"Terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına ve anayasal düzene karşı suç işlemek" iddiasıyla tutuklanan ve tutuksuz yargılanan Cumhuriyet yönetici, yazar, muhabir ve avukatları hakkındaki davanın ilk duruşması sona erdi.
Gözaltılardan 9 ay, iddianamenin hazırlanmasından 3 ay sonra sonra başlayan davada mahkeme heyeti, Cumhuriyet İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu,Yayın Danışmanı ve yazar Kadri Gürsel ve muhabir Ahmet Şık ile Twitter’da "Jeansbiri" adlı hesabı kullandığı iddia edilen Kemal Aydoğdu'nun tutukluluk hâlinin devamına hükmetti. Mahkeme, ara kararında Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu üyeleri Bülent Utku, Önder Çelik, Cumhuriyet Vakfı Danışma Kurulu Üyesi Avukat M. Kemal Güngör, yazar Hakan Kara, Okur Temsilcisi Güray Öz, Kitap Eki Genel Yayın Yönetmeni Turhan Günay ve çizer Musa Kart'ın tahliyesine karar verdi. Duruşma, 11 Eylül 2017'ye ertelendi. Tahliyelerine karar verilen yedi kişiye yurt dışına çıkış yasağı getirildi.
TIKLAYIN - 7 Cumhuriyet çalışanı tahliye edildi
Savcı Hacı Hasan Bölükbaşı beş gün süren ilk duruşmanın sonunda verdiği mütaalasında, Atalay, Sabuncu, Gürsel, Şık, Kara ve Çelik'in tutukluluğunun devamını talep etti. Ancak mahkeme heyeti, savcı Bölükbaşı'nın talebinin aksine Kara ve Çelik'in de tahliye edilmesine karar verdi.
Bölükbaşı mütalaasında ayrıca, "esasa ve savunmaya ilişkin olmayan, Türkiye Cumhuriyeti ve yargı organları açısından suç unsuru bulunduran ifadeleri nedeniyle" Ahmet Şık hakkında suç duyurusunda bulunulmasını istedi.
TIKLAYIN - Ahmet Şık'ın savunmasının tam metni
Mahkeme heyetinin ara kararını açıklaması sonrası 210 gündür tutuklu bulunan Ahmet Şık, yüksek sesle şunları söyledi:
"Çıkan karar diyor ki; size diz çöktüreceğiz. Bütün zorbalar, tüm tetikçileriyle bu organize örgütün tüm adamları bilsinler ki, kendi adıma diyorum, buna tüm arkadaşlarımı da dahil ediyorum; bugüne kadar ben sadece anne - babamın elini öpmek için eğildim. Bundan sonra da böyle olacak."
Mahkeme heyetinin "tutuklulukların devam etmesi" yönündeki kararı, İstanbul Adliyesi önünde bekleyen yüzlerce vatandaş tarafından tepkiyle karşılandı.
Cumhuriyet Davası Koordinasyonu'nca yapılan basın açıklamasında "Yarın bu zulmedenlere karşı, adalet arayanlarla birlikte yan yana, omuz omuza olmaya devam edeceğiz. Sonunda mutlaka ama mutlaka kazanacağız" dendi.
Cumhuriyet avukatlarından İlkan Koyuncu, duruşmanın bugün (28 Temmuz 2017) yapılan beşinci oturumunda "Biz buraya Norveç'ten gelmedik. Adalet fışkırsın diye beklemiyoruz. Ancak hukuksuzluktan da ölüyoruz. 9 aydır tutukluyuz" dedi. Koyuncu'nun sözleri, duruşmayı izleyenler tarafından büyük alkış aldı.
Beş oturumda yapılan ilk duruşmada; Cumhuriyet Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, Cumhuriyet İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu üyeleri Bülent Utku, Önder Çelik, Cumhuriyet Vakfı Danışma Kurulu Üyesi Avukat M. Kemal Güngör, Okur Temsilcisi Güray Öz, köşe yazarları Kadri Gürsel, Hakan Kara, Hikmet Çetinkaya, Aydın Engin, Kitap Eki Genel Yayın Yönetmeni Turhan Günay, muhabir Ahmet Şık, çizer Musa Kart, gazetenin eski muhasebe müdürü Bülent Yener ve halefi Günseli Özatalay, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Erinç ve Twitter'da Jeansbiri adlı hesabı kullanmakla suçlanan Ahmet Kemal Aydoğdu iddianamede yer alan suçlamalara yanıt verdi.
Almanya'da bulunan eski Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ise duruşmaya katılmadı.
Bahsi geçen 18 kişi hakkında, Türk Ceza Kanunu'ndaki 'anayasal düzene karşı suçlar' ve Terörle Mücadele Kanunu'nun ceza artırımını öngören düzenlemesi kapsamında 7,5 yıldan 43 yıla kadar hapis cezaları isteniyor.
