Cumhurbaşkanı'nın görev süresi Anayasadan kaynaklanan problemdir TBMM (A.A)

-Cumhurbaşkanı'nın görev süresi Anayasadan kaynaklanan problemdir TBMM (A.A) - 27.12.2011 - TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Cumhurbaşkanı'nın görev süresinin Anayasadan kaynaklanan bir problem olduğunu ifade ederek, bu problemi çözecek yerin TBMM olduğunu söyledi.  TV 8'te ''Erkan Tan ile Başkentten'' programına katılan Çiçek,vatandaşlardan gelen soruları yanıtladı. Çiçek, milletvekillerinin emekli maaşlarıyla ilgili  düzenleme konusunda şunları söyledi.: ''Milletvekilinin bu kadar ayak altına alınıp, zaten darbelerle yeteri kadar canı yanmış, itilmiş kakılmış, vesaire olmuş. Ama şunu da herkes görüyor; kimin başına bir şey gelse, cenazesinden hastanesine varıncaya kadar ilk koştuğu milletvekilleridir. Milletvekilinden başka hesap veren yoktur. Benim maaşımı da diğer kamu görevlilerinin maaşını da millet veriyor. Ben 'bildiğin yere git' diyemem ama kamu görevlisi 'istediğin yere şikayet et' der. Eksiği varsa milletvekilini değiştirirsin, memuru değiştirme imkanın yok. Bu kadar tukaka yapmak bence doğru değil.'' Çiçek, vatandaşlardan yeni anayasa konusunda kendilerine de görüş geldiğini belirterek, bundan memnun olduklarını vurguladı. Vatandaşın neyin değişmesini istediğini, neyin değişmesini istemediğini ifade etmesini isteyen Çiçek, ''Vatandaş katılsın. Temsili demokrasiyi artık Türkiye geride bırakıyor. 'Ben seçtim karışmam' diye değil, hem seç, hem karış. Şimdi vatandaş maaşlar konusunda karışmıyor mu, karışıyor. Eyvallah, o da onun hakkıdır. Söyleyeceğini söylesin. Ben ona bir şey demem. Sadece işin öbür tarafındaki olan kısmını da söylerim. Kamu vicdanı bunları değerlendirir. Herkes fikrini söylesin'' diye konuştu.  -Cumhurbaşkanı'nın görev süresi-  Cumhurbaşkanı'nın görev süresin bugünkü Anayasadan kaynaklanan bir problem olduğunu ifade eden Çiçek, konuyla ilgili şunları ifade etti: ''Bu problemi bizim çözmemiz lazım. Bu problemi çözecek yer TBMM'dir. Çünkü bir ülkede kuralı yasama meclisi koyar. Belli ki kuralın yorumunda bir sıkıntı var, 7 yıl mı 5 yıl mı? Bu konuda bir yasa var mecliste. İsterseniz 5, isterseniz başkası 7 yıl desin, hangisi olacaksa da olsun, cumhurbaşkanı seçim usullerini çıkarmamız lazım. Bu kanun gündeme geldiğinde konu tartışılır veya başka türlü tartışılır. Kuralı burası koyar, koymalıdır. Böylesine önemli bir seçimi yoruma bırakamayız. Uzun süre tartışma konusu da yapmamız da doğru değil. Meclis buna kararını verir, diğer organlar da bunu uygular. Diyelim mi burası karar vermedi, aylarca tartıştık duruk. O zaman seçimlerde yetkili organ YSK'dır. O da yorum yoluyla, içtihatla bir kural geliştirir, uygulama yapar. Benim tercihim, Meclis nereye koyacaksa bu düzenlemeyi, kendisinin bileceği iş, kuralı buraya koymalı. Cumhurbaşkanlığı gibi bir makamın seçimini yoruma bırakmamalıyız. '' -''Önyargı ve görüşlerle değerlendirme yapmayalım''  Çiçek, bir soru üzerine, yeni anayasa konusunda partiler hakkında bir önyargı oluşturulmasını doğru bulmadığını belirtti. ''Biz yaptığımız işi şeffaf yapıyoruz. Kimin ne dediği, nerede durduğu kamuoyu önünde cereyan edeceği için önyargı veya  görüşlerle değerlendirme yapmayalım. Süreci yakinen takip edelim. Komisyondaki arkadaşlar parti tüzel kişilikleri adına orada bulunuyor. Şu ana kadar da biz uyum içinde, samimi ortamda çalışmalarımızı sürdürdük'' dedi. -''Uzun soluklu bir mücadele''- Fransa'ya karşı başka neler yapılabileceği sorusuna Çiçek, 2015 yılının ''1915 olaylarının 100. yıldönümü'' sebebiyle tüm dünyada Ermeni lobisi ve ermeni diasporasının yoğun çaba ve gayretin içinde olduğuna işaret etti. Fransa'nın biraz öne çıktığını, ancak 10-15 gün önce Belçika Parlamentosunda bir sıkıntı olduğunu, bu konuda gerekli teşebbüslerde bulunulduğunu, yarın başka bir ülkede benzer sıkıntıların olabileceğini anlatan Çiçek, şöyle konuştu: ''Bu uzun soluklu bir mücadele. Hepimizin soğukkanlı olup bitenleri değerlendirmemiz