Eski Cumhuriyet gazetesi yazar ve çalışanlarının mahkûmiyet kararlarının Yargıtay 16. Ceza Dairesi tarafından bozulmasının ardından dava İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi'nde bugün yeniden görüldü.
Duruşmada mütalaasını açıklayan savcı, yerel mahkemenin ilk kararında direnmesini talep etti. Saat 17.10'da kararını açıklayan mahkeme Kadri Gürsel'in beraatine, diğer sanıklar yönünden Yargıtay'ın bozma kararına direnmeye karar verdi. Dosya Yargıtay Genel Kurulu'na gönderilecek.
Davayı çok sayıda gazeteci ve avukatın yanı sıra İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu, TGC Başkanı Turgay Olcayto, CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu takip etti. RSF, Article 19, Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği, P24, DİSK Basın-İş, HRW, TGC Başkanı Turgay Olcayto ile çok sayıda gazetecilik ve hak örgütü temsilcisi, Cumhuriyet Davası'nın Yargıtay bozma kararı sonrası İstanbul 27. ACM'de 13 gazeteci başlayan yeniden yargılamayı dayanışma için izledi.
Duruşmada Mahkeme Başkanı Ersin Öztürk'ün Yargıtay'ın bozma ilamına ilişkin karar vermeden son sözleri almak istemesi usül tartışmasına neden oldu. Sanık avukatlarının itirazını değerlendiren mahkeme son sözleri karardan önce almaya karar verdi. Avukat Ergin Cinmen bu kararın ihsas-ı rey (tarafını/oyunu belli etme) olduğunu belirterek reddi hakim talebinde buldundu ama talep reddedildi.
TIKLAYIN - Cumhuriyet davası kararının ardından CHP’li Tanrıkulu: Yargının içindeki güç savaşları devam ediyor
Sezgin Tanrıkulu ve DİSK Basın İş Başkanı Faruk Eren kararı değerlendirdi:
Duruşmada yaşananlar şöyle:
13. 45 Duruşma Yargıtay'ın bozma ilamının okunmasıyla başladı. Ardından savcı mütalaasını açıkladı. Savcı yerel mahkemenin Yargıtay'ın bozma kararına karşı direnmesini talep etti.
14.05 Sanıkların mütalaaya karşı beyanları alınıyor. Kadri Gürsel mütalaayı kabul etmediğini, beraatini istediğini söyledi. Avukat Köksal Bayraktar "Yargıtay ve AYM’nin Türkiye hukuk tarihinde son derece önemli olan kararına mahkemenin uymasını arz ederim.İddia makamının mütalaası her yönden yanlış ve hatalı" dedi.
Avukat İlkan Koyuncu da "Bozmaya uyulmasını talep ediyoruz. Direnme kararı verirseniz diye söylüyorum, bitmiş bir yargılamadan bahsediyoruz. Yurtdışı çıkış yasağı da kaldırılmalı" dedi.
Bu sırada mahkeme başkanı çizerlerin çizim yapmasını "yasak" diyerek engelledi.
14.10 Mahkeme Başkanı, yargılananlardan avukat Akın Atalay'ı "Evet kaptan, kaptan kim” diye çağırdı. Mahkemenin eski başkanı Abdurrahman Orkun Dağ da karar duruşmasından önceki celsede Atalay hakkında verdiği son "tutukluluğa devam kararında" "Gemiyi en son kaptanlar terk eder" demişti.
Salonda tepkilerin yükselmesi üzerine “espiri yaptım” dedi. Atalay mütalaayı kabul etmediğini söyledi. Atalay "Mütalaada Yargıtay kararının hangi yönden hukuka aykırı olduğuna değinilmedi" dedi.
Avukat Bahri Belen "Yargıtay'ın bozma kararında Ahmet Şık yönünden çelişki var. Bunu gördük" dedi ve şöyle devam etti:
"Savcının mütalaasından şu anlaşılıyor: Cumhurbaşkanı ve Bakanlar bu örgütü (FETÖ) biliyordu. Savcı aslında onları da suçlamış oluyor. Direnme istemeninin hukuki bir dayanağı olmalı. Bir hasım mütalaası olmamalıdır. Savcılık, sanıkların lehine olan delilleri de toplaması gereken bir makamdır. Bu görüşü yok sayıyorum abesle iştigal olduğunu düşünüyorum."
