"Terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına ve anayasal düzene karşı suç işlemek" iddiasıyla tutuklanan ve tutuksuz yargılanan Cumhuriyet gazetesinin yönetici, yazar, muhabir ve avukatları hakkındaki dava, gözaltılardan 9 ay, iddianamenin hazırlanmasından 3 ay sonra başladı. 12'si tutuklu 19 kişinin yargılandığı duruşmanın üçüncü oturumu bugün (26 Temmuz 2017) yapıldı. Bugünkü oturumda köşe yazarı Hakan Kara, Cumhuriyet Kitap Eki Yayın Yönetmeni Turhan Günay ve muhabir Ahmet Şık iddianamede yer alan suçlamalara yanıt verdi; ağır eleştiriler yöneltti.
"Gazetecilik faaliyetlerini suçlamak totaliter rejimlere aittir" diyen Şık'ın savunmasını bitirirken kullandığı "Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet" ifadesi, duruşmayı izleyenlerden büyük alkış aldı.
Duruşmada bugüne dek Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, Cumhuriyet İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Bülent Utku, Okur Temsilcisi Güray Öz, Cumhuriyet Vakfı Danışma Kurulu Üyesi Avukat M. Kemal Güngör,Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Önder Çelik, köşe yazarı Kadri Gürsel ve çizer Musa Kart, köşe yazarı Hakan Kara, Kitap Eki Genel Yayın Yönetmeni Turhan Günay ve muhabir Ahmet Şık, Twitter'da Jeansbiri adlı hesabı kullanmakla suçlanan Ahmet Kemal Aydoğdu, gazetenin eski muhasebe müdürü Bülent Yener ve muhasebe müdürü Günseli Özatalay iddianamede yer alan suçlamalara yanıt verdi.
Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Erinç, Cumhuriyet Vakfı İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, Almanya'da bulunan gazetenin eski yayın yönetmeni Can Dündar, Cumhuriyet Gazetesi Yayın Danışmanı Kadri Gürsel, Cumhuriyet Kitap Eki Yayın Yönetmeni Turhan Günay, gazetenin okur temsilcisi Güray Öz, gazetenin çizeri Musa Kart, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu üyeleri Önder Çelik ve Bülent Utku, Cumhuriyet Vakfı Danışma Kurulu üyesi avukat M. Kemal Güngör, Cumhuriyet muhabiri Ahmet Şık ve gazetenin köşe yazarlarından Hakan Kara, Aydın Engin ile Hikmet Çetinkaya ve gazetenin eski muhasebe müdürü Bülent Yener'in de aralarında bulunduğu 19 kişi hakkında, Türk Ceza Kanunu'ndaki 'anayasal düzene karşı suçlar' ve Terörle Mücadele Kanunu'nun ceza artırımını öngören düzenlemesi kapsamında 7,5 yıldan 43 yıla kadar hapis cezaları isteniyor.
İstanbul Adliyesi 27'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde yapılan oturumlar, cuma gününe dek devam edecek.
Cumhuriyet soruşturması kapsamında 269 gündür tutuklu bulunan, köşe yazarı Hakan Kara, savcının kendisi hakkındaki "FETÖ irtibatı" iddialarına tepki gösterdi. Kara “20 Ekim 2013'te Gülen ABD'de, rahatsızlık geçirdi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da Fethullah Gülen'i telefonla arayarak 'geçmiş olsun' dileklerini ilettiler. Yani Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Fethullah Gülen'i arayıp geçmiş olsun demekle suç mu işlemiş oldu? Savcıların söylemeye çalıştığı şey bu mu” diye sordu.
TIKLAYIN - Hakan Kara'nın savunması
Soruşturma kapsamında 269 gündür tutuklu bulunan Turhan Günay, ilk duruşmasının üzerinden 40 yıl geçtiğini belirterek "Bütün davalarım beraatle sonuçlandı" dedi. Henüz bebekken annesinin hayatını kaybettiğini söyleyen Günay, "Annemin ölüm tarihini bilmiyorduk, savcı beyden öğrendik. Teşekkür ederim" ifadesini kullandı.
Daha sonra Mahkeme Başkanı, Turhan Günay'a, "Vurucu açıklamayı yapmadınız" dedi. Günay, "Neyi?" diye sorunca Mahkeme Başkanı "Gençliğinizin sırrını" karşılığını verdi. Diyalog, duruşma salonunda gülüşmelere neden oldu.
