Cumhurbaşkanlığı Danışmanı Yusuf. S. Müftüoğlu'nun Twitter mesajları

Cumhurbaşkanlığı Danışmanı Yusuf. S. Müftüoğlu'nun Twitter mesajları

Derleyen: Ahmet Küçük - T24 AKP iktidarının zirvesinde, Meclis başkanı da aynı partiden. Ama hiç bir şey değişmiyor; çünkü 'ataerkil laik devlet' hâlâ herşeyin üstünde. Kılıçdaroğlu'nun 23 Nisan TBMM konuşma metninin son kısmı ilkokuldaki sosyal bilgiler ders kitaplarından cut-copy-paste yapılmış sanırım. Bahçeli'nin konuşması daha feci: 1930'lu yılların kahramanlık şiirleri gibi. İzmir'de denizin dibini boylamış düşmanlar falan. Bahçeli'nin konuşması daha feci: 1930'lu yılların kahramanlık şiirleri gibi. İzmir'de denizin dibini boylamış düşmanlar falan.Ergenekon sanıklarına sivil siyaset yolunu açıp Kürt adaylara sivil siyaset yolunu kapatan YSK, demokrasiyi dinamitledi, bu kadar basit. Erciyes Üniversitesi'ndeki ödül töreninde İstiklal Marşı'na eşlik eden Atatürk slayt gösterisi bugüne kadar gördüğüm en kitsch olanıydı. Slaytların bir yerinde Anıtkabirin kalbinden üzerine doğru bir güneş doğdu, ortalık aydınlandı, güneş sonra birden Atatürk'e dönüştü.İstiklal Marşı'nın kendi başına bir kıymeti olmadığını düşünüyor olmalı Erciyes Üniversite'liler, bu belli. Ama böyle de çok trajikomikler. (..) İyi de sunumdaki güneş Samsun'dan doğmuyordu ki, bildiğin Anıtkabir'den doğuyordu. Kemalist düşünenin reenkarnasyoncu kanadı!Genelkurmay yaptığı Balyoz açıklamasıyla açıkça yargıya müdahale etmeye çalıştı ama Allahtan yargı eski yargı değil. Tutuklamalar PR olmuştu, kitabın kendisi de anti-PR oldu diyebiliriz herhalde. Zira en azından gerçek demokratlar para vermez bu kitaba. Eyüp Can 'kara propaganda' demişti iki gün önceki yazısında. Tam da öyle çıktı Ahmet Şık'ın yazdığı iddia edilen kitap. (…) Yaklaşık 20 dakika içinde giriş ve sonuç bölümlerine baktım; ön bilgi sahibi olduğunuz ve çok sayıda benzerini gördüğünüz bir kitap hakkında fikir sahibi olmanız o kadar da zor değil. Üstelik 2 gün önce Mavioğlu Radikal'de bir özet geçmişti. Dahası benzer argümanlarla sağlama yapıyorum; henüz kitaptan 'nitelikli' diyebileceğim 1 alıntı görmedim. Listenize girmem umarım :)Orhan Pamuk'un aldığı ceza Şık'ın ve Şener'in tutukluluklarından çok daha trajik bir durum. Ve özgürlükçülerimizden çıt duyamıyoruz. Çıt duyamamamızın iki sebebi var, ikisi de geçerli. Birincisi: bu ülkede hala, bunca acıya rağmen, herkesin kendi 'özgürlük' kavramı var.İkinci ve daha trajik olanıysa, Şık + Şener'in tutukluluklarının, aslında özgürlüklerle hiç alakası olmayan bir kesimce sömürüldüğü gerçeği. İstanbul barosu adını ivedilikle değiştirmeli. Fazla düşünmeye gerek yok; en doğru ve uygun isimler 'darbeci baro' ve 'bayakçı baro'. 