14.19 Ahmet Şık: "Cumhuriyet komplosu, hukuki saiklerle açıklama yapılacak bir dava değildir. Mafyalaşmış bir siyasi iktidar, ona tetikçilik yapma rol ve görevini üstlenmiş bir yargı ve işbirlikçisi medya ortaklığıyla kurulmuş bir komplodur. Ama tüm yargılamalar boyunca söylenen tek doğru suç işlendiğidir. O suçu işleyenler burada sanık sıfatıyla bulunanlar değil komplonun ortakları olanlardır. Savcı bey mütalaasıyla komploya ve suça ortak olmaya devam edeceğini beyan etmiştir. Sizin vereceğiniz karar bu suça ortak olup olmayacağınıza dair tercihinizi belirleyecektir. Söyleyeceklerim şimdilik bundan ibarettir."
Şık'ın avukatı Can Atalay "Anayasa’nın 83. Maddesi gereği durma kararı vermeniz gerekir. İstinaf mahkemesi ve Yargıtay’ın kararından bağımsız bir mahkemesiniz. Bu nedenle durma kararı vermeniz gerekir" dedi.
14.25 Aydın Engin konuşuyor. Mahkeme Başkanı bu sefer de "En yaşlı siz misiniz" dedi, salondakiler "kıdemlimiz" olarak cevap verdi.
Engin şöyle konuştu: Mütalaayı dinlemeseydim konuşmayacaktım. Savcının hazırladığı iddianameyi bundan önceki mahkeme kabul etmişti. Bu bir hukuk ayıbıydı. Galiba kendisi hukuk derslerinde pencereden dışarıya bakmış."
14:31 Bülent Utku: Cumhuriyet Gazetesi'ne yapılan operasyon en başından beri siyasi amaçlı bir intikam operasyonudur. Yargılamanın hiçbir aşamasında bu değişmedi. Savcının mütalaasına karşı diyeceklerim budur.
Utku'nun avukatı da Ergin Cinmen de "Ne yazık ki şimdi yine görüyorum ki hukukun amir ilkeleri yok sayılıyor. Bu davada suç teşkil eden fiilin ne olduğu belli değil. Ben böyle bir mütalaa beklemiyordum. Bu dava tarihe çakılan bir davadır. Lütfen artık Türkiye'yi kurtarın" dedi.
14.38 Davada yargılanan çizer Musa Kart "Yargıtayın bozma kararına katılmanızı talep ediyorum" dedi. Hikmet Çetinkaya da "Beraatimi istiyorum" dedi. Güray Öz de "Savcının mütalaasını dikkatle dinledim. Yargıtay’ın kararına uyulmasını talep ediyorum" ifadelerini kullandı. Hakan Kara da Yargıtay'ın bozma kararına uyulmasını talep etti.
14.42 Murat Sabuncu konuşuyor: Savcının mütalaasından anlıyorum ki gazeteciliğin üç yıldır yargılanma süreci bitmemiş. Yargıtayın kararına uyulmasını talep ediyorum.
Mustafa Güngör de "Yargıtayın bozma kararının uyulması talep ediyorum. Mütalaayı kabul etmiyorum" dedi. Güngör "35 yıllık hukukçu olarak bu mütalaaya ne denir bilemiyorum" ifadesini kullandı. Orhan Erinç de bozma kararına uyulmasını talep etti.
Önder Çelik de mütalaayı kabul etmediğini, Yargıtay'ın bozma kararına uyulmasını talep ettiğini söyledi.
14.46 Beyanların ardından son sözlere geçildi. Mahkeme Başkanı'nın "Türkiye'de yargılama yapmak zor tabii usül çok" sözleri üzerine salonda gülüşmeler oldu.
Avukat Belen "Önce mahkeme karar vermeli, bozmaya uyulursa son söz verilmeli. " diyerek usülü hatırlattı:
"Bozmaya uyulduğu takdirde adeta yeni bir yargılama başlar. Bu süreçte iddia makamının yeni görüşü, sanık avukatlarının varsa kovuşturmanın genişletilmesine ilişkin talepleri, yoksa esas hakkındaki görüşe göre son savunmalarını yapmalarına geçilir. Son söz sanıklara sorularak yargılama süreci sona erdirilir ve bundan sonra yeni bir hüküm kurulur. Bu hakımdan mahkemenin uyma ya da direnme konusunda karar vermeden sanıkların son sözlerini istenmesi usule uygun değildir."