Soruşturma kapsamında 208 gündür tutuklu bulunan Ahmet Şık da 2011 yılında Gülen cemaatinin devlet içindeki yapılanmasına ilişkin olarak "İmamın Ordusu" adlı kitabı kaleme aldığını, ancak bu kitap daha yayımlanmadan tutuklandığını hatırlattı.
Şık, "Bazı suçlamaların nereye varacağını biliyorum. Yayınlanmamış bir kitaptan suç çıkaran bir yargı bu. Bugünkü yargının cemaat yargısından farkı yok" ifadesini kullandı.
TIKLAYIN - Ahmet Şık'ın savunmasının tam metni
Cumhuriyet davası için IFJ, EFJ, IPI, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü, PEN gibi çok sayıda uluslararası gazeteci ve yazar örgütlerinin temsilcileri Türkiye’ye geldi. CHP, HDP, Haziran Hareketi, EMEP, Halkevleri, DİSK gibi birçok parti ve partili ile sivil toplum örgütü de adliye önünde yer aldı. Duruşmayı bugün takip eden isimlerden bazıları şöyle:
Hasan Cemal, Zeynep Oral, Kemal Göktaş, Erdem Gül, Aslı Aydıntaşbaş, Tayfun Atay, Doğan Akın, Burcu Karakaş, Bülent Şık, Oğuz Güven, Oya Baydar, Oktay Ekşi, Nur Sürer, Dilek Dündar, Tuğçe Tatari, Hilmi Halacoğlu, Ezgi Başaran.
21.02 Günseli Özatalay'ın savunmasını tamamlamasının ardından bugünkü duruşma sona erdi. Duruşma yarın (27.07.2017) 12.00'da Aydın Engin, Hikmet Çetinkaya'nın savunmaları ile devam edecek.
20:50 - Günseli Özaltay beraatini istedi.
20.49 Günseli Özatalay, "İddianameed ByLock kullanımı ile ilgili bazı iddialar ileri sürülmüştüir ByLock kullanımını ne olduğunu bilmediğim gibi beni arayanların teledonlarında bulunup bulunmadığını da bilme olanağım yoktur. Ancak iddianamede Y.E.i olarak kodlanmış olan Yusuf Emre İper Cumhuriyet gazetesi çalışanıdır ve tutukludur. Kendisinin telefonunda ByLock bulunmadığıma dair rapor alındığını gazetemiz avukatlarının verdiği bildiye dayanarak biliyorum. Diğer kişileri ve telefon edenleri ise tanımam, tanım da mümkün değildir." dedi.
20:45 - Cumhuriyet Muhasebe Müdürü Günseli Özaltay savunma yapmaya başladı.
20.39 - Bülent Yener 'in ifadesi sona erdi.
20.37 - Bülent Yener: Dizüstü bilgisayarım, simcartlarım, telefonlarım, müzik kayıtlarımın iadesini istiyorum. Beraat kararı verilmesini de talep ediyorum.
20.34 - Bülent Yener: Hakkımda yurt dışına çıkış yasağı yokken pasaportum havaalanında elimden alındı.Geri istiyorum. Durusmadan vareste tutulmak istiyorum.
20.32 - Bülent Yener: ByLock kullanımının ne olduğunu yayınlanan haberlerden biliyorum. Ne kullandım ve ne de beni arayanların telefonlarında bulunup bulunmadığını bilebilirim. Ancak iddianamede Y.E.İ olarak kodlanmış olan Yusuf Emre İper Cumhuriyet gazetesi çalışanıdır ve tutukludur. Kendisinin telefonunda ByLock bulunmadığına dair rapor alındığını gazetemiz avukatlarının verdiği bilgiye dayanarak biliyorum.
20.30 - Bülent Yener: Emekli olduğumdan reklam bedelleri ve diğer para akışları için bilgi ve belgelere ulaşamadım ama Akın Atalay'ın beyanları doğrudur.
20.28 - Bülent Yener: İddianamede sanık olarak gösteriliyorum, suçum terör örgütü üyesi olmamakla beraber yardım etmek.
20.25 - Bülent Yener savunma yapmaya başladı.
20.22 - Ahmet Kemal Aydoğdu'nun savunması sona erdi.
20.20 - Aydoğdu: Gazetecilerin içinde bir öğretmen olarak onur duyuyorum.
20.05 - Aydoğdu: Tanık 'Aralık ayında çay bahçesinde buluştuk' diyor. Elazığ'da aralıkta hava -20 derecedir. Kışın orada çay bahçesi açık olmaz.