'Maço baro' ve 'İtülmüş baro' (İtülmüş: karısı Kakılmış'ı sürekli döven azgelişmiş maço TV karakteri, aka 'İtilmiş) da olabilir. Polise tokat atan milletvekiline sert tepki veren siyasetçilerimiz, Taksim'de kadınları döven İstanbul Barosu üyelerine de tepki vermeliler. Bu baronun üyelerinin ne kadar ilkel, nefret dolu bir güruh olduğunun ortaya çıkması ilahi adaletin tecellisi. İstanbul barosunun kadınları döven dayakçı avukatları "Atatürk'ün askerleri" olduklarını söylemişler. Ne güzel İstanbul be! "Güçlü baro, güçlü Türkiye"Sırrı S. cehaleti / ölçüsüz diliyle 'Çöpçüler Kralı' filminde kazara meşhur olup kısa sürede çöpçülüğe geri dönen Apti'yi hatırlatıyor bana.TNT'de Kemal Sunal'ın en sevdiğim filmlerinden Sahte Kabadayı var! 28 Şubat günü karşı karşıya oturuyorlardı. Erbakan'ı yarın milyonlar uğurlayacak. Orgeneral Karadayı'nın cenazesine kaç kişi gelecek? (28 Şubat) 'Büyük gazete' Hürriyet'in köşe yazarı Yozdil, Kıbrıslılara 'lavuk' dedi. Hürriyet nefret söylemini 'ifade özgürlüğü' kabul ediyor; normal. E.Özkök'ün bugünkü cehalet şaheseri yazısı hem gazetesinin Mısır konusundaki ikircikli duruşunu, hem de kendi komplekslerini ortaya koyuyor. Zizek'in iki gün önce Guardian'da yayınlanan yazısı ile Özkök'ün bugünkü yazısını yanyana koyun; gelişmişlik farkı gerçekten trajik.Amerika'nın yeni Ankara sefiri Ricciardone: "Türkiye'de eskisinden daha zengin bir sivil toplum ve canlı bir medya gördüm". (Ertuğrul Özkök'ü) Okumak zorundayım. Bahse konu şahsı bu ülkede okuyan, takip eden ve kendisinden ilham alan ciddi bir kesim var çünkü. Bu adamın demokrasi düşmanlığını, cehaletini ve bu cehalete rağmen sahip olduğu arsızca cesaretini sürekli göstermek gerekiyor. Sabah eğlencemiz E.Özkök, Tahrir meydanındaki Mısırlıların bin kişi, bizdeki Cumhuriyet mitinglerindekilerin ise 5 milyon olduğunu buyurmuş.DurDe Hürriyet gazetesi yazarı Yılmaz Özdil'i 'Yılın Irkçısı' seçmiş. Gayet yerinde bir seçim. Tarafsız Bölge'de Melih Altınok ve Nasuhi Güngör CHP'li vekillere 'sokak sokak direniş'i soruyor; CHP'li vekiller saçmalıyor. Çok eğlenceli... Ciddi ciddi direniş çağrısı izansızlığını yaptılar. İşin trajik yönü: hala savunmaya çalışıyor ve kıvranıyorlar :) Mısır'da halkın isyanını dekredite eden yağma olaylarını Mübarek'in gizli servis elemanları yapıyormuş. Hiç şaşırmadım.Demokratik kimliği olmayan ve esasen küresel sistemin adamı olan El Baradey'in Mısır isyanının kaymağını yiyecek olması da şaşırtıcı değil.Ciddi bir halk desteğine sahip olduğunu sandığımız Müslüman Kardeşler'in şu ana kadar hiç bir inisiyatif üstlenmemiş olması da şaşırtmadı.Ve evet, Kılıçdaroğlu izansızının Tunus / Mısır gazına gelip Türkiye milletine isyan çağrısında bulunması da saşırtıcı değil. Türk solu gündüzleri de uyuyor zaten:) Gölcük darbe belgeleri ortalığa tüm çıplaklığı ile saçıldı; Radikal dışındaki Doğan Grubu yayınları yine sus pus. Bu tam bir suç ortaklığı. Gölcük / Balyoz darbe belgeleri ortalığa tüm çıplaklığı ile saçıldı; Hürriyet gazetesi yine sus pus. Bu tam bir suç ortaklığı. Sırrı Süreyya yeni bir Ahmet Hakan olma yolunda emin adımlarla ilerliyor: temel kavramlardan bihaber, sınıf kompleksli, çelişkili ve cahil. E. Özkök, çelikten, kılıçtan, kından bahsettiğinde bilinçaltına işlemiş militer ruhu açık ettiğinin farkında değil. Bkz. bugünkü Hürriyet. Bugünkü Hürriyet dün Mersin'de yapılan sözde 'Kurtuluş Günü' yürüyüşünü de fotoğraflarla bezeli bir coşku ile vermiş. Faşist ittifak. Basında çok yer bulmayan Mersin kurtuluş