Cumhuriyet yazarı Özgentürk: Haykırıyorum, ölüm oruçlarına hayır!

Cumhuriyet yazarı Özgentürk: Haykırıyorum, ölüm oruçlarına hayır!

Cumhuriyet yazarı Işıl Özgentürk, adil yargılanma talebi için ölüm orucu başlatan Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) üyesi avukat Ebru Timtik’in ölüm orucunun 238. gününde 27 Ağustos 2020’de yaşamını yitirdiğini hatırlatarak, “Ölüm orucunda Biliyorum, adaletin yaptığı çok büyük bir haksızlık. Ama ölüm kutsanılacak bir şey değildir! 'Ebru Timtik ölümsüzdür!' diye haykırmak bize ne kazandırıyor? Ölüp giden bir kız kardeşin yiten neşesini, inancını hatırlatmaktan başka!” düşüncesini dile getirdi. Özgentürk, "Ölüm oruçlarına hayır!" çağrısını yaptı. 

 "Yazacaklarım için beni linç edenler çıkacaktır. Neyse ki ben linçe alışık, bu konuda bağışıklık kazanmış biriyim, öyleyse epey zamandır içimde büyüttüğüm bir acıyı sizlerle paylaşmak istiyorum" diyen Özgentürk yazısında, "Evet, elimiz kolumuz bağlı. Çaresiziz! Çünkü ölüm oruçları içinde bulunduğumuz çaresizliğe ne yazık ki çözüm değil. İşte ben bunu söylüyorum. Ölüm oruçları ilk kez İrlanda hapishanelerinde İngiliz hükümetine karşı başlatıldı. 20. yüzyılın son çeyreğinde ölenler oldu, eleştirenler oldu, insan hakları açısından çok tartışıldı, çok etkili filmleri de yapıldı. Evet, bunlar birer destan ama 21. yüzyıldayız. Dünya değişti ve yaşadığımız bu kaos ortamında artık ölüm oruçlarının hiçbir etkisi yok!" ifadesini kullandı. 

Özgentürk şunları kaydetti:

"Evet, Aytaç Ünsal tahliye edildi ama ölüm orucu insan bedenine sadece ölümü getirmiyor. Ne zaman birilerinin ölüm orucuna yattığını duysam benim aklıma yıllar önce, F tipi ceza evlerini protesto için ölüm orucuna yatanların birlikte yaşadıkları Aksaray’daki bir ev geliyor. Kimi gözü kör olmak üzereydi, kimi sessizce sadece tavana bakıyordu, kiminin Wernicke-Korsakoff hastalığı tüm anıları silmişti. Gencecik bir çocuğun üç dakikada bir asker selamı verip, cılız bir sesle “Günlerin bugün getirdiği baskı zulüm ve kandır ancak bu böyle gitmez” dedikten sonra başını ellerinin arasına alıp ağlamaya başladığını ve herkesten özür dileyerek koşarak yan odaya geçmesini unutamam. Ölüm orucu sonucu hayatını yitiren Sevgi Erdoğan’ın küçücük kalan bedenini örten kara saçlarını ve ölüm evine birlikte gittiğimiz doktor arkadaşıma “Ben yaşayacağım değil mi” diye sormasını da unutamam.

Biliyorum, adaletin yaptığı çok büyük bir haksızlık. Ama ölüm kutsanılacak bir şey değildir! “Ebru Timtik ölümsüzdür!” diye haykırmak bize ne kazandırıyor? Ölüp giden bir kız kardeşin yiten neşesini, inancını hatırlatmaktan başka!"