, yazmak isteyenlerin de başı belaya giriyor.
***
Kurtuluş yeni seçim değil. Daha kestirme bir çıkış var:
Partisine (yani eski partisine!) oy vermeyenler kendisine kulak vermesin. Ülkeyi bu halkı gerçekten seviyorsa vermesin!
Cumhuriyetin şanlı tarihine değer veriyorsa, çoluk çocuğuna ve daha da önemlisi kendi ruh sağlığına önem veriyorsa sözlerini artık ciddiye almasın...
En kısa konuşması 45 dakika.
Yazık değil mi oradan buradan toplanmış kim oldukları, ne oldukları belirsiz danışmanların yazdığı insicamsız, izansız, tutarsız metinleri dinlemek için harcanan zamana!
***
Dün yine binlerce 45 dakikamızdan biri daha heba oldu!
“Camdan nutuk eda etme farizası”nı bu kez TBMM’de yerine getirdi.
Bu arada, çok hayati bir kararını parti liderlerine ve vekillere bizzat tebliğ etmiş oldu.
“Makamının ve mekânının yıpratılma çabaları” artık geride bırakılmalıdır.
Bu açıkça Recep Tayyip Erdoğan ile “Saray”ın (pardon Külliye’nin) “Bütünleştiği”nin ilanıdır.
“Saray”a, bundan sonra “kaçak” demek cumhurbaşkanına hakaret sayılacaktır.
İçinde cami de bulunduğuna göre, Külliye’ye dil uzatmak da “cehennemlik günah”olacaktır. (Diyanet İşleri Başkanı’nın bir hutbesine bakar.)
***
Cumhurbaşkanı’nın sözleri ruh sağlığı ve ülkenin huzuru için ciddiye alınmamalıdır. Kendisinin de ciddiye aldığı kuşkulu. Konuşmaları yazan danışmanların hiç ciddiye almadığı ise kesin.
Geçen mübarek cuma günü, camlara “Lozan’ı bize zafer diye yutturdular!” diye yazmışlar.
O da bu sözleri aynen tekrarladı.
Oysa tam 66 gün önce de şöyle demişti:
“Aziz milletimizin inanç, cesaret ve fedakârlıkla elde ettiği zafer, Lozan Antlaşması ile tescil edilmiştir. Bu anlaşma yeni kurulan devletimizin tapusu niteliğindedir.” (24 Temmuz 2016)
FETÖ darbe girişiminin 9. günüydü.
Acaba o metni “Yurtta Sulh Konseyi”ne bağlı bir danışman mı yazmış ve cama aktarmıştı?
***
48 saat önce de “Lozan’ı bize zafer diye yutturdular!” dedi kestirdi attı. Başta benim büyük hala, bu lafı ciddiye alıp buna üzüm üzüm üzülen üzülene!
Oysa, en taze “yutturmacacı” kendisi!
Daha 66 gün önce “Lozan zaferdir. Devletimizin tapusudur!” dediğini unuttuysa durum vahim. Unutmadıysa daha da vahim.
O gün o sözlerini ciddiye alıp sevinmeyenler elbette, önceki günkü “yutturdular!”sözlerine de üzülmemişlerdir.
***
Bir ara da “Türkçeyi yetersiz diyenler dil ırkçıdır!” buyurmuştu. Ardından bir süre geçti. Bilimsel bir toplantıda da çıkıp “Türkçe, felsefeye uygun değil!” dedi.
En doğrusu “Anayasal nimet”ten yararlanmak, söylediklerini hiç ciddiye almamak!