Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içindeki cunta yapılanması tarafından 15 Temmuz 2016'da düzenlenen darbe girişimi sırasında yaşadıklarını anlattı. Kalın, "İki şehadet haberi beni şahsen çok yaraladı. Bir tanesi Mustafa Varank’ın (Başdanışman) abisi İlhan Varank. Bunu Mustafa’nın kendisinden öğrendim. O tabii çok ağır bir şeydi. İkincisi Erol Olçok abimizin ve oğlunun şehadet haberi. İnsan önce inanmak istemiyor" dedi.
Milliyet yazarı Abdullah Karakuş'un, İbrahim Kalın'ın açıklamalarına da yer verdiği (15 Temmuz 2017) yazısı şöyle:
Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın, 15 Temmuz gecesi ilk saatlerde yaşananları ve darbe girişimine yönelik temas trafiğini ilk kez Milliyet’e anlattı. Akşam saatlerinde ilk bilgiler gelmeye başladığında hemen kendi aralarında koordine olmaya çalıştıklarını belirten Kalın, “Ben Cumhurbaşkanımızı aradım, yanında Hasan Doğan Bey (Özel Kalem Müdürü) vardı onunla konuştum. Cumhurbaşkanımızla konuştum. Milli Savunma Bakanımızla konuştum. MİT Müsteşarımızla konuştum. Ulaşabildiğimiz herkesle konuştum. O saatlerde yüzlerce telefon görüşmesi yaptık tabii. Daha sonra Cumhurbaşkanımızın emniyette olduğunu öğrendikten sonra bir eylem planı Cumhurbaşkanımızın direktifleriyle hayata geçirildi. Ve orada Cumhurbaşkanımızın çağrısıyla da hamdolsun bu iş tersine çevrildi” dedi.
O gece ilk saatlerde yaşananlarla ilgili olarak Kalın, “İki şey beni o gece hem rahatlattı hem hüzne boğdu. Birincisi Cumhurbaşkanımızın sesini duymak. Onun kararlılıkla ‘Bu darbeye karşı direneceğiz’ ifadesini önce telefonla bize söylemesi sonra kamuoyuna verdiği mesaj. Ve bizim el birliği ile bu sürecin içinde olmamız. Tabii iki şehadet haberi beni şahsen çok yaraladı. Bir tanesi Mustafa Varank’ın (Başdanışman) abisi İlhan Varank. Bunu Mustafa’nın kendisinden öğrendim. O tabii çok ağır bir şeydi. İkincisi Erol Olçok abimizin ve oğlunun şehadet haberi. İnsan önce inanmak istemiyor. Acaba, gerçek mi olabilir mi kesin bilgi mi diye” dedi.
Kalın küçük kızına izah etmekte zorlandığı konuyu da şöyle anlattı: “O gece unutamayacağım şeylerden bir tanesi, eminim bir çok insan yaşadı bunu. Daha ilk hareketlilik başladığında. Sürekli darbe, darbe, darbe konuşuluyor. Küçük kızımın ‘Baba darbe nedir?’ diye bana sorması oldu. Tabii izah etmekte zorlanıyorsunuz. Bir tarafta yönetmeniz gereken bir süreç var diğer tarafta onlara bir güven duygusu vermeye çalışıyorsunuz. Genç nesil bunu görmedi. Hatta kendimi de katarak söyleyeyim. 1980 darbesinde çocuktuk. Ne olup bittiğini fotoğrafın tamamını göremedik. Bir şeyler oluyordu ama ilk defa bir darbenin ne olduğunu, hunharca, kalleşçe, alçakca bir şey olduğunu gördü genç nesiller. Ama en az bunun kadar önemli olan da bu darbeye karşı nasıl mücadele edilir, o irade dirayet nasıl gösterilir bunu da gösterdiler. Yaşadılar bizzat. O yazılan yeni tarihin birer aktörü haline geldiler. Yani 15 Temmuz gecesi sokağa çıkan her gencimiz Türkiye’nin bu yeni tarihinin bir kahramanıdır.”