Avukat Cinmen de "Son sözlerin sorulması mantığa aykırıdır. Şu aşamada yeniden söz verilmesinin anlamı yoktur. Mahkeme önce karar vermelidir ve yargılamaya devam etmelidir. 40 yıllık avukatım bunu ilk defa gördüm" dedi.
14.58 Duruşmaya 5 dakika ara verildi.
15.09 Duruşmaya devam edildi. Mahkeme Başkanı: Sanık avukatlarının bu talepleriyle ilgili bozmanın mahiyeti içeriği dikkate alınarak yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı noktasında ara bozmaya direnme noktasından sonra son sözün sorulamayacağı ve bu nedenle CMK'daki 216/3 aykırılık teşkil edebileceği kanaatiyle uyma ve direnme hususunun son sözlerinin alınmasından itibaren hükümle birlikte degerlendirilmesine karar verildi.
Utku'nun avukatı Cinmen, mahkemenin kararının ihsas-ı rey (oyunu belli etme) olduğunu söyledi: "Direnme kararı verecekseniz uygulama tam da bu şekilde olur çünkü. Mahkemenin ihsas-ı rey yaptığını düşünüyor ve heyeti reddediyoruz."
Cinmen'in talebi "Duruşmayı uzatma amacıyla yapıldığı” gerekçesiyle heyetin reddi isteği mahkeme tarafından reddedildi.
Diren Gazeteci hesabından çizer Necmi Yalçın, salonda çizmesi yasaklanınca, salonda gözlemlediklerini dışarıda kağıda döktüğü çizimleri paylaşıldı:
Son sözlere geçildi.
15.20 Kadri Gürsel: Neye istinaden son söz söyleyeceğimi bilmiyorum. Hangi sona geldik ki söz açıklayacağım. Sonunda ne olacağını bilmediğim için direnme ve bozma kararına da uyumlu bir son söz söyleyeceğim. Sizden önceki heyetin sürdürdüğü yargılamada delilsiz, mesnetsiz iddianame karşısında ve kabul edilmesinin ardından yapılan yargılamada yaptığım tüm savunmanın özü AYM’nin lehime verdiği kararla çürütülmüştü. Yaptığımız bütün savunmalar Yargıtay kararına da yansımıştır. Aleyhimdeki hüküm mesnetsiz ve hukuksuzdur. Beraat yönündeki bozma kararına uyulsun.
15.25 Akın Atalay: Burada eski savunmalarımı tekrar etmeyeceğim, bunlar zaten dava duruşmasında ama şunun bir kez daha kayıtlara geçmesini isterim. Bizleri, Cumhuriyet Gazetesi yöneticilerini hukuka kanuna ve ahlaka ve mahşeri vicdana sığmayan gerekçelerle ağır bir şekilde mahkum etmek istediler. Zaten bu davanın açılması ve bizlerin tutuklanmasının iki temel amacı var.
"Birinci amaç siyasi iktidarın uygulamalarının eleştirilemesinden toplumdan gizlenmesi istenen bilgilerin haberleştirilmesinden hoşnut olunmaması, bunun için de gazete yönetiminin değiştirilmesiydi. Bir Pirus Zaferi'dir ama kazanıldı.Bugünün Türkiyesinde medyanın acınılası hali bu davanın sonucudur. 18 Temmuz 2016’da Murat İnam tarafından açılmış bir soruşturmadır bu. Bizim hakkımızda FETÖ’ye yardımdan soruşturma açmış bu Savcı hala FETÖ’ye üyelikten yargılanıyor. Tarihin bir cilvesi mi bilemem ama 18 Temmuz 2016’da hakkında soruşturma başlatılan Cumhuriyet Gazetesi'nde bu tarihten bir hafta önce "FETÖ ve hizmetkarları" diye bir yazı dizisi yayımlamıştı. (Atalay yazı dizisinden ayrıntılar verdi) "FETÖ ve hizmetkarları" başlıklı yazının üstünden bir hafta geçmeden, bizler hakkında FETÖ'ye yardım suçlamasıyla, FETÖ'ye üyelikten yargılanan bir savcı tarafından soruşturma başlatıldı.Davanın bilirkişisine ilk yargılamadan sonra sosyal medya üzerinden bilirkişi olarak nasıl atandığını sordum. “Akın bey siz de biliyorsunuz. Bu bir devlet sırrıdır ve benimle birlikte mezara gidecektir” dedi. Atanması devlet sırrı olan bir bilirkişi de gördük.
