Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimi için 24 Haziran'da erken seçimlere gidileceğini duyurdu. Aynı saatlerde Türkiye Büyük Millet Meclisi de Oğalanüstü Hal'i (OHAL) yedinci defa üç aylığına uzattı. Erken seçim kararı Almanya'da da konuşulmaya başlandı. Alman Federal Meclis Milletvekili Sol Parti'li Sevim Dağdelen, önümüzdeki haftaların nasıl bir sürece gebe olduğunu Deutsche Welle'ye değerlendirdi.
DW: Erken seçim çağrısıyla Erdoğan neyi amaçlıyor?
Sevim Dağdelen: Afrin harekatı gibi uluslararası hukuku delen dışarıya dönük saldırgan politikası ile OHAL koşullarının devam ettiği ülke içindeki baskıcı politikasının birleşimi söz konusu. Nisan 2017'deki anayasa değişikliği referandumundan çıkan kıl payı sonuçtan sonra, [seçim] kazanmanın o kadar da kolay olmadığı ihtimali Erdoğan'ı korkutuyor. Şimdiyse ortam onun lehine. Suriye'deki savaş ve Türkiye'nin müdahalesi nedeniyle ülkede şu anda oldukça milliyetçi, şövenist ve İslamcı bir cephenin yarattığı bir dalga var. Buradan hareketle, ilk turda cumhurbaşkanlığını kazanmak için iyi bir imkanı var.
OHAL koşullarında adil bir seçim yapılabilir mi? Toplanma özgürlüğü gibi hakların kısıtlandığı gözönüne alınırsa.
Yine OHAL'de yapılan 2017 anayasa değişikliği referandumu gibi bu seçimin de demokratik, adil ve özgür olma şansı çok az. O zaman muhalefet, yani "Hayır" cephesi kampanya yürütürken tamamen engellenmişti. Muhalefetin bir bölümü, kimine göre gerçek muhalefet, yani HDP'nin (Halkların Demokratik Partisi) büyük kısmı cezaevinde. Genel Başkan, eski genel başkan ve bazı milletvekilleri gibi. Diğer yandan çok sayıda HDP'linin milletvekilliği düşürüldü, bazı sosyal demokrat [CHP'li] milletvekillerininki de. Bunlar göz önüne alındığında, bu koşullarda demokratik bir seçimden bahsetmemiz söz konusu olamaz.
Almanya'da yaşayan Türk seçmenler de bu seçimde oy kullanabilecek mi?
Bunun için Alman hükümetinin onayı gerekiyor. Herhangi bir yurtdışı oy kullanımı için Başbakan Merkel'in bu izni vermesi gerekiyor. Türkiye bu izni almak isteyecektir, çünkü en azından geçmiş oylara bakıldığında yurtdışında, Almanya'da ve diğer bazı Avrupa ülkelerinde Erdoğan'ın lideri olduğu Adalet ve Kalkınmna Partisi'ne (AKP) destek çoğunlukta.
Eğer karar size bağlı olsa, yurtdışındaki seçmenin oy kullanmasına izin verir miydiniz?
Bu imkanı ilk kez 2012'de Başbakan Merkel tanıdı. Daha önce Türkiye'deki seçimler için Almanya'da sandık kurulamıyordu. Bu kavgayı Almanya topraklarına taşımak pek akıllıca değildi. Anayasa değişikliği referandumu sırasında Türk hükümetinin yapmış olduğu alçak Nazi benzetmeleri sırasında bunu gördük. Ayrıca Almanya toprağında, insanların idam cezasının yeniden gündeme getirilmesi lehine oy kullanabilmesini doğru bulmuyorum. (Editörünün notu: Erdoğan, referandum kampanyası sırasında idam cezasının geri getirilmesini gündeme taşımıştı)
Bu bağlamda, Almanya hükümetinin oy kullanımına izin vermesi son derece sorumsuzluk olur. Ancak Merkel'in buna izin vereceğini düşünüyorum, çünkü en başta mülteci anlaşması konusunda Erdoğan'ın şantajlarına boyun eğdi.
Geçen yaz Almanya-Türkiye ilişkilerinin artık farklı bir yönde ilerleyeceğine dair sözler verilmişti, bunların boş sözler olduğunu gördük. Askeri, istihbarat ve kolluk kuvvetleri alanlarında işbirliği devam etti, Türkiye'ye silah satışına onay verilmeye devam ediliyor. Şimdiyse yeni ekonomi bakanı Türkiye ile ekonomik bağları güçlendirmek istediğini açıkladı. Bunlar, Türkiye Cumhurbaşkanının bu seçimlerden sağ salim çıkabilmesine destek bile olduğumuz anlamına geliyor. Çünkü şuan ekonomik olarak köşeye sıkışmış durumda. Türk lirası tarihinin en değersiz döneminde, evet istatistiki olarak bir ekonomik büyüme var ama veriler şüpheli ve işsizlik artıyor. Dolayısıyla Erdoğan'ın Almanya ve Avrupa Birliği'nin (AB) mali desteğine ihtiyacı var. Görünüşe göre de bu desteği sağlamak için bir isteklilik var.
Siz Batı'nın Türkiye ile bağlarının daha kısıtlı olmasını destekliyorsunuz...
Ben "Erdoğan tarzı" bir diktatörlük rejimiyle AB'ye katılım için işbirliğine devam etmenin Avrupa idealleriyle örtüşmediğini dikkate alıyorum. Türkiye ile üyelik müzakerelerinin devam etmesi aslında ters bir durum. Müzakereler ve müzakerelerin sağladığı milyonluk mali destek programları da bununla beraber durdurulmalı.
Sevim Dağdelen, Alman Federal Meclisindeki Türkiye kökenli bir milletvekili. Sol Parti Meclis Grup Başkan Yardımcısı olan Dağdelen'in 2016'da yayımlanmış "Erdoğan olayı: Merkel bizi nasıl bir otokrata satıyor" isimli bir kitabı bulunuyor.