20.02 - Aydoğdu: Twitter'daki "jeansbiri" hesabı bana ait değil.
19.59 - Aydoğdu: İstanbul'a hayatımda ilk kez geldim. O da Gaziantep Emniyet Müdürlüğü ekiplerinin Istanbul TEM polislerine teslim etmesi ile.
18.50 - Aydoğdu: HGS kayıtlarındaki ByLock kullanıcılarının tamamı okulumdaki öğretmenler ve öğrencilerimin velileri.Konuşmalarım eğitimle ilgilidir.
18.45 Ara sona erdi. Duruşma yeniden başladı. Jeansbiri twitter hesabını kullanan Ahmet Kemal Aydoğdu savunmasını yapıyor.
18:30 - Duruşmaya ara verildi.
18:25 - Mahkeme Başkanı: Burada suçluların yargılanacağından ve cezalandırılacağından şüpheniz olmasın. Ahmet Şık: O zaman cuma günü davayı düşüreceksiniz.
18:20 - Savcı: "Katil devlet" demişsiniz... Ahmet Şık: Faşizm susmak değil, konuşmaya zorlamak rejimidir. Niyet okuyarak soruyorsunuz. Bu tweetlerin atıldıı gün ne yaşandı? 'Devlet katildir deyince bozuluyorsunuz' tweetinde görsel var, ama koymamışlar iddianameye. Ben Hrant Dink'in katiline "Aslanım, koçum benim" dediği ekran görüntüsünü koydum. Bağlamından koparmayın. Bu benim siyasal görüşümle ilgili. Ben dünyadaki tüm devletlerin terörist olduğuna inanan biriyim. Bugün İsrail, Filistin'e yönelik devlet terörü yapmıyor mu? Dersim'de katliam yapan, Ermenileri soykırıma uğratan, Berkin'i öldüren devlettir. Az bile demişim, devlet seri katildir.
18:18 - Savcı: Bize ders vermeye hakkınız yok, biz de eğitim aldık. Bizim de deneyimimiz var
18:17 - Savcı: İddianameyi okumadınız mı? Ahmet Şık: Çok dikkate almadım
18:15 - Mahkeme Başkanı: Sansürlenen yazınız var mı? Ahmet Şık: Yazımın sansürlendiği yerde ben çalışmam
18:09 - Şık: Bugünkü yargının cemaat yargısından zerre farkı yoktur. Bazı suçlamaların nereye varacağını biliyorum; yayımlanmamış kitaptan suç çıkaran bir yargı bu.
18:03 - Şık: Ne yazdıysam arkasındayım, kimse suç icat etmeye çalışmasın. Bu haberler suç unsuru içeriyorsa dört ay içinde dava açılmalı. Süresi geçmiş, savcı almış iddianameye koymuş. Hukuk fakültesini yeniden okumalı.
18:00 - Mahkeme Başkanı: MİT TIR'ları haberleriyle ilgili ne düşünüyorsunuz? Ahmet Şık: Gurur duyuyorum" oldu.
Şık, sözlerine "Benim bayrağın arkasına gizleyecek bir suçum, dinin arkasına gizleyecek bir günahım yok" diye devam etti.
17:55 - Mahkeme Başkanı: İddianamede takılan bazı yerler var deyince Ahmet Şık: En iyisi siz o iddianameyi kale almayın.
17:53 - Şık'ın savunması, duruşma salonunda bulunanların alkışları eşliğinde sona erdi.
17:53 - Şık: Hakikati bozanlarla aramızdaki bu uzlaşmaz çelişki hiç bitmeyecek.Bunun için bedel ödemek gerektiği ortada, sanmayın ki bu bizi korkutuyor. Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet.
17:52 - Şık: Gazetecilik hizaya gelip yapılmaz. Eğer icazetle yazıp söylersem onursuzluğun altında ezilir
17:51 - Şık: Her iktidarın kötüsü olmayı başardım kızıma bırakacağım miras budur.
17:50 - Şık: Hukuku katledenlere inat hukukun üstünlüğünü savunmaya çalışanlar var. Savunma değildir bu yaptığım, söyleyeceklerim bu kadar. Gazetecilik faaliyetlerini suçlamak totaliter rejimlere aittir.
17:44 - Şık: Taşlarını kendi döşedikleri cehennemlerine vardıklarında, akılları kör eden kibirden eser kalmaz.
