Cumhuriyet Davası Koordinasyonu, "Terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına ve anayasal düzene karşı suç işlemek" iddiasıyla tutuklanan ve tutuksuz yargılanan Cumhuriyet yönetici, yazar, muhabir ve avukatları hakkındaki davanın beşinci duruşması öncesi İstanbul Adliyesi önünde açıklama yaptı. Tutuklu gazetecilerin tahliyesi talep edilen açıklamada "Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet! Cumhuriyet davası çöktü, hepsini istiyoruz. Gazetecilere özgürlük. Hemen şimdi adalet. Hemen şimdi özgürlük" dendi.
Gazeteci Ceyda Karan'ın okuduğu açıklama şöyle:
“Gazeteciliğin, haberin, hakikatin cezalandırılmaya çalışıldığı Cumhuriyet davası, bugün beşinci gününde.
“Bugün itibarıyla arkadaşlarımızın demir parmaklıklar arkasında geçirdiği süre, 271 güne ulaştı.
“Ailelerinden, dostlarından, sevdiklerinden, işlerinden uzak kaldıkları gün sayısı tam 271… Dile kolay...
“Ama beş gündür duruşmaları izleyen herkes tanık oldu ki, yaşadıkları esaret ve ağır ceza tehditleri, arkadaşlarımızın ne enselerini karartmış, ne de yüreklerini…
“Hepsi dimdik, hepsi ayakta, hepsi birer direnç abidesi.
“Bizler şahidiz! Arkadaşlarımız bir kez daha ispatladılar: Boyun eğmemekte kararlı olanların karşısında zorbalar hükümsüz kalıyor. Öyle ki, hangi işkence yöntemi denenirse denensin, haklı olanın yüzündeki gülümseme asla silinmiyor.
“Tüm dünya şahit! Arkadaşlarımız, yaşamlarına kast etmiş olan bu organize kötülüğün gizli ve açık planlarını, baş edilemez bir ferasetle, dört gün boyunca tane tane ortaya koydular. Gurur verdiler, göğsümüzü kabarttılar.
"İktidarın istediği türden, yani biat eden, boyun eğen, el pençe divan duran, muktedirin eteklerine yapışmayı meslek sanan gazeteci müsveddeleriyle aralarındaki mesafenin; haklıyla haksız, doğruyla yanlış, aydınlık ile karanlık, iyi ile kötü kadar uzlaşmaz ve büyük olduğunu dosta düşmana gösterdiler. Böylelikle bütün dünya, neden hedef seçildiklerini daha iyi anladı.
"Katillerin ve haramilerin aksine ne bayrakla örtmeye çalıştıkları bir suçları, ne de dinin ardına gizleyecek günahları vardı. O sayede ‘bulanmadan, donmadan’ aktılar, ağır ceza tehditlerine pabuç bırakmadan, kendilerine yakışanı yaptılar.
Haklı olduklarının bilinciyle, her ne kadar mahkeme salonunda sanık sandalyesine oturtulmuş olsalar bile, herkese kolaylıkla diz çöktüreceğini sanan korku imparatorluğunu sorgulamayı, yargılamayı başardılar. Zulümkarları tarih önünde mahkum edip, haksızlık ve adaletsizliklerinin utancıyla baş başa bıraktılar.
"Bununla da sınırlı değil.
"Aylardır her türlü yalan, spekülasyon ve manipülasyonlarla gazeteci arkadaşlarımızı mümkün olan en uzun süre hapiste çürütmek için elinden geleni ardına koymayan iktidarın çukur medyasının ve tanık kisvesindeki müfterilerin de ipliğini pazara çıkardılar. Arkadaşlarımıza hapiste ömür biçenlerin; devran döndüğünde tıpkı öncekiler gibi kendilerini ‘kullanışlı aptal’ diye tanımlamaya meyyal; kötüler koalisyonunun en pespaye elemanları olduklarını ve suratlarına bile tükürülmeye değmeyeceğini en açık biçimiyle, dosdoğru gösterdiler.
"Bizler, aylardır tutuklu olan gazeteci arkadaşlarımızın haklılığından hiçbir zaman, zerrece kuşku duymadık. Arkadaşlarımızın tutuklanmasının sadece Cumhuriyet’i susturmak, yok etmeyi değil, bütün gazetecileri hizaya sokmayı hedeflediğini, daha ilk andan itibaren söyledik.
Şimdi davanın beşinci günündeyiz. Kafi miktarda söz söylendi ve pek çokları için bugün dünden çok daha berrak.
"Tıpkı Leonard Cohen’in pek bilinen o dizelerindeki gibi;
'Herkes biliyor geminin su aldığını, Herkes biliyor kaptanın yalan söylediğini, Herkes biliyor, zarların hileli olduğunu.'
"İşte şimdi, dört bir yanından su alan bu ülkede, yalanlarla, hilelerle, düzmece delillerle oluşturulduğu gün gibi açık olan ve daha yolun en başında tarihin çöplüğüne atılan Cumhuriyet davasında, yargıçlar için karar zamanı.
"Ya bugün artık sadece bir avuç iktidar yalakasının inanırmış taklidi yaptığı zulüm son bulacak ve tüm Cumhuriyet emekçileri serbest bırakılacak ki, bu durumda adalet adına yeni bir sayfa açılacak; ya da 271 gündür yaşatılan zulmün devamında ısrar edilecek ki, bu durumda da adalet müessesesi kendi cenazesinin namazını kılacak.
"Yapılacak tercihi bugün hep birlikte göreceğiz.
"Fakat yine de bileceğiz ki, Cumhuriyet davasında verilecek karar ne olursa olsun, adalet öyle hemen gelmeyecek. O yüzden ülkenin dört bir yanında haksızlıklar, adaletsizlikler devam ettiği sürece, gazeteci arkadaşımız Ahmet Şık’ın ‘itham’ındaki şu sözler aklımızda olacak:
“Zorbalar şunu bilsin ki, hiçbir zalimlik, tarihin akışını engelleyemez.'
"Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet! Cumhuriyet davası çöktü, hepsini istiyoruz. Gazetecilere özgürlük. Hemen şimdi adalet. Hemen şimdi özgürlük."