Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, ABD'nin Kudüs'ü İsrail'in başkenti kabul etmesine yönelik adımıyla ilgili, "Kudüs bizim onurudumuzdır, kırmızı çizgimizdir; ABD bu vahim hatadan dönmelidir. Kudüs Arapların ve Müslümanların da kentidir" dedi.
Sözcü Kalın, İslam İşbirliği Teşkilatı'nın Kudüs'ü görüşmek üzere 13 Aralık tarihinde İstanbul'da toplanacağını da söyledi.
Sözcü Kalın'ın açıklamaları şöyle:
"Cumhurbaşkanımızın yarın Yunanistan'a ziyareti olacak. Önce Atina'ya daha sonra da Batı Trakya'ya bir ziyaret gerçekleştirecek. Burada ikili ilişkiler, ekonomik konular, turizm, kültür gibi başlıklar altında ikili ilişkilerimiz ele alınacak. Yunanistan'la derin ilişkilerimiz var. Ne vadedilen finansmanın temini, ne de yeni fasılların açılması konusunda verilen vaatler yerine getirilmedi. Yunanistan'ın Türkiye'nin AB üyeliğine desteği memnuniyet vericidir.
2005 yılında da Batı Trakya'ya sayın Cumhurbaşkanımızın bir ziyareti olmuştu. Azınlık vatandaşlarımızın hasretle beklediğini biliyorum.
Kudüs konusu ile ilgili Amerikan yönetiminin tanıması yönünde hazırladığı haberler birkaç gündür gündemimizi teşkil ediyor. Bizim de temaslarımızın neticesinde Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıyacağı haberlerini almış bulunmaktayız. Bu sabah, Malezya, İran, Katar, Endozenye devlet başkanları ile telefon görüşmeleri yaptı, yapmaya da devam ediyor. Kudüs'ün İsrail'in başkenti olarak ilan edilmesi BM kararına aykırı vahim bir hata olacaktır. BM kararlarının hiçbirisinde Kudüs'ün işgal ya da ilhak edilmesi ne kabul edilmiş ne tanınmıştır. İsrail 1980'de ilhak kararı almış, BMGK 478 sayılı karar ile işgalci güç İsrail'in tüm faaliyetlerini ilan etmiştir. 1980'de alınan karardan beri bizim açımızdan da bir değişiklik söz konusu değildir. Politikaları tanımadığımızı ifade etmek istiyorum. Bu kararda İsrail nezdindeki diplomatik misyonların Kudüs'te bulunamayacağına dair bir madde de vardır.
Milletimiz 400 yıl hizmet ettiği Kudüs'e karşı tarihi bir sorumluluk hissetmektedir. Toplumlar Filistin ve Kudüs konusunda birlik içindedirler. Kudüs bizim onurumuzdur, bizim kırmızı çizgimizdir. Konu sadece Müslümanlarla sınırlı değildir, 3 semavi dinin mensuplarının paylaştığı bir şehir olarak son derece önemli bir şehirdi. İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) da değişikliğe dönük her türlü girişimi tanımayacağını ifade etmiştir. Ürdün Devleti'nin Filistin'deki vakıf mallarının korunması konusunda sorumlulukları var. Bir de Ürdün ile yakın temas içinde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Diğer konuların yanında Ürdün Kralı ile Cumhurbaşkanımızın gündeminde Kudüs meselesi de yer alacaktır.
İsrail'in mülkü gibi lanse edilmesinin vahim hatasının önlenmesi konusunda ayrıca atılması gereken adımlar olduğu da ortadadır. Kudüs'ün sürdürülebilir bir Filistin devletinin başkenti olarak tanınması Ortadoğu barış sürecinin en temel meselesidir.
İslam devletleri arasında ortak hareket etmeye dönük olarak sayın Cumhurbaşkanımız, İİT'yi olağanüstü zirveye davet etmektedir.
İİT 13 Aralık Çarşamba günü toplanacak. Kendisinin bu sabahten beri ve gün boyunca yapacağı telefon görüşmelerinin amacı da koordinasyonu sağlamaktır. Cumhurbaşkanımız, din adamlarına, akademisyenlere dömnük olarak bir çağrıda bulunacaktır. Bununla ilgili çağrı mektubunu da sizlerle paylaşacağız.
Soçi'deki üçlü zirvenin ardından Suriye Ulusal Diyalog Kongresi'nin toplanması kararı alınmıştı. Çalışmalar devam ediyor, henüz tarih belirlenmiş değil. Bizim bu konudaki temel ilkemiz, Suriye'nin toprak bütünlüğü çerçevesinde Suriye'nin bütün temsilcilerinin bu kongreye davet edilmesi. Geçiş süreci ile ilgili çalışmalar da devam etmektedir. PYD ve YPG ile Amerika'nın devam eden ilişkileri de bu çerçevede değerlendirilmektedir. Bugüne kadar PYD ve YPG ile ilişkilerinin geçici ve tamamen DEAŞ'a yönelik olduğunu söyleyen Amerika, bu ilişkiyi sürdürmek için elinde hiçbir gerekçe olmadığını da açık bir şekilde bilmektedir.