17:43 - Şık: Tarih bir kez daha bizden yana. Ne gazeteden illegal bir örgüt, ne de bizlerden terörist çıkarabileceksiniz. Bizlere yönelik bu operasyon düşünce özgürlüğüne yönelik bir operasyondan başka bir şey değildir. Hukuktan hak, adalet, vicdan ve liyakatı çıkarttığınızda bir şey kalmıyor. En bilinen hakikat bir kez daha karşımızda duruyor. Suç, dünyanın en büyük zamkıdır. Savunma yapmayı mesleki etik değerlerime hakaret sayarım çünkü gazetecilik suç değildir.
17:40 - Şık: Erdoğan, gazetecilerle, yazarlarla ilişkisini kriminal düzeyde tutmak yerine onları okusaydı şu an burada olmazdık.
17:30 - Şık: Başbakan'ın bile darbe konusunda Hakan Fidan'la ilgili kuşkuları var. "Hakan Fidan bana darbeyi söylemedi" diyor. Biz kuşkularımızı yazdığımız için hapisteyiz onlar ordu ve MİT'i yönetmeye devam ediyorlar. Tankların önünde ölenlerin ailelerinin gerçeği bilme hakkı var.
17:26 - Şık: Bekir Bozdağ, yargıdaki FETÖ yapılanmasının baş sorumlusudur; atadığı hâkim - savcıların yüzde 34'ü atıldı. Biz FETÖ sebebiyle hapsedilmişken Bekir Bozdağ geçen haftaya kadar Adalet Bakanı'ydı. Kendi atamalarının ihraçlarını yönetiyordu.
17:23 - Şık: 23 yılda göreve başlayan yargı mensupları arasında FETÖ sebebiyle ihraç edilenlerin oranı yüzde 16. AKP döneminde ise yüzde 35.
17:20 - Duruşma sırasında bir kişinin telefonu çaldı. Ahmet Şık "Beni arıyorlarsa meşgul de" dedi.
17:15 - Şık: Gülen ile mücadeleye odaklı MGK kararını hiç uygulamadıklarını Erdoğan, Gül ve Arınç itiraf ettiler. "Kandırıldık" diyorlar, hayır kandırılmadınız. Bizi kandırmaya çalıştınız. Şimdi de Cumhuriyet'ten FETÖ çıkarmaya çalışıyorsunuz.
17:10 - Şık: Darbeci Mehmet Dişli ve Mehmet Partigöç'ün hazırladığı teklifi AKP'liler olduğu gibi kabul etti, kanunlaştırdı. FETÖ'nün ordu içinde gelişmesi için kabul edilen yasal düzenlemelerin tamamını AKP kanunlaştırdı. Cemaat kendilerinden olmayan subaylardan bazılarının ordudan ayrılacağını hesaplıyordu, öyle de oldu.
17:05 - Şık: FETÖ'nün idealize ettiği model, 15 Temmuz sonrası başarılı oldu. Günahlarını Gülen cemaatine yükleyerek kendi suçlarını gizlemeye çalışıyorlar. Cemaatin bu kadar büyük bir güce erişmesindeki en büyük sorumlu Erdoğan'dır.
17:04 - Şık: Medyayı iktidarın borazanı hâline çevirenler korkacağımızı sanıyor, anlatmaya devam edeceğiz.
17:03 - Şık: Erdoğan uykusunda konuşsa canlı yayın yapmak zorunda olan televizyon kanallarında, iktidar komiserleri olmadan siyasal program yapmak yasak. 15 Temmuz'da darbe engellendi ama cunta iktidar oldu. Medyanın tamamını iktidar borazanı haline çevirenler korkacağımızı, susacağımızı sanıyor anlatmaya devam edeceğiz.
17:00 Şık, açlık grevindeki Nuriye Gülmen ve Semih Özakça'ya selam gönderince Mahkeme Başkanı "Savunma yapın köşe yazısı istemiyoruz" dedi. Şık, "Tamamını dinlerseniz anlayacaksınız" karşılığını verdi.
16:58 - Şık: Devletin sahibinin kim olacağına ilişkin kavgaya tutuştular. Bu kavga, darbe girişimine kadar uzandı. Hakikati dile getirenlerin seslerinin kısılmaya çalışıldığı günlerden geçiyoruz. OHAL ile temel haklar askıya alındı. Erdoğan 'Bu darbe allahın bize bir lütfudur' dedi. Ağzından kaçırdı. Şimdi bu lütfu yaşıyoruz. Nuriye ve Semih kardeşime dahi yanıt hapishane oldu. Yargı bağımsızlığı ortadan kaldırıldı. HDP genel başkanları esir edildi. 10 binlerce insan darbecilik-FETÖ’cülük suçlamasıyla gözaltına alındı50 binden fazlası tutuklandı.İşkencelerden geçirilenler oldu. KHK'larla liyakatin değil biatin esas alındığı AKP kadroları oluşturma yoluna gidildi Kamu'da.
