Ankara Barosu Çocuk Hakları Merkezi Başkan Yardımcısı Emrah Şahin, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün çocuğa yönelik cinsel suçlarda kimyasal hadım yönetimiyle ilgili ile ilgili değerlendşrmede bulundu. Danıştay’ın kamuoyunda Hadım Yönetmeliği olarak bilinen yönetmelik düzenlemesinin Türkiye Pskiyatri Derneği’nin başvurusu üzerine ilgili hükümlerin yürütmesini durdurduğunu hatırlatan Şahin, Danıştay’ın, bu tür düzenlemelerin kanunla yapılması gerektiğine yer verdiği gerekçesinde yönetmelik düzenlemesini ‘yetki aşışı’ olarak değerlendirdiğine dikkat çekti. Şahin, “Bu nedenle TBMM’ye de gelmeden KHK ile bir düzenleme yapılma ihtimali var” dedi. Şahin, “Kimyasal kastrasyon, idam, cezaların artırılması tek başına herhangi bir çözüm vaat etmiyor. Çocuğu koruyan, kollayan ve gözeten bir toplum inşa etmemiz lazım” diye konuştu. Ankara Barosu avukatı Emrah Şahin, T24’ün kimyasal kastrasyon (hadım etme) yönetmeliği, hukuki duruma ve çocuğa yönelik cinsel istismar konusunda sorularına değerlendirmesi şöyle:
Hadım Yönetmeliği olarak bilinen “Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlarda Hükümlü Olanlara Uygulanacak Tedavi ve Diğer Yükümlülükler Hakkında Yönetmelik” 26/07/2016 tarihli Resmi Gazete ile T.C. Adalet Bakanlığı tarafından ilan edilmiş olup, 26 Temmuz 2016 da yürürlüğe girmiştir. Danıştay 10’uncu dairesi ise Türkiye Psikiyatri Derneği’nin başvurusu üzerine bu yönetmeliğin ilgili hükümlerinin yürütmesini durdurdu. Gerekçe olarak da Anayasa’nın “17. maddesi uyarınca kişilerin vücut bütünlüğüne yönelik düzenlemelerin ancak kanunla yapılabileceği, bu nedenle de yönetmelik ile ‘yetki aşımı’ yapıldığı” ileri sürülmüştür. Bu nedenle TBMM’ye de gelmeden KHK ile bir düzenleme yapılma ihtimali var. Ancak, çocuğa ilişkin yapılacak düzenlemelerin ise enine boyuna düşünülmesi gereken, çeşitli sivil toplum kuruluşları ile de bir araya gelerek tüm toplumsal dinamiklerle birlikte yapılması gerekir. Kısa sürede alınan ani kararlarla yapılacak yasal düzenlemeler sorunun kökten çözümü için fayda sağlamıyor. Bunu pratikte yeterince gördük.
Danıştay kararı ile Anayasaya aykırı olduğu gerekçesi ile yürütmesi durdurulmuş bir kimyasal kastrasyon kararı var. Bu düzenlemenin yeniden getirilmesi gündeme getiriliyor. Ancak bu yeni bir karar veya önlem değil, bu düzenlemenin getirilmesi de cinsel istismar vakalarına karşı atılacak yeni ve üzerinde düşünülmüş daha etkili bir adım değil. Artık ciddi bir strateji oluşturulması lazım. Her zaman dile getirdiğimiz gibi bu yasal düzenlemeler tek başına yeterli değil öncelikle bir Çocuk Politikası oluşturulmalı, çocuğa özgü ciddi yasal ve yapısal çalışmalar yapılmalı, cinsel istismarı sadece cinsel bir suç olarak ele almamalı bu suçun işlenmesinin nedenlerinin araştırılarak çözüm bulunması gerekir. Ceza artırılması tek başına yeterli değil. Hiçbir zaman da yeterli olmadı. Eğitimden, barınmaya, sosyal yaşamdan, sağlığa kadar her alanda çocuğun güçlendirileceği bütünlüklü bir yapı kurulmalı. Bu yapı, çelişkiye yer vermeyecek, anlaşılır yasal düzenlemelerle desteklenmeli. Ancak bu şekilde cinsel istismar vakalarının sayısı azaltılabilir.
Çocuklarımıza karşı bu suçu işleyen kişilerin cezalandırılmasının yanı sıra çocuklarımızı bu suçtan nasıl koruyacağımızı tartışmamız gerekiyor. Sorulması gereken sorulardan bazıları; Çocuklara karşı cinsel istismar vakalarının artmasının nedenleri nelerdir? Bu suçu işleyen insanların bu suça meyletmelerinin sebepleri nelerdir? Bu suçlar en çok kimler tarafından nerelerde işleniyor? Bu suçları örtbas edenler kimlerdir? Bu suçu örtbas edenler için nasıl önlemler alınmalı? Suçun ortaya çıkmasının altında yatan psikolojik, sosyolojik etkenler nelerdir? Toplumun hangi zayıf yönleri bu suçların açığa çıkmasına neden oluyor?. Devlet aklının anlık kararlarla kısa vadeli çözümler yerine bu ve benzeri sorulara cevap vererek uzun vadeli stratejiler oluşturmasını bekliyoruz. Ankara Barosu Çocuk Hakları Merkezi olarak da bu konuda her türlü desteğe hazırız.
Kimyasal kastrasyon, idam, cezaların artırılması tek başına herhangi bir çözüm vaat etmiyor. Çocuğu koruyan, kollayan ve gözeten bir toplum inşa etmemiz lazım. Polisinden, doktoruna, öğretmeninden, avukatına, hakiminden, savcısına kadar toplumdaki herkesin bu konudaki hassasiyetinin ve bilgisinin artırılması çok önemli. Bu konuda kamuoyuna mal olmuş kişilere de büyük iş düşüyor. Onların da doğru davranışlarla topluma örnek olması lazım. Çocuklarımızın bugün karşılaştığı her sorun bize 10 yıl sonra katlanarak daha büyük problemler halinde dönecek. Toplumun temeli olan çocuğu korumak toplumun geleceğini korumak demektir. Çocuklarımız artık ihmalle, istismarla, iş kazaları, yoksulluk, cehalet, uyuşturucu ve suçla değil, bilim, spor, sanat alanındaki başarıları, örnek davranışları ile daha çok anılsın, geleceğimize dair daha fazla umutla dolu olalım istiyoruz. Bunun için de hep birlikte çocuklarımıza daha iyi bir yaşam sunmak için mücadele etmeliyiz. Onlara bunu borçluyuz.