Taraf gazetesi yazarı Mehmet Baransu'nun 'devletin güvenliğine ilişkin gizli belgeleri temin etme, açıklama ve tahrif etme" iddialarıyla tutuklanmasının ardından Ahmet Altan'ın Cumhuriyet gazetesine yazdığı "Ben buradayım, benimle konuşun" başlıklı yazısının ardından, yine Cumhurşyet'te tepki yazıları ve açıklamaları yayımlandı.
Cumhuriyet gazetesi yazarı ve Yayın Kurulu üyesi Hikmet Çetinkaya ile Cumhuriye muhabiri Ahmet Şık'ın yanı sıra Balyoz sanıkları, sanık yakınları ve avukatların tepkileri de Cumhuriye'te yer aldı.
Cumhuriyet'te yayımlanan yazı ve tepkiler şöyle:
Hikmet Çetinkaya: Çok can yaktınız çok, efelenme be Ahmet!
"Ahmet Altan komutanlığındaki Taraf, yayınlarında Cumhuriyet’i hedef alıyor, hepimizi toptan “darbeci” ilan ediyordu... Ne Taraf’ın ne de Fethullahçıların yatacak yerleri yoktur bu süreçte... Çok canlar yaktılar, ölümlere neden oldular... Kuzey Irak’ta “kuyumcu”nun parasal desteği, Habur üzerinden giren dolarlar, Alkım, kalkın, aklım öyküleri... Tümü AKP iktidarının desteğinde, 7 Şubat MİT krizinden önce... Bir de sahnede kim var? Hüseyin Gülerce! Onu ayrı bir yazıda anlatırım... Bak Ahmet, Taraf Fethullahçıların operasyon gazetesiydi. Seni, arkadaşlarını bal gibi kullandılar ya da siz kullanılmaya elverişliydiniz. Ben şu an yazdıklarımın daha ağırını 2007 yılının 8 ve 12 Aralık günleri yazdım... Alkım’a akan paraları yazdım yedi yıl önce... Bak şöyle demişim: “Gazetenin (Taraf) birinci sayfası Fethullah’a övgüden geçilmiyor. Fethullahçılarbugün 8 milyar doları ellerinde tutuyor. Kuzey Irak’ta şube açan kuyumcuya haber verirler, Taraf’ın satışı 100 bine çıkar. .......... 8 milyar doların 100 milyonu Alkım’a aksa ne olur ki!” Ahmet Altan, gazeteci “bavulla” belge taşımaz, istihbarat birimleriyle senli benli ilişki kurmaz! Çok can yaktınız çok, efelenme be Ahmet! "
"Eski yol arkadaşlarının kimisinin alçaklığını tespit eden Altan ve gazetecileri sahte belgelere ne kadar özenlilerse kuşkulu noktalara da bir o kadar uzak kalmayı tercih etmeye devam edeceğini ilan ettiler zaten. Çıkarları gereği sahibinin sesi olmayı tercih ederek, her devrin kullanışlısı olmayı kanıtlamanın çabasındakiler de samimiyetsiz özürlerle günahlarından kurtulduklarını düşünüyorlar. Ama bu kadar kolay değil. Ne biat edip yoluna devam edenler ne de iktidarını sağlamlaştırmasında rolünüz bulunduğu sivil diktanın zulmünden payına düşeni yaşayanlar için. Çünkü hepinizin eline kan bulaştı. Özgürlükten çalınan her bir günün gardiyanı, kurduğunuz medya mahkemelerinin haysiyet cellâtlarıydınız. Altan'ın son yazısından yola çıkarsak, insanın kibri kendinden büyük hale gelince hatalarıyla, günahlarıyla yüzleşemediğini söylememiz mümkün. Adını sanını bilmezken zalimin zulmünü, soygunlarını, talanlarını meşrulaştırma göreviyle Türkiye medyasına boca edilenlerden bazılarının "Taraf okulunda yetişmekle" övünmelerinin günahı Altan'a mı ait bilmiyorum. Ama bir yazısında "sırat köprüsünde sırtında taşıyacağını" söylediği vaiz ve çetesinin günahları, işte onlar Altan'ın sırtında. Öküzün altına buzağı sokulmasın diye hayli uzun olduğu için benim talebimle internet sayfasında yayınlanan bu yazıyı meraklısı için son bir notla bitireyim. Kişisel kanaatim Balyoz seminerlerinde "iç tehdit" olasılıklarından bahisle yapılan, haddi ve kastı aşan konuşmaların görevi kötüye kullanma suçunun konusu olacağı. Gazeteci ya da yurttaş gözüyle ordunun geleneksel tutumundan yola çıkarak bu konuşmaları bir darbe niyeti olarak yorumlamak da mümkün. Mümkün olmaması gereken, niyet okumayı gizlemek için sahte belgeleri kanıt diye ortalığa saçmak ve bunlar üzerine davalar inşa ederek insanları yıllarca hapsetmek. Sahte belgeleri hazırlayanlar da bu dokümanlardan yola çıkarak darbecilerin yargılandığına yönelik kamusal meşruiyet yaratma gayretine giren medya mensuplarının da bildiği gibi "hukuk, niyeti sorgulayamaz!".Buna kalkışan bir yargıya sahip rejim, Devr-i Saadet'in sahibi suç ortakları ve kullanışlı gazetecilerinin sivilleşme, demokratikleşme yalanıyla birlikte hukukla değil faşizmle anılır."