"İkinci amaç tüm yöneticilerin hapse atılması suretiyle diğer medya kuruluşlarına sopa göstermekti. Bu dava ile az önce belirttiğim iki amaca da ulaşılırsa artık böyle bir yargılamaya gerek kalmadığı görüşüne vardılar.
"Arkadaşımız Ahmet Şık yönünden, biz Ahmet’in yaptığı gazeteciliğin yakın tanığıyız. Bu davada onun mahkum edilmesi hepimizin, gazeteciliğin mahkum edilmesidir. Birlikte mahkum olduk, şimdi de hepimiz için bir hüküm kurmanızı istiyorum."
15.44 Ahmet Şık: Cumhuriyet komplosu, hukuki saiklerle açıklama yapılacak bir dava değildir. Mafyalaşmış bir siyasi iktidar, ona tetikçilik yapma rol ve görevini üstlenmiş bir yargı ve işbirlikçisi medya ortaklığıyla kurulmuş bir komplodur. Ama tüm yargılamalar boyunca söylenen tek doğru suç işlendiğidir. O suçu işleyenler burada sanık sıfatıyla bulunanlar değil komplonun ortakları olanlardır. Savcı bey mütalaasıyla komploya ve suça ortak olmaya devam edeceğini beyan etmiştir. Sizin vereceğiniz karar bu suça ortak olup olmayacağınıza dair tercihinizi belirleyecektir. Söyleyeceklerim şimdilik bundan ibarettir.
"Bunları demiştim ama tutanağa olduğu gibi yansıması için tekrarladım. Yargıtay kararına ilişkin söyleyeceklerim, genel olarak doğru ama eksik olduğudur. Doğrusu yargılanan herkesin beraat ettirilmesidir.
"Şu eksik haliyle bile Yargıtay verdiği kararla sizden önce o koltuklarda oturanların, mahkeme başkanı Abdurrahman Orkun Dağ ve duruşma savcısı Hasan Bölükbaşı başta olmak üzere soruşturma ve kovuşturma aşamasında görev alanların hukukçu olmadığının tespitini yapmıştır. Aşağıda adaleti simgeleyen Themis heykelinin elindeki terazinin bir kefesinde yargı mensuplarının menfaatleri bir diğerinde haysiyetleri var. Yargıtay kararı aynı zamanda, sizden önce bu yargılamada görev alanların ve onları korumakla kalmayıp terfi ettirenlerin haysiyetlerini değil menfaatlerini tercih ettiğini de ortaya koydu.
"Hal böyle iken hukukun evrensel normlarını ve mesleğinin etik değerlerini menfaatlerine çiğnetmeyi tercih edenlerin, meslekte geçirdiğim 30 yıl boyunca tek bir ayıba imza atmamış olan şahsım hakkında gazeteciliğimi tartışmaya açmaları hakkı ve haddi değildir. Dolayısıyla bu komploda görev alanların da her kim olursa olsun yargı önüne çıkarılması gerektiği ortadadır.
"Son olarak eklemekte ve tekrarlamakta fayda var: bu komplonun emrini veren siyasi iktidar da suç ortaklığı yapan yargı ve medyası da bilsin ki ne korkacağız ne de diz çökeceğiz."
15.47 Aydın Engin: En yaşlı değil ama en kıdemli gazeteci benim. Dolayısıyla mahkemenin vereceği karar hapsimize yönelikse şaşırmam, benim için farketmez. Çıktıktan sonra yine yazarım. Ama sizin için fark edecek. Bu sizin hukuk sınavınız. 27. Ağır Ceza'nın yeni heyetisiniz o nedenle 'sınav' diyorum. Daha önceki heyet hukukta sınıfta kaldı. Kolay gelsin.
