Cumhuriyet yazarı Ahmet Tan, partili cumhurbaşkanlığını içeren anayasa değişikliği teklifine ilişkin olarak "Keşke, yeni anayasamız, hiç değilse yargısal düzen anlamında 1400 yıl önceki Medine Anayasası’ndaki ilkelere göre hazırlansaydı. Keşke 'Partili Cumhurbaşkanı' yerine Diyanet’in tanımladığı türde bir halife olsa!" diye yazdı.
Ahmet Tan'ın Cumhuriyet gazetesinin bugünkü (5 Şubat 2017) nüshasında yayımlanan 'Diyanet anayasasına ‘evet’' başlıklı yazısı şöyle:
Lütfen “Oha” demeyiniz. OHAL var. Protesto ve gösteri yasak. Gençler de Twitter’a sığınıyor. Diyanet bütçesi Başbakanlık’ın tam 4 katı. 11 bakanlıktan ise daha fazla. Buna takmışlar. Sanal âlemde birbirlerine sorup duruyorlar: “Lan O’lum bunlar çok tanrılı dine falan mı geçtiler?”
***
Tövbe estağfurullah... Demek ki, gençler Başkan’ın milyonluk arabasına da takmışlar. Geçer mi geçer, diye düşünüyorlar. Ama mümkün değil. Külliye’den destur almadan fetva bile vermesi zor.
***
Aslında bu iktidar, pardon, bu muktedir dönemi, bir “minareye kılıf dönemi”dir. Bütçe kabul edilirken anayasa görüşülmemişti bile. Ama “tek adamlık” yolunda Başbakanlık’ın tasfiyesine çoktan geçilmişti bile. Bütçesinin, Diyanet’in yarısının da yarısına indirilmesi bundandı. Yani her zamanki gibi istim arkadan geliyor, fiili durum hukuki hale getiriliyordu.
***
Nisanda oylanacağı için, anayasanın içi şakalarla dolu. O kadar çok idamdan söz etti ve halka söz verdi ki... “Meclis kabul etsin, ben hemen onaylarım!” Idamın “i”sini bile ağzına almıyor artık. Bu meydanlardan alkış almak sıradan bir rüşvetti. Milletvekili yaşının 18’e indirilmesi de öyle. Şarta bakar mısınız? “Askerlikle ilgisi olmayan 18 yaşındaki gençler!” Bu tanıma ya kızlar uyuyor ya da engelliler. Peki neden? Çünkü, referandumda ilk kez sandığı gidecek milyonun üzerinde genç seçmen var. Damlaya damlaya göl olacak... “Üniversiteye veya bir işe giremezlerse, bari Meclis’e girsinler!” diye. Başka bir neden daha var: Diskoya - meyhaneye girme yaşını Meclis’e girme ve bakkaldan sigara alma yaşı ile eşitlemek için. “Tek dil, tek bayrak, tek vatan” için.. Bunların garantisi ise “Tek Adam...” Recep Tayyip Erdoğan... Geçen Cumhurbaşkanı seçimindeki slogan “Asrın lideri, ümmetin önderi” idi. Asrın liderliği elbet dünya konjonktürüne bağlı. Aniden Trump gibi birileri yoluna çıkabiliyor. Ama ümmet elhamdülillah bizim ümmet. Halifelik hâlâ ve kanuni ve zımni olarak TBMM’nin elinde... Hazır anayasa önümüzdeyken 2014’teki vaadi yerine getirmek, “Ümmetin önderliği”ne de bir kılıf gerek.
***
Islamiyet konusunda Cumhuriyet tarihimizde yazılmış en kapsamlı, en doğru tek kaynak eser Diyanet Vakfı’nın Islam Ansiklopedisi’dir. Hiç tahmin edilemez ama dev boyutlu Islam Ansiklopedisi “anayasa” konusuna tam 41 sayfa ayırmıştır. Islamiyetsiz laf edilmiyor. Ama belli ki onlarca (yoksa yüzlerce mi?) danışmandan hiçbiri bu kaynağa göz atmamış! Islamın ilk anayasası Hz. Muhammed hayatta iken hazırlanmış. Bu, anayasa devletin kuruluş ilkelerini, organlarını ve işlevlerini madde madde ortaya koyan Medine Anayasası’dır. Sadece ümmet ile ilgili değil Yahudilerle ilgili hükümler de yer alıyor. Medine Anayasası’na göre yürütme, yasama ve yargı yetkileri Halife’de toplanıyor. Bu konuda şöyle deniliyor: “Halifenin yargı yetkisini elinde bulundurması, genel olarak kadıların tayini ve görev alanları ile sınırlı olmuştur. Görevini yürütmesi sırasında kadıya müdahalesi söz konusu olmamıştır. Bu anlamda Islam Devleti’nde yargının bağımsız olduğunu söylemek mümkündür. (Cilt:3 Sayfa: 160)” Keşke,yeni anayasamız, hiç değilse yargısal düzen anlamında 1400 yıl önceki Medine Anayasası’ndaki ilkelere göre hazırlansaydı. Demokratik ilkelere aykırı dediğimiz yeni anayasamız, aslında Islamın en temel ilkelerinden olan “Şûra”ya (danışma) da aykırı imiş! “Kuran’da 2 ayet – Ali Imran ve Şûra Sureleri- bu konudadır. (...) Hz. Peygamber (..) aksi kanaatte olduğu durumlarda bile çoğunluğun görüşünü kabul etmiştir.” Islam Ansiklopedisi’nde acaba AB parmağı falan mı var diye kuşkuya düşüyor insan: “Islam devletinde iktidar mutlak değil sınırlıdır. Iktidarı sınırlayan en önemli faktör yasama alanında halifenin esas itibarı ile yetkisiz olmasıdır. (..) Yapmış olduğu icraatlar fiilen işlerlik kazansa da hukuken geçersiz sayılmaktadır.” ( Cilt 3 S:161)
***
Bizim ki, keşke “Partili Cumhurbaşkanı” yerine Diyanet’in tanımladığı türde bir halife olsa!