Atatürk'ün, Yunus Nadi'nin milli mücadele sırasında Ankara'da çıkardığı Anadolu'da Yenigün gazetesini İstanbul'da Cumhuriyet adıyla yayımlamasını istemesi üzerine, 92 yıl önce 7 Mayıs 1924'te kurulan Cumhuriyet, tarihinde ilk kez, iki eski yöneticisine de ağır suçlamalar içeren bir başyazıyla çıktı.
Başyazıda adları verilmeyen, ancak "bir eski bakan ile bir milletvekili" ifadesiyle işaret edilen eski Cumhuriyet Vakfı Başkanı ve Turizm Bakanı Alev Coşkun ile CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay'ın, siyasi iktidarla aynı amaçla gazeteye karşı hareket ettikleri savunuldu. Başyazıda, "Uzun yıllar bu gazetede yöneticilik ve yazarlık yapmış olan biri eski bakan, diğeri halen milletvekili, iki eski Cumhuriyet Vakfı yönetim kurulu üyesinin, siyasi iktidarla aynı amaçta ve yolda birleşmelerini üzülerek izliyoruz" ifadesi kullanıldı.
Türkiye'nin en eski ulusal gazetesi olan ve medyadaki tek örnek olarak patronaj yerine bir vakıf yönetimi altında yayınını sürdüren Cumhuriyet, bugün (4 Ekim 2016) "Cumhuriyet teslim olmaz" başlığını taşıyan uzun bir başyazıyla yayımlandı. Başyazıda, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu seçimlerinin usulsüz yapıldığı iddiasıyla yapılan başvuru ve sürdürülen tartışmalar irdelenirken "gazete yönetiminin iktidar desteğiyle ele geçirilmek istendiğine" vurgu yapıldı.
Başyazıda, Vakıflar Genel Müdürlüğü müfettişlerinin usulsüzlük iddiasını yerinde görmeyen tespitlerine rağmen Vakıflar Genel Müdürü Adnan Ertem'in A Haber kanalında yaptığı "şikâyetin haklı bulunduğu, seçimin usul ve mevzuata uygun yapılmadığı" yolundaki açıklamasına tepki gösterildi.
İddiayı öne süren eski Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı, eski Turizm ve Tanıtma Bakanı Alev Coşkun ile siyasete girdikten bir süre sonra gazetedeki köşesi kapatılan ve vakıf yönetimindeki görevine son verilen CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay'ın da eleştirildiği yazıda, bu iki isim "gazeteye karşı iktidarla aynı amaçla hareket etmek"le suçlandı. Başyazıda, bu konuda şu görüşler dile getirildi:
"Cumhuriyet gazetesinin yönetiminde olmayı kendileri için -ölünceye kadar geçerli- kazanılmış hak olarak gören birkaç eski yönetici ve yazarımız da, yeniden seçilememiş olmanın etkisiyle bu kumpasta etkin bir rol üstlenmekte, iktidarın gazeteye müdahale etmesine zemin ve fırsat yaratmak için onunla işbirliği yapmaktadır.
(...)
Siyasi iktidarın Cumhuriyet’e kızmasını, öfkelenmesini, yayınlarından rahatsızlık duymasını, ne pahasına olursa olsun susturmak, yıldırmak, belli bir çizgiye çekmek ya da kayyıma devretmek suretiyle kapatmak istemesini anlıyoruz. Ama uzun yıllar bu gazetede yöneticilik ve yazarlık yapmış olan biri eski bakan, diğeri halen milletvekili, iki eski Cumhuriyet Vakfı yönetim kurulu üyesinin, siyasi iktidarla aynı amaçta ve yolda birleşmelerini üzülerek izliyoruz. Bu arkadaşlarımızın yeniden yönetime gelmeleri için AKP medyasının, bürokrasisinin ve iktidarının, her türlü hukuksuzluğu da göze alarak, kendilerine destek olması zaten fazla söze gerek bırakmıyor.
93 yıllık geleneği olan çok saygın ve köklü bir gazeteyi, iktidarın tek sesli medya amacına alet edenleri okurlarımızın ve kamuoyunun hakkıyla değerlendireceğine inanıyoruz."
Vakıf yönetimindeki anlaşmazlık, ilk olarak iki yıl önce yapılan seçimde kamuoyuna yansıdı. Yönetim dışında kalan Alev Coşkun, "seçimde toplantı yeter sayısı olmadan karar verildiği" iddiasını yargıya taşıdı.