günü (!) yürüyüşünü not edelim. Antidemokrat cephe yeni bir 'Cumhuriyet mitingleri' hazırlığında. Radikal İki anlamak istemiyor, hepsi bu. Hatta bazen, AKP'nin Radikal İki için bir 'nefret objesi' olduğunu bile düşünüyorum.Ne yalan söyleyeyim, yılbaşının hemen ertesi günlerinde gazetelerde kutlamalar sırasındaki taciz haberlerini okumak hoşuma gidiyor. Doğan medyası yeni Diyanet İşleri Bşk'na kafayı taktı. Yeni bşk Görmez halefi Bardakoğlu gibi vitrin mankeni olmayı tercih etmiyor çünkü. Başkanı tanıyorum. FB ve Twitter haberi çıktığında, tanımama rağmen, Twitter'dan eleştirdim kendisini. Aradı ve böyle birdemeci asla vermediğini, bizzat kendisinin sosyal medyadan fazlasıyla faydalandığını söyledi. Yine bir Habertürk asparagası yani. Yılbaşı ile ilgili demeci de bir din adamından beklenmeyecek bir açıklama değil bence. Mesele şu: Türkiye'de basının bir kısmında öyle mesnetsiz / yobazca bir din düşmanlığı var ki, bir din adamı ancak 'pop' açıklamalar yaparsa kabul görüyor. MGK bildirgesinin benim zaviyemden özeti: "Ein volk, ein Reich, ein Führer". Trajik olan, Kürt sorununda 'Führer'liğin TSK'ya geçmiş olması. (29 Aralık) Meclis başkanının Kürt sorununa ilişkin en kısa açıklamasına bile tahammül edemiyorum. Öylesine tutarsız, öylesine çözümsüz. (…) Meclis Başkanının 'Kürtçe konuşmak parti kapatma sebebidir' dediği bir 'demokrasi'de, Cumhuriyet Başsavcılarına gerek var mı? Kanal D, Star, Fox ve benzerlerinin haberlerini izleyen ülkenin felaketler içinde savrulduğunu, acıdan başka bir şey yaşanmadığını düşünür. Kanal D haberi izliyorum. Maraş olaylarını anma mitingini sabote eden faşistleri 'kalabalık' olarak tanımlıyor ısrarla. 'Vatandaş grubu' :) Özkök'ün Hürriyet'teki yazısından ruhu bunalanlara Yıldıray Oğur'un Taraf'taki yazısını tavsiye ederim. Rahatlatıyor insanı.Gerçi Hürriyet gazetesi bir bütün olarak ruhunu bunaltıyor insanın. Hele sabah kalkıp apartmanın bütün kapılarında görünce. Özkök en temel insani hasletlerden mahrum bir yaratık. Ama esas trajedi, kendisini okuyan / takdir eden 1 kitlenin hala var olması. Bıkmadan usanmadan 'dindar semtlerdeki mahalle baskısı'ndan bahsenden Binnaz Toprak bir kaç kelimeden daha fazlasını bilmeyen papağan gibi. Ruşen Cakır, Mirgün Cabas, vb. Bunlar gerçek tipler değil ya. Hande Yener şarkılarının kahramanları kadar gerçekler ancak!Radikal'i Referans ile birleştirip başına  eski şakirt yeni E.Özkök müridi Eyüp Can'ı getirecekler. Yeni gazete tabloid olacak.Dolayısıyla gazetenin tüm muhalif / farklı seslerine yol görünecek, çünkü yeni gazete % 100 Aydın Doğan yayını olacak. Ben de gazeteciden başka her şeye benzetirim kendisini, özellikle de bizim lisenin muhasebecisine :) Kırca, Baykam, Altıoklar. Bunlar geri kalmış ülkenin en temel kavramlardan bihaber 'sanatçı' karakterinin güzel örnekleri.üçü de fincan gibi yan yana dizilip son sürat saçmalayınca, insan ülkenin içinde bulunduğu trajediyi daha çıplak görüyor. Havalimanlarında ve uçaklarda sıklıkla karşılaştığım karakter kategorileri (Salı günden devam) 11. İş uçuşlarından kazandığı millerle business tatile uçan beyaz yakalı beyaz-ımsı Türkler. 