Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısının ardından basın toplantısı düzenledi. Kalın, Türkiye'nin Suriye konusunda muhataplarlarıyla görüşmelerini sürdürdüğünü belirtirken, "Mart ayında bir Astana toplantısı yapılabilir. Şu anda Rusya'dan gelecek askeri heyeti burada bekliyoruz" dedi.
Suriye'nin İdlib Mutabakatı'nı ihlal ettiğini belirten Kalın, "Terörle mücadele bahanesiyle bundan sonra yapacağı yanlış adımların bedeli mutlaka ağır olacaktır" ifadesini kullandı. Kalın, "Haritanın değişmesi mutabakata aykırıdır, üreteceği sonuçlar açısından da son derece tehlikeli bir gelişme olacaktır. Oradaki askeri gözlem noktalarının korunması noktasında, askerlere yönelik herhangi bir tehdit olduğunda nasıl karşılık vereceğimizi gördüler" açıklamasında bulundu.
Kalın'ın açıklamalarından satır başları şöyle:
"İdlib süreciyle 2 yıldır çalışmalarımızı yürütüyoruz. Türkiye aynı zamanda Berlin süreci ve BM çatısı altında sürdürülen çalışmalara destek vermektedir. Yeni dönemin parametrelerini sayın Cumhurbaşkanımız açık ve net bir şekilde ortaya koydular. Bu çerçevede Rusya ve İran'la temaslarımız devam ediyor. Sayın Cumhurbaşkanımızın sayın Putin'le yaptığı telefon görüşmesinde mutabık kalındığı üzere Rusya'dan gelen askeri heyetle görüşülecek. Ana parametreler öncelikle orada askerlerimizin korunması için gerekli ne varsa her şey bilatereddüt yapılacak. Askeri gözlem noktalarımız yerinde durmaya devam edecektir. Başka noktaya kaydırılması söz konusu değildir.
"Yeni bir mülteci akımına mahal vermemek için de çalışmalarımız yine AFAD, Kızılay ve diğer STK'larımız tarafından devam edecektir. Rejimin girdiği yerlerden çekilerek çatışmasızlık sınırına geri çekilmesi öncelikli konularımızdan bir tanesidir. Rejim bugüne kadar yüzlerce defa İdlib Mutabakatı'nı ihlal etmiştir. Terörle mücadele bahanesiyle bundan sonra yapacağı yanlış adımların bedeli mutlaka ağır olacaktır. Uluslararası topluma burada önemli sorumluluklar düşüyor. İdlib konusunda güvenliğin sağlanması, sivillerin korunması, göç dalgasının önlenmesi, insani yardım gibi konularda sadece Türkiye'nin sorumluluğunun ifade etmek uluslararası toplumun sorumluluğunu ortadan kaldırmıyor.
"Orada kısa sürede yapılacak briket evler var. Bununla ilgili çalışmalar devam ediyor. Almanya'nın katkısı var. Suriye konusuyla ilgili diğer başlıklar da önümüzdeki günlerde ilgili aktörlerle görüşülmeye devam edilecek. Mart ayında bir Astana toplantısı yapılabilir. Şu anda Rusya'dan gelecek askeri heyeti burada bekliyoruz. Bu görüşmeden sonra yeni bir haritanın belirlenmesini öngörüyoruz.
"Hafter tarafı günlerce ayak diredikten sonra nihayet komiteye asker göndermeyi kabul etti. Bu toplantılar yapıldı. Oradaki değerlendirmeleri, sonuçları aldıktan sonra değerlendirmelerimizi yapacağız. Burada Türkiye'nin sürece katılması Libya'daki krize bir denge getirmiştir. Her ne kadar uluslararası toplum Hafter'e baskı yapıyormuş gibi görünse de Hafter'in Trablus'u ele geçirmek için planlar yaptığını biliyoruz. 10 bine yakın silahlı askerin getirildiğini biliyoruz. Bunlar da siyasi sürecin ilerletilmesinde ciddi engel. Petrol yataklarının bloke edilmesi Berlin Konferansı'nda da gündeme gelmişti. Hala bir adım atılmaması uluslararası toplumun, Hafter'e destek verenlerin ne kadar gaflet içerisinde olduğunu gösteriyor. Meşru Sarrac hükümetine desteğimiz bundan sonra da devam edecek.
"Barış Planı olarak ortaya atılan planın barış ve çözüm planı olmadığı açık şekilde görülmekte. İki devletli çözüm formülünü tamamen ortadan kaldırmaktadır. Bölük bölük parça parça birtakım toprak parçalarından bahsediliyor. Bu bir devlet değildir. Filistin devletinin güvenlik gücünün olmamasının öngörülmemesi, hava ve denizin İsrail tarafından kontrol edilmesi söylenmiştir. Netanyahu'nun her dönem iki devletli çözümü ortadan kaldırmak için adımlar attığını biliyoruz. Biz bu planı iki devletli çözüme katkı sunmasını mümkün görmüyoruz. Kudüs'ün el değiştirilmesi, tarihi ve dini kimliğinin dönüştürülmesi elbette mümkün değildir.
