"Terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına ve anayasal düzene karşı suç işlemek" iddiasıyla biri tutuklu yargılanan Cumhuriyet yönetici, yazar, muhabir ve avukatları hakkındaki davanın sekizinci ve karar duruşmasının görülmesine bugün (24 Nisan 2018) Silivri'de başlandı. Cumhuriyet Vakfı İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, eski Cumhuriyet Gazetesi Yayın Danışmanı ve köşe yazarı Kadri Gürsel, karikatürist Musa Kart, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Bülent Utku ve Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu'nun esas hakkındaki mütaalaya cevaplarının ardından savunma avukatlarının bir kısmının söz almasıyla birlikte saat 17.30 sıralarında yarın devam etmek üzere duruşmaya ara verildi.
İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi'nce görülen davanın bugünkü duruşmasında sözü ilk olarak Cumhuriyet Vakfı İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay aldı. İktidara yakınlığıyla bilinen gazeteci Cem Küçük'ün "Cumhuriyet gazetesi FETÖ’nün elinde oyuncak olmuş, FETÖ’nün ele geçirdiği Cumhuriyet, mahkeme kararıyla asıl sahiplerine iade edilecek" ifadesini hatırlatan Atalay, "Burada Cumhuriyet gazetesinin yayın faaliyeti suç olarak görülmektedir, gazetecilik suç olarak görülmektedir. Ne demektir bir bütün halinde yayıncılık faaliyetini yargılamak ve gazeteciliği suçlamak? Tehlikenin farkında mısınız?" diye konuştu. Atalay, hakkındaki suçlamaları reddetti.
24 Temmuz 2017'de görülmeye başlanan dava kapsamında Atalay, 541 gündür tutuklu bulunuyor.
Ardından sözü eski Cumhuriyet Gazetesi Yayın Danışmanı ve köşe yazarı Kadri Gürsel devraldı. "Erdoğan Babamız Olmak İstiyor" başlıklı yazısı nedeniyle yargılandığını belirten Gürsel, sözlerine "34 günlük yayın danışmanlığım mı delildir? Haftada iki gün köşe yazısı yazmak mı delildir? En son tarafıma yapılan arama Cumhuriyet davasından 6 ay öncesine gitmektedir" diye devam etti.
Karikatürist Musa Kart, esasa ilişkin savunmasında kırk yıldır karikatür çizdiğini belirterek "Bu süre içinde pek çok siyasi dönme ve liderliğe tanıklık ettim. Yaşadığımız bu dönem için hukuktan ve adaletten en uzak olanıydı diyebilirim" dedi. Cezaevinden çıktıktan sonra pek çok insanla el sıkıştığını, kucaklaştığını ifade eden Kart, "İçlerinden biri bile 'Sizin davanız siyasi değildi' demedi, diyemedi" diye konuştu.
Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Bülent Utku da, davanın karar aşamasına geldiğini vurguladı ve yaşananları "tiyatro"ya benzetti. Utku, "Dram, trajedi, komediden ögeler taşıyan oyunda hangisinin ön plana çıkacağı "hüküm"le belirginleşecek. Ve yargılama boyunca süren zorunlu beraberliğimiz bitecek. Yollarımız ayrılıyor" ifadesini kullandı.
Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, Cumhuriyet'in bir parçası olmaktan onur duyduğunu söyledi. Gazetenin tarih boyunca doğrulardan şaşmadığı için demokrasinin zaafa uğradığı dönemlerde iftiraya, saldırıya uğradığını, çalışanlarının hapse girdiğini veya kurşunların hedefi olduğunu belirten Sabuncu, hakkındaki suçlamaları reddetti. Sabuncu, şunları kaydetti:
"Bize atılan iftiraların teker teker çürütüldüğü siyasi davanın sonuna geldik. Onurumuzla başımız dik girdiğimiz bu salondan karar ne olursa olsun yine başımız dik çıkacağız. Abdi İpekçi'nin, Uğur Mumcu'nun, İlhan Selçuk'un, Hrant Dink'in, Musa Anter'in Metin Göktepe'nin yolundan ayrılmayacağız. Onların uğradıkları tüm haksızlıklara rağmen bu topraklara, burada yaşayan tüm insanlara duydukları aşk rehberimiz oldu.Doğru ve cesaretli haberciliğe memleketi ve mesleği aşkla sevmeye devam edeceğim."
Mart 2011'de "FETÖ" soruşturmasında hakkında yakalama kararı bulunan ve yurt dışına kaçan eski savcı Zekeriya Öz'ün yürüttüğü Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan ve gazeteci Nedim Şener'le birlikte 375 gün cezaevinde kalan Ahmet Şık esasa ilişkin savunmasında hakkındaki suçlamaları reddeti. "Yine mesleki faaliyetlerim suçlama konusu edildi" diyen Şık, "Her zamanki gibi sözlerimin de yaptıklarımın da arkasındayım. Çünkü gazetecilik suç değildir" ifadesini kullandı.
17:35 Duruşmaya yarın devam edilmek üzere ara verildi.
17:23 Bülent Utku'nun avukatı Ergin Cinmen de savunmasında 'iddanamenin meşru olabilmesi için hukuk diliyle yazılması gerektiğini' belirterek, "İddialar, hukuk, evrensel hukuk ve insan haklarına uygun olmalıdır. Adil yargılanma hakkı aynı zamanda dürüst yargılanma olmalıdır. Yani bu yargılama dürüst insanlar tarafından yapılmalıdır. Adil yargılanma ancak dürüst hukukçuların dürüst yargılamasıyla olur. Bir yerden gelen talimat ve zamanın ruhunu dikkate alarak karar veriyorsanız bu dürüst yargılama olmaz. Adil yargılama ilkesi sadece dürüst savcı ve hakimler tarafından gerçekleştirilebilir. Bu davanın iddianamesi, yargı süreci ve mütalaaya bakılınca dürüst bir yargılama olmadığını söyleyebiliriz" ifadelerini kullandı.
17:00 Savunma avukatlarından Bayraktar'ın ardından Hikmet Çetinkaya'nın avukatı söz aldı. "Suçlamalara dayanak olacak herhangi bir delil yoktur. Esas hakkında mütalaada ve iddianamede Çetinkaya'nın 2011 yılından sonra FETO'ye yonelik kritik duruşundan vazgeçtigi iddia ediliyor. Bu iddia duruşma boyunca somut verilerle çürütülmüş olsa bile tek yanlı tutumunu iddia makamı sürdürmüştür" diyen avukat Burak Oder, şöyle devam etti:
"2014 yılında Fethullah Gülen hakkında yazdığı Fettullah Gülen'in 40 yıllık serüveni adlı kitabı Yenigün Yayınları tarafından yeniden basılmıştır. Bu kitabın 95. sayfasında Fethullah Gülen'in ordu ve adalette örgütlenip darbe yapmak istediği belirtilmektedir. Tavır değişiklik olduğunu iddia etmek akla ve mantığa aykırıdır. Ne Hikmet Çetinkaya'nın ne de Cumhuriyet'in FETO'ye karşı tavrında hiçbir değişiklik olmamıştır. 3 Mart 2016 tarihli doğayı koruma ile ilgili bir yazısında FETO'nün doğa karşıtı faaliyetlerden nemalandığını yazmıştır. Başka bir yazıda da Gülen'in sadece dindar değil altın nesil yetiştirdiğini ve devletin olanaklarını kullanarak devlette kadrolaştığını söylemiştir.