16:55 - Şık, "Paralel Yürüdük Biz Bu Yollarda" kitabının önsözünü okudu.
16:53 - Şık: Söyleyecek fazla şeyim yok ama size aradığınız örgütün yol haritasını çıkartacağım.
16:50 - Duruşma, Ahmet Şık'ın savunmasıyla yeniden başladı.
16:20 - Günay'ın savunması bitti. Duruşmaya ara verildi.
16:18 - Günay'a "Neden 3 kere boşandınız?" diye soruldu.
16:15 - Mahkeme Başkanı, Turhan Günay'a, "Vurucu açıklamayı yapmadınız" dedi. Günay, "Neyi?" diye sorunca Mahkeme Başkanı "Gençliğinizin sırrını" karşılığını verdi. Diyalog, duruşma salonunda gülüşmelere neden oldu.
16:12 - Başkan salonu sessizliğe davet etti. Duruşma heyetin soruları ile başladı.
16:10 - Duruşmaya ara verildi.
16:07 - Günay: Annem ben bebekken ölmüş, ölüm tarihini bilmiyordum; savcı bey sayesinde öğrendim teşekkür ederim.
16:05 - Günay: Bir keresinde dergiyi baskıya verirken boşluk kalmıştı, Oğuz Aral papatya çizdi; komünizm propagandasından yargılandık.
16:00 - Günay: İlk davamın üzerinden neredeyse 40 yıl geçti. Bütün davalarım beraatle sonuçlandı. Ben hiçbir zaman vakıf üyesi olmadım ama dosyada yönetim kurulu üyesi olduğum yazıyor.
15:57 - Günay: Cumhuriyet'e Hasan Cemal ve Okay Gönensin'in davetiyle geldim; 25 yıldır Kitap Eki'ni yönetiyorum.
15:50 - Turhan Günay, savunmasına gazetecilik geçmişini anlatarak başladı.
15:45 - Kara, üyenin "PKK, DHKPC ile ilgili de savunma yapacak mısınız?" sorusu üzerine de "Tüm terör örgütlerine karşıyım" dedi. Kara'nın savunması sona erdi.
15:40 - Mahkeme Başkanı'nın "Yayın politikası konusunda bir usulsüzlük olup olmadığı konuşulur mu vakıfta?" sorusuna Kara, "Hiçbir vakıf yöneticisi haber içeriğine, yayın politikasına karışmaz" yanıtını verdi.
15:36 - Kara: Türkiye'de 200 bin Bylockçu var. Her biri 2014'ten beri 60'ar telefon kaydı oluştursa şu anda 12 milyon suçlu eder.
15:35 - Kara: Bu iddianamede gerçekten niyet okumak diye bir şey var. “FETÖ'cülerle irtibat suçtur” diyen mantığa ben niyet okursam, “Bu iddiayı öne sürenler Türk yargısını çökertmeye çalışıyor” derim.
15:33 - Kara: ETS Turizm'le ilgili iddia doğru, tatil için rezervasyon yaptırdım fakat şirketin hâlâ ilanları tam sayfa yayınlanıyor. Bu şirketle görüşmek suçsa 2 milyon suçlu aramızda dolaşıyor.
15:31 - Kara: 2013 yılında Fethullah Gülen Cemaatinden olan bir kişiye mesaj geçmek suç mu? Fethullah Gülen o tarihte örgüt lideri olarak mı görülüyor? Onunla konuşmak, telefon etmek, bağlantı kurmak suç mu? 2013 yılı Eylül ayında Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Fethullah Gülen'i Pensilvanya'da ziyaret etti. Görüşme iki saat sürdü. Neler konuşuldu tam olarak bilmiyoruz. Bu durumda FETÖ ile görüşen Ahmet Davutoğlu şimdi suç mu işlemiş oldu? Örgüt lideri ile görüşmekten dolayı suçlu mu? Ben görüşmeyi mesaj olarak geçmişim, 9 aydır tutukluyorum. Ülkenin Başbakanı hakkında tek bir işlem yok.
15:30 - Kara: Daha Bylock programı yazılmadan 12.02.2013'te E.A. adlı kişiyle görüştüğüm söyleniyor ama EA da Bylock'çu değil.