TGC Yönetim Kurulu Cumhuriyet Gazetesi Davası'nda tutuklu bulunan gazetecilerden yalnızca yedisinin tahliye edilmesinin basın özgürlüğü açısından kabul edilemez olduğuna dikkat çekti. Yönetim Kurulu yaptığı açıklamada şunları söyledi: "Cumhuriyet Gazetesi Davası'nda yargılanan tutuklu meslektaşlarımızdan Güray Öz, Musa Kart, Bülent Utku, Hakan Kara, Önder Çelik, Kemal Güngör ve Turhan Günay'ın serbest kalmasını adaletin yerine gelmesi açısından saygı ve memnuniyetle karşılıyoruz. Ancak Kadri Gürsel, Murat Sabuncu, Ahmet Şık ve Akın Atalay'ın hala tutuklu olması meslektaşlarımızın basın özgürlüğü, düşünceyi ifade özgürlüğü açısından kabul edilemez bir durumdur. Basın ve düşünceyi ifade özgürlüğü demokrasinin ön koşuludur.
Sıkça yinelediğimiz gibi ülkede 150'yi aşkın gazetecinin tutuklu ve hükümlü olarak toplumdan uzak tutulması, mesleklerini yapamamaları insan hakları ihlali oluşturmaya başlamıştır. Mesleklerini yapamayan ve toplumdan tecrit edilen bu gazetecilerin özgürlüklerine kavuşmaları, Türkiye'de demokrasinin yeşermesi ve toplum barışının sağlanması açısından önemli bir adım olacaktır. Ayrıca tutuklular arasında sağlık sorunları olan meslektaşlarımızın temel insan hak ve özgürlükleri içinde yer alan doktora ve hastaneye ulaşma haklarının da ertelendiğine dair ciddi şikayet ve duyumlar alıyoruz.
Meslektaşlarımızın sağlık sorunları için doktora ve hastaneye ulaşma haklarının engellenmesinin, bu sürecin yavaşlatılmasının bir insan hakkı ihlali olduğunu, tüm cezaevi yetkililerine, sağlık birimlerine hatırlatıyoruz."
19:40 - Mahkeme Başkanı, heyetin ara kararını açıkladı:
Tutukluluğunun devamına karar verilenler:
Akın Atalay, Murat Sabuncu, Kadri Gürsel, Ahmet Şık ile Twitter’da "Jeansbiri" adlı hesabı kullandığı iddia edilen Kemal Aydoğdu
Tahliyesine karar verilenler:
Önder Çelik, Hakan Kara, Güray Öz, Turhan Günay, Mustafa Kemal Güngör, Bülent Utku ve Musa Kart.
19:32 - Mahkeme Başkanı: Gayrimenkul değerlendirmesi için bilirkişi incelemesi yaptıracağız. Bilirkişi konusunda sanık vekillerinin haklı serzenişleri bizde de var. Açık kaynak incelemesine gerek yok.
19:31 - Duruşma başladı. Mahkeme Başkanı, Cumhuriyet avukatlarına "Bu bizim de istemediğimiz yol arkadaşlığı" diyerek teşekkür etti. Duruşma 11 Eylül 2017'ye ertelendi.
17:50 - Duruşmaya 1.5 saat ara verildi. Mahkeme heyetinin 19:20'da ara kararını açıklaması bekleniyor.
17:45 - Mahkeme Başkanı'nın "Tepki gösterilmesi hâlinde duruşma salonu boşaltılır" uyarısı sonrası savcı Hacı Hasan Bölükbaşı mütalaasını okudu:
Tutukluluğunun devamı istenenler:
Akın Atalay, Murat Sabuncu, Kadri Gürsel, Önder Çelik, Hakan Kara, Ahmet Şık ve Jeansbiri adlı sosyal medya hesabının sahibi olduğu iddia edilen Kemal Aydoğdu.
Adli kontrol ile tahliyesi istenenler:
Bülent Utku, Güray Öz, Musa Kart, Mustafa Kemal Güngör
Şartsız tahliyesi istenen:
Turhan Günay
17:20 - Duruşmaya yarım saat ara verildi. Ara sonrası savcı, mütalaasını okuyacak.
16:55 - Twitter'da "Jeansbiri" adlı hesabı kullanan Ahmet Kemal Aydoğdu'nun avukatı savunma yapıyor.
16:31 - Çağlayan'da karar bekleniyor, Cumhuriyet için adalet bekleyişi sürüyor.
16.30 - Avukatlar son beyanlarını sunuyorlar. Sonrasında savcı mütalaa verecek.
