CNNTürk’te 15 yıl boyunca “5N1K” programını yaptıktan sonra, Kanal D’nin “anchorman”i olan gazeteci Cüneyt Özdemir, “Bilgiyi doğru bir şekilde analiz etmek için ‘anchorman’lere ihtiyaç var. İnsanlar artık spikerden haber dinlemek istemiyor. Olanı değil, olanın ne anlama geldiğini duymak istiyor. Birilerinin kendileri adına bunu analiz etmesini ve bunu yaparken vicdanıyla ele alıp anlatmasını istiyorlar” dedi.
Özdemir, yarın başlayacak programı hakkında, “İrfan Şahin’e ‘Ben size 2018’in haberini yapmak istiyorum’ dedim. Şu an pek çok yerde habercilik hevesi 90’larda kalmış. Herkes ajansa dayanmış, aynı haberler çıkıyor. Bunları değiştireceğimiz kesin. Bunu değiştirmeye geliyorum. Umarım başarırız” diye konuştu.
Hürriyet gazetesinden Burak Kuru’ya konuşan Cüneyt Özdemir, 5N1K’dan sonra Kanal D anchorman’i olmasını ve neler yapacağını anlattı. Kuru’nun “Cüneyt Özdemir: 2018’in haber bültenini yapmaya geliyorum” başlığıyla yayımlanan (2 Kasım 2014) söyleşisi şöyle:
15 yıl 5N1K programını yaptıktan sonra Kanal D’ye transfer olan Cüneyt Özdemir, yarın akşamdan itibaren ‘anchorman’ olarak karşımıza çıkacak. Özdemir ile son kitabına adını veren ‘Eğlencesini Yitiren Ülke’nin şimdiki halini konuştuk.
Aslında Radikal’deki yazılarını derlediği kitabını konuşmak için buluşacaktık. Ama her şey ışık hızıyla gelişti; biz bir araya gelene kadar o, 15 yıldır 5N1K’yı yaptığı CNN Türk’ten Kanal D’ye geçip ‘anchorman’ oldu. Yarın akşam da yeni kariyerine başlayacak. Kanal D Haber Direktörü Cüneyt Özdemir ile ‘Eğlencesini Yitiren Ülke’ ifadesi, The Economist’teki bir haberden alıntılanmış. “Bu ülke hiç eğlenceli oldu mu” diye soruyorum. Yanıtlıyor: “Eskiden seçenek vardı elimizde. Artık birileri bize bir şeyleri, yaşam formunu dayatmaya başladı. Tercih hakkı azaldı. Onun altını çizmeye çalıştım.”
O zaman, bu ülke kime eğlenceli? Ona cevabı var:
“Sünniyseniz, Türkseniz, erkekseniz gerçekten eğlenceli bir ülke. Çünkü sizin istediğiniz gibi bir yaşam biçimi herkese dayatılmaya başladı. Sünni, Türk ve erkekseniz kafanıza göre kadın cinayeti işleyip süper indirim alabilir, erkek egemen dille futbol tartışabilir, inançlarınıza uygun camiyi her köşe başında bulabilir, çocuğunuzu sunulan o sistemde isteğinize uygun şekilde okula gönderebilirsiniz. Ama bu ülkede herkes Sünni değil Aleviler de var; herkes Türk değil, Kürtler de var; herkes erkek değil kadınlar ya da farklı cinsel tercihleri olanlar da var.”
Yine de ümit dolu. ‘Gezi’yi önemsiyor. Gençliğin, hak arama konusunda ‘kliktivizm’i aştığını ifade ediyor. Şöyle:
“Haklar, biraz farkındalıkla, ikinci adımda da mücadeleyle alınıyor. Çok diri bir gençlik var. Üzerine çok gittiğinizde sokağa çıkıyor. Bugün Validebağ’da insanlar direniyor. Önceden göremezdin. Eskiden üç tane Greenpeace üyesi olurdu, kimse takmazdı. Şimdi Taksim Meydanı eskisinden fecaat olabilir ama Topçu Kışlası da yapılamadı! AKM, polis karakolu oldu ama neylersin... İktidar ve ülkeyi yönetenler halktan korkuyor. 90’ların yasaları çıkartılmaya başladı. Şubat ayında ‘Özgür anayasa yapalım’ denilip kaldırılan yasaların yeniden koyulduğunu görüyoruz.”
Bunu, aramızdaki şu konuşma takip ediyor: “- Ama o yasalar yeniden koyuluyor. - Korku işte. - Korku olsa bile, o yasa koyucuyu, o yasaları koymamaya itecek bir mekanizma yok. - Var, seçim. Ne olsun ki başka. Ama seçimlerde de siz düne kadar sandık güvenliği bilmiyordunuz. Binlerce sandık ‘Oy ve Ötesi’ sayesinde güvence altına alındı. Eskiden bu, kimsenin gündeminde yoktu. Bunları küçümsememek lazım.”
Böyle mutsuz sohbetlerin gelip vardığı nokta genelde ülkenin vasatlığı oluyor. Bizde de aynısı yaşandı. “Bir ülkedeki siyasi iklim, o ülkeyi yönetenlerin vizyonu, o ülkenin yönünü belirliyor. Bizde iki şey çok hızlı değişiyor. Eğitim politikaları, kanunlar. Böyle ülkede nasıl vasatı aşabilirsin ki?” çıkışıyla bir sonraki durak ‘O zaman gidelim buralardan’a vardık. Özdemir itiraz etti:
“Niye gideceksin! Farklı düşünüyorsan yine bu ülkenin insanlarıyla yapacaksın. Bu ülkenin çoğunluğu şu anda böyle yönetilmek istiyor. Ama hiçbir yönetim sonsuza dek sürmemiş. Gazeteciler nehrin kenarında durmuş, siyasilerin görkemli yükseliş ve çöküş hikâyelerini izliyoruz. Kimler geldi kimler geçti.”
