Cumhuriyet’te 7 Eylül Cuma günü, gazete yöneticilerinin hapsedilerek yargılandığı davada sacvılığın tanığı olan Alev Coşkun’un Cumhuriyet Vakfı Başkanı seçilmesi ve yönetim değişikliğinin ardından başlayan görevden alma ve istifaların tartışılması sürüyor. "Cumhuriyet'i AKP ele geçirdi" sözlerine tepki gösteren Cumhuriyet yazarı Özlem Yüzak neden istifa etmediğine ilişkin olarak bir yazı kaleme aldı. Yüzak, "Cumhuriyet bir kale ve biz o kalenin bekçileriyiz" diyerek, "Kendimizi yeni yönetime ya da eski yönetime ait hissetmek zorunda değiliz. Hissetmiyoruz da" ifadesini kullandı.
Yüzak'ın "Yargısız infazlar..." başlığıyla (13 Eylül 2018) yayımlanan yazısı şöyle:
‘At izi it izine karışır’ derler ya, tam da bu yaşanıyor bu günlerde Cumhuriyet gazetesinde olan bitenlerle ilgili dışarda, sosyal medyada... Fısıltı gazetesi tam gaz işbaşında. Sevdiğimiz arkadaşlarımız peş peşe ayrıldılar. Kimse onlara git demediği, yeni yönetim, aksine kalmaları için ısrar ettiği halde... Çiğdem Toker, Musa Kart, Kadri Gürsel, Tayfun Atay, Özgür Mumcu, Ceyda Karan ve diğerleri... Anlıyorum onları, diyebileceğim bir şey yok; olamaz da, takdir kendilerinin... Keşke bunların hiçbiri yaşanmasaydı, keşke adım adım bugünlere gelinmeseydi. Ama yaşandı. Giden gitti, kalan kaldı. Umarım bir süre sonra yeniden dönerler... Giden neden gittiğini anlattı da, kalan neden kaldığını anlatamıyor. Ve büyük bir yargısız infaz yapılıyor. Sahi biz niye kaldık? Bu toplu ayrılış kervanına katılmadık? Mağdurun yanında olmamakla suçlanmak, hain damgasını yemek için mi? Yeni yönetim yeni fırsat demek, kendimize daha iyi yerler açalım beklentisi içine girmek için mi? İddia edildiği gibi biraz da Saray’ın emrinde hizmet etmek için mi? Biz neden buradayız biliyor musunuz? Cumhuriyet bir kale ve biz o kalenin bekçileriyiz. Kendimizi yeni yönetime ya da eski yönetime ait hissetmek zorunda değiliz. Hissetmiyoruz da. İşimiz gazetecilik. İşimiz doğru gazete yapmak. Kimi fikir emekçisi, kimi sayfa yapımda, kimi grafikte, kimi reklamda, kimi muhasebede, pazarlamada... Kasım 2016’da Cumhuriyet Vakfı yöneticilerinin PKK ve FETÖ suçlaması ile tutuklanmalarını takiben serbest bırakılmalarına kadar olan süreçte kesintisiz yanlarında olduk. Duruşmalarında hep vardık. Çünkü ortada AKP eliyle yapılan büyük bir haksızlık ve büyük bir mağduriyet söz konusu idi. Beraber güzel gazetecilik de yaptık, ama yönetimsel hataları karşısında sessiz de kalmadık. Şimdi de aynısı olacak. Yine sessiz kalmayacağız... Cumhuriyet ile yollarını ayırma kararı veren arkadaşlarımı anlıyorum; bu durumu Cumhuriyet’i karalama kampanyasına dönüştürme çabasına girenleri de. Çünkü amaçları belli. Ama şunu anlamıyorum: Aydın olma sorumluluğunun gereğini yerine getirmeden yargısız infaz yapanları, ki aralarında çok yakın dostlar da var. - Aaa filanca da mı ayrıldı? AKP tamamen ele geçirmiş gazeteyi... - Kendi arkadaşlarını ihbar eden insanların yapacağı bir gazetenin haberlerine de güvenmiyorum. - İşten atılan kişilerin açıklamalarından aşırı ulusalcı bir tutum izlendiği algısını edindim. Cumhuriyet gazetesi tarihi boyunca çok çalkantılar geçirdi. Şimdi de zor, yıpratıcı dönemlerinden birinin içinde. Bunu da atlatacak. Çünkü elimizde tek bir gazete var. O gazetenin Türkiye’nin aydınlık yüzü olması için okur olarak da, çalışan olarak da, yazar olarak da hepimize iş düşüyor. Keşke bu mücadeleyi beraber verebilsek...