Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, anayasa değişikliği referandumuna ilişkin olarak "Anayasa değişikliğiyle bir cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi kuruluyor ve kararların hızlı bir şekilde alınması sağlanıyor. Devlet otoritesi bu sayede tek elde toplanıyor" dedi.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın'ın açıklamalarından satır başları şöyle:
"Suriye'de ateşkesin gözetilmesi amacıyla Rusya ve İrana arasında üçlü mekanizma kurduk. İşletilmesi noktasında iki ülkede de yakın koordinasyon içindeyiz. Cumhurbaşkanımız, Pakistan'da Ruhani ile yaptığı görüşmede bu konuyu tekrar gündeme getirdi. Cenevre'de de 5. tur toplantı 23 Mart'ta yapılacak. Sürecin devam etmesi açısından önemli.
"Bildiğiniz gibi özellikle iç gündemimizde şu an 16 Nisan'da yapacağımız halk oylaması büyük nem arz edyor. Cumhurbaşkanımız da bu konuyla ilgili dün katıldığı bir televizyon programında doyurucu açıklamalar yaptı. Anayasa değişikliğiyle bir cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi kuruluyor ve kararların hızlı bir şekilde alınması sağlanıyor. Devlet otoritesi bu sayede tek elde toplanıyor.
"Milletvekili sayısının artmasındaki neden temsilde adaleti sağlamak. Türkiye'nin nüfus dağılımına ve oyların sayımına baktığınız zaman bazı illerde 15 bin oy ile milletvekili seçilirken, bazı illerde 80-90 bin oyla milletvekili seçilemiyor. Adalet noktasında Meclis çalışmalarını da güçlendirecek. Yürütme yetkisinin tek elde toplanmasıyla yasama ve yürütme birbirinden kesinkes ayrılıyor. Burada da yasama organı, yani Meclis sadece yasama çalışmalarına yoğunlaşmak suretiyle bu kuvvetler ayrılığını net bir şekilde ortaya koyacak.
"Tek adamlığa dair argümanlar ileri sürülüyor. Bazı maddeleri, bazı siyasilerin okumadığını görüyoruz. Maddeleri dikkatle okuduğunuz zaman çok güçlü bir denetim mekanizmasının kurulduğunu görüyoruz. Cumhurbaşkanlığı kararnameleri, Meclis'in çıkaracağı kanunlarla çelişemez. Meclis'in çıkardığı kanunlar esastır. Bu fesih meselesi de çok sık gündeme getiriliyor. Böyle bir şey söz konusu değil. Burada Meclis'i feshetme söz konusu olduğunda cumhurbaşkanı da seçime gitmek zorunda. Bir sorun olduğunda çözmek için yine millete gidiliyor. Burada millete güven dayalı bir sistem var. Bütün başlıklarda aslında bu sistem yasama ve yürütmeye uzlaşın mesajı veriyor. Uzlaşamadığınız zaman millete gidin, millet gerekli kararı verecektir deniyor. Çift başlılık veya vesayet arayışlarının önünün kesildiği bir sistemin hayata geçirme imkanımız var. Cumhurbaşkanımız da bu konuyla ilgili olarak vatandaşlarımızla buluşmaya, televizyon programlarına katılmaya devam edecek.
"16 Nisan halk oylaması çerçevesinde Avrupa'daki bazı ülkelerin bakanlarımızın vatandaşlarımızla buluşmalarını önlemeye yönelik aldığı tedbirleri görüyoruz. Avrupa'da bazı ülkeler, bazı siyasiler Türkiye'de referandumdan 'Evet' çıkmasın diye hummalı bir çalışma içerisine girdikleri görüyoruz. Bizim mesajımız net, boşuna uğraşmayın. Kararı siz değil, millet verecek. Vatandaşlarımızın demokratik haklarını kullanmaktan mahrum edemeyeceksiniz.
"Burada Avrupa'nın genel gidişatıya ilgili endişe içerisinde olduğumuzu belirtmek zorundayız. Kınanması gereken ırkçı, sağcı kesimlerin ana akım siyaseti derinden etkilemeye başladığını görüyoruz. Bu Avrupa'nın temel değerleri konusunda endişe vericidir. Demokrasi, katılımcılık iddialarının altını oyan bir tablodur. 'Kendi iç sorunlarınızı bizim ülkelerimize taşımayın' açıklamaları olduğunu görüyoruz. Bu açıklamalar düşündürücü. Eğer Türkiye'deki tartışmaları, farklılıkları ülkemize taşımayın deme iddianız varsa, kendi ülkelerinizdeki Türkiye karşıtı örgütlerin faaliyetlerini durdurursunuz. AB, gerçekten terörle mücadele konusunda samimiyse Avrupa'daki FETÖ, PKK gibi terör örgütlerinin faaliyetlerine izin vermezler. Tablonun böyle olmadığını görüyoruz.