12. Bir önceki maddedekiler içinden: a. Business'a oturur oturmaz şampanyaisteyenler; b. Milleri yetmediği için ekonomide uçmak 'zorunda kalan' tatil arkadaşlarını business'a çağırıp hosteslerle papaz olanlar c. Ömrü lüks restoranlarda geçmiş gibi, bilmem kaç tane otorite tarafından ödüllendirilmiş business class mutfağını beğenmeyenler d. E.Özkök faşistliklerini, Yozdil bayağılıklarını ve A.Arman pornolarını bir kaç gün okuyamadıkları için biner binmez Hürriyet isteyen, ama daha sonra yemekler gelince okumayı unutanlar; e. Hürriyet kalmayıp da servis arabasında Taraf, Zaman vs ile karşılaşınca yakasında Atatürk rozeti taşıyan hosteslere 'Atatürk Türkiyesi düşmanları ile çalışıyorsunuz, yazık, kurtarın kendinizi buradan' diyenler; f. Uçak Heathrow'daki keşmekeş veya grev yüzünden bile gecikse, 'terliklilerin yönettiği şirket bu kadar olur' deyip dünyanın en iyileri arasında yer alan THY'ye b.k atanlar; g. Yoğunluktan dolayı business tuvaletini kullanmak zorunda kalan ekonomi yolcularınaöldürecekmiş gibi bakanlar. 13. Birkaç gün yurtdışında kalıp da geri dönerken 20 yıllık sürgünden dönüyormuş edasıyla konuşanlar. Yılmaz Özdil izansızlığının ve Hürriyet gazetesi duyarsızlığının son örneği, Yılmaz Özdil'in son yazısı. Yılmaz Özdil varken İsrail gazetelerindeki yorumlara hiç ihtiyacımız yok. Tabi Yılmaz Özdil'in yazılarını takdir ve beğeni yorumları ile sunan bu kadar çok arkadaşımız varken. Silivri'deki Ergenekonculara milletvekilliği teklifi götüren CHP, partiye geri dönmek isteyen Fikri Sağlar'ı geri çevirmiş. Süper ya :) CHP köyün yalancı çobanı olmasa, AK Parti bedelli askerlik teklifine olumlu yaklaşabilirdi. Bir imkan daha kaçtı, kına yakabiliriz artık... AK Parti, CHP'nin bedelli askerlik teklifini görmezden gelmeye devam ederek muzdarip olduğu eski siyaset diline sığınıyor, bu kadar basit. Bir kısım matbuat, bedelli askerlik başta olmak üzere CHP'nin son çıkışlarından acayip gaza geldi. Hey gidi 'İklim', nelere kadirmişsin :) AK Parti'nin CHP'nin bedelli askerlik teklifini geri çevirmesini trajik bir hata olarak kalın bir kalemle not ediyorum. Ama bu hatadan yola çıkarak AK Parti - CHP arasında rollerin değiştiği histerisine kapılmak trajikomik. CHP'nin demokratlığı ontolojik olarak imkansız. Askerliğimi yapmadım. Bedelliyi desteklerim. Ama Başbakan'ın 'Ergenekon avukatı' KK'ya bu kozu vermek istememesini de anlarım sanırım.Kılıçdaroğlu'nu takip etmemekla gayet iyi yapıyorum bence :) Gülmek istesem televizyonu açıp herhangi bir kanaldaki tartışma programında CHP'li vekilleri izliyorum, fazlasıyla yetiyor :) Gözümün önüne Tosun Paşa filminden bir sahne geldi: Lütfü, Şaban'a Tellioğulları'nı temsil edecek aile büyüğünü anlatıyor hani :) Erdoğan'ın konuşması en çok kimleri rahatsız ediyor, biliyor musunuz? Mübarek'i, Netanyahu'yu, Mahmut Abbas'ı ve tabii ki Kılıçdaroğlu'nu.S.Tanrıkulu, partisi CHP'nin hakikatler ortaya çıkmasın diye milleti 'sokak sokak direnişe' çağıracak kadar izansız olduğunu düşünemedi.CHP bu ülkedeki kemalist / cumhuriyetçi geleneğin güzel bir özeti: derin