T24 - İkinci Ergenekon davasının 50. duruşmasında tutuklu sanık Başkent Üniversitesi Rektörü Mehmet Haberal’ın Üniversitesi Kardiyoloji Enstitüsü'ndeki odasından video konferans yöntemiyle savunması alındı.Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel, Mehmet Haberal’a geçmiş olsun dileklerini ileterek sorularını yöneltti. Savcı Mehmet Ali Pekgüzel’in ''2001 ve 2002 yılında siyasi parti kurma girişiminiz oldu mu?'' şeklindeki sorusuna, hedeflerinin arasında siyasi parti kurmanın olmadığını belirten Haberal, Bülent Ecevit’in düşürülmesi yönündeki iddiaları duymadığını ve kimsenin böyle bir teklifte bulunamayacağını savundu. İnsan hayatında hekimlerin ve hakimlerin büyük önemi olduğunu belirten Mehmet Haberal, "İkisi de insan hayatı ile ilgilidir. Hekimler Allah’a hesap verir. Kimse bize gelerek ‘şununla ilgili rapor verelim’ deme cesaretini gösteremez" diye konuştu. 'Ecevit beni cumhurbaşkanlığı'na aday gösterdi'Hürriyet'in haberine göre iddiaları savcılıkta öğrendiğini kaydeden Mehmet Haberal, "Siyasi parti kurmak gibi bir düşüncem olmadı. Başbakan Bülent Ecevit Cumhurbaşkanlığı’na aday gösterdi. Ben demokratik toplumlarda Cumhurbaşkanı’nın meclisin içinden seçilmesi gerektiğini söyleyerek bunu kabul etmedim. Benim tek hedefim vardı o da ülkemi yükseltmektir" diye konuştu. 'Adaylığı kabul etmedim'Savcı Mehmet Ali Pekgüzel’in "Sayın Bülent Ecevit, Cumhurbaşkanlığı için size yazılı mı sözlü mü teklifte bulundu?" şeklindeki sorusuna Mehmet Haberal, "O dönemin Turizm Bakanı Erkan Mumcu bir hasta ziyareti için gelmişti. Bu sırada bana 'Cumhurbaşkanlığı ile ilgili ne olacak' diye sordu. Bende ‘bunu Başbakan’a sor’ dedim. Bu konuşmanın ardından öğle saatlerinde Meclis dışından benim adım, Meclis'ten ise İsmail Cem’in adı geçmeye başladı. Bunun üzerine iki gün sonra Hüsamettin Özkan’ı ziyaret ettim. Bu görevi kabul edemeyeceğimi söyledim. Bunun ardından Bülent Ecevit, 'Siz teklif etmediniz. Biz sizi gösterdik' dedi. Ben yine Cumhurbaşkanı’nın meclisten çıkması gerektiğini söyleyerek bunu kabul etmedim" şeklinde konuştu. 'Milletvekillerine bunları yakıştırmadım'Savcı Mehmet Ali Pekgüzel’in "Recai Birgün ile aranızda bir husumet var mıydı? Neden böyle bir açıklama yaptı?" sorusuna ise "Aramızda hiçbir şekilde sorun yoktu" diye cevaplayan Mehmet Haberal, "Meclis'teki Birgün ile işin içindeki Birgün’ü tanımakta zorluk çektim. Bunları ona yakıştıramadım. Söyledikleri doğru değildir. Başbakan'ın koruma müdürlüğüne yükselmiş ve milletvekili olmuş birisine bunları yakıştıramadım" dedi.'Başbakan kim olursa olsun bu ülkeyi temsil ediyor'''2007 yılında hazırlandığı ileri sürülen Cumhuriyet Bildirgesi’nde yer aldığınız söyleniyor. Bu konuda ne diyeceksiniz?'' sorusuna "Haberim yok. Kesinlikle olmamıştır" diyen Mehmet Haberal, Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel’in ’Küçük’ün bilgisayarında Ecevit’in sağlık sorunları ile ilgili notlar var. Sizin hakkınızda da bir yazı yazmış" ne diyorsunuz demesi üzerine, "Başbakan kim olursa olsun bu ülkeyi temsil ediyor. Kimsenin bu yakıştırmayı yapmaya hakkı yoktur. Bu kabul edilemez. Bu mümkün değildir" şeklinde konuştu. "25 Ekim 2003 tarihinde Cumhuriyete saygı yürüyüşü düzenlenmiş, Anıtkabir'e yürüyüş yapılmıştır. Bu yürüyüşte ordu görevi pankartı taşınmıştır. Bu yürüyüşe katıldınız mı? Yürüyüşe katılmak için akademisyen ve öğrencilere otobüs temini yaptınız mı?" şeklindeki soruya Haberal, "Toplantıyı YÖK’ün düzenlediğini biliyorum. Rektörler ve öğretim üyeleri Anıtkabir’e gideceğiz denildi. Ben Aslanlı yola kadar gittim. O gün ameliyatım olduğu için geri döndüm" diye cevap verdi. 'Bu benim için zuldür'Ardından bütün tahliye taleplerinin kuvvetli suç şüphesi nedeniyle reddedildiğini söyleyen Haberal, "Bu kuvvetli suç şüphesi ne ise bilmek zorundayım. Türk milleti bilmek zorunda. Bunu Türk milletine anlatmak zorundayım. Ben terör örgütü kurmakla suçlanıyorum. Bu benim için zuldür. Ben sadece ülkeme değil aynı zamanda dünya bilim adamlarına da hesap vermek zorundayım. 356 gün tutuklu kaldım" dedi.Mahkeme Başkanı Köksal Şengün, "Sakin olmanızda yarar var bir şeyi yaparken başka bir komplikasyon yaratmayalım" dedi.