"7 milyona yakın Filistinli mültecinin tarihi topraklarına, ecdadının yaşadığı topraklara dönüş hakkının elinden alınması barış planı değil mahrumiyet ve yok etme planıdır. Bu plan yeni değildir. Ariel Şaron planıdır. Agresif bir plandır. Barış ve istikrarı getirecek, çözümü sağlayacak bir plan değildir. Bu plan ve destekleyenler insansız, topraksız, tarihsiz, devletsiz bir Filistin hayal etmektedirler. Bunu aklı ve vicdanı olan hiç kimsenin kabul etmesi mümkün değildir. Bazı Arap ülkelerinin bu plana destek vermesi, tarihi gerçeklerle, siyasi hakikatlerle taban tabana zıt bir tabloyu ortaya koymaktadır. Bunun hesabını kendi kamuoyuna nasıl vereceklerini kendileri hesaplamak durumundalar. Türkiye Filistin davasına her zaman katkı verecektir.
"Avrupa Parlamentosu'nda bir toplantı yapıldı. AP'de Kürtlerin geleceğini ele almak bahanesiyle yapılan toplantı teröristlerin açıkça propoganda yaptığı bir platforma dönüşmüştür. Bu toplantıya katılanlar terörizme açıkça destek vermişlerdir. Bu toplantı Avrupa Parlamentosu'nun teröre destek verdiği ve açıkça suç işlediği gözükmektedir. Kürtleri kullanarak kendi siyasi plan ve programlarını hayata geçirmek isteyenler eninde sonunda sükutu hayale uğrayacaklardır. Bunlara en güçlü cevabı Türkiye, Irak ve Suriye'deki Kürtler verecektir. Amerika'nın lejyonerliğini yaparak solculuk yaptığını zannedeler başka bir hayal dünyasında yaşamaktadırlar. Bu arada kabine toplantısında yapılan güvenlik sunumu oldu.
"İnfazla ilgili çalışma Adalet Bakanlığımız tarafından devam ettiriliyor. Özellikle Meclis'te belli bir oydaşma sağlamak üzere çalışma devam ediyor. Meclis'te tartışmasını öngörüyoruz. Çalışmanın ciddi bir noktaya geldiğini ifade edebilirim. Amerika'yla istihbarat çalışmalarımız devam ediyor. Şu anda Irak, Suriye sahasında ve diğer alanlarda istihbarat paylaşımı devam ediyor. Ancak yeterli mi derseniz, buna evet demem mümkün değil. ABD başta olmak üzere diğer müttefiklerimizden askeri, siyasi destek görmediğimizi ifade etmek istiyorum. Birileri işbirliği yapsa da yapmasa da Türkiye çalışmalarına devam edecektir.
"F-35'lerle ilgili ortak komisyon kurulması fikri sayın Cumhurbaşkanımızın Kasım ayında Washington'a yaptığı ziyarette gündeme gelmişti. İlgili arkadaşlarım ve ben dahil görevlendirilmiştir. Ancak ABD keskin bir pozisyon içerisinde. Biz ise komisyonun bu meseleye ışık tutacağını söyledik, hala da söylemeye devam ediyoruz. Kongrede gündeme gelen bir 'S-400'ler F-35 sistemlerini çözecek' diye şehir efsanesi var, bu ne kadar gerçek, olgulara dayanıyor, teknik uzmanlar tarafından ne kadar teyid edilmiyor, yahut edilmiyor. Teklifimizi yeniledik ve bundan sonra da yenilemeye devam edeceğiz.
"Daha önce vardığımız Soçi Mutabakatı çerçevesindeki İdlib Mutabakatı hala masanın üzerinde duruyor. Çatışmasızlık ve 12 askeri gözlem yine bu mutabakatın çerçevesinde belirlenmişti. Bir harita belirlemiştik. Biz haritanın yine bu harita olduğunu kabul ediyoruz. Haritanın değişmesi mutabakata aykırıdır, üreteceği sonuçlar açısından da son derece tehlikeli bir gelişme olacaktır. Oradaki askeri gözlem noktalarının korunması noktasında, askerlere yönelik herhangi bir tehdit olduğunda nasıl karşılık vereceğimizi gördüler. Bunları karşılıksız bırakmayacağımızı rejimin de bilmesi gerekiyor.
"Hem Kızılay kurum olarak hem de Kızılay Başkanımız detayları açıklamaları yaptılar. Buna geçmiş yıllarda da benzer örnekler var. Geçmişte de yaklaşık 16 şartlı bağışın yapıldığını biz biliyoruz. Kızılay'ın sadece bu konuda değil başka kurum ve belediyelere bağış yapıldığını biliyoruz. Burada bağışı şartlı hale getiren bağış sahibidir. Burada vergi kaçırılması, usülsüzlük söz konusu değil. Kızılay bunu alırken de şartlarını görüşüyor. Bunun gereği olarak o bağışı başka bir kuruma aktarıyor. Kızılay bizim güçlü bir kurumumuzdur, onu yıpratmaya yönelik siyasi bir polemiğin başlatılması üzücüdür. Yarın herkesin Kızılay'a ihtiyacı olabilir.