15:20 - Kara: HTS kayıtlarında arandı ve mesaj attı seçeneği var. Telesekretere mesaj bıraktı seçeneği de eklensin çok yoğunum.
15:15 - Kara: 40 yıldır FETÖ ile mücadele etmektedir bu gazete, 35 yılına ben şahidim.
15:09 - Kara: Ne benim ne ailemin boğazından FETÖ'nün tek bir kuruşu geçmedi. Buna rağmen örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmekle suçlanıyorum. Tescilli FETÖ'cü Hüseyin Gülerce tanık, bense sanık koltuğunda oturuyorum. Telefonumda Bylock yok. Hiçbir Cumhuriyet yazarı veya yöneticisinin de yok. İddianamede FETÖ ya da herhangi bir terör örgütüyle ilişkim olduğuna dair tek bir kanıt yok. Buna rağmen 9 aydır hapisteyim.
15:08 - Kara: FETÖ'yü tanımam, FETÖ ile çekilmiş bir fotoğrafım yok; onunla aynı sofrada yemek yemedim
15:07 - Kara: Yıllarca FETÖ'yü öve öve bitiremeyen, yere göğe sığdıramayanlar, "Hocaefendi Hazretleri" derlerdi.Böyle bir ifadeyi hiç kullanmadım.
15:06 - Duruşmanın üçüncü oturumu, Hakan Kara'nın savunmasıyla başladı. Mahkeme Başkanı, “Dün bir avukat burada anlamsız bir eylem yapmış. Yere 100 dolar atıp gitmiş. Ne demek bu şimdi?” diye sordu.
14:30 - Duruşmayı izlemek isteyen vatandaşlarla güvenlik görevlileri arasında tartışma yaşandı. Vatandaşlardan biri, "İnsanları mahkûm edip eziyet çektirmeye devam ediyorsunuz. Onlar beraber yürüdüler bu yolda. Biz mahkûmiyet alıyoruz" dedi..
13:07 - Dışarıdaki Gazeteciler İnisiyatifi öncülüğünde, adliye binası önünde basın açıklaması yapıldı. Grup adına açıklamayı okuyan Hasan Cemal, "Bize hangi bedel ödetilirse ödetilsin. Biz İlhan Selçuk'un, Uğur Mumcu'un, Metin Göktepe'nin, Musa Anter'in yolundan dönmedik, dönmeyeceğiz" dedi. Açıklamada, şu ifadeler de yer aldı.
"Soruşturma savcısının FETÖ’den soruşturulduğu, duruşma savcısının Fethullah Gülen aleyhine hakaretten Mine Kırıkkanat’a soruşturma açtığı bir durumla karşı karşıyayız. Yıllarca Gülen cemaatine ilişkin eleştirel görüşleri okuduğumuz Cumhuriyet, bugün FETÖ’yle ilişkilendiriliyor. İmamın Ordusu kitabını yazarken tutuklanan Ahmet Şık’ın çalıştığı Cumhuriyet’ten bahsediyoruz. Haksız mıyız? Tüm bunlar hukuk garabetine işaret etmiyor mu? Bu davanın trajikomik bir iddianame olduğuna işaret etmiyor mu? İçinde 667 kez haber geçen iddianamenin davası daha ilk günden çökmüştür."
Duruşmalar, '150' kişilik salonda görülüyor
Çok sayıda basın örgütünün "katılım" çağrısı yaptığı duruşma için ayrılan salonun yalnızca '150' kişilik olması dikkati çekti. Duruşma salonu önünde bulunan yetkililer, İstanbul Çağlayan Adliyesi'nin en büyük salonunun 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ne ait olduğunu belirtti.
Gazete çalışanlarına yönelik iddianame, tutuklamalardan 156 gün sonra hazırlandı. Gazeteye yönelik soruşturmayı başlatan, ancak daha sonra hakkında ‘FETÖ’ davası açılan Murat İnam’ın imzasının yer almadığı iddianameyi, İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Mehmet Akif Ekinci ve Cumhuriyet Savcısı Yasemin Baba imzaladı.
İddianamede, Can Dündar, Mehmet Murat Sabuncu, Kadri Gürsel, Aydın Engin, Bülent Yener ve Günseli Özaltay’ın, “silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme” suçundan ayrı ayrı 7.5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması istendi.
Akın Atalay, Mehmet Orhan Erinç ve Önder Çelik’in “silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme” ve “hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma” suçlarından ayrı ayrı 11.5 yıldan 43 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması talep edildi.