"Aynı ülkede bölücü terör örgütünün liderlerinin yine videokonferans yoluyla Türkiye'ye savaş açtıkları merkezlerden bu toplantıya katıldıklarını da defalarca gördük. Bunları engellemeyen makamların bu ülkenin seçilmiş bakanların, siyasilerin demokratik haklarını kullanmalarını engellemeye çalışmaları oldukça düşündürücüdür. Türkiye karşıtlığı birçok enstürmanı kullandıkları, önlerini açtıklarını görüyoruz."
Sayın Cumhurbaşkanın Almanya ile ilgili mesajları vardı, Nazi benzetmesi yapmıştı. Merkel, "Türkiye önemli bir ortak ama benzetme üzücü" şeklinde bir açıklama yaptı. Erdoğan'ın Almanya ziyaretiyle ilgili takvim belli oldu mu?
Bu süreci tetikleyen bakanlarımızın Almanya ziyaretlerinin engellenmesidir. Buna ilişkin yapılan açıklamalara baktığımızda trajikomik bir tablonun olduğunu görüyoruz. Hayır kampanyası yürüten PKK ve diğer terör örgütlerine göz yumarken, kapılarını açarken. Aynı ülkenin, Evet kampanyası yürütmeye çalışanları engellemesi üzücü. Bazı görüş ayrılıklarımız var mesela terörle mücadele konusu. Bütün toplantılarda gündeme getirdiğimiz PKK terör örgütü mensuplarının Almanya'da cirit atabilmesi, eleman devşirmesi, bunlara karşı nasıl adım atmazsınız sorularını her seferinde cevapsız bırakıyorlar. Asıl üzücü olan budur. Asıl üzücü olan, Almanya gibi bir ülkenin hala Türkiye'nin AB üyeliği konusunda direnç göstermesidir. Asıl üzücü olan, Türkiye söz konusu olduğunda Almanya'nın sistematik bir şekilde ürettiği Türkiye karşıtlığını dünyaya servis etmesidir.
Üçlü görüşmeyle ilgili neler söyleyeceksiniz?
Üçlü görüşme olumlu geçti. Suriye'de DEAŞ ile mücadele konusunda ortaya koyduğumuz prensiplerimiz var. Terör örgütleriyle doğru aktörlerle mücadele edebilir dedik. Burada PKK'nın uzantısı olan PYD, YPG gibi terör örgütleri üzerinden DEAŞ ile mücadele etmeye çalışmak, kendi topuğuna sıkmak anlamına gelir. Önerdiğimiz plan açık ve net. Genelkurmay Başkanımız mevkidaşlarıyla konuştu. Bu operasyonun nasıl yapılacağına dair detaylı görüşmeler yapılmaya devam edecek. Rakka operasyonunun kimlerle yapılacağına dair verilmiş nihai bir karar yok. Bizim kriterlerimiz belli. Suriye'nin toprak bütünlüğünden bahsediyorsak, buradaki farklı etnik gruplar arasında çatışma çıkmaması için umarım doğru adımları atarlar. Zaman zaman biz bu açıklamaları yaptığımızda "Türkiye Kürtleri karalamaya çalışıyorlar" diye propaganda yapıyorlar. Kürtleri temsil ettiğini iddia eden ama asıl kaygıları bu olmayan örgütlerle mücadele ediyoruz. ABD'li yetkilerin PKK ile PYD aynı şey değildir yönünde açıklamalar yapıyorlar. Bu söylediklerinin gerçek olmadığını kendileri de biliyor. PKK'nın PYD uzantısı olduğunu kendileri ifade ediyorlardı. Bizim teklifimiz ortada. Söz verildiği gibi PYD/YPG unsurlarının Menbiç'in doğusuna çekilmesi gerekir. Notlarımda vardı, atladım. Terörle mücadele konusunda bunun Irak ayağı da çok önemli. Biz de olabildiğimiz kadar destek olduk, olmaya devam ediyoruz. Musul'da daha önce Türk konsolosluğu olarak kullanılan binanın teröristlerden kurtarılması da önemlidir. Teşekkür ediyoruz.
Rusya ziyaretinin ardından Fırat Kalkanı harekatının Mümbiç'e yönelmesi söz konusu mu? Nihai kararın verilmediğini söylemediniz ama ABD'nin piyadelerini bölgeye getirdiği söyleniyor...
Bunlar, genel anlamda orada DEAŞ ile mücadele konusunda atılan adımlar. 1000 kadar unsurlarını gönderdiler. DEAŞ ile mücadelede en ön saflarda bulunan bir ülke olarak, diğer bölgelerin de temizlenmesi için müttefiklerimizle iş birliği olacağız. Mümbiç ve civarında da bizim ulusal güvenliğimizi tehdit edecek bir oluşum söz konusu olursa her türlü tedbiri alma selahiyetine sahibiz.