Geçtiğimiz hafta vizyona giren 'Yes Man' ile yeniden güldüren Jim Carrey, tekerlekli sandalyeye mahkum olsa bile oyunculuğu bırakmayacağını açıkladı. Carrey, "Kendinizi magazin basınından ne zaman bir süre bile uzak tutsanız, iş yapmıyor sanılıyorsunuz.' Bitti' gibi laflar çıkmaya başlıyor. Bunlar çok saçma, ben daha bitmedim" dedi. “Yes Man” filmiyle uzun aradan sonra sinemaya dönen ve yeniden “güldüren” Jim Carrey, Londra’da Hürriyet'in sorularını yanıtladı. “Ben daha bitmedim” diyen ünlü komedyen, tekerlekli sandalyeye mahkum olsa bile oyunculuğu bırakmayacağını açıkladı. İşte Hürriyet'in röportajı;İskoç yazar, kült mizahçı ve televizyoncu Danny Wallace’ın aynı adlı eserinden uyarlanan, “The Break Up” ve “Bring It On” filmlerinin usta yönetmeni Peyton Reed tarafından yönetilen “Yes Man” (Bay Evet) filmi daha gösterime girdiği ilk gün Los Angeles’ta 18.2 milyon dolarlık hasılatla box office birincisi oldu. Londra galasının yapıldığı Leicester Meydanı’na üstü açık bir double decker otobüste gelen oyuncular Jim Carrey, Zooey Deschanel, Bradley Cooper, yönetmen Peyton Reed, yapımcı David Heyman ve yazar Danny Wallace, soğuk havaya rağmen kendilerini bekleyen sinemaseverlere dakikalarca imza dağıttı. Londra’nın keskin ada soğuğuna rağmen günün erken saatlerinden itibaren Leicester Meydanı’nda sıraya giren meraklılar, sonradan fark ettim ki “yaşayan en ünlü komedyen” olarak gösterilen Jim Carrey için bekliyormuş. Nitekim, Carrey kırmızı halıya ayak basar basmaz görülmeye değer bir coşku yaşandı. Ve ertesi gün, “The Truman Show”, “The Mask”, “Batman Forever”, “Liar Liar”, “Man on the Moon”, “Bruce Almighty” filmlerinin unutulmaz oyuncusu, 2 Altın Küre ve 9 MTV film ödülü sahibi usta komedyenle röportaj için buluştuk. “Yes Man” filminde, her şeye “evet” demeye başladıktan sonra birbirinden ilginç olaylar ya?ayan ve sayısız renkli karakterle tanı?an Carl Allen’ı canlandıran Carrey’nin beni en çok etkileyen yönü kıvrak zekası oldu. Röportaj sırasında, kendisinden iki şey istediğim Jim Carrey, önce 'yes' kelimesinin Türkçe karşılığını, “evet” demeyi öğrendi. Sonra da “Beni yanağımdan öper misiniz?” soruma, film ekibi ve kameralar önünde “Parfümümü koklar mısın?” diye karşılık verdi. Ve o beni öptü, ben dondum kaldım! Son dönemde pek ortalarda görünmüyordunuz. Hatta basın sizi merak etmeye başlamıştı. Bu filme, sizin için bir nevi geri dönüş olacağı için mi “evet” dediniz? - Bu camiada, kendinizi magazin basınından bir süre bile uzak tutsanız, iş yapmıyor sanılıyorsunuz. “Bitti” gibi laflar çıkmaya başlıyor. Bunlar çok saçma sapan şeyler. Ben daha bitmedim. Tekerlekli sandalyeye mahkum olsam bile oyunculuğu bırakmayacağım. Ses getiren projelerde yer alan bir oyuncu, kendini zaman zaman dinlendirmeli, bunun için de geri çekilmeli. Yani enerjinizi şarj etmeniz gibi bir ?ey... Benim de suskun kaldığım dönemde yaptığım işler oldu. Bu projeyi kabul etmemdeki en büyük sebep ise filmin felsefeydi... Ne gibi bir felsefe? - 2009 değişim yılı olacak. Bakın dünya değişiyor. Hatta Amerika’da iktidar tamamen değişti. Yeniliklere ve “evet” demeye daha açık olmalıyız. Özetle; bu projenin yaşadığımız global değişimle çok uyuştuğunu düşünerek teklife “evet” dedim. Peki sizce tek bir kelime, yani “evet”, bir insanın yaşamında pek çok şeyi değiştirecek güce sahip mi? - Kesinlikle... Ben buna hep inanmışımdır. Karamsar olduğunuz, dünyaya pesimist baktığınız zaman zaten otomatik olarak yeniliklere ve olabilecek güzel şeylere kapılarınızı kapatmış oluyorsunuz. Oysa “evet” demeye başladığınız zaman kapılarınızı açıyorsunuz, olasılıklara imkan tanıyorsunuz. Gelişen