16.25 - Avukat Fehmi Demir: Gazeteciler özgürlüklerinden yoksun kaldıktan 9 ay sonra nihayet kendilerini ifade etme ve yanıt verme olanağı bulmuşlardır. Bu sözde yargılamanın sonuna kadar tek bir söz söylenmese dahi, iddianamenin hukuki bir metin olduğunu söyleyecek tek kişi bulamayız. Bu iddianame hukuki metin değildir. Silivri davalarından biliyoruz. Önce medya algı oluşturur, kisiler itibarsızlaştırılır, gece yarisi evler basılır ki kamuoyu icin inandırıcı olsun. Acaba Türk yargısı tüm bu olaylardan sonra, ki bu olaylara katılmış polisler, savcılar, yargılanıyorlar- ders çıkarmış mıdır? Cem Küçük daha dün gazetede, bu davanın yargıcı gibi beyanlarda bulunuyor. Bir kısım arkadaşımızı infaz ediyor. Böyle tanık olabilir mi? Dürüst yargılama olabilir mi? 16.20 - Avukat Fikret İlkiz: Verin hepsini bize. Ne zaman isterseniz gelirler yine. Sabuncu çok izin yaptı, Günay'ın daha fazla cezaevi anısı olmasın, Ahmet Şık da daha fazla cezaevini mesken tutmasın. Verin hepsini.
16:10 - Avukat Fikret İlkiz: BM Çalışma Grubu, en uygun çözümün, bir an önce serbest bırakılmasını ve uluslararası hukuka uygun olarak tazminat ve diğer haklarının verilmesini talep etmektedir. Ve hükümetten sonuca bilişkin bilgi istiyor. Yani ne sonuç çıkarsa çıksın, hükümetin bunu Çalışma Grubu'na iletmesini istiyor.
16:08 - Avukat Fikret İlkiz: Anayasa mahkemesi bir gün karar verirse hükümet görüşünü bu dosyaya sunacağız.
16:05 Avukat Fikret İlkiz: Bu nedenle haber yaparken gazete çalışanlarının çeşitli risklerde aldığını görüyoruz. Cumhuriyet için bağımsızlığın her şeyden önemli olduğu 1924'ten bu yana savunmuştur. Okurları ile ayakta kalır" 2 Şubat 2017'de Çalışma Grubu Hükümete ulaştığı zaman, Hükümet süre stedi. 11 Nisan 2017'de Hükümet görüşünü bildirdi. Hükümetin görüşü AYM'ye verdiği görüşün birebir aynısıdır. Bunun üzerine hükümete uyguladığınız tedbirler "orantılı mıdır, demokrasiye uygun mudur, yasallık ilkesine sahip midir" diye sordular. Hükümet, "Biz gözaltı süresini mecburen 30 gün yaptık. Gözaltı süresini 4-5 günle sınırladık" dedi. Avukatları ile görüşemiyorlar diye sorulduğunda ise “Hayır avukatları ile görüştüler” yanıtını verdi. "Hatta bizde bu anlamda bir sınırlama yoktur, 15 Temmuz’un gerekçesi ile uyumludur önlemlerimiz" dediler.
16:02 - Avukat Fikret İlkiz: Vakıf Senedi, "Onları AİHS'e göre hareket etmeyi emreder." diyor. Karardan okuyorum: "Cumhuriyet 1924'ten bu yana tüm engellere rağmen kendisini basın özgürlüğünü savunmaya adamıştır. Gazete beyanını AİHS'ten almakta, insan hakları ve demokratik Türkiye için mücadele etmektedir.
16.00 - Avukat Fikret İlkiz: Bu rapordaki soru şu: Hürriyetten yoksul kılma hangi durumlarda ihlaldir? Çalışma grubunun özellikle tutuklamayla ilgili 5 ayrı kategorisi var. Bunu değerlendirirken de "Cumhuriyet Vakfı'nın senedi AİHS'e dayanır.
15.52 - Hakan Kara: Eylül 2016'da Cumhuriyet olarak basın alanında Alternatif Nobel Ödülü aldık, Kasım 2016'da tutuklandık. Cumhuriyet, araştırmacı gazetecilik konusu ve çevreye verdiği önem dolayısıyla aldı bu ödülü. Türkiye aldı. Alternatif Nobel Ödülü; çevre, savaş, kadın hakları, fakirlik, açlık, hastalıklar konusunda çaba gösteren insanları ödüllendiriyor. Ödülü veren Doğru Yaşam Vakfı, insanların doğaya uygun yaşam sürmeyi teşvik eden, çok saygın bir grup. Türkiye'de ilk defa Cumhuriyet'e verildi. Ödül verildikten bir ay sonra tutuklandık. Alternatif Nobel Ödülü bize gerçekten yakıştı. Böyle ödüller çok verilmiyor. Aldık müzemize koyduk. İşte Birleşmiş Milletlere başvuruyu bize bu ödülü veren Grup yaptı.
15.50 - Avukat Fikret İlkiz: Hakan Kara'ya söz verilsin. Alternatif nobel hakkında bir açıklama yapacak. 15.45 - Avukat Fikret İlkiz: Size BM raporu çevirisi sunuyorum. O raporda sözü geçenler bu salonda tutuklu olan arkadaşlarımız. 81 ülkenin tanıdığı bu konseyi tanıyoruz ve ne isterse yerine getirmeliyiz.Toplantıda 181 ülke bakana bu davayı sorabilir. Raporda bu tutuklama keyfidir denilirse o zaman bu başvuru doğrudan doğruya BM yüksek komiserliğine gider. Bu "şikayet" mekanizmasına, hakkı ihlal edilenler, insan hakları grupları ya da ihlal hakkında bilgisi bulunan kişi ve gruplar da başvurabilir. "Bu tutuklama keyfidir" denirse bu başvuru doğrudan BM İnsan Hakları Konseyi'ne yapılır. Konsey başvuruyu kabul ederse çalışma grubu oluşur. Bu çalışma sonucunda hangi ülke hükümeti olursa olsun yanıt vermek zorundadır.
