Cumhurbaşkanlığı Sözlüsü İbrahim Kalın, kabine toplantısı sonrası açıklamalarda bulundu. Kalın, ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo'nun ABD'nin İsrail yerleşimlerini hukuk dışı olarak nitelendirmeyeceğini söylemesine tepki gösterirken, "ABD'nin İsrail'in Batı Şeria'da işgal ettiği yerlerin uluslararası hukuka aykırı olmadığı açıklamasını kınıyoruz ve kabul etmiyoruz. İsrail'in yaptığı işgaldir. Bunun adı işgalin meşrulaştırmaktır" dedi.
Suriye'nin kuzeyi için ABD ve Rusya ile varılan mutabakata ilişkin konuşan Kalın, "Sahada tahrik ve tacizlerin olduğunu hep birlikte görüyoruz. 17 Ekim-22 Ekim anlaşmalarının muhatabı olan ABD ve Rusya Federasyonu'na mutabakat şartlarının yerine getirmesini bekliyoruz" açıklamasında bulundu.
Kalın, son bir haftada siyanürden kaynaklanan 11 ölüme ilişkin gelen soruya, "Siyanür kullanarak meydana gelen ölüm hadiseleriyle alakalı da, altını çizmek istiyorum, bu bir toplu intihar değil, toplu cinayettir. Bunu yapan kişi son tahlilde bir cinayet işlemiştir. ... Ortada kayıp, cinayet, intihar var. Ortada acı bir olay var. Bunu sıradanlaştıracak yayınlardan kaçınılması gerekiyor" ifadelerini kullandı.
12 bin yıllık Dipsiz Göl'de define aramak için kazı başlatılması ve doğal alanın tahrip edilmesine ilişkin gelen soruyu da yanıtlayan Kalın, "Bu konuda çok hızlı şekilde adım attığımızı söyleyebilirim. İzni kimler verdi, adli soruşturma sonra ortaya çıkacak. Bu alanda bir toplumsal bilincin de yerleşmesi, yayılması gerektiğini ifade etmek isterim" şeklinde konuştu.
Kalın'ın açıklamalarından satır başları şöyle:
"Cumhurbaşkanımızın 13 Kasım'da gerçekleştirdiği ziyaretin bizim açımızdan başarılı geçtiğini ifade etmek isteriz. Sayın Cumhurbaşkanımız tabloyu net bir şekilde ortaya koymuştur. Sayın Trump'la ikili konular etraflı bir şekilde ele alınmıştır. S-400'den F-35'e kadar açık ve samimi biçimde ele alınmıştır. Sayın Cumhurbaşkanımızın 5 senatörle yaptığı görüşmede Türkiye'de beklentileri, güveenlik kaygıları açık bir şekilde ifade edilmiştir. Dolayısıyla toplantı öncesi 'radikal kopuş olacak' beklentilerin boşa çıktığını söyleyebiliriz. Egemenlik hakları çerçevesinde ABD ile ilişkilerimizde eşit anlayışta temel prensibi oluşturmaktadır.
"Türkiye Cumhuriyeti'nin kendi imkan ve kabiliyetleriyle geliştirdiği bu harekat, terör devletine çok ciddi bir darbe vurulduğunu mutlaka tarih yazacaktır. Harekatın başarısını ve sonrasında elde ettiklerimizi gölgeleyecek spekülasyondan uzak durulması gerekiyor. Uluslararası arenada bu çerçevede 3-4 Aralık'ta Londra'da NATO zirvesi gerçekleştirilecek. Sayın Cumhurbaşkanımız bu zirvede birtakım tespit, değerlendirme ve suçlamaların olduğu ortamda ciddi bir hazırlık yaparak gidecektir. NATO'nun 21. yüzyıldaki konumu, pozisyonu, öncelikleri bakımından bir zihni berraklığın olması gerekiyor. Bu zirvenin NATO'nin geleceğine ilişkin daha berrak, aydınlık bir tablonun çıkmasına vesile olmasını ümit ediyoruz.
"Avrupalı mevkidaşlarımızın önerisi bu zirvenin bir defalığına mahsus olmak değil düzenli olarak yapılması önerileri var. Prensipte böyle bir platformun etkin şekilde kullanılmasının iyi olacağı kanaatindeyiz. Suriye Milli Ordusu unsurlarının bölgede güvenlik ve istikrar çalışmalarının devam ettiğini belirtmek istiyorum. Sahada tahrik ve tacizlerin olduğunu hep birlikte görüyoruz. 17 Ekim-22 Ekim anlaşmalarının muhatabı olan ABD ve Rusya Federasyonu'na mutabakat şartlarının yerine getirmesini bekliyoruz.