21 Nisan 2016'da FETO ile ilgili mücadele için geç kalındığını yazıyor. 2011'den sonra 2012 ve 2013'ten bir kaç örnek daha verelim. 2012'de ABD Fettullah Gulen'den rahatsız mı baslıklı bir yazı yazmıştır. 27 Nisan 2012'de Niçin ABD'de gönüllü sürgün olarak yaşadığını ve Orta Asya ve Ortadogu'da ABD tarafından kullanıldığını yazmıştır. F tipi muhtıra" yazısında Cemaatin iktidar erkinde zaten etkili olduğunu, Cemaatin iktidarın kuyusunu kazdığını ve Başbakan'ın odasına böcek koyduğunu belirtmiştir. Müvekkilimizin FETÖ'ye yönelik tavrının değişmediğini anlatmaya gerek yok ancak kayda girmesi için söylüyoruz. Gülen'le röportaj yapmamıştır. İddianamenin aksine H. Çetinkaya bir kahvaltıya katılarak fikrini ve çizgisini değiştirecek biri değildir..."
16:36 Müvekkilinin beraatini talep eden Kadri Gürsel'in avukatı Köksal Bayraktar, sözü alan ilk avukat oldu. "Esas hakkındaki mütalaa ile iddianame birbiriyle uyum içindedir ve aynı şekilde tekrarlanmıştır. Kadri Gürsel için yapılan üç suçlama hem iddianamede hem de mütalaada aynen tekrarlanmaktadır" diyen Bayraktar, savunmasına şöyle devam etti:
"Arada yargılama yapılmıştır ama yargılamada çok fazla bir değişiklik olmamıştır. Bu AİHM kararlarına aykırıdır. Biz iddianameyi okuyunca müvekkilim Kadri Gürsel icin üç suç isnadı olduğunu gördük. Ben Bylock şifresine sahip degilsem, Bylock kullananlar beni arıyorsa ve ben suçlu olarak niteleniyorsam bu suçsuzluk degil suçluluk karinesinin esas olduğu anlamına gelir. Ayrıca yapılan konuşmaların içeriğinin yargılamaya konu olması gerekirdi, konuşmanın yapılması değil. Mütalaada iddianame tekrarlanıyor.
Yabancı bir ülkenin dışişleri bakanını düşünün ve bir başka ülkenin başbakanı gidiyor ve sigara paketini alıyor, almakla kalmıyor cebine koyuyor. 12 Temmuz 2016'da Kadri Gürsel’in yazdığı "Erdoğan Babamız Olmak İstiyor" yazısında bir çeşit mizah vardır. Bir gazetede suç unsuru varsa yayın danışmanının suçlu olması için sekiz ayrı faraziyenin incelenmesi ve gerçekleşmemesi gerekir. Burada yayın danışmanının yazı işleri kuruluna katılmasının bu kadar vahim suçlarla iç içe konulması mantıksızdır. Sadece yayın kurulu toplantılarına katılmak suç olarak telakki edilemez. 314. madde çok vahim bir maddedir. Devletin varlığına karşı olan bir silahlı örgütü ifade ediyor. 314. maddenin uygulanması icin ceza kanununun 3 ve 4. maddesinde yer alan suç ve örgütün kurulması gerekir. 3 ve 4. bölümünde yer alan suçları işlemek için örgüt olması gerekir. Örgütün başından itibaren silahlı olması gerekir.
Devletin güvenlik ve varlığına yönelik olacak ve ikinci olarak da silahlı olacak bu örgütün silahlı olduğunu bilmesi gerekir ve kast içinde olması gerekir, bu maddenin ihlal edilmesi için! Çetin Özek'in hukukun içine getirdigi elverişlilik ilkesinin olması gerekir. Yani bu örgütün topu tüfeği olması gerekir. Her gün bir lira iki lira verdigim gazete ile bu olabilir mi? Silah var mı yok mu? Nasıl giriyor bu suça? Hiçbiri olmadan 220’nin delaletiyle 314. madde diyemezsiniz. Suçun basit halinde silah yoktur, devletin güvenliğini ve varlığını ortadan kaldırma yoktur. 220. maddenin 6. fıkrasında bir atıf vardır ama o da bu davaya konu edilmemiştir. Sadece ve sadece düşünce özgürlüğü içinde hareket eden ve insanların haber alma hakkı olduğuna inanan bir gazetecinin suçlanması bugünün hukuk anlayışına taban tabana zıttır. Kadri Gürsel'in beraatini talep ederim."
15:50 - Hikmet Çetinkaya ve Önder Çelik’in kısa savunmalarının ardından sanık avukatları söz almaya başladı.
15:45 - Savunmasını yapmak üzere söz alan Emre İper: Sadece sanıkların değiştiği siyasi bir davada yargılanıyoruz. Basın özgürlüğünü hakkıyla savunduğumuzu düşünüyorum. Şimdiye dek gündemde olmayan 'tweet'lerim nedeniyle ek savunma hakkı verdiniz. Eski savunmamı tekrarlarım. Ben Cumhuriyet gazetesinden çalışmıyor olsaydım zorlama iddialarla karşınızda çıkmazdım.
15:44 - Orhan Erinç sözlerini tamamladı.
15:43- Orhan Erinç: Cumhurbaşkanı Genel Sekreterinin talimatı öncesi ve sonrasında ters gelişmeler davanın siyasi olduğunun kanıtlarından birini oluşturmaktadır. İkinci kanıt ise seçilememesi sorun yapılan Mustafa Pamukoğlu’nun İşçi Partisinin (şimdi Vatan) yayın organlarının oluşturduğu Görev Vakfının kurucu başkanı, Aydınlık Gazetesi’nin yazarı ve İşçi Partisi Genel Başkanı’nın ekonomi danışmanı olmasıdır. Esasen duruşmada dinlenen tanıkların neredeyse çoğunluğunun İşçi Partisi’nin (şimdi Vatan Partisi) üyesi, grevlisi ve yazarı olması da “siyasi dava” tanımını güçlendiren özelliklerden bir başkasını oluşturmaktadır. Savunmamı avukatlarımız yapacaklardır. Ben “İstanbul’da hakimler var” deme umudumu koruyorum.
15:42 - Orhan Erinç: Bu sürede Atalay’ın duruşmada belgelerle kanıtladığı gibi tanık Alev Coşkun Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliğine ihbarda bulunmuştur. Sekreterliğin Vakıflar Genel Müdürlüğüne verdiği talimat sonrası işler tersine dönmüştür.
15:41 - Orhan Erinç: İstanbul 1. Asliye Hukuk Mahkemesindeki davada, Vakıflar Genel Müdürlüğü de “Haksız ve mesnetsiz davanın reddini isteyen” başvurusunu dosyaya koymuştur. Karar duruşmasının bir gün öncesinde Mustafa Balbay da davaya müdahil olmak isteyince karar verilemeyip duruşma ertelenmiştir.
15:40 - Orhan Erinç: Davanın omurgası Cumhuriyet Gazetesi’nin imtiyaz sahibi olan Cumhuriyet Vakfı’nda yapılan bir üyelik seçiminin hırslarını akıllarının önüne geçiren iki eski Cumhuriyet çalışan tarafından siyasal iktidarın beklentilerine uygun biçimde oluşturulmuş olmasıdır.