15:42 - Avukat Alp Selek: Müvekkilim Turhan Günay burada tutukludur. Hakkında bir suçlama olmadan, üyeliği olmadığı halde "vakıf üyesi" denerek tutuklanmıştır.
15.36 - Avukat Alp Selek: 60 yıla yakın avukatlık yaptım. Olağanüstü tüm durumlarda vekillik görevimi yerine getirdim ama ilk kez böyle iddianame gördüm. Böyle yoktan suç yaratan iddianame hayatımda görmedim. Böyle sualler sorulmasını hala anlamıyorum. Bu tür sualler bu davanın bir amacının olduğunu gösterir. 'ByLock'la telefon görüşmesi yapma var. Ben buna hiç önem vermiyorum. Size her telefon geldiğinde "Bana şöyle telefon geldi, ByLock'cu olup olmadığını bilmiyorum" diye savcılığa bildirmeniz gerekir. ByLock suçlamaları ile 5-10 milyon insan sanık konumuna getirilebilir. Vakıf iddiaları için İstanbul ağır asliye ticaret mahkemesi kurulsun orada açılsın bu davalar. Müvekkillerimin hepsinin beraat etmesini istiyorum.
15:35 - Duruşma yeniden başladı. Mahkeme Başkanı, saat 21.00'a kadar ara karar verebilmek için savunmaların kısa tutulmasını istedi. Söz sırası avukat Alp Selek'te.
14:10 - Duruşmaya bir saat yemek arası verildi.
14:05 - Avukat Bahri Belen: Hâkimlere, savcılara kızamıyorum. Çünkü tahliye veren hâkimler, tahliye isteyen savcılar ihraç ediliyorlar ve haklarında davalar açılıyor. İşiniz zor, hâkimlik ve savcılık tarihine bir not düşülmeli; ülkemizde hukuk güvenliği ve adalet için umut olacak bir karar talep ediyorum.
14:00 - Avukat Bahri Belen: Can Dündar bunlardan korktuğu için değil devlet onun canını koruyamayacağını söylediği için yurt dışına gitti. Devlet yasak koymadı Can Dündar 'ın gitmesine.
13:46 - Avukat Bahri Belen: Herkes Cemaat ve hizmet hareketinin iktidarın parçası olduğunu biliyordu ama 15 Temmuz'a kadar silahlı bir örgüt olduğunu bilmiyorduk. Sonra “Kandırıldık, rabbimiz bizi affetsin” dediler. Bunlar da işbirliği yapmış, kendileri itiraf etti ama onlar hakkında bir soruşturma ve kovuşturma mümkün olmadı. İddianamede “Örgüt adına faaliyet” diyor. Bu mantığa göre ben de şunu sorarım, “İstihbarat teşkilatının bilmediği örgütü ben mi bileceğim de onun adına faaliyette bulunacağım?”
13:45 - Avukat Bahri Belen: Mustafa Kemal Güngör'ün avukatı olarak görülüyorum ama tüm sanıkların müdafiyim. Cumhuriyet vakfı gazete çıkarmak amacıyla kurulmuştur.
13:17 - Güray Öz'ün avukatı Adil Demirci: Soruşturma nasıl özensiz yapıldıysa bu iddianame de dil bakımından özensiz. Çok fazla yazım hatası var. Bir okur mektubunun dilekçesinin yönetimin değişmiş olduğuna dair delil olmasının ne kadar yersiz olduğunu bir kez daha söylemek istiyorum. Bu iddianame ve eldeki delillerin hukuki dayanaktan yoksun olduğunun örnekleridir. Öz'ün tahliyesini talep ediyorum.
13:16 - Mahkeme Başkanı, Güray Öz vekili Avukat Adil Demirci'ye "Müvekkilinizin bir rahatsızlığı var mı?" diye sordu. Demirci soruya "Bu gerekçeye dayanamayacağız" yanıtını verdi.
13.15 - Avukat Can Atalay, Ahmet Şık'ın özgürlüğünü talep ederek savunmasını bitirdi:
"Dünkü söylenenler, kızgınlıklarımız tek başına tutukluluk gerekçesi değildir. Siz olay örgüsü ile bağlısınız Ahmet Şık'ın özgürlüğünü talep ediyorum."
