Hürriyet yazarı Fikret Bila, AKP'nin MHP'ye resmen ilettiği yeni anayasa taslağıyla ilgili olarak "Cumhurbaşkanı seçimiyle genel seçimlerin aynı gün yapılması halinde, seçimi kaybeden genel başkan, milletvekili de olamayacaktır. Başkanlık seçimini kaybetmiş ve milletvekili de olmayan bir liderin genel başkanlıkta ısrarcı olması beklenemez. Genel başkan değişikliği zorunlu olur" dedi.
Fikret Bila'nın "Başkanlık sisteminin lider etkisi" başlığıyla yayımlanan (24 Kasım 2016) yazısı şöyle:
AK Parti ile MHP arasında başkanlık sistemini öngören anayasa değişikliğiyle ilgili müzakereler sürüyor.
MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin yaptığı açıklamaya göre metinde ‘başkan’ değil, ‘cumhurbaşkanı’ ifadesi geçiyor. Anlıyoruz ki, sistemin adı ‘cumhurbaşkanlığı sistemi’, ancak özü ‘başkanlık sistemi’ olacak.
Yansıyan bir başka bilgi; başkanlık sistemini düzenleyen yeni bir anayasa değil, mevcut anayasanın ‘yürütme’ ile ilgili maddelerinin ve bu değişikliğin zorunlu kıldığı ilintili maddelerin değişmesi söz konusu.
Dar çerçeveli olacağı anlaşılan anayasa değişikliğinin sistemi belirleyecek yönü, başbakanlığın kaldırılması, bakanlar kurulunu seçilmiş cumhurbaşkanının Meclis dışından kurması olacak.
Böyle bir değişikliğin ilk etkisi liderlik konusunda olacaktır.
Anayasa değişikliği gerçekleşirse, yeni sistemde cumhurbaşkanı (başkan) 5 yıllığına seçilecek ve bir kişi en fazla iki kez seçilebilecektir. Bir kişinin arka arkaya iki kez seçileceği varsayılırsa, en fazla 10 yıl sonra, çoğunluk partisi lider değiştirecek demektir. İkinci seçimi kaybetmesi halinde bu kez 5 yıl sonra lider değişikliği yaşanacaktır. Başkanlık seçimini ikinci seçimde bile olsa kaybetmiş bir liderin partisinin başında kalabilmesi düşünülemez. İki dönemlik seçim başarısı veya bir dönemlik seçim başarısızlığı, lider değişikliğine yol açacaktır.
Tabii bu durum, ilk seçimde kaybedecek olan parti liderleri için de geçerlidir. Yeni sistemde iktidar olma iddiası için cumhurbaşkanı adaylığı muhalefet partileri için zorunlu olacaktır. “Ben başkan adayı olmayayım, kazanamam, başkasını göstereyim”diyen bir muhalefet partisi liderinin, özellikle de iktidar alternatifi konumu olan anamuhalefet partisi liderinin, iddiası da yok demektir. Aday olmazsa veya aday olup da seçimi kaybederse, muhalefet liderlerinin de genel başkanlık koltuğunu boşaltmaları gerekecektir.
Cumhurbaşkanı seçimiyle genel seçimlerin aynı gün yapılması halinde, seçimi kaybeden genel başkan, milletvekili de olamayacaktır. Başkanlık seçimini kaybetmiş ve milletvekili de olmayan bir liderin genel başkanlıkta ısrarcı olması beklenemez. Genel başkan değişikliği zorunlu olur.
Genel seçimin, cumhurbaşkanı seçiminden başka tarihte yapılması halinde, başkanlık seçimini kaybetmiş liderin milletvekili seçilmesi mümkün olabilir ama milletvekili olsa da başkanlık yenilgisi, genel başkanlıkta oturmaya devam etmesini ciddi şekilde zorlar.
Başkanlık sisteminin iktidar ve anamuhalefet partileri için lider değişikliği etkisi yaratacağı kesindir.
Başkanlığın bir başka etkisi ise küçük partiler açısından ‘iki kanatlı demokrasi’ye evrilme olacaktır. Başkanlık sistemi, ikinci turda da olsa yüzde 50+1’e dayanacağı için küçük partilerin, kendilerine en yakın, seçilme şansı yüksek olan daha büyük partilerin kanatları altına girmesi gibi bir etki yaratacaktır.
Bu etki büyük partilerle aynı cephedeki küçük partiler arasında seçim öncesinde bir koalisyon gerektirebilir; böyle bir süreç küçük patiler için büyük partilere eklemlenme veya içinde erime ihtimalini de barındırır.
Demokratik rejimlerin en önemli özelliği güçler ayrılığı ilkesidir. Yasama, yürütme ve yargı erklerinin birbirlerine üstünlüğünün olmadığı, birbirlerini denetleyip dengeledikleri, hukukun üstünlüğü ilkesine dayalı sistemler demokratik sistemlerdir.
Güçler ayrılığı temel ilke olarak kabul edilse bile 1961 Anayasası hukukun üstünlüğünden hareketle yargı erkini öne çıkarmıştı. 1982 Anayasası ise yargı ve yasamayı geriletip yürütme erkini güçlendiren bir anayasa olarak düzenlendi.
Başkanlık sisteminde ise denge-denetleme ihtiyacı nedeniyle yasama erkinin güçlendirilmesi beklenir.
Bu nedenle AK Parti-MHP işbirliğinin ortaya çıkaracağı anayasa değişikliğinde en çok merak edilen konu, yasamanın gücüyle ilgili bir düzenleme olup olmayacağıdır.
Yasamanın, cumhurbaşkanının (başkanın) karşısındaki yetkileri güçlendirilecekse, bunun işlemesi, parti içi demokrasi, seçim barajının kaldırılması veya çok aşağıya çekilmesi, önseçim, dar bölge sistemi gibi seçim ve siyasi partiler yasalarında da köklü değişiklikler yapılması gerekli olacaktır.
Yeni sisteme karakterini, başkanın ve yasama erkinin yetkileri ile yeni seçim ve siyasi partiler yasaları verecektir.
Bu düzenlemeler yapılmazsa ortaya çıkacak sistem ne başkanlık ne parlamenter sistem olur.