15:39 - Orhan Erinç söz aldı: Basın Savcılığında ve duruşmalar sırasında söylediklerimi aynen yinelediğimi belirtmek istiyorum. Ancak öncelikle belirtmek isterim ki bu dava siyasi bir basın davası olarak açılmış ve sürdürülmüştür.
15:38 - Aydın Engin esasa ilişkin savunmasını tamamladı.
15:37 - Aydın Engin: Sizden hakkımızdaki bu mütalaaya itibar etmemenizi talep ediyorum. Ama çöpe atmayın çünkü bu hukuk fakültelerinde okutulacak. İleride böyle mütalaalar hazırlamayın diyecekler.
15:36 - Aydın Engin söz aldı: Vakfı zarara uğratma suçlaması çökünce gazetenin yayın çizgisini değiştirmekle suçlandık. evet değişti, savcıya sormadan değişti ki bunu sık sık yapabiliriz, üstelik savcılardan izin almayacağız. Bizde değişmeyen hukukun üstünlüğü demokrasi ve bağımsız gazetecilik ilkelleri. Gerisi umurumuzda olmaz. Osman Kavala ile yazışmalarım dosyaya konuldu. Savcı da mütalaada buna sarıldı.
15:35 - Mustafa Kemal Güngör, "Vereceğiniz kararla ülkenin hukuk tarihine geçeceksiniz, nasıl geçeceğiniz size kalmış tercih sizin karar sizin" savunmasını bitirdi.
15:34 - Mustafa Kemal Güngör: Arkanızda çok önemli bir yazı var. Binali bey pek esprili bir adam. Hapishanedeyken bir gün adalet bakanlığının düzenlediği bir toplantıda “biz küçükken memlekette adliyelerin bodrum katında “Adalet Mülkün Temelidir” yazardı dedi. Biz de bu söz temel katında yazıldığı için adaletin devletin temeli olduğu için yazıldığını sanırdık. Adalet hala bodrumda. Adını Atatürk’ün koyduğu en köklü gazete Cumhuriyet hakkında bir karar vereceksiniz. Bunun çok önemli bir anlamı olacak. Halkın haber alma hakkını, gazeteciliği, hukuku yakından ilgilendirecek.
15:33 - Mustafa Kemal Güngör: Bu davada tüm itirazlarımıza rağmen hukukun temel prensiplerine uyulmadı. Adil yargılanma ilkemiz çiğnendi. Haksız ve hukuksuz olarak özgürlüğümüz elimizden alındı. Akın hala hapiste. İnanılmaz bir şekilde soruşturmayı başında sonuna kadar FETÖ'den yargılanan sanık savcı yürüttü. Ortada vahim bir hukuksuzluk var, bizim yerimize kendinizi koysaydınız bunu kabullenmezdiniz.
15:32 - Mustafa Kemal Güngör: Bunlar yaşanmamış gibi, senaryonun devamı olarak gerçekleri yansıtmayan, subjektif torba bir mütalaa var karşımızda. Böyle hukuki olmayan bir mütalaa hazırlanmasına bir hukukçu olarak üzüldüm. Cumhuriyet’te yayımlanan yazılarda suç konusu yoktur. Toplumun bilgilendirilmesi için yazılmışlardır.
15:31 - Mustafa Kemal Güngör: Hakkımdaki tüm suçlamaları reddediyorum. Vakıf üyeliğim sebebiyle yargılanıyorum. Cumhuriyet gazetesi demokrasinin aydınlanmasının savunucusu ve okulu olmuştur. Önce öğrencisiydim sonra avukatı oldum. Bu dava hukuki değil Cumhuriyet gazetesini susturmaya, bitirmeye yönelik siyasi bir davadır. Bu davada tüm gazetecilere muhalif kesimlere gözdağı vermek içindir. İddianame ve mütalaaya yansıyan zihniyet bunun en açık delilidir. Kurgulara dayalı, bireyselleştirilmemiş, herkesi ve her şeyi suçlayan torba bir iddianame vardır. Bunlar tek tek çürütüldü.
15:30 - Ahmet Şık esasa ilişkin savunmasını tamamladı. Savunmasını yapmak üzere Mustafa Kemal Güngör söz aldı.
15:29 - Ahmet Şık: 27 Temmuz 2017'deki ilk beyanımı ve bu siyasi davada siyasi savunma yapamayacağımı söyleyerek mahkemede konuşmamı engellediğiniz 25 Aralık 2017'deki ilk beyanlarımı aynen tekrarlıyorum. Her zamanki gibi sözlerimin de yaptıklarımın da arkasındayım. Çünkü gazetecilik suç değildir.
15:28 - Ahmet Şık: Devletten hukuku çıkardığınızda elinizde kalana devlet değil çete denir. Dolayısıyla Gülen Cemaati'nin çetesinin mensupları için söylediğim aynı siyasal tespiti bu komploda rol ve görev alanlar için de yapmak elzem.Dilerim hukukun evrensel normlarını rehber edinen, gerçekten tarafsız ve gerçekten bağımsız mahkemelerde yargılanırlar. 6 yıl arayla ilkinin birebir aynısı olan bu komployla ilgili diyeceklerimi daha önce söyledim.
15:27 - Ahmet Şık: İlkinde olduğu gibi bu komploda da güvenlik bürokrasisi ve yargının kimi mensupları ile tetikçilik rolü üstlenen bir kısım medya çalışanı siyasal iktidarın suçlarına ortak oldular. Yaklaşık 13 ay süren ilk hapislik deneyimimin sona erdiği gün olan 12 Mart 2012'de Silivri Hapishanesi'nden çıkarken bir siyasal tespit yaparak, tutuklanmama neden olan komploda görev alan polisler ile hakim ve savcıların tutuklanacağını söylemiştim.
15:26 - Ahmet Şık: İlkinde şimdi FETÖ denilen Gülen Cemaati'nin komplosuyla, mesleki faaliyetlerim suçlama konusu edilerek tutuklandım. İkinci tutuklanmam ise bu yargılamanın konusu nedeniyle oldu. Geçmişte koalisyon ortağı oldukları Gülen Cemaati ile birlikte suç işleyen siyasal iktidar emriyle hayata geçirilen ve öncekine benzer bir komploya maruz kaldım arkadaşlarımla birlikte. Yine mesleki faaliyetlerim suçlama konusu edildi.
15:25 - Ahmet Şık esasa ilişkin savunmasını yapıyor:
15:24 - Murat Sabuncu savunmasını tamamladı.
15:23 - Murat Sabuncu: Bize atılan iftiraların teker teker çürütüldüğü siyasi davanın sonuna geldik. Onurumuzla başımız dik girdiğimiz bu salondan karar ne olursa olsun yine başımız dik çıkacağız. Abdi İpekçi'nin, Uğur Mumcu'nun, İlhan Selçuk'un, Hrant Dink'in, Musa Anter'in Metin Göktepe'nin yolundan ayrılmayacağız. Onların uğradıkları tüm haksızlıklara rağmen bu topraklara, burada yaşayan tüm insanlara duydukları aşk rehberimiz oldu.Doğru ve cesaretli haberciliğe memleketi ve mesleği aşkla sevmeye devam edeceğim.