"Aynı anda Irak, Suriye ve Türkiye Cumhuriyeti topraklarında farklı üç büyük askeri operasyonunun yapılmakta olduğunu hatırlatmakta fayda var. Bu tabloya baktığınız zaman PKK terör örgütü ve Suriye'deki uzantılarına, DEAŞ terör örgütüne karşı hamdolsun ciddi neticelerin alındığını görmekteyiz. Sayın Cumhurbaşkanımızın koordinesinde İçişleri Bakanlığımız, Milli Savunma Bakanlığımız, Milli İstihbarat Teşkilatımız, jandarmamız ve polisimiz eşgüdümlü olarak çalışmaları yürütüyorlar. Resulayn-Tel Abyad bölgesinde YPG'nin planının ne olduğu açıkça ortaya çıkmaktadır. Aslında YPG, DEAŞ'ın geri gelmesini istiyor. DEAŞ tehdidinin devam etmesi gerektiğini gayet iyi biliyor. 'DEAŞ tehdidi geri geliyor, canlanıyor' gibi söylemler gündeme geldiğinde bunlara dikkatle bakmak gerekiyor. Terör örgütünün DEAŞ'la mücadele gibi bir önceliği yok.
"Suriye'de bir seçim yapılması gündeme gelecektir. Anayasa Komisyonu çalışmalarını tamamlaması ve ardından seçimler yapılması Suriye'deki siyasi sürecin ilerletilmesi bizim için hayati öneme sahiptir. Seçimlerin uluslararası gözlemciler nezdinde yapılması büyük önem arzediyor.
"ABD'nin İsrail'in Batı Şeria'da işgal ettiği yerlerin uluslararası hukuka aykırı olmadığı açıklamasını kınıyoruz ve kabul etmiyoruz. İsrail'in yaptığı işgaldir. Bunun adı işgalin meşrulaştırmaktır. Batı Şeria, Kudüs, Gazze'de Filistin topraklarının işgal edilmesini hiçbir şekilde kabul etmediğimizi, Filistin halkının meşru davasının yanında olacağımızı özellikle ifade etmek istiyorum. ABD Büyükelçiliği'nin Tel Aviv'den Kudüs'e taşımasının ardından gerginlikleri hep birlikte gördük. Golan Tepelerinin adeta İsrail'inmiş gibi takdim edildiğini nasıl sorunlar yarattığını gördük. Bu kararı kınadığımızı, reddettiğimizi ifade etmek istiyorum.
"Ahıska Türklerinin sürgününün 75. yılını idrak ediyoruz. 100 bini aşkın Ahıska Türkü asırlardır yaşadıkları topraklardan uzaklaşmak zorunda kaldılar. Sürgünün gayri insani sonuçları Ahıska Türkü kardeşlerimiz tarafından yaşanmaya devam etti. Ahıska Türkleri dünyanın 9 farklı ülkesinde yaşıyor. Bizim neredeyse 20 yıldır devam ettirdiğimiz bir çalışma var. Ahıska Türklerinin tarihi yurtlarına geri dönmesiyle ilgili. Bu konuda maalesef özellikle AGİT bünyesinde yürütülen çalışmalar kısmi bir katkı sağladı. Sürgünün 75. yıldönümünde Ahıska Türkleri kardeşlerimizin bulundukları yerlerde güven ve refah içerisinde yaşamaları için ellerimizden geleni yapmaya devam edeceğiz. Ahıska Türkleri gittikleri yeri abad etmişlerdir. Sürgünün 75. yıldönümünde Cumhurbaşkanımız adına onların hüznünü, acılarını paylaştığımızı tekrar etmek istiyorum.
"Biz çalışmayı başlattık. ABD'li mevkidaşlarımızla ilk önemli buluşmamız 3-4 Aralık'ta yapılacak NATO Zirvesi. Biz tekliflerimizi önereceğiz, onların tekliflerini alacağız. Bir sürecin başladığını söyleyebilirim. S-400 konusunda bir geri adım atmak söz konusu değil, imzası atılmış tamamlanmış bir anlaşmadır. Bunun Türkiye ve ABD arasında bir sorun haline gelmesini önlemek için bazı çalışmalar yapacağız. Bizce bu aşılamayacak bir mesele değildir. Teknik olarak da, siyasi olarak da çözmek mümkündür.
