Cumhuriyet gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, Kitap Eki yönetmeni Turhan Günay, yayın danışmanı ve yazar Kadri Gürsel, okur temsilcisi Güray Öz, çizer Musa Kart, yazar Hakan Kara, avukatlar Bülent Utku ve Mustafa Kemal Güngör ile yönetici Önder Çelik 200 gündür Silivri Cezaevi'nde tutuklu olarak bulunuyor. Yazar, çizer ve yöneticilerin "FETÖ ve PKK/ KCK örgütlerine üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlediği" iddia ediliyor. 200 gündür tutuklu bulunan yazar, çizer, avukat ve yöneticileriyle ilgili "Özgürlük!.. Hemen!.." başlığıyla çıkan Cumhuriyet gazetesinin konuyla ilgili haberinde "Gazetemizin 10 yazar, çizer, avukat ve yöneticisi 200 gündür yayın politikamızın suçlama konusu edildiği soruşturma kapsamında özgürlüklerinden mahrum" ifadesi kullanıldı.
10 'Cumhuriyet'çinin tutuklanmasının ardından da gazeteye yönelik soruşturmalar son bulmadı. Gazetenin muhabiri Ahmet Şık, muhasebe servisi çalışanı Emre İper ve son olarak cumhuriyet. com.tr Genel Yayın Yönetmeni Oğuz Güven gözaltına alındı. Bu süreç içerisinde ulaştırma çalışanı Yavuz Yakışkan gözaltına alındı, sonra serbest bırakıldı.
Canan Coşkun'un Cumhuriyet gazetesinin bugünkü (18 Mayıs 2017) nüshasında yayımlanan haberi şöyle:
Esaret, 31 Ekim 2016’da Fethullah Gülen Terör Örgütü’ne üye olmakla suçlanan sanık savcı Murat İnam tarafından başlatıldı, 17 Cumhuriyetçi hakkındaki iddianameyi kabul eden mahkeme tarafından sürdürülüyor. Avukatlarımız mahkemeye sundukları tahliye talepli dilekçede, adaletin ve hukuk güvenliğinin bitmesi durumunda kişi ve ülke güvenliğinin de kalmayacağına dikkat çekerek, ulusal ve uluslararası hukuk ve adalet kültürünün yeniden ayağa kaldırılması için kararlar verilmesi gerektiğini vurguladı.
Cumhuriyet gazetesinin yayın politikasını hedef alan soruşturma kapsamında Kasım 2016’da önce 10 yazar ve yöneticimiz haber ve köşe yazılarımız gerekçe gösterilerek İstanbul 9. Sulh Ceza Yargıcı Mustafa Çakar tarafından kaçma şüphesiyle tutuklandı. Tutuklananlar arasında gözaltı esnasında ulaşılamayan ancak kendi iradeleriyle emniyete giden, hakkında yakalama kararı çıkarıldığını öğrendikten sonra Türkiye’ye dönen arkadaşlarımız yer alıyor. İlk dalga operasyonun ardından 29 Aralık 2016’da muhabirimiz Ahmet Şık, haberleri ve Twitter paylaşımları gerekçe gösterilerek gözaltına alındı. Şık gözaltına alınmadan önce birçok kez iktidara yakın Sabah gazetesi tarafından hedef gösterildi. İstanbul 8. Sulh Ceza Yargıcı Atila Öztürk, hükümetin sonradan Fethullah Gülen cemaatinin kumpası olduğunu kabul ettiği Oda TV davasında 1 yıl cezaevinde kalan Şık’ı “FETÖ/PDY ve PKK/KCK propagandası” yaptığı iddiasıyla tutukladı. Tutuklanmadan önce verdiği röportajda “Beni tutuklayacaklar” diyerek kaçıp saklanmayan Şık’ın tutukluluğuna da yine kaçma şüphesi gerekçe gösterildi.