15:22 - Murat Sabuncu: Bir parçası olmaktan onur duyduğum gazetem Cumhuriyet, her zaman konuşturulmayanın konuşturulduğu, gösterilmeyenin gösterildiği bir gazete oldu. Güçlünün değil haklının yanında saf tuttu. Tarihi boyunca doğrulardan şaşmadığı için demokrasinin zaafa uğradığı dönemlerde İftiraya, saldırıya uğradı, çalışanları hapse girdi ya da kurşunların hedefi oldu. Bizler bu zorlu ve onurlu tarihin bir parçasıyız.
15:21 - Murat Sabuncu: Bu bazen böyle iftiraya uğramak olur, cezaevi olur, dava olur. Ama ödediğimiz kişisel bedeller; yaptığımız haberlerle toplumun haber alma hakkının gereğiyse eğer teferruattır bizim için.
15:20 - Murat Sabuncu esasa ilişkin savunmasını yapıyor: Gazetecilik bir aşk mesleğidir. Bizler mesleğine ve memleketine aşık insanlarız. Aşkın hakkını vermek gerekir bedeli ne olursa olsun.
15:19 - Bülent Utku savunmasını tamamladı.
15:18 - Bülent Utku: Ancak bu durum, olağan koşullarda “perde” demeye engel değil. Evet, “perde” denecek muhakkak. Kanımca fazla uzun zaman sonra da değil. Ve işte ben o gün değişen rolleri, oyunları, oyuncuları heyecanla bekliyor olacağım. Görüşmek dileğiyle, kalın sağlıcakla.
15:17 - Bülent Utku: Saray tarafından tutuklanan kişinin suçlu olup olmadığının belirlenmesi için Nehir Tanrısının hakemliğine başvuruluyor. Zanlının nehirden kurtulması suçsuz olduğunun kanıtı oluyor.
15:16 - Bülent Utku: "Su Ordali"ni M.Ö 1750 ile 1200 yıllarında Anadolu'da yaşamış olan Hititler uygulamış. Suç işlemekle itham edilen bir kimsenin nehre atılması uygulamasına "Su Ordali" deniyor.
15:15 - Bülent Utku: Önümüzde bu örnekler varken ve olağanüstü bir dönemden geçerken adil bir yargılanma ile karşılaşacağımıza inanmamızı bizden hangi gerçekçi, sağlıklı, geçerli argümanlarla kim isteyebilir? Tabii ki kimse. Ortada böyle bir mütalaa varken bizi/beni bekleyen akıbet acaba ne?Mütalaa, hakkımda "Su Ordali" uygulaması yapılmasının daha adil olup olmayacağını düşündürüyor bana.
15:14 - Bülent Utku: Siyasal davalarda, olağanüstü dönemlerde yapılan yargılamalarda, siyasal iktidarlar savcı ve hâkimleri baskı ve kontrol altına alırlar. Utku: Bazıları ise zaten siyasal iktidara daha baştan teşne ve çeşnidirler. Plan ve programla şekillendirilip kontrol altına alınmamış yargıyı hiçbir olağan üstü dönemde göremezsiniz. Ve bu yargılamalardan elbette adalet çıkmaz. Örnek isterseniz; Yassıada yargılamaları, 12 Mart yargılamaları,12 Eylül yargılamaları, Ergenekon yargılamaları diyebilirim.
15:13 - Bülent Utku: Siyasal davalarda beklenen hukuk değil, amaçlanan hedefe varılması olduğu için olanlar aslında olması gerekenlerden ibaret. Yani siyasal davalarda böyle olur.
15:12 - Bülent Utku: Yani taraflı kişiler hariç yurt içinde ve yurt dışında hiç kimse bize getirilen suçlamalara inanmadı. Esas hakkındaki mütalaanın söyleminin, mantığının, duruşunun hukuka yabancı oluşundan yakınmanın aslında hiç âlemi yok.
15:11 - Bülent Utku: Adalet Nöbeti'ne baro başkanları, gazeteciler, politikacılar, yazarlar, akademisyenler, sanatçılar katılıp basın açıklaması ile desteklerini belirtip, adalet arayışına katkı sundular. Terör örgütlerine yardım etmekle suçlanan kişilere böylesine değişik mecra ve kişilerden böylesine güçlü bir destek yapılması bu davaya, yapılan suçlamalara toplumun inanmadığının kanıtıdır. Üstelik bu destek sadece yurtiçi ile de sınırlı değildi.
15:10 - Bülent Utku: İlk nöbetteki polis saldırısında, avukat arkadaşlarımızdan birinin burnu, birinin ayağı kırıldı. Tartaklananlar, gözaltına alınanlar oldu. İki ay sonra da gözaltına alınanlarla ilgili yargılama var. Ama adalet nöbetçileri yılmadılar. Bu davada yargılanan avukatlar nezdinde başlatılan adalet nöbeti, adalete inananların ve arayanların umudu oldu.
15:09 - Bülent Utku: Bu memlekette 55 haftadır Adalet Nöbeti tutuluyor.
15:09 - Bülent Utku: Gazetelerden,televizyondan, sosyal medyadan görmüş, işitmiş olmalısınız ama Çağlayan adliyesinde her perşembe günü saat 11.30’da Themis heykelinin önünde "Adalet Nöbeti" tutan avukatlara, onlara katılan gazetecilere, akademisyenlere, sanatçılara gözünüz ilişti mi bilmiyorum
15:09 - Bülent Utku: Miting alanlarında adlarımız topluca tekrar edildi, cezaevinde yoğun bir avukat ve milletvekili ziyaretine mazhar olduk.
15:08 - Bülent Utku: Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyonda getirilen suçlamalar toplumda bir karşılık bulmamış, inandırıcı olamamıştır. Aksine toplumun büyük bir kesimi Cumhuriyet gazetesine ve bizlere sahip çıkmıştır.
15:07 - Bülent Utku: Yeni bir milattır. Düşünce ve ifade özgürlüğüne karşı önemli tehlikeli bir darbedir.Gazeteciliğe, gazetecilere, halkın haber alma hakkına önemli bir tehdit ve gözdağı ve tırpandır.
15:07 - Bülent Utku: Esas hakkında mütalaanın zihniyeti bundan böyle keyfi biçimde haber ve yazıda suç unsuru olmadığı halde gazetecilik faaliyetinin cezalandırılmasına kapı açan bir zihniyettir.
15:06 - Bülent Utku: Esas hakkında mütalaanın beni sorumlu tuttuğu bu haberlerin, manşetlerin, yazıların, röportajların hepsinin sorumluluğunu kabul ediyorum.
15:05 - Bülent Utku: Hepsi nitelikli gazetecilik faaliyetine örnek teşkil edecek özellikler taşımaktadır. Gerçektir, günceldir, kamuyu ilgilendiren konularda ve kamu yararınadır aynı zamanda gazeteciliğin gerektirdiği ölçüde incelik, akıl, zekâ ve cesareti de barındırmaktadır.
15:04 - Bülent Utku: Ancak bu durumda esas hakkında mütalaadan beklenen suça konu edilen bu yazı, haber, manşetlerin hangisinde hangi suçun olduğunu belirtmesidir. Bu yapılamıyor tabii ki. Çünkü suçlama konusu yapılan haber, yazı ve manşetlerin hiçbirinde suç yoktur.
15:03 - Bülent Utku: Esas hakkındaki mütalaanın suç olmayan fiillerden suça uzanmak isterken uzandığı, vardığı yer eninde sonunda gazetede yayınlanan haberler, atılan manşetler, yazılan yazılar oluyor.
