Cumhuriyet yazarı Mine Söğüt, gazetesinin yöneticileri ve yazarlarına yönelik düzenlenen operasyona tepki gösterdi. "İktidar ne yaparsa yapsın muhalif olan herhangi birinin iktidarın istediği gibi konuşması, şekillenmesi artık mümkün değil. Bu gazete, daha önce defalarca başına işler gelmemiş gibi" diyen Söğüt, "Yazarları hiç öldürülmemiş gibi. Yazarları hiç hapislerde süründürülmemiş gibi. Her faşist kalkışmada tehditlerin hedefinde olmamış gibi. Hâlâ bildiğini okuyor. İktidar istediği kadar vursun; tekmelesin; hırpalasın; tehdit etsin. Aklı başında olan kimsenin Reis hakkında düzgün konuşması mümkün değil" ifadesini kullandı.
Mine Söğüt'ün "‘Reis hakkında düzgün konuş!’" başlığıyla yayımlanan (2 Kasım 2016) yazısı şöyle:
Cumhuriyet’in önü kalabalık. Destek vermek için gelen yığınlar polis barikatını zar zor aşmışlar, sokakta sloganlar atıyorlar. Direne direne kazanacağız, diyorlar. Faşizme geçit yok, diyorlar. Türkiye laiktir ve laik kalacak, diyorlar. Sonra coşkuyla Çav Bella’yı söylüyorlar. Sesler pencerelerden içeriye doluyor. Sesler ara sokaktan caddelere dağılıyor. Gazete binasının odaları ziyaretçilerle dolu. Kimileri bir ölü evine gelmiş gibi. Biraz üzgün, biraz çaresiz... Geçmiş olsun, diyorlar, sonra yere bakıp susuyorlar. Kimileri bu tecrübeyi daha önce yaşamış. Onların da televizyonları, radyoları kapatılmış, çalışanları hapislere atılmış. Halden anlarız, diyorlar; sırtımızı sıvazlıyorlar. Cumartesi Anneleri geliyor ellerinde karanfillerle... Meslek odaları temsilcileri, hukukçular, sendikacılar, politikacılar, dernekçiler, okurlar, öğrenciler... Bazıları öfkeliler. Direneceğiz, sizinle sonuna kadar direneceğiz, yılmak yok, bu diktatörü devireceğiz, demeye gelmişler. Dayanışma zamanı, diyorlar; birlikte güçlüyüz, diyorlar. Nöbet listeleri yapılıyor; destek masaları kuruluyor. Dışarıda bir yağmur yağıyor, bir güneş açıyor. İçeride bir yağmur yağıyor, bir güneş açıyor. Umuttan ve umutsuzluktan ve yine umuttan bahsediyoruz. Eski günleri... Direnişlerin zafer kazandığı çok eski günleri konuşurken hepimizin gözleri parlıyor. Direnişlerin yılgınlığa dönüştüğü yakın zamanları, çok yakın zamanları konuşurken kalplerimiz daralıyor. Bir ara, “Reis hakkında düzgün konuş, dedim; ters cevap alınca da çekip vurdum”diyen saldırgandan bahsediyoruz. O an fark ediyorum, iktidarın kafası da aynı o saldırganınki gibi çalışıyor. Tekeline aldığı hukukta artık tek bir kıstas var: Bu iktidar, “Reis hakkında düzgün konuş!” diye emrediyor herkese. Düzgün konuşmayanı anında çekip vuruyor. Bazılarını dizinden, bazılarını karnından, bazılarını da beyninden. Akademisyenleri vuruyor. Hukukçuları vuruyor. Yazarları vuruyor. Aydınları vuruyor. Kürtleri vuruyor. Türkleri vuruyor. Solcuları vuruyor. Laikleri vuruyor. Tüm muhalifleri çekip çekip vuruyor. Tüm vurulmuşlar akın akın dayanışmaya geliyorlar. O an emin oluyorum. İktidar ne yaparsa yapsın muhalif olan herhangi birinin iktidarın istediği gibi konuşması, şekillenmesi artık mümkün değil. Bu gazete... Daha önce defalarca başına işler gelmemiş gibi. Yazarları hiç öldürülmemiş gibi. Yazarları hiç hapislerde süründürülmemiş gibi. Her faşist kalkışmada tehditlerin hedefinde olmamış gibi. Hâlâ bildiğini okuyor. İktidar istediği kadar vursun; tekmelesin; hırpalasın; tehdit etsin... Aklı başında olan kimsenin Reis hakkında düzgün konuşması mümkün değil. Çünkü bu Reis zerre kadar düzgün değil.