12.54 - Avukat Can Atalay: Ahmet Şık gözaltına alındığı gün Sabah'ta Nazif Karaman'ın haberinde 'Ahmet Şık'a şu soru sorulacak' diye yazıyor ve savcı o soruyu soruyor. Ahmet Şık da "Siz mi soruyorsunuz, Nazif Karaman mı soruyor?" diye soruyor bunun üzerine.
12.53 - Avukat Can Atalay: Savcı bize sorgu bittikten sonra söyle bir haber var cevap vermek ister misiniz dedi Ahmet Şık:Siz mi soruyorsunuz Nazif Karaman mı?
12.50 - Avukat Can Atalay: Tipik bir Ahmet Şık sorgusu oldu ve tutukluluğa sevkten farklı bir gerekçe gösterildi .
12.47 - Avukat Can Atalay: İfade Terörle Mücücadele Şubesi'nde savcı tarafından alındı.Yasak sorgu yöntemidir.Tutanakta imzası olmayan sivil biri ifadeyi takip etti. Twitler meselesi en acı ve eğlenceli olanı.Aynı konuda Anadolu Adliyesi'nde 7 Kasım'da ifade verdik çıktık. Şikayetçi Antep'ten gazeteci.
12.44- Avukat Can Atalay: Savcı önce 301 den başlamaya heves etti Avukat Tora Pekin: Önce 301 den başlayamazsınız izin aldınız mı? Savcı: Kağıt işleri uzun sürüyor.
12.40-Avukat Can Atalay: Ahmet Şık, tutuklanana kadar el konulan bir eşya yok. Neden bunları anlatıyorum. Ahmet Şık'ın bu davaya dahil edilmesinin nedeni bir tweet.
12.36 - Ahmet Şık müdafi Avukat Can Atalay: Dosyaya ilk bakışta herhangi bir yargıcın Ahmet Şık ile ilgili tahliye kararı vermesi gerekirdi...
12:35 - Avukat Tora Pekin: Musa Kart'ın çizdiği karikatürlerin karşıtı şeylerle nasıl suçlanabildiğini biz kelimelerle anlatmaya çalışıyoruz.
12.34- Verilen aranın ardından avukat Tora Pekin söz aldı.
12.25 - Duruşmaya ara verildi.
12.15 - Avukat Uğur Yetimoğlu: Okur kitlesi ve dünya görüşünü değiştirmekten bahsediliyor ama bununla ne kast edildiği belli değil. Savcıların, Cumhuriyet'in kurucu değerlerini koruma gayreti göstermeleri gözlerimizi yaşartıyor.
12:00 - Avukat Burak Oder: Hikmet Çetinkaya iddianameye göre 'Bylock'cu bir polis memuru ile görüşmüş. Numarayı aradık karakol çıktı. Çetinkaya, davada yardım ettiği iddia edilen örgütlerden aldığı tehditler nedeniyle koruma altındadır, o nedenle polisi aramıştır. Hikmet Çetinkaya'yı arayan numaralardan biri 0850 li numara. Bu bile iddianameye girmiş.
11.57 - Hikmet Çetinkaya'nın avukatlarından Burak Oder: 'Bylock'lu telefondan aranmış olmanın delil olduğunu anlatmayacağım, nasıl bir algı yaratılmak istendiğini anlatacağım. Delil diye karşımıza konulanlar, kendi vukuu dışında bir vakıayı anlatma kabiliyetine sahip değiller. Müvekkilime SMS atılmış. Eğer sms ile örgüt yaratılacaksa bayramlarda bir sürü SMS atılıyor.
11.55 - Hikmet Çetinkaya'nın avukatlarından Kaan Karcıoğlu: Savcılık ciddi bir soruşturma yapmış olsaydı takipsizlik kararı verilecek ve adliye iş yükünden de kurtulmuş olacaktı. Müvekkilimiz 15 Temmuz'dan önce yazdığı yazılarda tehlike konusunda uyarıcı olmuştur. 11.50 - Bülent Utku vekili Avukat Ayhan Erdoğan: Tahliye talebi konusunda dün söylediklerimiz yeterlidir. Başkaca bir şey demiyoruz. 11.45 - Kadri Gürsel'in avukatlarından Vecihi Tokuç: Kadri Gürsel'in sınıf arkadaşıyım. Vereceğiniz karar kamu vicdanını rahatlatsın. Yargılanan gazeteci yok sözü kamu vicdanını rahatsız ediyor. Bu salonda gazeteciler, gazetecilik faaliyetleri nedeniyle yargılanıyor.
11:35 - Avukat Köksal Bayraktar: Basın bu suçları işlemeye elverişli değildir. Çetin Özek "İşlenmek istenen suça elverişli cebir şiddet gerekir" der. Ellerinde silah yok. Müvekkilim IPI üyesidir. IPI'ya 120 ülke üyedir. 1500 gazeteci temsil ediliyor ve bu insanları temsil eden kişilerin arasına Kadri Gürsel seçildi. Av. Köksal Bayraktar sözlerini tahliye talebi ile bitirdi.