Bir terör örgütü ile bir başka terör örgütünü bertaraf edemezsiniz. Amerika Birleşik Devletleri'nin bu desteği sonlandırması için gerekli girişimleri sürdürmeye devam edeceğiz.
Trump 24 Kasım'daki telefon görüşmesinde kendisinin Cumhurbaşkanımıza döneceğini ifade etmişti. Çalışmalar devam ediyor. Hassasiyetlerimizi kendilerine aktaracaklar.
(Kudüs kararı) Atılacak diğer adımlar konusunda İİT istişareleri neticesinde alınacak kararları takip edeceğiz. Bu konu bir İslam dünyası meselesidir, küresel bir mesele haline gelmektedir. Bunun önlenmesi için de ne tür adımlar atılacağını hep birlikte değerlendireceğiz.
Şu ana kadar davanın seyrine, medyadaki yansıtılma biçimine baktığınızda Türkiye'ye karşı bunun siyasi dava haline getirildiği görülmektedir. Mahkemede dünden beri Zarrab'ın açıklamaları ortadadır. Ne tür anlaşma yaptığı, ne tür yalanlar söylemeye hazır olduğu da kendisi tarafından dile getirilmiştir. Biz hukuki olarak Halkbank üzerinden gerekli desteği verdik, vermeye devam edeceğiz.
İsrailli yetkililerin açıklamaları ile ilgili olarak, sayın Cumhurbaşkanımız Filistin konusunda hakikatleri söylemeye bundan sonra da devam edecektir. İster rahatsız olsunlar, ister mutlu olsunlar. Elbette bu açıklamalardan rahatsızdırlar. İsrail Milli Eğitim Bakanı'nın ifadesi de son derece manidar. Filistin topraklarını işgal etmiş bir devletin bakanı bunu söylüyor. Bunun akılla, izanla, vicdanla ilgisi olmadığı da ortadadır. Burada İsrailli yetkililer hakikatleri ifade ettiği için sayın Cumhurbaşkanımıza saldırmak yerine, Filistinlilerin topraklarını çalma politikalarından vazgeçsinler.
Bir basın kuruluşunu hedef göstermesi basın özgürlüğü ile bağdaşır konu asla değildir. Bu tür iddialarla ne sayın Cumhurbaşkanımızı ne hükümeti karalama gibi bir başarı elde edemeyeceklerini milletimiz sandıkta gösteriyor. Milletimizin sayın Cumhurbaşkanımıza gösterdiği teveccüh ortadadır, sayın Kılıçdaroğlu'nun siyasi performansı da ortadadır.
Cumhurbaşkanımıza vatana ihanet gibi çirkin bir suçlamada bulunduğu içina avukatları bir suç duyurusunda bulundular.
15 Temmuz darbe girişiminden sonra MHP son derece milli, yerli, parti çıkarlarından önce ülkenin çıkarlarını önceleyen tutum içerisinde oldu. Benim genel merkezden aldığım bilgi çerçevesinde şu anda yürüyen teknik bir çalışma yok.
Trump'ın iş başına gelmesinden sonra ABD yönetimi içinde çatlaklıkların oluştuğu aşikat. Trump da kendi istihbarat birimleri içinde, medya ile yargı ile bir mücadele içinde. Türk-Amerikan ilişkilerine yansımasına baktığınız zaman sorun ortada. YPG'ye silah verilmeyecek dedikten sonra Pentagon'un hayır devam edecek açıklaması... Bu konuda kendi aralarında bir netliğin ortaya çıkması gerekir diye düşünüyoruz. New York'ta görülen davanın, yargı bağımsızlığına saygımız var, bunun bir siyasi şantaj aracı haline getirildiğini hepimiz görüyoruz. Kaçan kişiler Amerika'da bu kadar rahat hareket edebiliyorsa, Amerikan devletinin içinde kimler bunları kolluyor diye soruyoruz. Ama tatmin edici bir cevap alabilmiş değiliz.
Avrupa bankaları ile ilgili de bir takım davalar olmuşdu. Hukuki süreci hep birlikte izleyelim. Halkbank iyi bir avuaktlar ekibi oluşturdu. Hukuki süreci bir görelim, ondan sonra gerekli adımlar atılacaktır. Biz başta da ifade ettik, uluslararası hukuka aykırı bir işlem, yapmamıştır Türkiye Cumhuriyeti Devleti.
İdlib'de 3 gözlem noktası oluşturduk. Afrin'le ilgili Türkiye'ye dönük tehditler olduğunda zaten TSK anında cevap vermektedir. Bunun dışında bir tehdit değerlendirmesi yaptığımızda gerekli adımları kimseye danışmadan atarız.
Son dönemde Alman makamları ile temaslar neticesinde Almanya'nın PKK ve FETÖ terör örgütlerine karşı daha ciddiyetle hareket ettiklerine karşı emareler alıyoruz. Bu konular sayın Şansölye Merkel ile görüşmede ele alındı. Adil Öksüz'le ilgili derhal çalışma başlatacaklarını ifade ettiler. Şu ana kadar bir bilgi yok."