Sanık savcı İnam’ın başlatıp ağırdan aldığı soruşturma nedeniyle iddianame aylar sonra, 4 Nisan’da tamamlandı. İddianame, Başsavcı İrfan Fidan’ın talimatıyla görev yeri değişen İnam’ın değil, Basın Suçları Soruşturma Bürosu’ndan Başsavcı Vekili Mehmet Akif Ekinci ve savcı Yasemin Baba’nın kaleminden çıktı. Tutuklamaların üzerinden 5 ay geçtikten sonra hazırlanan iddianamenin neredeyse tamamını haberler ve Twitter paylaşımları oluşturdu. Yönetici ve yazarlarımızın, ByLock programını kullanan şüphelilerle çok sayıda bağlantı kurduklarını öne süren savcılık, gazetecilerin, gazetecilik mesleği gereği kurdukları ilişkileri suç bağlantısı olarak göstermeye çalıştı. Savcılık, soruşturma aşamasında gazetemiz avukatlarıyla “gizlilik” gerekçesiyle paylaşmayıp, yandaş basın-yayın organlarına evrak servis etme geleneğini iddianamede de sürdürdü. İddianame avukatlarımızdan önce Sabah gazetesine servis edildi. Soruşturma aşamasında FETÖ/PDY ve PKK propagandası yaptığı iddiasıyla tutuklanan muhabirimiz Ahmet Şık’a yöneltilen FETÖ/PDY propagandası suçlamasına ise iddianamede yer verilmedi.
İddianamenin hazırlanmasının ardından gazetemize yönelik tutuklamalar sürdü. İddianameyi hazırlayan savcılardan Yasemin Baba’nın talimatıyla 5 Nisan’da ulaştırma çalışanımız Yavuz Yakışkan, 6 Nisan’da da muhasebe servisi çalışanımız Emre İper gözaltına alındı. İper, gözaltına alınmadan önce Cumhuriyet iddianamesinde isminin ByLock kullanıcısı olarak geçtiğini fark edince telefonundan yedekleme aldı. Yedekleme ile birlikte savcılığa başvuracakken gözaltına alınan İper, hakkında Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı’nın hazırladığı 3 satırlık bilgi notu gerekçe gösterilerek ByLock kullanıcısı olduğu iddiasıyla tutuklandı. Telefon yedeklemesi ile ilgili savcılığın inceleme yapması talep edildi ancak savcılık harekete geçmeyince adli bilişim uzmanından mütalaa alındı. Mütalaada İper’in telefonunda ByLock programının hiçbir zaman kurulmadığı ve buna ilişkin hiçbir iz bulunmadığının vurgulanmasına karşın İper serbest bırakılmadı. İper ile birlikte gözaltına alınan Yakışkan’ın İçişleri Bakanlığı hukuk müşaviri ile 777 kez telefon irtibatı olduğu iddia edildi. İfade alma işleminden sonra gazetemiz avukatları suçlama konusu irtibatın gerçekte İstanbul’daki komşusuyla olduğunu ortaya çıkarınca Yakışkan adli kontrolle serbest bırakıldı.
Gazetemize yönelik siyasi operasyonun son halkasında 15 Mayıs’ta cumhuriyet. com.tr Genel Yayın Yönetmeni Oğuz Güven, trafik kazası geçirerek yaşamını yitiren Başsavcı Mustafa Alper’in ölümüne ilişkin haberin, “İlk FETÖ iddianamesini hazırlayan Başsavcı Mustafa Alper’i kamyon biçti” tweet’iyle duyurulması nedeniyle tutuklandı. Oğuz Güven hakkındaki soruşturmayı başlatan ve aynı zamanda Cumhuriyet iddianamesini de hazırlayan savcı Yasemin Baba, tuttuğu tutanakta haberin bu başlıkla verildiğini iddia etti. 55 saniye sonra silinen anons tweet’inin artık yayında olmayan linkine yer veren Baba, görmediği haberin tutanağını tutmuş oldu. Öte yandan Baba’nın iddia ettiği gibi haberdeki başlık da bu şekilde değildi. Soruşturma evrakında da söz konusu linkteki haber yer almadı. Yalnızca 55 saniye sonra silinerek düzeltilen bu anons tweet’i Güven tutuklanmadan önce Sabah, A Haber ve gazeteci Nedim Şener tarafından hedef tahtasına oturtuldu.