11:30 - Duruşma salonuna "sarı basın kartı" olmadığı gerekçesiyle alınmayan Cumhuriyet yazarı Tayfun Atay, duruma "Salona girebilmenin tek yolu yargılanıyor olmak" diye tepki gösterdi.
11:20 - Avukat Köksal Bayraktar: 'Nerede bizim silahlarımız, top, tüfeğimiz?' İddianamedeki suçlamalar bunu düşündürüyor. Basın bayramı 114 yıldan bu yana kutlanıyor. Bu dava, bu bayramın kutlanması için sebep olsun.
11.15 - Avukat Köksal Bayraktar: Basın hürdür, sansür edilemez. Basın da düşünce özgürlüğüne sahiptir. Anayasa'da var. Yeni basın kanunu sansür edilemez'i kaldırdı. Ama ben bugün mahkemenin de basın hürdür dediğini biliyorum. İnsanın düşüncesi sınırlanamaz. Düşünce özgürlüğü var ise basın özgürlüğü vardır, ikisi birbirinden ayrılamaz. Basın Kanunu'nda yayın danışmanı yok dediniz. Yeni Basın Karunu 11. madde eser sahibi sorumludur diyor. Ama iktidar mutlaka birilerini cezalandırmak istediği için sorumlu müdür yanına yayın müdürü vb. de eklemiş. Kadri Gürsel'in gazetedeki statüsü Basın Kanunu çerçevesinde belirlenmiştir ve serbest bir statüdür, sorumluluğu yoktur.
11.10 - Avukat İlkan Koyuncu: Biz buraya Norveç'ten gelmedik. Adalet fışkırsın diye beklemiyoruz. Ancak hukuksuzluktan da ölüyoruz. 9 aydır tutukluyuz.
11. 05 - Avukat İlkan Koyuncu: Kadri Gürsel 2016 Mayıs'inda Cumhuriyet'te yazı yazmaya başladı. Sadece 12 Temmuz'da bir yazı yazdı. Ne 'FETÖ', ne darbe geçiyordu. Müvekilimi arayanlardan biri Nazlı Ilıcak. Programına müvekkilimi konuk almış. Ilıcak'ın telefonu Turkuaz medyaya ve Sedat Albayrak adına kayıtlı. Onların ifadesi neden alınmamış? Kadri Gürsel'e dair bylock suçlamalarına dair: Müvekkilim sadece aranmış, SMS atılmış.
11.00 - Avukat İlkan Koyuncu: İddianamede somut suçlama yok. Önce kendimizi suçlayıp sonra savunacağız. Müvekkil vakıfta hiçbir zaman görev almamıştır.Yenigün haber ajansında bir görevi yoktur. Basın kanunu kapsamında suç duyurusu da yok.
10:57 - Kadri Gürsel'in avukatı İlkan Koyuncu: İddianamede 2013 sonrasında bir takım usülsüzlükler olduğu iddia ediliyor. Müvekkilim 2013 öncesinde Milliyet gazetesinde çalışıyordu. Vakıf yönetiminde de hiç yer almamıştır.
10:55 - Avukat Ali Rıza Dizdar: Usul hukuku, ceza hukukunun vazgeçilmezidir; derhal beraat kararı verilmeli. Mahkeme Başkanı: Birtakım deliller hakkında araştırma yapmak gerekiyor; derhal beraat koşulları yok.
10:53 - Duruşma başladı.
10:30 - Mahkeme salonuna girişler başladı.
Cumhuriyet davası için IFJ, EFJ, IPI, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü, PEN gibi çok sayıda uluslararası gazeteci ve yazar örgütlerinin temsilcileri Türkiye’ye geldi. CHP, HDP, Haziran Hareketi, EMEP, Halkevleri, DİSK gibi birçok parti ve partili ile sivil toplum örgütü de adliye önünde yer aldı. Duruşmayı bugün takip eden isimlerden bazıları şöyle:
Güven Gürkan Öztan, İlhan Cihaner, Hasan Cemal, Oğuz Güven, Fatma Şık, Fatih Polat, Dilek Dündar, Tayfun Atay, Erdem Gül, Timur Soykan, Sami Elvan, Gülsüm Elvan, Hasip Kaplan, Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu, Selin Girit, Erol Önderoğlu, Murat Yetkin, Özgür Mumcu, Gökhan Durmuş, Alper Taş, Merdan Yanardağ, Efkan Bolaç, Mustafa Kuleli, Barış Yarkadaş, Arif Koşar, Arif Kızılyalın, Can Uğur, Ceyda Karan, Gürsel Tekin, Levent Gültekin, Erkan Baş, Cemal Canpolat, Oya Baydar, Uğur Vardan, Mine Söğüt, Kerem Çalışkan, Mahmut Tanal, Alper Turgut, Yetvart Danzikyan, Turgay Olcayto, Banu Güven, Ayşegül Tözeren, Aslı Erdoğan.
Çok sayıda basın örgütünün "katılım" çağrısı yaptığı duruşma için ayrılan salonun yalnızca '150' kişilik olması dikkati çekti. Duruşma salonu önünde bulunan yetkililer, İstanbul Çağlayan Adliyesi'nin en büyük salonunun 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ne ait olduğunu belirtti.