15:02 - Bülent Utku: Esas hakkındaki mütalaanın bu çabası, suç isnat etmekte, suç bulup yakıştırmakta çekilen zorluktan, fakirlikten kaynaklanmaktadır.
15:01 - Bülent Utku: Hukukla biraz ilgisi olanlar ve objektifliğini yitirmemiş olanlar vakıf seçimlerinde, yayın çizgisi değişiminde, suç olarak dahi nitelenemeyen yazılarda/manşetlerde SUÇUN unsuruna ilişkin bir kavram olan kastın aranamayacağını bilir.
15:00 - Bülent Utku: Esas hakkındaki mütalaa, suç olmayan fiilleri sıralayıp bunlardan suça uzanıldığını söylerken yaratmak istediği algıyı hukukçuların, objektif bakış açısına sahip olan kişilerin hemen görmemesi mümkün değil.
14:59 - Bülent Utku: Mütalaa bu hususu gündeme getirip sorularını tribünlere, havuz medyasına malzeme olarak üflerken aslında farkına varmadan kendi ayağına kurşun sıkıyor. Zira AB'den fon alan devlet kuruluşlarını, devleti de bu nedenle bağımsızlığını yitirmiş olarak ilan etmiş oluyor.
14:58 - Bülent Utku: Avrupa Birliği fonlarından kaynak aramanın gazetenin bağımsızlığını ortadan kaldırdığını gündeme getirmenin, ileri sürmenin dava ile hiçbir ilgisi yoktur.
14:57 - Bülent Utku: Sadece yılların savcısı değil, mesleğe yeni başlayan savcı da bilir, bilmesi gerekir. O halde yargılama sürerken bir sanığın yurt dışından maddi yardım temin etme çabasını nasıl gündeme getirebilir?
14:55 - Bülent Utku: Esas hakkında mütalaayı düzenleyen savcı yılların deneyimli savcısıdır. Yargılamanın iddianame düzenlenene kadar gerçekleşmiş, iddianamede yazılı fiiller üzerinden yapılacağını bilmez mi? Bilir elbette.
14:53 - Bülent Utku: Çünkü sırtlarını siyasal iktidara yaslamanın rahatlığı ve güveni ile oturuyorlar koltuklarında. Evet, daha önce de söylediğim gibi bu siyasal bir operasyon, siyasal bir dava.
14:52 - Bülent Utku: Suç olmayan fiillerde “kast” arama hukukun katli elbette ama yukarıda değindiğim üzere cesareti gerektiriyor ve operasyonu düzenleyen ve devam ettirenlerde bu cesaret yeterince var.
14:51 - Bülent Utku: Ne yapıyor?Suç olmayan fiilde "kast unsuru" arıyor.Oysa biliyoruz ki ceza hukukunda tipe uygun neticeyi gerçekleştiren fiilde yani suçta “kast” aranır.Yayın çizgisi değişikliğinde, atılan manşetlerde, yapılan röportajlarda, yazılan yazılarda savcılıkça aranan hep bu “kast”
14:50 - Bülent Utku: Vakıf seçimlerinin hukuki ihtilaf niteliğinde değerlendirilmesi mümkün imiş ama kastımızı tespit açısından önem arz etmekteymiş! Böyle bir katliam, hukuk katliamı görülmemiştir hiç.
14:48 - Bülent Utku: Esas hakkındaki mütalaa kekeliyor, hangi suçu nasıl işlediğimizi bir türlü anlatamıyor. Hangi haberde, hangi yazıda, hangi manşette ne suçu olduğunu bir türlü söyleyemiyor.
14:57 - Bülent Utku: Ama çok da cesur. Öyle ki Cumhuriyetimizin en eski ve köklü 93 yıllık gazetesinin bir kısım yönetici ve yazarlarına toptan yapılan, hukuktan zerrece nasibini almamış operasyonu hala kural tanımadan savunabiliyor.
14:56 - Bülent Utku: Bilmem farkında mısınız? Ortada hem "kekeme" ama hem de "geveze" bir esas hakkında mütalaa var. İddianame de öyleydi zaten. Aynı şeyleri dönüp dolaşıp tekrar ediyorlar usanmadan. Dayanaksız suçlamalarda alabildiğince cömert; hukuksallık ve yasallıkta pinti mi pinti.
14:55 - Bülent Utku: Cumhuriyet gazetesi operasyonu ve davasındaki anılarım arasında belleğimde kaybolmayacak yüzler/çizgiler var; düşman ve dost, cesur ve korkak, alçakgönüllü ve kasıntı, bencil ve dayanışmacı... Kuşkusuz hepsi insana dair...
14:54 - Bülent Utku: Dram, trajedi, komediden ögeler taşıyan oyunda hangisinin ön plana çıkacağı "hüküm"le belirginleşecek. Ve yargılama boyunca süren zorunlu beraberliğimiz bitecek. Yollarımız ayrılıyor…
14:53 - Bülent Utku: Heyetiniz nihayet “antrakt”. 31 Ekim 2016 tarihinde icra edilmeye başlanan oyunun perdelerinden bir bölüm daha kapanıyor böylece. "Hukuki bir yargılama varmış gibi" ismi bence uygun bir isim oyuna…
14:51 - Bülent Utku esasa ilişkin savunmasını yapmak üzere söz aldı.
14:43 - Musa Kart: Bu karar duruşmasında kendim için bir talebim yok. Tekrar söylemek zorundayım ki; muhalif gazetecileri, siyasetçileri, akademisyenleri ve öğrencileri cezaevinde gösteren fotograf, benim güzel ülkeme yakışmıyor.
14:41 - Musa Kart: Cumhuriyet davasında bu salonlar onurlu ve dürüst insanların duruşuna tanıklık etti. Bu süreçte paçalarımıza kirlerini bulaştırmak isteyenler, kumaşımızın leke tutmadığını bilemediler ne yazık ki..
14:39 - Musa Kart: Cezaevinden çıktıktan sonra pek çok insanla el sıkıştım, kucaklaştım. İçlerinden biri bile "Sizin davanız siyasi değildi" demedi, diyemedi.
14:37 - Musa Kart esasa ilişkin savunmasını yapıyor: Yaklaşık 40 yıldır karikatür çiziyorum. Bu süre içinde pek çok siyasi dönme ve liderliğe tanıklık ettim. Yaşadığımız bu dönem için hukuktan ve adaletten en uzak olanıydı diyebilirim.
14:36 - Güray Öz esasa ilişkin savunması için söz aldı: Daha önce yaptığım savunmayı tekrarlıyorum. Tüm suçlamaları reddediyorum.
14.30 - Yemek arası sona erdi. Silivri'de İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen Cumhuriyet davasının karar duruşması devam ediyor.
13:20 - Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Erdem Gül: Duruşmanın bu sabahki bölümünde artık karar aşamasına gelindi. Son savunmalar yapılıyor. Davanın ne anlama geldiğini, burada neyin yargılandığını en iyi Akın Atalay söyledi. Dedi ki; Bu dava, esas hakkında mütala ve iddianameden yola çıkarak, alıntı yaparak söyledi, bu dava yayıncılık faaliyetini yargılamaktadır. Yani kısaca burada gazetecilik yargılanmaktadır. Yargılanmak istenmektedir Cumhuriyet bir gazetedir. Cumhuriyetin zaten yapması gereken işi olan faaliyet bir yargı konusu haline getirilmiştir. Dolayısıyla bu davanın bizim açımızdan anlamı yok hükmündedir.