"Türkiye nasıl enerji kaynaklarını çeşitlendiriyorsa, savunma sanayii kaynaklarını da çeşitlendirmek zorundadır. Türkiye'nin ihtiyaçlarını karşılamasından daha doğal bir şey olamaz. Biz savunma sanayiinde yerli payını da çok ciddi şekilde artırdık, bu çok ciddi bir kazanım, devam ettirilecek. Biz NATO üyesi olarak müttefiklerimizle bu anlaşmaları yapmayı tercih ettik. Ama Türkiye'nin yüzüne kapılar kapatıldığında Türkiye'nin alternatifsiz olmadığını da herkesin bilmesi lazım. NATO ittifakı içinde olmamız bizim Rusya ve Çin'le iyi ilişkiler içinde olmamıza engel değildir. Rusya'yla olan ilişkimiz ABD ile olan ilişkimize bir alternatif değildir. Ulusal çıkarlarımızı öncelediğimizi ifade etmek isterim.
"Rusya ile yeni bir S-400 anlaşması söz konusu değil şu anda. Önümüzdeki dönemde S-400'lerin yerleştirilmesi süreci devam edecek. Bununla ilgili teknik detaylar, yazılımlar çalışılmaya devam ediyor. S-400'ler NATO güvenlik sistemine entegre edilmeyecek. Kendi başına, müstakil bir savunma sistemi olarak kalacak. Mevcut NATO sistemlerine bir tehdit oluşturması söz konusu değil. Aldığımız herhangi bir savunma sisteminin başka güvenlik sistemlerine tehdit oluşturmasını olumlu karşılamayız. Bu bize yönelik saldırıları bertaraf edecek bir sistem. Türkiye'nin öncelikleri söz konusu olduğunda biz herkesle sistem kurup geliştirmeye hevesliyiz.
"Dipsiz Göl'de yaşanan hadise çok üzücü. Hem Kültür hem de Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız harekete geçti. İlgililer görevden alındılar, oranın da sit alanı ilan edileceği duyuruldu. Bu konuda çok hızlı şekilde adım attığımızı söyleyebilirim. İzni kimler verdi, adli soruşturma sonra ortaya çıkacak. Bu alanda bir toplumsal bilincin de yerleşmesi, yayılması gerektiğini ifade etmek isterim. Bizim bu tür tarihi değerlerimizi ortadan kaldırmaya yönelik hareketleri onaylamamız mümkün değil. 10 Kasım'da milyonlarca ağacın dikilmesi için ülke çapında büyük bir kampanya yaptık, bu konuda hassasiyetimiz açık ve nettir. Bunların korunması ve yaşatılması önemli, vatandaşlarımızın da bu bilinç içinde olması önemli. Burası doğal sit arası ilan edilecek, korunması için bir takım çalışmalar hemen başlatıldı. En kısa sürede buranın eski doğal haline kavuşması için elimizden geleni yapacağız.
"Siyanür kullanarak meydana gelen ölüm hadiseleriyle alakalı da, altını çizmek istiyorum, bu bir toplu intihar değil, toplu cinayettir. Bunu yapan kişi son tahlilde bir cinayet işlemiştir. Bu tür hadiselerin yaşanmaması için de bakanlıklarımızla bütün birimlerimizi harekete geçirmiş durumdayız. Siyanür erişimi son derece kolay bir kimyasal, bununla ilgili bir düzenleme yapılacak. Siyanüre erişim ve satışın kontrol altına alınması ve bir takip sistemi kurulması yönünde çalışmalar yapılacak. Yönetmelikle ilgili düzenlemelerin yapılması gerekiyor. Kullanımı kontrole tabii kimyasal maddelere yönelik yönetmeliğe dahil edilmesi için çalışmalar başlatıldı. Ardı ardında 11 vatandaşımız hayatını kaybedince siyanür kelimesi arama motorlarında en çok araştırılan kelimelerden birisi haline geldi. İletişim Başkanlığı'mız bu konuda genel bir çerçeve çizdi. Bu birbirini çoğaltan, tetikleyen bir tartışmaya döndüğünde ortadaki cinayetin sıradanlaşması, duyarsızlaşması gibi bir tablo ortaya çıkıyor. Buna müsaade edilmemesi lazım. Ortada kayıp, cinayet, intihar var. Ortada acı bir olay var. Bunu sıradanlaştıracak yayınlardan kaçınılması gerekiyor."