Gazete çalışanlarına yönelik iddianame, tutuklamalardan 156 gün sonra hazırlandı. Gazeteye yönelik soruşturmayı başlatan, ancak daha sonra hakkında ‘FETÖ’ davası açılan Murat İnam’ın imzasının yer almadığı iddianameyi, İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Mehmet Akif Ekinci ve Cumhuriyet Savcısı Yasemin Baba imzaladı.
İddianamede, Can Dündar, Mehmet Murat Sabuncu, Kadri Gürsel, Aydın Engin, Bülent Yener ve Günseli Özaltay’ın, “silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme” suçundan ayrı ayrı 7.5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması istendi.
Akın Atalay, Mehmet Orhan Erinç ve Önder Çelik’in “silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme” ve “hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma” suçlarından ayrı ayrı 11.5 yıldan 43 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması talep edildi.
Bülent Utku, Musa Kart, Hakan Karasinir, Mustafa Kemal Güngör, Hikmet Aslan Çetinkaya’nın da “silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme” ve “hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma” suçlarından ayrı ayrı 9.5 yıldan 29 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmasını istedi.
Ahmet Şık’ın ise “PKK ve DHKP/C” silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte yardım etmek” suçundan 7.5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası isteniyor.
Cumhuriyet gazetesine yönelik ilk operasyon 31 Ekim 2016 pazartesi günü sabah saatlerinde başladı. Sabah saatlerinde Cumhuriyet Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu ile yazar ve yöneticler gözaltına alındı. Bir süre sonra İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturmayla ilgili şu açıklamayı yaptı:
“Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık Anonim Şirketi (Cumhuriyet gazetesini çıkaran şirket) ve gazetenin imtiyaz sahibi konusundaki Cumhuriyet Vakfı yöneticileri hakkında, PKK/KCK ve FETÖ/PDY Terör örgütlerine müzahir olduklarına, 02/04/2013 tarih ve 2013/4 sayılı yönetim kurulu toplantısında alınan vakıf üyeliğine seçim kararının usulsüz olduğuna, 15 Temmuz darbe girişiminden kısa bir süre öncesinde darbeyi meşrulaştırıcı yayınlar yapıldığına dair iddia ve tespitler üzerine Cumhuriyet Başsavcılığımızca ‘FETÖ/PDY ve PKK/KCK terör örgütlerine üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek’ suçlarından bir kısım şüpheliler hakkında 18/08/2016 tarihinde soruşturma başlatılmıştır.”
Cumhuriyet gazetesine açılan soruşturmayı yürüten İstanbul Cumhuriyet Savıcısı Murat İnam’ın 2 Kasım 2016’da Selam Tevhid soruşturmasında kumpas kurduğu iddiası ile ‘FETÖ’ye üye olmaktan’ yargılandığı ortaya çıktı.
Dönemin Adalet Bakanı Bekir Bozdağ bu durumu ‘talihsizlik’ diye niteledi ve “Olmaması daha doğrudur. Keşke böyle bir görevlendirme yapılmamış olsaydı daha iyi olurdu, daha da doğru olurdu” dedi.
Bugünkü duruşma öncesi Gazete Duvar’a konuşan Cumhuriyet’in avukatlarından Abbas Yalçın, savcılık tarafından hazırlanan iddianameyi , “Çok özensiz ve kasıtlı yanlışlarla dolu” diye eleştirirken şu bilgileri verdi:
“Müvekillerimizi hiçbir şekilde bağlantıları olmayan terör örgütleri ile ilişkilendirme çabası var. Yıllar önce yaptıkları telefon görüşmeleri ve hiçbir problem taşımayan para trafiklerinin tamamını büyük bir problem varmış gibi göstermeye çalışıyorlar. Açıkçası gazeteye hiç olmayan bir suçlamayı yönelten, bunun için de elinden geldiği çabayı gösteren ama hiçbir şekilde de başarılı olmayan bir iddianameyle karşı karşıyayız.”
Gazetenin yazar ve yöneticileri, ‘kaçma şüphesi’ nedeniyle tutuklandı. Tutuklamalar yaşanırken hakkında yakalama kararı olan gazetenin İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay yurt dışından Türkiye’ye döndü ve Atatürk Havalimanı’nda gözaltına alındı.