13:10 - Duruşmaya bir saat yemek arası verildi.
13:09 - Akın Atalay: Norveçli bir polisiye yazarı hukuku uçurumun ucuna dikilen bir çite, hukukun ayaklar altına alınmasını da bu çitin kırılmasına benzetir. Gazeteciliğin yargılandığı, ifade özgürlüğünün çiğnendiği bu davada, sözlerimi Tevfik Fikret'in yüz yıl önce söylediği şu dizeyle sonlandırıyorum: "Haksızlığın envâını gördük.. Bu mu kaanun? En gamlı sefâletlere düştük.. Bu mu devlet? Devletse de, kanunsa da, artık yeter olsun Artık yeter olsun bu denî zulm-ü cehâlet"
13:08 - Akın Atalay: Yasakçı, baskıcı ve hukuk dışı uygulamalara karşı çıkılmalı ve bunlar hukuktan temizlenmelidir. Basın özgürlüğünün boğulmasına izin verilmemelidir. Yalnızca 94 yıldır yayınlanan bir gazetenin basın özgürlüğü değil bu toplumun özgürlüğü ve şerefi de söz konusudur.
13:07 - Akın Atalay: Bu gazetenin çalışanları ve yöneticileri daha önce de öldürüldü, tutuklandı ve tehdit edildi. Şimdi bir kez daha test ediliyoruz. Gerekirse yanmayı göze alırız. Bu gazete ve mensupları baskıya ve tehdide rağmen işini gereği gibi yapar. Korkutulamazlar bu tür davalarla.
13:06 - Akın Atalay: Bu siyasi bir davadır. Şimdi medya kuruluşları ve basını kontrol altına almak istiyorlar. Ama bu gazeteyi baskıyla tehditle korkutarak teslim alamazsınız. Gazetecilerini ve yayıncılarını tutuklayarak teslim alamazsınız.
13:05 - Akın Atalay: Halkın devlet işleri hakkında bilgi alma ve bilgilenme hakkı basın aracılığıyla olur. Bu ülkenin en büyük medya grubuna birkaç hafta önce el konulmuştur. Bu değişim sonrası bu dava yoluyla kaybedilecek olan şey çok daha önemli hale gelmiştir.
13:00 - Akın Atalay: Gazete ve gazetecilerin görevi toplumun bilgilenmesini sağlamak, nitelikli enformasyon üretmek ve bunu topluma aktarmaktır. Gazetecilik diğer ticari faaliyetler gibi değerlendirilirse asıl amacı sahibine para kazandırmak olacağı için eleştiriden vazgeçmek zorunda kalır. Gazeteciliğin temel amacı olan gerçeklerin dışına taşarsa ticari amaçlar ve siyasi amaçları gözetirse o iş gazetecilik olmaz.
12:59 - Akın Atalay: Cumhuriyet gazetesinin, gazetecilik ve yayıncılık faaliyeti dışında bir başka işi yoktur. Diğer gazeteler gibi başka bir ticaretin ortaklığı yoktur. Bu sebeple bu gazeteye ekonomik yoldan baskı uygulanamıyor.
12:58 - Akın Atalay: Oysa burada Cumhuriyet gazetesinin yayın faaliyeti suç olarak görülmektedir, gazetecilik suç olarak görülmektedir. Ne demektir bir bütün halinde yayıncılık faaliyetini yargılamak ve gazeteciliği suçlamak? Tehlikenin farkında mısınız?
12:57 - Akın Atalay: Olağan bir yargılamada ne denir? Önemli olan suçlama ile eylemin birbiriyle bağlantılı olup olmadıgı ve kanuna aykırı olup olmadığıdır.
12:57 - Akın Atalay: Bu davanın ruhuna gelirsek… Süreç icinde bir bütün olarak yayıncılık faaliyetinin yargılama konusu yapıldığı açık olarak belirtilmiştir. Özetle bir bütün olarak yayın faaliyetiyle örgüte yardım etme suçunun işlendiği belirtilmiştir.
12:56 - Akın Atalay: Olağan bir yargılamada ne denir? Önemli olan suçlama ile eylemin birbiriyle bağlantılı olup olmadığı ve kanuna aykırı olup olmadığıdır.
12:55 - Akın Atalay: Burada yargılanan sanıkların, gazeteyi ve vakfı batırmadığı, düze çıkardığı görülecektir.
12:54 - Akın Atalay: Bizim gazetemizin o kirli paralarla işi yok. Ne isterlerse yapsınlar, bize çamur sıçratmasınlar, yeter.
12:53 - Akın Atalay: Cezaevinde tüm gazetelere bakarım ve önce gazetelerin reklam sayfalarını incelerim. Kayyım atanan şirketler, yine aynı gazetelere aynı reklamları vermeye ve onlara kaynak aktarmaya devam ediyorlar.
12:52 - Akın Atalay: Ama haksız iddiadan vazgeçildi ve iddianameye bu yönden sahip çıkılmadı. Eğer savcılık FETÖ bağlantılı şirketlerin, hangi gazetelere reklam yoluyla destek olduğunu araştıracaksa hala geç değil.
12:50 - Akın Atalay: Cumhuriyet gazetesi ve vakfının bağlantıları, reklam verenleri inceletildi. FETÖ bağlantılı şirketlerin hangi gazetelere ne kadar reklam verdikleri yıllara göre karşılaştırmalı olarak anlatıldı. Peki ne oldu? O gazetelere dava mı açıldı? Hayır.
12:49 - Akın Atalay: "Burada yargılanan sanıkların eski eşlerine ve yakınlarına varana kadar banka hesapları ve ekstreleri dahi inceletildi. Kamuoyunda parkeci ve pideci olarak tanınmasına yol açan iddialar döndü dolaştı sahiplerini vurdu.
12:48 - Akın Atalay: "Bu olağan bir dava değil” Soruşturma sırasında bizi itibarsızlaştırmak için absürt ötesi iddialar ortaya atıldı. Utanmazca ahlaksızca iddialar dolaşıma sokuldu, televizyonda dinledik, hatta iddianameye bile sokuldu.
12:47 - Akın Atalay: Duruşma tutanağından okuyarak devam etmek istiyorum. "Tanık Rıza Zelyut: Ben Türkiye'nin en iyi köşe yazarıyım. Öyle çünkü iktidarın önünde eğilmeyen ve Atatürk'ü temsil eden adamım. Mahkeme Başkanı: Böyle tanıklık olmaz Rıza Bey. Rıza Zelyut: (İzleyicileri işaret ederek) Ama laf atmasınlar. Mahkeme başkanı: Bu olağan bir dava değil. Lütfen söylemek istediklerinizi içinizde tutunuz"
12:46 - Akın Atalay: İlhan Selçuk’a kendi gazetesini bombalatma suçlaması gibi biz de gelecekte savcı ve hakimlerle anlaşarak kendimizi tutuklatmak gibi absürt bir suçlamayla karşı karşıya kalabiliriz
12:45 - Akın Atalay: Hakkımızda düzenlenen iddianameyi okuyorum, eviriyorum, çeviriyorum ama anlayamıyorum.Hedef belli; Cumhuriyet'i teslim almak, uysal ellere teslim etmek ve diğer gazete ve gazetecilere gözdağı vermek
12:43 - Akın Atalay: Bu davanın savcıları da Ergenekon savcıları gibi davranıyor ve düşünüyor. İnsanların ömründen çalıyor, büyük mağduriyetlere neden oluyorlar.