İddialar aradan geçen iki yılın ardından 29 Eylül 2016’da A Haber’de Erkan Tan’ın sunduğu ‘Sabah Ajansı’ programında tekrar gündeme geldi. Programın konuklarından gazeteci Talat Atilla, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün bu konuda gerekeni yapmadığını savundu. Bunun üzerine programa telefonla bağlanan Vakıflar Genel Müdürü Adnan Ertem, Alev Coşkun’un “yönetim kurulu üyeliği seçimlerinin usulsüz yapıldığı ve vakıf senedine aykırı olduğundan geçersiz sayılması için” yaptığı şikâyeti "haklı bulduklarını, seçimlerin usul ve mevzuata uygun yapılmadığını, buna dair yazıyı mahkemeye ve ilgili vakfa gönderdiklerini" söyledi.
A Haber'deki tartışmaya ilişkin video şöyle:
Bu iddialar üzerine Cumhuriyet'in bugünkü (4 Ekim 2016) başyazısında suçlanan eski Cumhuriyet Ankara Temsilcisi ve eski Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu üyesi Mustafa Balbay, köşesi kapatılınca, yaklaşık 30 yıl çalıştığı ve yöneticilik yaptığı gazetenin “cemaatle işbirliği yaptığını" ima etmişti.
Balbay, 2 Şubat 2016'da "aktif siyaset" tercihi nedeniyle yazılarına son verilmesinin ardından o dönem kayyım tarafından yönetilen Bugün gazetesine verdiği söyleşide "Cumhuriyet’in haberlerinde, Fethullah Gülen’i savunan bir bakış açısının gözlendiğini" öne sürerek, "Görüşlerine katılmıyorum, ama ona yapılanları haksız buluyorum’ diyebilirsiniz. Ancak Cumhuriyet yayınlarında, genel duruşunda tamamen ‘Onlar doğru yapmışlardır ve haksızlığa uğramışlardır’ diyor. Halbuki dünyanın her ülkesinde devletin içinde devlet hiyerarşisi dışında bir örgütlenme kurarsanız bu suçtur” demişti. Balbay, “Bu tablo Cumhuriyet'te ‘FETÖ'cülükten Kürtçülüğe kadar her şey serbest ama CHP milletvekili olarak yazı yazmak yasak' diye özetlenecek bir tablodur” görüşünü savunmuştu. Cumhuriyet koridorlarında, Balbay'ın, vakıf yönetimi seçimlerinde usulsüzlük yapıldığı iddialarıyla ilgili olarak gazete okurlarının oluşturduğu CUMOK'u örgütlemeye çalıştığı konuşulmuştu.
Cumhuriyet Gazetesi İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, Bugün gazetesine verdiği söyleşisi ‘’Beni Cumhuriyet’ten FETÖ kovdurdu’’ başlığıyla manşet olan, ancak sonradan ‘’Haberin içindeki ifadelerim doğru ancak başlık zorlama olmuş’’ açıklaması yapan Mustafa Balbay’a ağır ifadelerle cevap vermişti. Atalay, “Balbay’ın hâlâ Cumhuriyet’in imkânlarını kullandığını” vurguladığı yanıtında, ‘’Balbay’ın Cumhuriyet gazetesi için bedel ödeyip ödemediği tartışmalıdır ama Cumhuriyet gazetesinin Balbay nedeniyle maddi-manevi çok ağır bedeller ödediği, halen daha ödemeye devam ettiği kuşkusuzdur. Havuz ve kayyım medyası aracılığıyla Cumhuriyet gazetesine bu şekilde teşekkür eden(!) eski yazarımız Mustafa Balbay’a yeni seçtiği yolda başarılar dilerim…’’ ifadesini kullanmıştı.
Cumhuriyet, aktif siyasete atıldıktan bir süre sonra Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu'ndaki üyeliğinin devamı için girişimlerde bulunan ve "tasfiye edildiğini" öne süren Mustafa Balbay'la yollarını 8 Ekim 2015'te tamamen ayırdı. "Gazetecilik ile siyaseti ayırma" ilkesinin "Ergenekon davası sürecindeki mağduriyeti" dikkate alınarak Balbay için bir süre uygulanmadığını duyuran Cumhuriyet, "Mustafa Balbay'ın gazetemizle ilişkisi kesilmek zorunda kalınmıştır" açıklamasını yapmıştı. CHP'den İzmir Milletvekili seçildikten sonra gazetede yazılarını sürdüren Balbay'ın Cumhuriyet hakkındaki sözlerinin "üzücü" olduğu vurgulanan açıklamada, "Cumhuriyet gazetesinin kendisine sağladığı sevgi, saygı, itibar, makam ve mümkün olan her türlü olanağı unutarak, içinde yetiştiği kuruma bu şekilde bir karşılık vermesini, ileride pişmanlık duyacağı bir anlık duygusal davranış olarak değerlendirmek isteriz" denmişti.