Avukat Yalçın, müvekillerinin hiç tereddüt etmeden ifade vermeye gittiklerini belirterek şunları söyledi:
“Müvekillerimizi zaten evlerinden aldılar. Evlerinde bulamadıklarını ise telefonla çağırdılar. O tarihte bile yurt dışında olan Akın Atalay da kalkıp kendisi geldi. Hiçbir müvekillimizin, hiçbir zaman kaçma şüphesi olmadı. Buna rağmen tutukluluğa ilişkin 9 aydır yapılan tüm talepler ‘kaçma şüphesi ve delilleri yok etme’ gerekçesiyle reddedilerek arkadaşlarımız cezaevinde tutuklu bulunuyor. Bu dosya ilk gününden itibaren tüm avukatlara gizli ve kısıtlı oldu. Dosyaya gizlilik kararı getirilerek avukatlara da kısıtlılık kararı getirdiler. Dosyadan gözaltı kararları da dahil olmak üzere bir tek evrak bile alamadık. Dolayısıyla müvekillerimizin bu dosyadan hiçbir şeyi karartma ihtimalleri ve kaçma şüpheleri de yoktu. Gerçeğe aykırı bir şekilde böylece müvekillerimizi tutukladılar. Umudumuz bir an önce bu hukuksuzluğun son bulup müvekillerimizin bir an önce tahliye edilmesi.”
Tutuklamaların ardından birçok sanatçı, siyasetçi, gazeteci ve okur merkezi Şişli’de bulunan Cumhuriyet gazetesinin önünde toplanarak kararı protesto etti. Tutuklamalardan en çok etkilenenler ise Cumhuriyet gazetesi çalışanları oldu. Haber Koordinatörü Aykut Küçükkaya yaşadıklarını, “Korkmadık, kaldığımız yerden devam ettik” diyerek şöyle anlatıyor, “Korkmadığımızı, aynı şekilde gazeteciliği sürdürdüğümüzü herkese gösterdik. Tutuklu gazeteci arkadaşlarımız için daha da iyi bir gazete yapmak üzere işimize dört elle sarılıyoruz. Böylece içerideki gazeteci arkadaşlarımız da daha dik bir şekilde durabilir. Gazetemizin çalışanları bu süreç içerisinde herhangi bir korku yaşamadı. Muhabiri ve editörleri kadar bizler de yöneticiler olarak her gün elimize gelen haberin sadece gerçek olup olmadığına bakıyoruz. Bunun dışında hiçbir kritere bakmıyor, ‘bu haberi yayınlarsak Ankara, AKP kızar mı’ demiyoruz. Haber doğru ve yorum gerçekse onu aynı şekliyle gazetemizde yayınlıyoruz.”
Cumhurbaşkanı "Öyle bırakmam onu" demişti
Cumhuriyet gazetesi eski Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül'ün 26 Kasım 2015'te tutuklanmasına gerekçe gösterilen MİT TIR'ları haberi, gazetede 29 Mayıs 2015 günü "İşte Erdoğan'ın yok dediği silahlar" başlığıyla yayımlanmıştı.
Haberde, Milli İstihbarat Teşkilatı'na ait tırlarla Suriye'deki gruplara silah ve cihatçı sevk edildiği iddia edilmiş, kanıt olarak da savcılık dosyasından alındığını belirtilen görüntüler verilmişti.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Cumhuriyet'te bu haberin yayımlanmasından iki gün sonra, 31 Mayıs 2015 günü TRT canlı yayınında TIR'lar konusunun gündeme getirilmesini 'casusluk faaliyeti' olarak niteleyerek "Bu casusluk faaliyetinin içine o gazete de girmiştir. Haberi yapan bedelini ağır ödeyecek" demiş ve davanın açıldığını duyurmuştu.
Erdoğan programda "Bu olay Bayırbucak Türkmenleriyle alakalı bir konu. Hep şunu ifade etmişimdir: Özellikle insani yardım noktasında şu anda Milli İstihbarat Teşkilatımız Bayırbucak Türkmenlerine bu desteği vermektedir. Kimden aldın bu rakamları? Paralel yapı. MİT'e yönelik atılan o iftiralar bir ajan bir casusluk faaliyetidir ve bu gazete de bunların arasına girmiştir. Avukatlarıma talimatı verdim hemen davayı açtım. Burada hakikaten samimi dürüst olan, onlara verdiğimiz eğitimi çok samimi olarak açıklarlar. Bu haberi yapan kişi bunun bedelini ağır ödeyecek öyle bırakmam onu. Üst akıl böyle bir talimat veriyor. DAİŞ'ten bahsettiler, terör örgütlerinden bahsettiler. Bayırbucak Türkmenleriyle ilgili bizim desteğimizin olmadığını iddia ediyorlar. Ahmet Davutoğlu Bey'in, benim defaatle yaptığımız toplantılar var. Lojistik yardımlarımızı, verdiğimiz eğitimleri açıklarlar. Biz onları yalnız bırakmamanın ötesinde, sıkıntıda olanların bir kısmını ülkemize çektik, tekrar daha sonra gönderdik. Bu konuda bize muhalif olan siyasilerden, bunu bilenler de vardır. Biz zalim Esed'in eline bunları bırakamayız. Elimizden gelen desteği vermeye devam edeceğiz. Ben davamı da açtım. Bunların derdi Türkiyenin imajına gölge düşürmek. Bunu özel haber olarak yapan kişi de bunun bedelini ağır ödeyecek öyle bırakmam onu" diye konuşmuştu.