Bülent Utku: Avukatım heyeti reddetti. 35 yıllık avukatım. Heyetinizin uyguladığı gibi bir usul görmedim. Dolayısıyla son söz olarak ne söyleyeceğimi bilmiyorum.
15.53 Hakan Kara konuşuyor: İddianamedeki iddiaların hepsini tek tek çürüttük. Tuhaf olan mahkeme bu açıklamalarımızı hiç duymamış gibi. Bu dava hukuk anlamında çok ilginç bir dava haline geldi. Bu dava hukuk tarihine geçecek ve hakkında çok kitap yazılacak. Geç gelen adalet adalet değildir. 9 ay yattık çıktık. Şimdiyse ne olacağı belli değil. Yargıtayın kararı benim için mükemmel değil ama bir adımdır. Bu çerçevede de beraat kararı talep ediyoruz.
Kendisine yöneltilen suçlamalarla ilgili kısaca konuşan Güray Öz, “Savcının mütalaasını kabul etmek mümkün değil. Yargıtay kararına uyulmasını istiyorum” dedi.
15.57 Musa Kart: Bir mizahçının hayal gücünü aşan bir döneme tanıklık ettik. Çağdaş hukuk devletlerinde insanlar yargılandıktan sonra hapis yatarlar bizde tam tersi oldu. Şu an ömründen aylar yıllar çalınmış bir gazeteci olarak özür bekliyorum.
Hikmet Çetinkaya "Suç işlemedim, beraatimi istiyorum" dedi.
16.00 Murat Sabuncu: Hemen her gece derin sessizlikte daha da yoğun yankılanan bir gürültüyle uyanıyorum.. Pencereye doğru gidiyorum… İnsanlar… Sayıları her geçen gün çoğalan insanlar Ayaklarında prangalar onların çıkardığı şakırtıyla kendi mahallelerinde bir aşağı bir yukarı yürüyorlar Daha doğrusu ayaklarını sürüyorlar... Gözlerine bakıyorum, sıkı sıkı yummuşlar…. Elleriyle ağızlarını kapatmışlar… Dilleri var konuşmuyorlar… Gözleri var bakmıyorlar… Kulakları var duymuyorlar… Ayakları var gitmiyorlar… Oysa… Yakınlarda bir yerde… Pek çok mahallede insanlar… Acı çekiyorlar… Haksızlığa uğruyorlar… Yoksulluk yaşıyorlar… Böyle zamanlarda… Görülmeyeni göstermek… Söylenmeyeni söylemek… Gidilmeyen yere gitmek şahitlik etmek görev olur… Eğer gazeteciyseniz… Özgür, bağımsız, tarafsız… Gazeteciler… Şahitlik etmek gerçekleri dile getirmekle görevlidirler… Bedeli ne olursa olsun… Meslek kıdemleri 30 ile 60 yıl arasında değişen Cumhuriyet Gazetesi’nin yazar ve yöneticileri, şahit olduklarını, gördüklerini, duyduklarını, kimsenin etkisinde kalmadan kimseden emir almadan ve kimseden korkmadan yazıp çizdikleri için; 14 ile 18 ay arasında hapiste kaldılar. 3 yıl ile 8 yıl arasında hapis cezalarına çarptırıldılar… Şu an karşınızda duran isimlerin; kendilerinin ve ailelerinin; Okudukları okullardan satın aldıkları-sattıkları evlere… Tüm hayatları boyunca yaptıkları banka hesap hareketlerine… 30 yıl evvel boşandıkları eşten 5 yaşındaki çocuklarına… Araştırıldılar… E mailleri cep telefonları evleri didik didik arandı… Gazetenin tüm kayıtları incelendi.. Sonuçta; parkeciden pideciye tur şirketine telefon aramalarından suç yaratmaya çalışma kepazeliğiyle… Gazetenin haberlerinden kriminalize etme çalışmaları arta kaldı… Soruşturmayı üzerinde Demokles’in kılıcı sallanan bir savcıya açtırdılar… Ülkenin seküler, solcu gazetesinin solcu yöneticilerine FETÖ’den ağırlaştırılmış müebbetle yargılanan bir savcı açtı davayı… Bilirkişi sosyal medya paylaşımlarında iktidar amigoluğu yapan hayatında gazetecilik