Yazar, muhabir, çizer, avukat ve yöneticilerimiz hakkındaki iddianameyi kabul eden İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi, iddianameyi kabul etmesinin ardından arkadaşlarımızın tutukluluk halinin devamına da karar verdi. Mahkeme bu kararına, toplanacak delillerin kuvvetli suç şüphesini güçlendirme olasılığını gerekçe gösterdi. Gazetemiz avukatları, mahkemeye sundukları dilekçeyle 200 gündür tutuklu arkadaşlarımızın aylık tutukluluk incelemesi sonucunda tahliye edilmelerini talep etti.
Avukatlarımız, mahkemeye sundukları tahliye talepli dilekçede, iddianamedeki suçlamaların eski tarihli yazı ve haberler olması nedeniyle kaybolması ve kaybedilmesinin mümkün olmadığını vurgulayarak soruşturmanın başından bu yana olmayan tutuklama nedeninin şimdi de kalmadığını ifade etti. Mahkemenin ilk duruşma gününü 24 Temmuz olarak belirlemesini dikkate alarak tutuklu Cumhuriyetçileri tahliye etmesi gerekirken, aksine karar vermiş olmasının hukuka aykırı olduğuna dikkat çekildi. Cumhuriyet gazetesinin iktidarlarla farklı cepheden bakarak gazetecilik yaptığını ve öyle de kalacağını kaydeden avukatlarımız, dilekçede şu ifadeleri kullandı: “Cumhuriyet, bugüne kadar, bu olaydaki suçlamalara dayanak yapılan FETÖ/PDY’ye hep muhalefet etmiş bir gazete olarak, mizah dergilerine konu olacak ironi ile karşı karşıyadır. Bugün ülkemizde yargıçların, savcıların, kamu görevlilerinin yani idare edenlerin ve yurttaşın hukuk güvenliği kalmamıştır. Bu yargının bitmesi anlamına gelir. Hukuk kurallarına göre değil, siyasetin baskısına ya da baskısı olduğu endişesine dayanarak verilen kararlar yargıyı ve ürettiği adaleti, hukuk güvenliğini bitirir. Adaletin ve hukuk güvenliğinin bittiği yerde, kişi güvenliği, ülke güvenliği kalmaz. Siyasi iktidar ve yönetim çürür. Siyasi iktidarın çürüdüğü yerde ülkeyi ayakta tutamazsınız. Bu nedenle yönetenler için de, yönetilenler için de ve sonuçta ülke için de hukuku, yargıyı korumak ve ayağa kaldırmak gerekir.”
Tutuklanan avukatlarımız Akın Atalay, Bülent Utku ve Mustafa Kemal Göngör’ün serbest bırakılması için başlatılan ‘Adalet Nöbeti’nin 7.’si bugün yapılacak. Nöbet, yazar, çizer ve yöneticilerimizin tutukluluğunun 200. günü nedeniyle, saat 11.30 - 12.30 saatleri arasında, Çağlayan Adliyesi ve 15 farklı ilde gerçekleştirilecek. Çağrı metninde, “Adalet Nöbeti, tüm Türkiye’de çeşitli illerde aynı anda aynı saatte; adliye mekanizması ve tutukluluk uygulamasının siyasal iktidarın yargısız infaz aracı haline getirilmesine karşı, meslektaşlarımızın serbest bırakılması, adalet sisteminin hukuka uygun hale gelmesi ve uygulanması için tutulacak. Bu nöbet tüm haksız yere gözaltına alınanlar ve tutuklananların hakların savunulması içindir” denildi.
Gazetemiz yazar ve yöneticilerinin tutukluluğunun 200. günü nedeniyle basın meslek örgütleri bugün 11.00’de Çağlayan Adliyesi’nde buluşacak. Meslek örgütleri “Adaletsizliğe, kumpasa hayır demek için buluşuyoruz. Adaletin 200’ü. Gazetecilik suç değil” diyecekler. Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), DİSK Basın İş, Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD), Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin bulunduğu meslek örgütleri saat 11.00’de Çağlayan’da toplanacak ve basın açıklaması yapacak. Açıklamanın ardından meslek örgütleri, her perşembe günü tutuklu bulunan avukatlarımızla dayanışma için hukukçuların başlattığı “Adalet Nöbeti”ne katılacak. Adalet Nöbeti’ne gazetemiz yazar ve yöneticilerinin eşleri de katılacak.