olaylara siz yön veriyorsunuz. Dünyadan koptuğum oldu Gündelik yaşamınızda nasıl birisiniz? Daha çok “evet” mi dersiniz, yoksa “hayır” mı? - Hayatımda pek çok iniş-çıkış yaşadım. Kendimi bir odaya kapattığım ve dünyadan soyutladığım dönemler bile oldu. Hatta itiraf edeyim, hayatımda “hayır”ların daha çok olduğu dönemler hatırlıyorum. Fakat ben de yeni bir döneme girdim. Uzun zamandan beri mümkün olduğunca daha çok “evet” diyorum. Ve inanın, söylemesi çok daha güzel... Artık çok daha mutluyum. Filmde, o kadar ilginç şeyler deniyorsunuz ki... Motor kullanıyor, Çince öğreniyor, köprü üzerinden bungee atlayışı yapıyorsunuz mesela... Özellikle tehlikeli sahnelerde dublör kullanmak da istememişsiniz. - Evet... Filmde “evet” demeye başladıktan sonra kendini yeni şeyler öğrenirken bulan bir adamı canlandırıyorum. Bunu en iyi şekilde yansıtabilmek için de dublör kullanmaktan kaçındım. Zaten köprüden atladığım sahneyi oynayabilmek için Peyton Reed’i ben ikna etmek zorunda kaldım. İnanılmaz heyecanlı ve adrenalin yükselten bir şeydi. Aynı şekilde motor kullanmak da öğrenmek zorunda kaldığım bir diğer şey... Cidden çok eğlenceliydi. Ben bu filmin setinde çok eğlendim. Özel hayatımda her şeye evet demem “Yes Man”de Jim Carrey’nin hayatına o “evet” demeye başladıktan sonra giren bir güzeli canlandıran Zooey Deschanel, gerçek yaşamda ise kendisinin daha çok “hayır” demekten yana olduğunu söylüyor. “Yes Man” filmi, hayatta daha çok “evet” demenin insana yararlı olduğunu savunuyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? - Öncelikle şunu söyleyeyim: Muhteşem bir film oldu. Herkes gibi ben de çok eğlendim. “Evet”in çok önemli bir yaptırım gücü olduğuna inanıyorum. Ama yine de genç bir kadın olarak özel hayatımda daha çok “hayır” diyorum. Düşünsenize, her şeye “evet” diyen bir kadın, hiç çekici olmazdı herhalde! Bir de tehlikeleri düşünürsek hani! Jim Carrey çok önemli bir oyuncu... Bu denli büyük oyuncular bazen çok kaprisli olabiliyor. Onunla beraber oynamak nasıldı? - Jim inanılmaz biri. Çok mütevazı, çılgın, akıllı ve enerjik... Onunla oynamak büyük bir onurdu. Ondan her gün yeni bir şey öğreniyorsunuz. Size güç veren garip bir yanı var. Hem de çok eğlenceli bir adam... Kendimi çok şanslı sayıyorum. Yaşamınızda şimdiye kadar “evet” demek zorunda kaldığınız en kötü pozisyon neydi, hatırlıyor musunuz? - Hatırlıyorum tabii, ama detay veremem. Bir erkek arkadaşımlaydı. ilişkiyi onu üzmeden bitirmek için benden istediği bir şeye “evet” demek zorunda kaldım. Jim’le çalışmak çok eğlenceli Yönetmen Peyton Reed ise Jim Carrey’le çalışırken, onu hiçbir şeye ikna etmek zorunda kalmadığını söylüyor. Çünkü karşısında her şeye “evet” diyen bir aktör varmış! Sizi senaryoda en çok ne etkiledi? - Benim de hayatımda çok sıkıntılı dönemlerim oldu. Wallace’ın kitabını daha önce okumu?tum. Proje önüme gelince hiç dü?ünmeden kabul ettim. Sanırım hayatımdaki en isabetli karar oldu. Güldüren, düşündüren, yeni bir pencere açan bir film “Yes Man”... Sizce Rhonda Byrne’ın “Sır” kitabı gibi bir akım başlatabilir mi? - Kesinlikle... insanlığın zaten bildiği şeyler bunlar, ama bazen hatırlatmak gerekiyor. Baksanıza, bu yıl her şey değişiyor ve bu değişim devam edecek. Bu nedenle “Yes Man”in çok önemli bir misyonu olacağını düşünüyorum. Jim Carrey ile çalışmak nasıldı peki? - Çok eğlenceli. . Jim o kadar oyunun içinde ki, onu hiçbir şey için ikna etmek zorunda değilsiniz. Özellikle köprüden atlama sahnesinde, eşim de dahil herkes Jim’i nasıl ikna ettiğimi merak etti. Oysa, ben Jim’i değil, Jim beni o sahneyi dublör kullanmadan oynamak için ikna etmişti.