12:42 - Akın Atalay: Her dönemin önde gelen gazetecisi olmaya başaran ve zamanın ruhuna uygun davranan bazı gazeteciler de o zaman bu iddiayı çok ciddiye almıştı. Bugün bizim hakkımızdaki iddianameye alınan suçlara bakınca bir sigortaya ihtiyacımız var.
12:41 - Akın Atalay: Üçüncü bombadan sonra basının haber yapmasına tepki olarak böyle yazmıştı. Olayı bağlamından koparan Ergenekon savcıları "kendi gazetesini bombalattı" diye yazdılar iddianamelerine.
12:40 - Akın Atalay: "… Umarım 3 bombadan sonra hükümetimiz de devletimiz de uyanır. Neyse üçüncü bomba sonunda beklenen tepkiyi getirdi ama biz her zaman üç bombacıyı nasıl bulacağız?" diye yazmıştı.
12:38 - Akın Atalay: İlhan Selçuk yazısında “Bir gazeteye atılan bomba tüm medaya yönelik tehdittir. Tüm gazeteler, kimden yana olursa olsun ortak dayanışma içine girer, iktidarı onaylarlar. Kim olduğu bilinmeyen kişiler Cumhuriyet’e ikinci bombayı attı, fısss…"
12:34 - Akın Atalay: Ergenekon davası iddianamesinde İlhan Selçuk'a yönelik, “Hükümeti devirme amacıyla ülkede kaos yaratmak için kendi gazetesini 1 haftada 3 kere bombalatmıştı” denmişti. Peki bizde durum ne?
12:30 - Ara sona erdi. Akın Atalay duruşmanın başında bilirkişi raporuna yanıt vermişti, şimdi esas hakkındaki savunmasını yapıyor.
12:16 - Duruşmaya 5 dakika ara verildi.
12:13 - Kadri Gürsel, beraatini talep ederek savunmasını bitirdi.
12:12 - Kadri Gürsel: Ortada bir süreç yoktur tekil olaylar vardır. Cumhuriyet'e katılmam bir süreç olsaydı Milliyet'in patronu tarafından10 ay önce işten çıkarılmam ile başlanmalıydı.
12:12 - Kadri Gürsel: Savcı iddialarını kanıtlayamamakta ancak tekrarlamaktadır.
12:11 - Kadri Gürsel: Mesleki olarak tecrübeli isimlerin yazı işleri toplantısına katılması Babıali'den kalma bir gelenektir ve normaldir.
12:10 - Kadri Gürsel: Aydın Engin'in yazı işleri toplantısına katılmasının suç unsuru olarak lanse edilmesi ve bana savcının sorduğu bir soruya verdigim yanıtın delil olarak gösterilmesi kabul edilemez.
12:08 - Kadri Gürsel: Savcı 34 günlük yayın danışmanlığım sırasında katıldığım toplantıları suç delili olarak sunmaktadır. Haberlerin sunumunun yapıldığı toplantılara katılmam suç unsuru yani haberlerin suç oldugunu ima etmektedir.
12:07 - Kadri Gürsel: Halbuki 34 gün içinde icrai bir görev almadan, daha önce başladığı iddia edilen bir yayın değişikliğinde görev almam akla uygun değildir.
12:06 - Kadri Gürsel: Savcı bir gerçeği itiraf etmiştir. Mayıs 2016'dan itibaren köşe yazarı, Eylül 2016'dan itibaren ise yayın danışmanı olarak gazetenin dört yazı işleri toplantısından ikisine katıldığımı belirterek gazetenin yayın politikasının değişmesinde payım olduğu iddia edilmektedir.
12:05 - Kadri Gürsel: Esas hakkında mütalaa Cumhuriyet haberleri, köşe yazıları ve manşetlerini kriminalize etmek istemektedir. Terör örgütlerini destekleme suçunu işlediğimi iddia etmektedir.
12:02 - Kadri Gürsel: "Erdoğan Babamız Olmak İstiyor" yazısı mı delildir? 34 günlük yayın danışmanlığım mı delildir? Haftada iki gün köşe yazısı yazmak mı delildir? En son tarafıma yapılan arama Cumhuriyet Davası'ndan 6 ay öncesine gitmektedir.
12:00 - Kadri Gürsel: Savcı FETO üyeleriyle sıklıkla ve çok sayıda iletişim kurduğum iddiasını delillendirememiştir. İştar Gözaydın, söz konusu kişiler haricinde 90'lı yıllardan beri tanıdığım bir kişidir. Savcı Gözaydın’la neden iletişim kurduğum hakkında tek bir soru bile sormamıştır.
11:59 - Kadri Gürsel: FETÖ soruşturmasına tabi olanlar ve Bylock kullanıcılarının SMS atarak bir kişiyi yardım ve yataklık yapar hale getirmeleri imkansızdır. Gazetecilik faliyeti hiçbir demokraside suç olarak görülemez. Gazetecilik suç değildir.
11:57 - Kadri Gürsel: Bana bu SMS’leri gönderenlerle hiçbir şekilde iletişim kurmadım. Muhalif görüşleriyle tanınan bir gazeteciyim. SMS bombardımanına tutulduğum zaman ana akım bir gazetede yazı yazıyor ve ana akım bir televizyon programında yer alıyordum.
11:56 - Kadri Gürsel: Ortada sadece onların benimle irtibat kurma çabaları vardır. İletişim ve görüşme tek taraflı değildir, halbuki SMS’ler tek taraflıdır ve karşılık bulmamıştır.
11:55 - Kadri Gürsel: İddia makamı 32 yıllık meslek yaşamımı göz ardı ediyor. Gazetecileri arayanların ve onlara mesaj gönderenlerin niteliğine bakarak gazetecileri yargılayamazsınız.
11:52 - Kadri Gürsel: Abdülhamit Bilici ile ben Milliyet Dış Haberler Servisinin başındayken, o da Cihan Haber Ajansının müdürü iken tanışmıştım. Feza Gazetecilik’ten Bana yapılan aramalar benden görüş almak amacıyla yapılmıştır, ama ben kendilerine hiç görüş vermedim.
11: 50- Kadri Gürsel: İddia makamı HTS kayıtlarına bakarsa görecektir ki; Samanyolu şirketindenkimseyi aramadım ya da onlar tarafından aranmadım. Sadece Abdulhamit Bilici tarafından bir kez arandığım halde mütalaada çok kez FETÖ sanıkları ile irtibat kurduğum haksız olarak iddia edilmiştir.
11:38: Kadri Gürsel: Benin örgüte bilerek ve isteyerek yardım ettiğim iddiası doğru değildir ve bu iddia temelsizdir. Ben şiddete karşıyım. Erdoğan'ın bir baba figürü olarak ortaya çıkarılmasına karşı çıkmam şiddet çağrısı olarak gösterilemez.
11:37 - Kadri Gürsel: Tutuklama gerekçesinde ayaklanma istediğim iddiası vardır. İddianamede bile itibar edilmeyen bir suçlamayı savcı mütalaaya neden almıştır? Yeni bir delil mi ortaya çıkmıştır? Yeni bir tanık mı çıkmıştır? Hayır. Sayın savcı beni "Erdoğan Babamız Olmak İstiyor" yazısı nedeniyle suçlama baskısı altındadır.
