Cumhuriyet yazarı Ali Sirmen, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın yeni eğitim-öğretim döneminin açılışında Kabataş Lisesi'nde yaptığı konuşmayı değerlendirdi. İmam hatipler hakkında da yazan Sirmen, "Biz isteyenin imam hatipte okumasına karşı çıkmıyoruz, karşı çıktığımız istemeyenin de zorla imam hatipte okutulmasıdır" ifadesini kullandı.
Erdoğan, dün başlayan eğitim-öğretim yılı dolayısıyla Kabataş Lisesi’nde yaptığı konuşmada bazı kişilerin ders kitaplarının ücretsiz dağıtımını provoke ettiklerini söylerken "Geldiler, 'Basmıyoruz' dediler. Çok şükür bu sorunu da hallettik” demişti. AKP iktidarında 16 yılda 14 kez değişen eğitim sistemi hakkında konuşan Erdoğan, "Eğitim-öğretim meselesinde böyle gelmiş böyle gider kolaycılığına katılmadık” dedi. Erdoğan, öğrencilerin fiziken sınıfta bulunmasına rağmen ruhen bulunmadığına da dikkat çekerken "Çok ciddi bir uluslararası kuşatma altındayız" diye konuşmuştu.
Sirmen Erdoğan'ın Kabataş Lisesi'nde yaptığı konuşmayı "İmam hatip dayatması" başlığıyla yayımlanan yazısında değerlendirdi. Sirmen şunları kaydetti:
Yeni eğitim yılı uyarılarla başladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kabataş Lisesi’nde yaptığı konuşmada “evlatlarımızın çoğunluğunun bedenensınıflarda zihnen başka yerde” olmalarından yakındı. Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, müdürleri derslere girmeye ve bütün öğretmenlerle göz teması kurmaya çağırdı. Cumhurbaşkanı’nın sözleri beni çok eskilere, “bedenen burada, zihnen başka yerde” deyimini ilk kez bir Fransız öğretmenimden duyduğum öğrencilik yıllarıma götürdü. Deyimi ilk duyduğumda etkilenmiştim. Çünkü zaman zaman ben de sık bedenimle var olduğum sınıftan zihnen tüyüyor, uzak ufuklara yelken açıyordum o sıralarda. Aradan altmış yıldan fazla zaman geçmiş olmasına rağmen, Cumhurbaşkanı’nın, hocamın da yakındığı konuya, bir kez daha değinmek ihtiyacını hissetmesi, insanı yaşamın karşımıza çıkaracağı sorunlar karşısında donanımlı, güzellikler karşısında duyarlı kılmayı amaçlayan eğitimde konsantrasyon sorununun hâlâ birinci derecede önemini koruduğunun kanıtı.
***
Bu arada yetkililer öğrencileri ve öğretmenleri uyarırken, bir noktayı gözden kaçırıyorlar. Çocukların, gençlerin eğitimlerine odaklanmalarının ön koşullarından biri de eğitim özgürlüğünün olması, gençlerin seçmek istedikleri eğitimin önünün tıkanmaması, yarın bu ülkenin yazgısında söz sahibi olacaklara belirli eğitim türlerinin dayatılmamasıdır. Bakın biz bunları tartışırken, eğitim yılının birinci haftası doluyor ve imam hatip dayatmasına karşı direnen öğrenci ve veliler bulundukları yerin milli eğitim müdürlükleri önünde eğitim özgürlüğü için hâlâ savaş veriyorlar. Eğitim özgürlüğü savaşı günümüzde, imam hatip dayatmasına direnme şeklinde somutlaşmış bulunuyor. Bilindiği gibi, liselere yerleştirme sürecinde açık kalan öğrencilerin yerleştirilmesi için il ve ilçe milli eğitim müdürlüklerinde komisyonlar oluşturuldu. Öğrenciler ve veliler, Anadolu liselerini tercih ediyorlar. Ama yetkililerden oralarda kontenjanların dolduğu, imam hatiplerde boş yer olduğu ve oraya yönlenebilecekleri yanıtını alıyorlar. İlk bakışta bu yanıt makul görülebilir. Ama biraz daha dikkatle bakınca olayın öyle olmadığını, düpedüz bir dayatmayla karşı karşıya bulunulduğunu görmek mümkün. MEB, talebin fazla olduğu Anadolu liselerinin kontenjanları yerine, sınıfları dolmayan imam hatipleri artırmayı tercih ediyor. 2016-2017 döneminde, talep de olmamasına karşın, 1002 yeni imam hatip lise ve ortaokulu açtı, bu yıl aynı durum sürerken yeni açılan imam hatip ortaokul ve lisesi sayısı 557 oldu. Kısacası imam hatip sayısı 5 yılda 5 misli artmıştır.
***
Zaman zaman arkadaşımız Figen Atalay’ın ve dün Ankara’dan yapılmış haberde de görüldüğü gibi garip olaylar yaşanmaktadır. Haberde, yeterli öğrencisi olmayan imam hatip ortaokulunun bulunduğu Antalya’da bir ortaokulda 5 öğrenci için imam hatip sınıfı açıldığı, öğretmenler odasının bu sınıfa ayrıldığı ve bu bölüm öğretmenlerine ayda 36 saat ek ders ücreti ödendiği bildirilmekteydi. İmam hatiplerin oranı şimdilik normal liselerin yüzde 11’i oranında olmasına karşın, bütçeden aldığı pay, yüzde 23’tür. Kısacası milli eğitimin imam hatipleştirilmesi sistematik bir hal almış ve öğrenciler imam hatip dayatmasıyla karşı karşıya bırakılmışlardır. İmam hatiplerde derslik başına düşen öğrenci sayısı 16.8 iken, fen, sosyal bilimler ve Anadolu liselerinde bu sayı 26.3’tür. İmam hatipleri gündeme getirmemiz kimilerini rahatsız ediyor ve onların yasaklanmasını istediğimiz şeklinde yorumlanıyor. Oysa biz isteyenin imam hatipte okumasına karşı çıkmıyoruz, karşı çıktığımız istemeyenin de zorla imam hatipte okutulmasıdır. Cumhurbaşkanı’nın uyarısını bu açıdan bir kez daha okuyunca görülüyor ki öğrencinin bedenen olduğu kadar zihnen de sınıfta olabilmesinin ilk koşulu imam hatip dayatmasına son verilmesidir.