Cumhuriyet'in açıklamasında şu ifadelere yer verilmişti:
“Cumhuriyet Vakfı, Cumhuriyet gazetesinin isim ve imtiyaz hakkının sahibidir. Vakıf, çok uzun yıllardan beri gazete bünyesinde çalışan gazeteci, yazar ve yöneticilerden oluşan 12 kişilik bir yönetim kurulunca yönetilmektedir. Vakıf resmi senedi gereğince yönetim kurulu üyeleri iki yıllık bir süre için görev yapmak üzere seçilmektedir. Önceki yönetim kurulu üyelerinin iki yıllık görev süresi 7 Ekim 2015 günü sona ermiştir. Aynı gün, seçici kurul üyeleri toplanmış, önümüzdeki iki yıllık süre için görev yapacak yeni yönetim kurulu üyelerini, vakıf senedi hükümlerine uygun olarak belirlemiştir. 12 kişilik yeni yönetim kurulunda, önceki dönemde de görev yapan 9 kişi yeniden seçilmiştir. Cumhuriyet Vakfı'nın önümüzdeki dönemde görev yapacak yeni yönetim kurulu üyeleri olarak (alfabetik sırayla) Akın Atalay, Bülent Utku, Eser Sevinç, Güray Öz, Hakan Kara, Hikmet Çetinkaya, Musa Kart, Mustafa Kemal Güngör, Müslüm Özışık, Nebil Özgentürk, Orhan Erinç ve Önder Çelik seçilmişlerdir.”
Cumhuriyet haber merkezini yaklaşık 20 yıl yöneten Yalçın Bayer de, tartışmayı bugün (4 Ekim 2016) Hürriyet'teki köşesinde kaleme aldı. “Cumhuriyet Vakfı ile ilgili duruşmanın 24 Kasım’da yapılacağı belirtiliyor” diyen Bayer, tartışmada iki tarafı şu listeyle isimlendirdi:
Gazetedekiler: Akın Atalay, Hikmet Çetinkaya, Nebil Özgentürk, Önder Çelik, Musa Kart, Dışarıdakiler: Alev Coşkun, Mustafa Balbay, İbrahim Yıldız, İnan Kıraç, Şükran Ketenci.
Medyatava'ya konuşan Alev Coşkun, Cumhuriyet'in başyazısında yer alan "Uzun yıllar bu gazetede yöneticilik ve yazarlık yapmış olan biri eski bakan, diğeri halen milletvekili, iki eski Cumhuriyet Vakfı yönetim kurulu üyesinin, siyasi iktidarla aynı amaçta ve yolda birleşmelerini üzülerek izliyoruz" ifadelere yanıt verdi. Coşkun, Cumhuriyet'in kendisi için yaptığı bu yoruma "Konu hukuk çerçevesinde sürmektedir. Beni hükümetle aynı çizgiye koyanlara yanıtım şudur; onlar doğmamışken, Alev Coşkun bu zihniyetle mücadele ediyordu" karşılığını verdi.
Mustafa Balbay, Cumhuriyet'in başyazındaki kendisine yönelik suçlamalara kişisel internet sitesinden cevap verdi. "Gazetenin bugünkü başyazısında tarafıma yönelik çok çirkin, densiz, ahlaksız bir saldırı yapılmıştır" diyen Balbay, "Benim hangi mücadelelerden geldiğim ortadadır. AKP-FETÖ çelişkisinin yükselmeye başladığı, Cumhuriyet'in yayın çizgisinin yalpaladığı günlerden bugüne tavrımı hep şöyle koydum: 'Hak vermem bir tekine, al birini vur ötekine.'" ifadesini kullandı. "Cumhuriyet Vakfı'nın yöneticilerinin yanlış kararlar aldığını ve vakıf senedine uyulmadığını" öne süren Balbay, "Bu konuda karar verecek kurum Vakıf statüsü nedeniyle Vakıflar Genel Müdürlüğüdür" dedi.
Cumhuriyet Gazetesi İcra Kurlu Başkanı Akın Atalay, tartışmanın merkezindeki vakıf seçiminde "hehangi bir usulsüzlük yapılmadığını" beyan eden, Mustafa Balbay'ın da imzasının yer aldığı karara ilişkin tutanağı kişisel Twitter hesabından paylaştı. Atalay, paylaştığı tutanağın altına "Bu durumda, işkence ve baskı altında mı imzalamış? Yoksa kandırılmış mı?" notunu düştü.
Bu durumda, işkence ve baskı altında mı imzalamış? Yoksa kandırılmış mı? pic.twitter.com/NDanm8OW3W
— Akın Atalay (@av_akinatalay) 4 Ekim 2016