11:36 - Kadri Gürsel: "Erdoğan babamız olmak istiyor" yazısı nedeniyle suçlanıyorum. Duruşma savcısının iddianameyi tekrar eden mütaalası hakkında birkaç sözüm olacak. Hakkımdaki suçlama hukuki degil siyasidir.
11:35 - Kadri Gürsel: İddia makamı üye olmamakla birlikte örgüte yardım ettiğimi, FETÖ’nun yayın organlarına ait telefonlarla iletişim kurduğumu ve 34 günlük yayın danışmanlığım nedeniyle terör örgütlerine yardım suçunu işlediğimi iddia ediyor. Bunları tamamen reddediyorum.
11:30 - Kadri Gürsel, son savunmasını yapıyor. Savcılık mütalaasında üye olmamakla birlikte Gürsel’in örgüte yardım ettiği iddia ediliyor.
11:25 - Akın Atalay: Can Dündar o sırada Silivri'den Çağlayan'a getirilmiş. Ben de o duruşmada vekil olarak vardım. Dündar duruşma esnasında benden not kağıdı istemiş ve duruşma devam ederken, Twitter hesabından paylaşılmak üzere arkadaşına bu mesajı vermiş.
11:21 - Akın Atalay: Kaderin cilvesi, tweet tarihi 17 Aralık 2015. Ama MİT tırları soruşturması nedeniyle tutuklu olduğu icin Silivri Cezaevinde olması gerekiyor o tarihte.
11:20 - Akın Atalay: Suçlamalar arasında bir kişi için yapılan yönetim kurulu üyeliği seçiminin yasaya uygun olarak yapılmadığı ve vakfın ele geçirildiği iddia ediliyor. Deliller arasında Can Dündar'ın el yazısıyla yazılmış bir tweetine de yer veriliyor ancak içeriğe bakınca onun bu dava ile ilgili olmadığı görülüyor. Sadece bana ait antetli bir kağıda yazıldığı için benimle ilişkilendirilmiş.
11:19 - Akın Atalay: Anımsayalım; 4 şubat 2016 Mustafa Balbay yazılarına son verilmesine tepki olarak attığı tweetten bir gün sonra Alev Coşkun dava açıyor. 22 Mart 2016'da Alev Coşkun, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliğine isimsiz bir ihbar mektubu gönderiyor ve Cumhuriyet gazetesinin yörüngesinden çıkarılıp terör örgütlerine yardım eder hale geldiğini söylüyor. 19 Temmuz 2016'da gazetenin yöneticileri hakkında Küçük’ün ifadeleri üzerine FETÖ üyeliğinden dava açılıyor. Sonra gazete yöneticilerini yakalayıp tutuklatıyorlar
11:17 - Akın Atalay: Koskoca Cumhuriyet gazetesi operasyonu bu şahsın ifadesi sonrası yapılmış ve operasyon bu kişinin ifadeleri üzerine kurulmuştur.
11:16 - Akın Atalay: Alev Coşkun'un Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açtığı dava ve FETÖ soruşturmasında ilk ifadesine başvurulan tanık Cem Küçük. Küçük dışında, arama ve gözaltı kararı gerçekleştirilene kadar başka bir tanık ifadesi yok.
11:15 - Akın Atalay: Cem Küçük, "Cumhuriyet gazetesi FETÖ’nün elinde oyuncak olmuş, FETÖ’nün ele geçirdiği Cumhuriyet, mahkeme kararıyla asıl sahiplerine iade edilecek" diye yazmış.
11:10 - Akın Atalay, esas hakkındaki mütalaaya karşı savunma yapıyor.
10:49 - Mahkeme heyeti salondaki yerini aldı, duruşma başladı.
10:20 - Karar duruşması için kapılar açıldı. Sanıklar ve izleyiciler içeri alınıyor.
Gazetenin yayın politikasının da suçlama konusu edildiği davanın son duruşmasında Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu ve muhabir Ahmet Şık tahliye edilmişti. Mahkeme Başkanı Orkun Dağ, “Gemiyi en son kaptanlar terk eder” diyerek Atalay’ın tutukluluğunun devamına hükmetmişti. Davanın bugünkü duruşmasına çağrı yapan sosyal medya kullanıcıları, "Kaptanı da alıp döneceğiz" paylaşımlarında bulunmuştu.
"PKK/KCK ve FETÖ/PDY terör örgütlerine müzahir oldukları" iddiasıyla başlatılan soruşturma kapsamında 31 Ekim 2016'da gözaltına alınan Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu ile Kadri Gürsel, Musa Kart, Güray Öz, Mustafa Kemal Güngör, Turhan Günay, Bülent Utku, Önder Çelik ve Hakan Kara, 4 Kasım 2016'da tutuklandı. Hakkında yakalama kararı çıkarılan Cumhuriyet Vakfı İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay da, Almanya dönüşü sonrası çıkarıldığı mahkemece 12 Kasım 2016'da cezaevine gönderildi.
Gazete muhabirlerinden Ahmet Şık, 31 Aralık 2016'da sosyal medya hesabında yaptığı paylaşımlarda "FETÖ progpagandası yaptığı" iddiasıyla tutuklandı. Şık hakkında ileri sürülen iddialar, kamuoyunda tartışmalara neden oldu.
'Sanık'lardan karikatürist Musa Kart, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Üyeleri Bülent Utku ve Önder Çelik, vakfın Danışma Kurulu Üyesi Avukat Mustafa Kemal Güngör, Okur Temsilcisi Güray Öz, köşe yazarı Hakan Kara ve Kitap Eki Genel Yayın Yönetmeni Turhan Günay 29 Temmuz'da sona eren ilk duruşmada, Yayın Danışmanı Kadri Gürsel ise davanın 24 Eylül’de görülen üçüncü duruşmasında tahliye edilmişti.
Cumhuriyet İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, muhabir Ahmet Şık ve muhasebe çalışanı Emre İper ile Twitter’da "Jeansbiri" adlı hesabı kullandığı iddia edilen Kemal Aydoğdu'nun tutukluluk hâli sürüyor.
Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Erinç ile yazarlar Aydın Engin ve Hikmet Çetinkaya da tutuksuz yargılananlar arasında.
Kime, hangi suçlamalar yöneltildi?
Gazete çalışanlarına yönelik iddianame, tutuklamalardan 156 gün sonra hazırlandı. Gazeteye yönelik soruşturmayı başlatan, ancak daha sonra hakkında ‘FETÖ’ davası açılan Murat İnam’ın imzasının yer almadığı iddianameyi, İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Mehmet Akif Ekinci ve Cumhuriyet Savcısı Yasemin Baba imzaladı.
İddianamede, Can Dündar, Mehmet Murat Sabuncu, Kadri Gürsel, Aydın Engin, Bülent Yener ve Günseli Özaltay’ın, “silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme” suçundan ayrı ayrı 7.5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması istendi.
Akın Atalay, Mehmet Orhan Erinç ve Önder Çelik’in “silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme” ve “hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma” suçlarından ayrı ayrı 11.5 yıldan 43 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması talep edildi.
Bülent Utku, Musa Kart, Hakan Karasinir, Mustafa Kemal Güngör, Hikmet Aslan Çetinkaya’nın da “silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme” ve “hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma” suçlarından ayrı ayrı 9.5 yıldan 29 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmasını istedi.
Ahmet Şık’ın ise “PKK ve DHKP/C” silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte yardım etmek” suçundan 7.5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası isteniyor.