çelişkili, dünyadan bihaber, kaba saba, saygısız ve vicdansız.Be hey S. Tanrıkulu, ne işin var senin Ergenekoncuların avukatlığını yapan S. Batum'un partisinde? Onlar değil miydi senin halkını öldüren? Bunca dezenformasyona, yalan kampanyaya, belden aşağı harekete ve boykota rağmen %58 EVET tarihi bir başarı ve gelecek için umut veriyor. Adam yenilmiş, tarumar olmuş, hala aynı primitif söylemleri devam ettiriyor... CHP'nin bir an önce bu azgelişmiş başkandan kurtulması lazım. Arkadaşlar öğrendim ben meseleyi: AK Parti Kılıçdaroğlu'nun hoşafına müshil atmış, adam cırcır olmuş, o yüzden kullanamamış oyunu. Kılıçdaroğlu 'Aslantepe stadı bizim vergilerimizle yapıldı' buyurmuş. Bahsettiğim lümpen söylemin ilham kaynaklarından biri bu adam işte... Protesto son derece anlamsız ve lumpenceydi. Ama şaşırtıcı değil: RTE karşıtlığının önemli bir ayırdedici özelliği lumpenlik.Bu akşam TT Arena'da Başbakan'a yapılan 'taraftar lumpenliği' değil, genel bir Erdoğan karşıtı lumpenliğin 'taraftar' versiyonu.Dün akşam TT Arena'da yaşananlar, bu ülkede muhalefetin içine düştüğü derin ama gamsız lümpenliğin en açık göstergesiydi.Başbakan'ı kullandığı üslubun avamlığı yüzünden eleştirirken, kendisine yönelen muhalefetin emsalsiz seviyesizliğini gözden kaçırıyoruz.Oysa Başbakan bundan 4 yıl önce bu kadar sert ve eyvallahsız değildi. Muhalefetin emsalsiz seviyesizliği Başbakan'ın söylemini sertleştirdi.Başbakan karşıtı muhalefeti - buna futbol taraftarları da dahil - tasarlayan toplum mühendisleri, bu lümpence söylemi terk etmeliler.Bugünün dünyasında lümpenliğin başarı şansı yok; hele hele muhalefettekiler için hiç yok. Silinip giderler; kimsenin ruhu duymaz.Dün akşamki lümpen / patolojik stad protestosu, tatlı su faşistlerinin buluşma yeri Ekşi Sözlük'te 'hak, adalet arayışı' gibi yansıtılıyor. Ekşi Sözlük de OdaTV'den geri kalmıyor. Dün akşamki lümpenliği 68 baharına benzetecek kadar izansızlar.Ahmet Hakan, obsesif bir halet-i ruhiye içinde demokratlara sürekli saldırarak yeni bir Yozdil olma yolunda hızla, emin adımlarla ilerliyor. İ. Berkan'ın bile Soner Yalçın'ın 'nefret söylemi' suçu işlediğini yazmaması, olayı 'intikam' olarak görmesi çok trajik.OdaTV'yi medya özgürlüğü adına savunabilenler açıkça patentli bir nefret söylemine ortak oluyorlar. Hayretler içinde izliyorum. OdaTV açıkça 'nefret söylemi / hate speech' üreten bir dezenformasyon merkezi; basın özgürlüğü adına savunulabilecek bir mecra değil. 'Yozdil'li katılım, atılan sloganlar, taşınan pankartlar... Son tutuklamalara eşlik edecek 'medya söylemi' çok önceden detaylı planlanmış. Tutuklamalara eşlik edecek medya söyleminin önceden hazırlandığı, A. Şık 'darbe günlükleri yazarı' olarak sunulduğunda belli olmuştu zaten. Türkiye basınının geri kalanı, özellikle de 'yandaş' olmayanları, eski dille bir yere varamayacaklarını artık kesin olarak anlamalı.Bu kadar çok 'endişeli modern'i saflarına katan CHP'nin reklam, PR, vb'nin yanında 'psikolojik konsültasyon' hizmeti de alması gerekecek :) Nuray Mert OdaTV amigolarına çok da uzak olmayan bir isim zaten, hiç şaşırtıcı değil.