lazım. Dünyada bu işten siyasi nema çıkarmak isteyen liderler var; Fransa Cumhurbaşkanı gibi. Bu işten menfaat temin etmek isteyen gruplar var; Ermeni diasporası gibi. Bu işin çok büyük bir rantı da var. Onu da görmek lazım. Ama Türkiye olarak büyük devletiz, soğukkanlı davranıp doğru olan neyse, onu yapmamız lazım. İktidar- muhalefet bir dayanışma içinde tedbirleri açıklıyorlar. İlave tedbirler gerekiyorsa, bunlar da yapılabilecektir. Türkiye'nin temel tezi, haklılığı şudur: 1915'te cereyan etmiş olaylarının perde arkası var. Bunu bilim adamlarının incelemesi lazım. Ermeniler durup dururken isyan hareketine girişmedi. Bunu tahrik eden devletler  oldu. Bunu tarihçiler araştırsın,parlamentolar değil. Nitekim 577 kişilik bir parlamentoda bunun onda biri bile olmayan bir heyet, 'biz meseleye böyle bakıyoruz' demiş, geri kalanları yok. Bu kadar küçük bir grup, böylesine karışık olaylarla ilgili karar  vermeye kalkışırsa, bu parlamentoların görevi değil, üstelik parlamentolar yoluyla kurulabilecek düzene de zarar verir. Buna niye bir kısım ülkeler yanaşmıyor, Fransa dahil? Bunun sebebi, altından kendileri çıkar. Biz Gaziantep'e niye gazi, Kahramanmaraş'a 'kahraman', Şanlıurfa'ya niye 'şanlı' sıfatını verdik? Fazlasıyla hakettiler, verdikleri mücadele sebebiyle. Fransızlara karşı verdikleri mücadele sebebiyle. Fransa'nın ne işi var? Paris nere, Urfa nere, Lyon nere, Antep nere? Ne işleri vardı burada? Belli ki o dönemlerde Osmanlı'nın tebası olan, barış içinde yaşamış devletin en üst noktasına kadar görev yapmış, Dışişleri Bakanlığı yapmış Ermeni teba vardı. Bugün de birinci sınıf vatandaşlarımız. Ama bunlar bir şeye girişince devlet de bir kısım tedbir almış, üzücü olaylar meydana gelmiş iki taraftan da. Böyle iki taraflı dram yaşandı, ama bunu kışkırtanlar, bu olayların otaya çıkmasını istemezler. Çünkü o takdirde kendileri çıkar bu işin altından. Belli ki bu acılar bugün bir kısım ülkeler tarafından istismar ediliyor, hem iç politikada hem uluslararası politikada bir enstrüman olarak. Türkiye soğukkanlı bu işleri değerlendiriyor.'' -''Asala başlattı, PKK'ya devretti''- Türkiye'nin gelecek dönemde hem asılsız soykırım iddiaları hem de terör konusunda meşgul edileceğini belirten Çiçek, şöyle konuştu: ''Türkiye unuttu. Şehit edilmiş 3 Dışişleri diplomatının ismini sayın deseler sayamayız. Unuttuk bunları. Kim öldürdü, kim katletti bunları? Paris'te kararın alındığı gün, Asala örgütü tarafından turizm müşavirimizin hayatına son verilmişti. Ben de bu manada yakınını kaybetmiş birisiyim. Asala benim yeğenimi de Lizbon'da katletti. Lizbon Büyükelçiliğinde görevliydi. Hatta Yozgat Valisi ve Belediye Başkanına dedim ki bunun ismini bir yere verin. Bu hatıraları canlı tutmamız lazım. Bir okula, bir yere ismini vermeyi ile esirgedik biz. Bu da bizim aymazlığımız. Ne olur bir okula, caddeye, sokağa o diplomatın adını vermiş olsaydık, herkes sorsaydı 'şu hanımefendi kim?' diye. Hafızasında kalsa, şu olup biten kampanyanın aslını öğrenme imkanını bulsaydık. Önce Asala başladı terör meselesine, arkasından bu işi PKK'ya devretti. İddia ediyorum, PKK ile Asala arasında yakın bağ var.  O zaman bu işte Türkiye'yi karıştırmaya çalıştılar, şimdi PKK yol ve yöntemiyle. Önümüzdeki yıllar sözde soykırım iddiaları ve terör meselesi -ikiz kardeş bunlar- Türkiye'yi meşgul edecek. Biraz daha dikkat etmemiz lazım.'' Çiçek, ''PKK ile arasına mesafe koyamayan milletvekillerini niye o çatı altında tutuyorsunuz?'' sorusuna karşılık, ''Milletin seçtiği insanlar olarak biz burada bakarız. Bir Seçim Kanunu var, seçim yapılmış, millet kimi seçtiyse biz onlarla bu çalışmaları sürdürüyoruz. Türkiye'nin bir anayasası, seçim kanunu var. İşlerimizi Anayasa, yasalar çerçevesinde yapmaya mecburuz. Vatandaşlarımız arasında ayırım yapmayı doğru bulmam. Beni de seçen bu ülkenin vatandaşı, sizin oy vermediğiniz, vermek istemediğiniz insanları da bu ülkenin vatandaşları tarafından seçilmişlerdir'' karşılığını verdi.