Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nın bugün yayımlanan “Kahramanmaraş ve Hatay Depremleri Raporu”na göre; 147 bin 895 binada hasar tespit çalışması yapılamadı. Ancak, deprem bölgesinde yapımı planlanan 405 bin 505 konut ve 83 bin 149 köy evinin toplam 801 milyar liraya mal olacağının hesaplandığı belirtildi. Raporda; “AFAD’ın yetkilerinin artırılarak afet anında müdahale kabiliyetinin hızlandırılması”, “afet yönetimine ilişkin aksaklıkların giderilmesi için AFAD’ın yeni bir kurumsal yapılanma ile yetki ve sorumluluk değişiklikleri yapılması” gerektiği ifade edildi. “İmar Kanunu kapsamında valilikler ya da belediyeler tarafından verilebilen yapı ruhsatının alınma sürecinin merkezi bir kuruluş ya da ilgili Bakanlığın denetimine tabi olacak şekilde yeniden yapılandırılmasının” önemine dikkat çekildi.
Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı; “Kahramanmaraş ve Hatay Depremleri Raporu”nu yayınladı. Raporda, depremin yol açtığı kayıp ve hasarın boyutu ortaya konuldu.
Depremler için “Büyük Afet” tanımının kullanıldığı raporda; “Depremin yol açtığı felaketin Türkiye ekonomisi üzerindeki toplam yükünün yaklaşık 2 trilyon TL (103,6 milyar dolar) düzeyinde olduğu tahmin edilmektedir. Bu büyüklüğün 2023 yılı milli gelirinin yaklaşık yüzde 9’una ulaşabileceği öngörülmektedir” değerlendirmesi yapıldı.
Raporda; depremden etkilenen 11 ilde 6 Mart itibarıyla 1 milyon 712 bin 182 binada hasar tespit çalışması yapıldığı belirtildi. Buna göre; 35 bin 355 binanın yıkılmış, 17 bin 491 binanın acil olarak yıkılması gerektiği ve 179 bin 786 binanın ağır, 40 bin 228 binanın orta ve 431 bin 421 binanın az hasarlı olduğunun tespit edildiği bilgisi verildi. Raporda yer verilen tabloya göre 147 bin 895 binada henüz hasar tespit çalışması “yapılamadı”.
Raporda şu bilgiler verildi:
“Acil yıkılacak, ağır hasarlı veya yıkık konutlar bakımından hesaplanan hasar 822,9 milyar TL’dir. Orta hasarlı konutlar bakımından hesaplanan hasar ise 209 milyar TL olmuştur. Buna göre toplam konut hasarı, 1.031,9 milyar TL karşılığı 54,7 milyar dolardır.
Deprem bölgesinde planlanan 405 bin 505 konuta ilave olarak 83 bin 149 köy evi inşa edilecektir. Köy evlerinin güvenli, sağlıklı, özgün mimariye uygun şekilde, ahırı ve bahçesi ile birlikte inşa edilmesi planlanmaktadır. Planlanan 405 bin 505 konutun inşaat maliyetinin arsa bedeli hariç 608,3 milyar TL (32,2 milyar dolar) olacağı hesaplanmıştır. Köy evlerinin yaklaşık maliyeti ise 192,7 milyar TL (10,2 milyar dolar) civarında belirlenmiştir.
Buna göre, raporda; deprem bölgesinde yapımı planlanan 405 bin 505 konut ve 83 bin 149 köy evinin toplam 801 milyar liraya (42,4 milyar dolar) mal olacağının hesaplandığı belirtildi.
Raporda, depremin ardından ortaya çıkan barınma sorunu ile ilgili “Deprem sonrasında 2 milyon 273 bin 551 kişi doğrudan barınma sorunuyla karşı karşıya kalmıştır. Depremlerin devam eden etkisi ve deprem bölgesindeki koşullar barınma sorununu derinleştirmektedir” denildi.
Raporda ayrıca şu değerlendirmeler yapıldı:
“Yaşanılan deprem felaketi, 2030 yılına kadar yoksulluğun tüm biçim ve boyutları ile ortadan kaldırılması, gıda güvenliğinin sağlanması ve beslenmenin iyileştirilmesi, kadın erkek fırsat eşitliğinin sağlanması, kadınların güçlendirilmesi, nitelikli eğitime erişim ve kaliteli sağlık hizmetlerinin yaygınlaştırılması gibi hedeflere erişimi içeren Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları kapsamında geçtiğimiz on yıllar içerisinde elde edilen kazanımların kısmen kaybedilmesi riskini ortaya çıkarmıştır.”
Raporda getirilen öneriler ise şöyle:
AFAD’ın bir koordinasyon birimi olduğu dikkate alınarak yetki ve sorumluluklarının orantılı, insan gücü kapasitesiyle uyumlu ve etkili bir koordinasyonu sağlayacak şekilde belirlenmesi uygun olacaktır. AFAD’ın yatay bir yapılanmaya geçmesi, yetkilerinin artırılarak herhangi bir afet anında müdahale kabiliyetinin hızlandırılması ve artırılması için gerekli mevzuat düzenlemesinin yapılması yararlı olacaktır.