Bülent Utku, Musa Kart, Hakan Karasinir, Mustafa Kemal Güngör, Hikmet Aslan Çetinkaya’nın da “silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme” ve “hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma” suçlarından ayrı ayrı 9.5 yıldan 29 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmasını istedi.
Ahmet Şık’ın ise “PKK ve DHKP/C” silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte yardım etmek” suçundan 7.5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası isteniyor.
Cumhuriyet gazetesine yönelik ilk operasyon 31 Ekim 2016 pazartesi günü sabah saatlerinde başladı. Sabah saatlerinde Cumhuriyet Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu ile yazar ve yöneticler gözaltına alındı. Bir süre sonra İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturmayla ilgili şu açıklamayı yaptı:
“Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık Anonim Şirketi (Cumhuriyet gazetesini çıkaran şirket) ve gazetenin imtiyaz sahibi konusundaki Cumhuriyet Vakfı yöneticileri hakkında, PKK/KCK ve FETÖ/PDY Terör örgütlerine müzahir olduklarına, 02/04/2013 tarih ve 2013/4 sayılı yönetim kurulu toplantısında alınan vakıf üyeliğine seçim kararının usulsüz olduğuna, 15 Temmuz darbe girişiminden kısa bir süre öncesinde darbeyi meşrulaştırıcı yayınlar yapıldığına dair iddia ve tespitler üzerine Cumhuriyet Başsavcılığımızca ‘FETÖ/PDY ve PKK/KCK terör örgütlerine üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek’ suçlarından bir kısım şüpheliler hakkında 18/08/2016 tarihinde soruşturma başlatılmıştır.”
Cumhuriyet gazetesine açılan soruşturmayı yürüten İstanbul Cumhuriyet Savıcısı Murat İnam’ın 2 Kasım 2016’da Selam Tevhid soruşturmasında kumpas kurduğu iddiası ile ‘FETÖ’ye üye olmaktan’ yargılandığı ortaya çıktı.
Dönemin Adalet Bakanı Bekir Bozdağ bu durumu ‘talihsizlik’ diye niteledi ve “Olmaması daha doğrudur. Keşke böyle bir görevlendirme yapılmamış olsaydı daha iyi olurdu, daha da doğru olurdu” dedi.
Bugünkü duruşma öncesi Gazete Duvar’a konuşan Cumhuriyet’in avukatlarından Abbas Yalçın, savcılık tarafından hazırlanan iddianameyi , “Çok özensiz ve kasıtlı yanlışlarla dolu” diye eleştirirken şu bilgileri verdi:
“Müvekillerimizi hiçbir şekilde bağlantıları olmayan terör örgütleri ile ilişkilendirme çabası var. Yıllar önce yaptıkları telefon görüşmeleri ve hiçbir problem taşımayan para trafiklerinin tamamını büyük bir problem varmış gibi göstermeye çalışıyorlar. Açıkçası gazeteye hiç olmayan bir suçlamayı yönelten, bunun için de elinden geldiği çabayı gösteren ama hiçbir şekilde de başarılı olmayan bir iddianameyle karşı karşıyayız.”
Gazetenin yazar ve yöneticileri, ‘kaçma şüphesi’ nedeniyle tutuklandı. Tutuklamalar yaşanırken hakkında yakalama kararı olan gazetenin İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay yurt dışından Türkiye’ye döndü ve Atatürk Havalimanı’nda gözaltına alındı.
Avukat Yalçın, müvekillerinin hiç tereddüt etmeden ifade vermeye gittiklerini belirterek şunları söyledi:
“Müvekillerimizi zaten evlerinden aldılar. Evlerinde bulamadıklarını ise telefonla çağırdılar. O tarihte bile yurt dışında olan Akın Atalay da kalkıp kendisi geldi. Hiçbir müvekillimizin, hiçbir zaman kaçma şüphesi olmadı. Buna rağmen tutukluluğa ilişkin 9 aydır yapılan tüm talepler ‘kaçma şüphesi ve delilleri yok etme’ gerekçesiyle reddedilerek arkadaşlarımız cezaevinde tutuklu bulunuyor. Bu dosya ilk gününden itibaren tüm avukatlara gizli ve kısıtlı oldu. Dosyaya gizlilik kararı getirilerek avukatlara da kısıtlılık kararı getirdiler. Dosyadan gözaltı kararları da dahil olmak üzere bir tek evrak bile alamadık. Dolayısıyla müvekillerimizin bu dosyadan hiçbir şeyi karartma ihtimalleri ve kaçma şüpheleri de yoktu. Gerçeğe aykırı bir şekilde böylece müvekillerimizi tutukladılar. Umudumuz bir an önce bu hukuksuzluğun son bulup müvekillerimizin bir an önce tahliye edilmesi.”
