"PKK/KCK ve FETÖ/PDY terör örgütlerine müzahir oldukları" iddiasıyla yöneticileri ve yazarları tutuklanan Cumhuriyet gazetesi, benzer ve aynı manşetlerle çıkan hükümete yakın gazetelerin başlıklarından örnekler verdi. Gazetenin internet sitesinde yayınlanan haberde "Savcı, Cumhuriyet yönetici ve yazarlarını gazetenin Zaman gazetesi ile aynı manşetle çıktığı için suçluyor. Ankara katliamı sonrası, 'Başkentin kalbine bomba' başlığı iki gazetede aynı olduğu için Cumhuriyet gazetesi 'FETÖ destekçisi'imiş. Neredeyse her önemli olay sonra bir elden çıkmışçasına tek manşet atan yandaş medya bunu hep yapıyor. Alın size bir örnek. Kuzey Afrika dönüşü, Erdoğan'ı 7 gazete aynı manşetle karşıladı. Bunların ikisi FETÖ'nün Zaman ve Bugün gazeteleriydi" görüşü dile getirildi.
Cumhuriyet'te yayınlanan (5 Kasım 2016) haber şöyle:
Bir başka örnek. FETÖ'nün gazeteleriyle aynı manşeti atmış yedi tane yandaş medya: "Bir Musa çıkar".
28 Şubat Dolmabahçe buluşması.
Bir tarafta İmralı ve Kandil’den gelen HDP heyeti. Diğer yanda hükümet ve AKP. Başbakan Yardımcısı, İçişleri Bakanı’ Sırrı Süreyya Önder 10 maddelik Dolmabahçe Deklarasyonu’nu okudu. Yalçın Akdoğan konuştu. Konu: PKK ve silah bırakma. Yandaş medya, Dolmabahçe’yi alkışlarla, büyük bir iyimserlik ve destekle karşılıyor. Manşetler tek elden çıkmış gibi hepsi aynı.
Aradan bir ay bile geçmemişti, ülke seçim sathına girince Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ‘Dolmabahçe fotoğrafı’na hayır dedi."Kürt sorunu yok" dedi. Bunun üzerine Bülent Arınç, hükumet sözcüsü olarak, “Sayın Cumhurbaşkanı kendi şahsi görüşlerini dile getirmiştir, biz hükumetiz” dedi çanak çatladı. Ertesi gün 28 Şubat’ın Dolmabahçe ruhu yandaş medyanın manşetlerden yıkıldı, yerini Dolmabahçe’ye "hayır" diyen Tayyip Erdoğan yerleşti.
Yandaş Havuz medyasında Tek tip manşet döneminden, bir yalanı savunmak için tek tip yazar dönemi de yaşandı. Havuz medyasının öncüleri Sabah, Star, Akşam, Yeni Akit, Türkiye ve Yeni Şafak yazarları "Kabataş yalanına" sahip çıkarak, “Diliniz KABA, yüreğiniz TAŞ” başlığını kullandı. Gezi olayları sırasında Kabataş’ta, başörtülü ve kucağındaki 6 aylık bebeği olan Zehra Develioğlu'nu, belden yukarıları çıplak, ellerinde deri eldivenler, başlarında siyah bandanalar bulunan 80-100 kişilik grubun, dövdüğü ve üzerlerine idrarlarını yaptığı iddiasının en önde gelen savunucuları, görüntüler ortaya çıkıp da hiç böyle bir şey yaşanmadığını bilmelerine rağmen bir özür yazısı bile yazmadılar. Basın tarihine kara bir leke olarak geçtiler.