Ahmet Altan’ı, bugün mahkemeye vereceğini dile getiren Engin Alan: “Bana atfen yazdığı bu konuşmanın tek bir kelimesi bile bana ait değil. Bunun neresini düzelteceğiz şimdi? Bu yazıyı sanıyorum Mehmet Baransu’dan sonra yazmış. Nitekim, davanın avukatlarından Hüseyin Ersöz de yazısında, ‘Ahmet Altan, 1. Ordu Komutanlığı Semineri’nde yapılan bir konuşmayı gündeme getirmiş ve darbe planının kanıtı saymış. Öncelikle düzeltelim, o konuşma Alan’ın değil. Şimdi soralım Altan’a... Açıklamanızda değindiğiniz konuşmayı Engin Alan’ın yapmadığını bilmiyor musunuz?’ demiş. Üstelik Ersöz, benim avukatım değil. Böyle bir konuşmanın bana aitmiş gibi yazılması, kabul edilemez. Külliyen yalan.”
Eski 1. Ordu Komutanı, emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın damadı Dani Rodrik: “Gerçek suç işleyenler, sahteliği bariz darbe belgeleri üzerinden kovuşturma, soruşturma ve yargılama yapanlardır. Baransu’nun tutuklanması kanımca hem hukuken hem siyaseten yanlıştır. Siyaseten yanlıştır çünkü ondan bir basın kahramanı çıkarmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Hukuken yanlıştır çünkü casusluk denilen belgeleri kendisinin askerden sızdırdığına dair bir kanıt yoktur. Baransu’nun hak ettiği hapis değil, diger Taraf yazarlarıyla birlikte, gazetecilikten aforoz edilmektir. Baransu’ya inandırıcılık katan Ahmet Altan ve Yasemin Çongar’dı. Onların bu sahte davalardaki rolü belki Baransu’dan fazlaydı.”
Balyoz davası sanık avukatlarından Celal Ülgen, “Altan hâlâ bilinçli olarak anlamamaya devam ediyor. Baransu haberi basmaktan değil; devletin gizli bilgi ve belgelerini deşifre etmekten yargılanıyor. Altan konuyu yine saha dışına çekmeye çalışıyor. Sahte Balyoz planlarını kimse devletin gizli kalması gereken planları diye yorumlamıyor. Onlar zaten sahte. Meydan okurken bile kendisi de korkuyor. Yargı içine sinmiş, Emniyet ve TSK içine sızmış bir çete akıl sır ermeyen komplolar kurdular. Bunu yadsımak mümkün değil. Herkes özeleştirisini yapmalıdır.” dedi.
Boğaziçi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Cem Say, Altan’ın yazısında en çok dijitallerin Gölcük’teki Donanma Komutanlığı’nda da çıkması ve bu konunun sorgulanmadığı şeklindeki tespiti ile ilgili şunları söyledi:
“İnsanlar sahte dijitalleri buralara yerleştirenleri bulun diye çırpınıyor. Askeri savcı yavaş irdeliyor. Bu konuyu gerçek gazeteciler sürekli gündeme getiriyorlar. Ahmet Altan’ın tespitleri tamamen hayal ürünü. Askerci gazeteciler değerlendirmesi yapıyor. Altan’ın kafasındaki dünya düzeni kalmamış... Gerçeklikten kopuk, 3- 5 yıldır haber okumamış gibi. Deliller sahde değil sanıyor!”
Balyoz davası görülürken mahkeme heyetine yönelik, “Zamanı gelince hesabını soracağız” sözü nedeniyle yargılanan sanık avukatlarından Kürşad Veli Eren, “Bu davadan sonra avukatlığı bırakmaya karar verdim. Mahkeme heyeti dahil savcılar, başvurularımızı reddeden HSYK üyeleri ve sahte belge hazırlayan TÜBİTAK üyelerinin hepsi yargılanmalıdır. Bu davada delillerin sahte olduğunu gören ancak görmek istemeyen kişilerin hepsi şu anda tutuklanmalıdır” dedi.
Eren, Adalet Bakanlığı’nın izin vermesiyle, “Varolan veya varsayılan terör örgütünün korkutucu gücünden yararlanmak suretiyle heyet halinde çalışan kamu görevlilerini tehdit suçlamasıyla” yargılandı. Daha sonra basit bir suç olması nedeniyle davasının düşürüldüğünü belirterek, “Mahkemede söylediğim ‘hesabı sorulacak’ sözü şimdi gerçek oldu. 10 yıl sonra olacağını düşünüyordum ama bu kadar erken olmasını beklemiyordum” diye konuştu. Davanın ilk duruşmasından itibaren delillerin sahte olduğunu ortaya koyduklarını belirten Eren, “Bunu dinlemeyen, anlamayan kişilerin insanlığından şüphe ederim. Yüzlerce insanı, aileleri, çocukları mağdur ettiler. Tümü yargılanmalı” dedi.