Tutuklamaların ardından birçok sanatçı, siyasetçi, gazeteci ve okur merkezi Şişli’de bulunan Cumhuriyet gazetesinin önünde toplanarak kararı protesto etti. Tutuklamalardan en çok etkilenenler ise Cumhuriyet gazetesi çalışanları oldu. Haber Koordinatörü Aykut Küçükkaya yaşadıklarını, “Korkmadık, kaldığımız yerden devam ettik” diyerek şöyle anlatıyor, “Korkmadığımızı, aynı şekilde gazeteciliği sürdürdüğümüzü herkese gösterdik. Tutuklu gazeteci arkadaşlarımız için daha da iyi bir gazete yapmak üzere işimize dört elle sarılıyoruz. Böylece içerideki gazeteci arkadaşlarımız da daha dik bir şekilde durabilir. Gazetemizin çalışanları bu süreç içerisinde herhangi bir korku yaşamadı. Muhabiri ve editörleri kadar bizler de yöneticiler olarak her gün elimize gelen haberin sadece gerçek olup olmadığına bakıyoruz. Bunun dışında hiçbir kritere bakmıyor, ‘bu haberi yayınlarsak Ankara, AKP kızar mı’ demiyoruz. Haber doğru ve yorum gerçekse onu aynı şekliyle gazetemizde yayınlıyoruz.”
Cumhurbaşkanı "Öyle bırakmam onu" demişti
Cumhuriyet gazetesi eski Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül'ün 26 Kasım 2015'te tutuklanmasına gerekçe gösterilen MİT TIR'ları haberi, gazetede 29 Mayıs 2015 günü "İşte Erdoğan'ın yok dediği silahlar" başlığıyla yayımlanmıştı.
Haberde, Milli İstihbarat Teşkilatı'na ait tırlarla Suriye'deki gruplara silah ve cihatçı sevk edildiği iddia edilmiş, kanıt olarak da savcılık dosyasından alındığını belirtilen görüntüler verilmişti.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Cumhuriyet'te bu haberin yayımlanmasından iki gün sonra, 31 Mayıs 2015 günü TRT canlı yayınında TIR'lar konusunun gündeme getirilmesini 'casusluk faaliyeti' olarak niteleyerek "Bu casusluk faaliyetinin içine o gazete de girmiştir. Haberi yapan bedelini ağır ödeyecek" demiş ve davanın açıldığını duyurmuştu.
Erdoğan programda "Bu olay Bayırbucak Türkmenleriyle alakalı bir konu. Hep şunu ifade etmişimdir: Özellikle insani yardım noktasında şu anda Milli İstihbarat Teşkilatımız Bayırbucak Türkmenlerine bu desteği vermektedir. Kimden aldın bu rakamları? Paralel yapı. MİT'e yönelik atılan o iftiralar bir ajan bir casusluk faaliyetidir ve bu gazete de bunların arasına girmiştir. Avukatlarıma talimatı verdim hemen davayı açtım. Burada hakikaten samimi dürüst olan, onlara verdiğimiz eğitimi çok samimi olarak açıklarlar. Bu haberi yapan kişi bunun bedelini ağır ödeyecek öyle bırakmam onu. Üst akıl böyle bir talimat veriyor. DAİŞ'ten bahsettiler, terör örgütlerinden bahsettiler. Bayırbucak Türkmenleriyle ilgili bizim desteğimizin olmadığını iddia ediyorlar. Ahmet Davutoğlu Bey'in, benim defaatle yaptığımız toplantılar var. Lojistik yardımlarımızı, verdiğimiz eğitimleri açıklarlar. Biz onları yalnız bırakmamanın ötesinde, sıkıntıda olanların bir kısmını ülkemize çektik, tekrar daha sonra gönderdik. Bu konuda bize muhalif olan siyasilerden, bunu bilenler de vardır. Biz zalim Esed'in eline bunları bırakamayız. Elimizden gelen desteği vermeye devam edeceğiz. Ben davamı da açtım. Bunların derdi Türkiyenin imajına gölge düşürmek. Bunu özel haber olarak yapan kişi de bunun bedelini ağır ödeyecek öyle bırakmam onu" diye konuşmuştu.