'Dağda PKK şehirde töre korkusu yaşadım'

'Dağda PKK şehirde töre korkusu yaşadım'

T24 - 3 yıl PKK'nın dağ kadrosunda görev alan "Polin", "Türkiye'ye gelince ilk yaptığım şey toprağa sarılıp öpmek oldu. Mersin'e döndüğümde teslim oldum. Bu ülkeyi bu hale sokan ne Kürtler ne de Türkler. Bizim adımıza karar veren güçlerin etkisindeyiz. Kardeşi kardeşe kırdırıyorlar. Benim dedelerim de Kurtuluş Savaşı'nda şehit oldu. Şimdi bu ayrılık niye?" dedi.

Akşam gazetesinden Melis Apaydın'ın "Dağda PKK şehirde töre korkusu yaşadım" başlığıyla yayımlanan (28 Temmzu 2011) yazısı şöyle:

Dağda PKK şehirde töre korkusu yaşadım

18 yaşında PKK'nın dağ kadrosuna katılan, 3 yıl önce terör örgütünden kaçan 'Polin' yaşadıklarını anlattı: Dağda tecavüze uğradım. Bu şekilde ailemin yanına dönemezdim. Dağda PKK, şehirde töre korkusu yaşadım...

18 yaşında katıldığı terör örgütünden 3 yıl önce kaçan 'Polin' (29), kadın gözüyle dağı anlattı. 'Polin' Mersin'de doğmuş. Mardinli bir aşirete mensup. Okula gönderilmemiş. Erkek arkadaşının teklifiyle Kandil'e çıkan genç kız iki ayda okuma yazma öğrenmiş. Bir süre örgütün basın-yayın biriminde çalışmış. İşte 8 yıllık öyküsü:Erkek arkadaşımın teklifi üzerine Türkiye'den ayrıldım, ailemle iletişimi koparttım. İran'a gittik. Küçük bir gruba katılıp ideoloji eğitimi aldım.

Orada bırakıp gitti

Grupta tek kadın bendim. Erkek arkadaşım bırakıp gitti. Tek başıma kaldığımda adapte olmaya çalıştım ama başarılı olamadım. Beni işe yaramaz olarak görüyorlardı. Daha sonra Kandil'e, büyük bir grubun içine yolladılar. Orada daha fazla kadın vardı. Yaş ortalamamız düşüktü. 13-14 yaşında kız arkadaşlarım vardı. Okuma yazmayı öğrendim. Örgütün gazeteciliğini yapmaya başladım. Kadının yerini, silahlanmasını konu eden yayınlarda görev yaptım. Bazen köylere iner röportajlar yapardım.

Ölümlere üzüldüm

Çok fazla iletişim kurmazdık. Bir kadının erkeklerle konuşması hoş karşılanmazdı. Jeneratörle çalışan bir televizyonumuz vardı. Günde bir kez haber saatinde televizyonu açardık. Örgütten biri öldüğünde de bir asker öldüğünde de aynı acıyı yaşadım. Çünkü gerçek suçlu onlar değildi. Kuralları belirlenmiş bir oyunun içinde kaybolmuş hayatlardık.

45 gün hapis yattım

Abdullah Öcalan'ın aleyhinde konuşmalar yapınca tutukladılar. 45 gün hapis yattım. Soruşturmamı bizzat Karayılan yürüttü. Üst düzey yöneticilerle sık sık karşılaşıyordum. Hep problem çıkardığım için çok soruşturmam oldu. İşkencelere maruz kaldım.

Geri dönemezdim

Korkusuzluğumu hem kendime hem çevreme ispatlamak için mücadele içerisindeydim. İlk darbeyi tecavüze uğrayarak aldım. O an sanki uçurumdan düşmüştüm. 6 ay adeta bitkisel hayat yaşadım. Geri dönmek istedim, imkansızdı, töre vardı. Bu halde aileme dönemezdim. Dağda PKK'nın şehirde törenin korkusunu yaşadım

İntihara sürüklendi

Ortadoğu'da bir kadınsan, yaşamanla ölmen arasında fark yok. Dağda 14 yaşındaki bir arkadaşım bir erkekle konuştu diye intihara sürüklediler. Gözlerimin önünde tüfeğiyle kendisini vurdu. Sabaha kadar can veremedi. Yüzü gözümün önünden gitmiyor. İnlemelerini, 'Ne olur beni vur' diye yalvarışını unutamıyorum.'

Toprağı öptüm

Türkiye'ye gelince ilk yaptığım şey toprağa sarılıp öpmek oldu. Mersin'e döndüğümde teslim oldum. Hiç çatışmaya katılmadığım, kimseyi öldürmediğim ve pişman olduğum için ceza almadım. Ancak denetimler hala devam ediyor. Bu ülkeyi bu hale sokan ne Kürtler ne de Türkler. Bizim adımıza karar veren güçlerin etkisindeyiz. Kardeşi kardeşe kırdırıyorlar. Benim dedelerim de Kurtuluş Savaşı'nda şehit oldu. Şimdi bu ayrılık niye?

Son nefes için suya atladım

Bir gün röportaj için köye gittim. Irak'ta Süleymaniye Karakolu'na teslim oldum. Örgütten geldiler. Karakoldakiler onlara vermedi. Çıkabilmem için bir tanıdığın teslim alması gerekiyordu. Bir arkadaşım beni aldı. Irak'ta bir ailenin yanına yerleştirdi. 2 yıl orada yaşadım. Çalıştım. Formalite evlilik yaptım. Ama 6 ay dayanabildim. 12 yılın sonra ailemi aradım. Beni öldü zannediyorlarmış. Önce inanmadılar. Dedem almaya geldi fakat Irak'tan çıkışım zordu. Yakalanırsam bir ömür hücre cezası alacaktım. Kendimi Zap Suyu'na attım. 'Son bir nefesim dahi kalsa onu ailemin yanında vereceğim' diyerek suyu geçtim, ülkeme ulaştım.