Bu arada yeni Başbakan Ahmet Davutoğlu’na bir şans verilmesi gerektiğini düşünüyor. Yeni seçimde bambaşka bir AKP olabileceğini, yönün değişebileceğini vurguluyor. Ama ‘sandıktan çıkana saygı’nın altını çiziyor.
Gündeme bağlayalım. Etyen Mahçupyan’ın Başbakan Davutoğlu’na danışman olmasına yani. Oradan ‘yeni Türkiye’de basının vasatlığına’ geleceğiz çünkü:
“Etyen’den daha hak eden isimler vardı bence. Görüşlerine katılmayabilir, beğenmeyebilirsiniz ama en azından şu anda onun çizgisinde duran kimi yazarlarla kıyasladığınızda profesör düzeyinde entelektüel birikimi olan biri. O kadar kara cahiller köşe yazarı yapıldı, Cumhurbaşkanı’nın uçağına binip gazeteci adıyla haber yapmaya başladı ki Etyen hayırlı uğurlu olsun. Tercihine saygı duyuyorum.”
Basın için ‘aidiyet sorunu’nu anlatıp, “Patron kim belli değil” diyor:
“Eskiden patron belliydi. Şimdi Türk medyasının yüzde 50’sinin patronu, sermaye yapısının sahibi belli değil. O yüzde 50 sermaye kendi adamlarını ya da gazetecileri dönüştürmeye başladı. Aralarına da bir kısım insan girdi. Bu kişiler gazeteci değil. Beş yıl önce ne olduklarını bilmiyorsun mesela. Beş yıl önce adamın gazeteyle alakası yok şimdi köşe yazarı, televizyon programcısı, danışman falan!”
Şu tespiti önemli:
“17 Aralık’tan beri her gün, birinci sayfasında ‘paraleller’ kelimesi yer alan gazeteler var. Hayatın akışına aykırı bu. Böyle kimyası bozulmuş basında biz aklımızı, vicdanımızı ve objektifliğimizi korumaya çalışıyoruz. Ve her gün biraz daha azalıyoruz. Direnmek zorlaşıyor.”
Transferle beraber merak edilen soruya cevabı... 5N1K programı yayından kalkmıyormuş. Haftada bir, Kanal D ve CNN Türk’te ortak yayınlanacak. Daha çok dosya içerikli olacak, sunuculuğunu Cüneyt Özdemir yapacak; programı da aynı ekip hazırlamayı sürdürecek. Özdemir, futbol terimiyle Kanal D Haber’e ‘teknik direktör’ olarak geçiyor. Yanında futbolcu götürmüyor, mevcut kadroyla çalışacak. İlk yapacağı, yeni bir anlatı ve haber dili oluşturmakmış. Kanal D’nin şu anda ‘herkese eşit mesafede, objektif’ anlayışını sürdüreceğini ifade ediyor.
Peki, sadece tweet okuyarak gündemi yakalama fırsatı olan biri neden ana haber bülteni izlesin? Cevaplıyor:
“Herkes sosyal medya kullanmıyor. Türkiye’de çoğu ev hâlâ bilgiye, habere televizyondan erişiyor. Şu anda Türkiye’nin en çok takip edilen gazetecisi benim: 2.5 milyon kişi takip ediyor. Bu insanlar niye beni takip ediyor? Aynı televizyonda olduğu gibi, bir referansa ihtiyaçları var. Bilgiyi doğru bir şekilde analiz etmek için ‘anchorman’lere ihtiyaç var. İnsanlar artık spikerden haber dinlemek istemiyor. Olanı değil, olanın ne anlama geldiğini duymak istiyor. Birilerinin kendileri adına bunu analiz etmesini ve bunu yaparken vicdanıyla ele alıp anlatmasını istiyorlar.”
Bir konudaki derdi, konuşurken ortaya çıkıyor. Kanal D’ye geçişiyle alakalı:
“CNN Türk’te 250 bin kişiye ulaşabiliyorsak her gece, bu Kanal D’de 2.5 milyon insan demek. En az on katı. Her gece! Böyle bir programa geçiyorum ve bu, iktidara yakın basın tarafından şöyle art niyetle sunuluyor: ‘5N1K bitirildi’. Gazeteciler olarak bunun ne olduğunu anlıyoruz ama diğerleri anlamıyor.”
Medyanın içinde bulunduğu durum düşünüldüğünde rakipsiz görüldüğünü söylesem de bunu iltifat kabul edip çalışmaya devam ettiklerini, iyi bir ekip oluşturduklarını, herkesi rakip gördüklerini belirtiyor:
“Sadece haber aktaran bir bülten yapmak istemiyorum. Haber olan bir bülten yapmak istiyorum. İşlediğimiz konu ertesi gün basında haber olsun istiyoruz. Hedefim o.”
Cüneyt Özdemir, 44 yaşında. 25 yıllık gazeteci. Hırslı. Haliyle bu aşamaya daha erken gelmesini bekliyordum. Zaten o fırsat ayağına çokça gelmiş, öncesinde erken bulmuş. “Hâlâ gencim anchorman olmak için” diyor. Kanal D’nin CEO’su İrfan Şahin’e anlattığı gibi, zamanının ilerisinde bir bülten hazırlamak istiyor. Yapabilecek mi? Göreceğiz:
“İrfan Şahin’e ‘Ben size 2018’in haberini yapmak istiyorum’ dedim. Şu an pek çok yerde habercilik hevesi 90’larda kalmış. Herkes ajansa dayanmış, aynı haberler çıkıyor. Bunları değiştireceğimiz kesin. Bunu değiştirmeye geliyorum. Umarım başarırız.”