yapmamış, bilirkişi listelerinde olmayan özel biriydi… Manşetleri çarpıtmaktan bile çekinmeyecek-arlanmayacak bir kişi… Yayın politikasını değiştirmek diye suç icat etmek de gerçek olmasa da tiraj düşüşü de suçlamalar arasındaydı… Uzun süren mahkeme maratonunda şahit adı altında toplananlar… Yargılananların gazeteci olduklarını hep söyledik ne suçu diyen toplama ekipten oluşuyordu… Biz yargılananlar…. İçeride… Arkadaşlarımız dışarıda iki şeyin altını çizdik… Gazetecilik yaptık, gazetecilik suç değildir… Özgürlüğü sadece kendimiz için değil fikirlerinden dolayı demir parmaklıklar arkasında olan herkes için istiyoruz. Kısa bir süre içinde bu dava teknik olarak bitecek… Beraat edeceğiz ya da ceza alacağız… Ancak bu dava… Vicdanlarda asla sona ermeyecek… Hukuk fakültelerinde vaka analizi olarak okutulacak… Yargıtay 16. Ceza Dairesi davada hepimize beraat isterken meslektaşım arkadaşım Ahmet Şık için başka bir maddeden cezalandırma talep etmiş. Sayın heyet, Ahmet Şık sadece işini yapan meslektaşı olmaktan gurur duyduğum bir isimdir. Benim bizim Ahmet’ten, Ahmet’in bizden bu davada ayrısı gayrısı olmaz. Ya ona da beraat verin ya bizi de onunla beraber yargılayın… Bitirirken… Bir ülkede; Her üç gençten biri işsiz kalmışsa.. İntihar vakaları yaşanıyorsa… Güçlü ülkelerin vatandaşları pazarlık masalarında tahliye olurken… Bu ülkenin Türk, Kürt vatandaşları İçi boş iddianamelerle yıllarca hapsediliyorsa… Dışarıda yalnızlaşma içeride ötekileştirme yoğun bir şekilde yaşanıyorsa… Mutsuzluk umutsuzluk yayılmış yaygınlaşmışsa… Bir gazetecinin görevi… Bunları haber yapmak, konuşmak, söylemektir… Memleketi sevmek… Gerçekleri eğip bükerek günü kurtarmak değil… Gerçeklerle yüzleşerek geleceği inşa etmektir… Benim, sizin, hepimizin evlatlarının mutlu barış içindeki geleceği için… Bedeli ne olursa olsun gerçekleri söylemeye yazmaya devam edeceğim…
16.08 Mustafa Güngör: Tüm savunmalarımı tekrar ediyor ve mütalaayı reddediyorum. Bu dava hukuki değildir, Cumhuriyet'i susturmak içindir. Tüm medya ya gözdağı verilmek istenmiştir. Mütalaayla da bunu görüyoruz. Bu mahkumiyet kararının yasal dayanağı yoktur. Basın ve ifade özgürlüğü hiçe sayılmıştır. Cumhuriyet'teki haber ve yazılar tamamen halkın haber alma hakkına uygun yapılmıştır. Bu yargılama keyfidir. Kolektif yargılama anlayışı sadece faşizm dönemlerine aittir. Burada kolektif yargılama vardır. Bir kez daha söyleyeyim soruşturmamızı kendisi FETÖ'den yargılanan bir savcı tarafından hazırlandı. Acaba size olsanız ne düşünürdünüz? Empati yapmanızı istiyor ve soruyorum. Haksız ve hukuksuz olarak özgürlüğümüzden 3 yıl çalındı. Bu davadan ben ve bir kısım arkadaşım toplam 13,5 ay hapis yattı. Bazısı 16, bazısı da 18 ay hapis yattı. Yargıtay kararındaki bazı değerlendirmeleri eksik ve yanlış buluyorum. Bunlar bir yana, mahkumiyetin bozulmasını istedi. (Montesquieu alıntı yaparak) 'Bir kişiye yapılan haksızlık tüm topluma yapılan tehdittir'. Yıllardır süren bu adaletsizliğe son verin. Adaletin olmadığı yerde hiçbir şey yoktur."
Önder Çelik de "Sadece ve sadece gazetecilik yaptı bunlar suç teşkil etmiyor" dedi.