Kamu yönetiminde devamlılığın sağlanması ve kurumsallaşmanın gözetilmesiyle oluşmuş kurumsal kapasitenin korunması, afetlere hızlı müdahale edilmesinde önemli görülmektedir. Bununla birlikte, afet yönetimine ilişkin aksaklıkların giderilmesi için AFAD’ın yeni bir kurumsal yapılanma ile yetki ve sorumluluk değişiklikleri yapılması ve sistemin oturması ile zaman kaybetmek yerine mevcut yapılanmanın işleyişindeki eksikliklerin detaylı bir şekilde tespit edilerek gerekli önlemlerin alınması daha uygun olacaktır.
Bu kapsamda, teknolojik ve yenilikçi çözümleri uzman personelin kullanımına sunan ve kurumsal kapasiteyi sürekli artıran çözümlere odaklanılması doğrultusunda, afet zararlarının minimize edilmesinde alanında uzman ve teknik personelin en yüksek kalitede ve tecrübeli kişilerden istihdamının sağlanması önemli görülmektedir. Hem ulusal düzeyde hem yerel düzeyde görevin gerektirdiği kadroların istihdamının sağlanması ve tecrübeli personelin muhafaza edilmesi için tedbir alınması gerekmektedir.
Türkiye’de yerel yönetimler daha çok afet öncesi risk ve zarar azaltma çalışmaları konusunda yapı denetim, imar mevzuatı ve kentsel dönüşüm gibi uygulamalara ilişkin yetki ve sorumluluklara sahiptir. Yaşanan felakette, en azından afetin ilk müdahale sürecine ilişkin kriz yönetimi aşamasında yerel düzeyde yetkilerin ve idari, teknik ve kurumsal kapasitenin artırılmasının önemi artmıştır. Yerelde yeterli müdahale, arama kurtarma, hasar tespit ve ilk yardım konularında hizmet verebilecek teknik personel ve uzmanın olmaması özellikle müdahale ve hasar tespiti konusunda sorunlar yaşanmasına neden olmaktadır. Belediyelerin yanı sıra, başta AFAD il müdürlükleri ile afet ve acil durum arama ve kurtarma birlik müdürlükleri olmak üzere merkezi kurumların yerel teşkilatlarının afetlere müdahale kapasitelerinin araç-gereç, bilgi birikimi ve uzmanlık bağlamında artırılarak yapısının güçlendirilmesi gerekmektedir.
Kahramanmaraş depremleri; afet ve acil durum yönetiminde merkezi ve yerel kamu kurumları ile kamu dışı aktörler arasındaki iş birliğinin; sorumluluk, uzmanlık, bilgi, kaynak ve iletişimin paylaşılmasının gerekliliğini kanıtlamıştır. Afete müdahale esnasında yaşanan aksaklıklar değerlendirilerek olası yeni bir afet öncesinde bu aksaklıkların giderilmesine yönelik önlemlerin alınması ve bölgenin afet müdahale kapasitesinin geliştirilmesi önem arz etmektedir. Bu bağlamda; coğrafi uzaklık, illerin nüfus büyüklüğü, illerin sahip olduğu afet riskleri çerçevesinde aynı karakteristiğe sahip olmaması vb. hususlar dikkate alınarak her il için kardeş il/illerin belirlenmesine ve afet anında valilik, belediye, diğer kamu kurum ve kuruluşları ve STK’ların koordine edilmesine ilişkin güçlü sorumluluklar verilmelidir.
İmar Kanunu kapsamında valilikler ya da belediyeler tarafından verilebilen yapı ruhsatının alınma sürecinin merkezi bir kuruluş ya da ilgili Bakanlığın denetimine tabi olacak şekilde yeniden yapılandırılması önem arz etmektedir. Bu kapsamda, yerel yönetimlerin imar yetkilerinin özellikle 1. ve 2. derece deprem bölgeleri başta olmak üzere afet riski yüksek yerleşimlerde gözden geçirilmesi, bu yerleşimlerde teknik kapasitenin ve kararların daha güçlü ve etkin kılınması, mevzuatın bilimsel ilkeleri, risk azaltım kriterlerini değiştirici müdahale yetkisini içerek şekilde güçlendirilerek kamu yararı odaklı kılınması, hızlı ve etkin sonuçlar için kentsel verileri içeren bilgi sistemlerinin acil şekilde tamamlanması, yer bilimsel etütlerin sonuç verilerinin mekânsal planlara aktarılması ve afet riski öncelikli yerleşimlerde etüt sonuçlarının yapılaşma kararlarında bağlacı olması, etütlerde belirtilen yasaklama ve önlemlere ilişkin koşulların sonraki aşamalarda izlenmesi ve denetlenmesine ilişkin yasal ve idari mekanizmaların oluşturulması gerekmektedir.” (ANKA)