16.19 Duruşmaya ara verildi.
Cumhuriyet gazetesi davasında Orhan Erinç hakkında 6 yıl 3 ay, Murat Sabuncu hakkında "terör örgütüne yardım" suçlamasından toplam 7 yıl 6 ay, Kadri Gürsel hakkında "terör örgütüne yardım" suçlamasından toplam 2 yıl 6 ay, Güray Öz hakkında "örgüte yardım" suçlamasından toplam 3 yıl 9 ay, Musa Kart hakkında "terör örgütüne yardım" suçundan 3 yıl 9 ay, Aydın Engin hakkında "terör örgütüne yardım" suçundan 7 yıl 6 ay, Hikmet Çetinkaya hakkında "terör örgütüne yardım" suçundan 6 yıl 3 ay, Ahmet Şık hakkında "terör örgütüne yardım" suçundan toplam 7 yıl 6 ay, Mustafa Kemal Güngör, Hakan Kara, Önder Çelik hakkında "terör örgütüne yardım" suçundan 3'er yıl 9'ar ay, Ahmet Kemal Aydoğdu hakkında 10 yıl, Emre İper hakkında 3 yıl 1 ay 15 gün, Bülent Utku hakkında "terör örgütüne yardım ve propaganda" suçlamasından ise 4 yıl 6 ay hapis cezası verilmiş, istinaf mahkemesi de bu cezaları onamıştı.
5 yılın altında hapse mahkûm edilen Cumhuriyet çalışanlarının dosyası İstinaf Mahkesi'nce onanmıştı. Onama kararının ardından eski Cumhuriyet çalışanları Güray Öz, Önder Çelik, Musa Kart, Hakan Kara ve Mustafa Kemal Güngör yeniden tutuklanmıştı. Altı eski Cumhuriyet çalışanı 25 Nisan 2019'dan bu yana Kandıra Cezaevi'nde tutuluyordu.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, cezası 5 yıldan uzun olan eski Cumhuriyet çalışanlarının başvurusu üzerine Cumhuriyet davasına ilişkin hazırladığı tebliğnamede, “örgüte bilerek ve isteyerek yardım” suçunu işledikleri gerekçesiyle cezalandırılan gazeteciler Orhan Erinç, Akın Atalay, Murat Sabuncu, Hikmet Çetinkaya ve Aydın Engin ile Ahmet Şık hakkındaki cezaların bozulmasını talep etmişti.
Yargıtay Başsavcılığının 16 Temmuz tarihli tebliğnamesinden 57 gün sonra 12 Eylül'de Yargıtay 16. Ceza Dairesi, tebliğnameye uyup mahkûmiyet kararlarını bozmuştu. Yargıtay, Akın Atalay, Orhan Erinç, Murat Sabuncu, Aydın Engin, Hikmet Çetinkaya ve Ahmet Şık hakkındaki "terör örgütüne yardım"dan verilen mahkûmiyet kararlarını bozmuş, Şık dışındaki sanıklar için beraat talebinde bulunmuştu. Daire, Şık’ın "örgüt propagandası"ndan yargılanmasına hükmetmişti.
Yargıtay 16. Ceza Dairesi, bozma kararının aynı suçtan yargılanan ancak mahkumiyet hükümleri istinaf mahkemesinde kesinleşen Önder Çelik, Bülent Utku, Güray Öz, Musa Kart, Hakan Kara ve Mustafa Kemal Güngör’e de sirayet etmesi gerektiğine karar vermişti. Kararda, mahkumiyet hükmünün kesinleşip infaza başlanmış olması nedeniyle ileride bir hak kaybına sebebiyet vermemek açısından bu kişilerin cezalarının infazının durdurulmasına hükmedildiği belirtilmişti.
25 Nisan’da cezaevine giren gazetenin muhasebe servisi çalışanı Emre İper hakkındaki ceza da onanmıştı. İper, yargı paketinde yapılan değişiklik sonrası tahliye olmuştu.
TIKLAYIN - Yargıtay kararının ardından cezaevindeki beş eski Cumhuriyet çalışanı tahliye edildi
TIKLAYIN - Cumhuriyet çalışanlarının 142 gün sonra gelen tahliyesinden kareler
TIKLAYIN - Cumhuriyet davasının tek tutuklu sanığı Emre İper hakkında tahliye kararı