Eski İstanbul Barosu Başkanı, avukat Turgut Kazan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Danıştay Başkanı Zerrin Güngör arasında yaşanan 'Öğrenci Andı' tartışmasına dair açıklamalarda bulundu. Kazan, "Artık Danıştay ve Yargıtay binası boşaltılmalıdır, Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda uygun bir yere taşınmalıdır. O binalar da öğrenci yurdu olarak kullanılsın" ifadelerini kullandı.
Avukat Turgut Kazan, 15 aylık tutukluluğunun ardından tahliye olan CHP Milletvekili Enis Berberoğlu ile bir araya geldi. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Danıştay başkanı arasındaki tartışma ve gazetecilikten gelen Berberoğlu hakkında milletvekilliği döneminde açılan, eylül ayında Yargıtay tarafından karar bağlanan davayla ilgili açıklamalarda bulunan Kazan, "Yargı, cumhurbaşkanının yapacağı şeyler hukuka aykırıysa, onları önlemek içindir" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Danıştay'ın aldığı 'Öğrenci Andı' kararına atfen "Beş yılda ant ile ilgili karar veriyor Danıştay. 2013'ten 2018'e kadar neredeydiniz? Şimdi mi aklınıza geldi? İzin alacaksak. O zaman ben bu makamda durmayayım. Çekeyim gideyim" demişti. Danıştay Başkanı Güngör de Cumhurbaşkanı'nın sözlerine "Yargılama süreci devam eden bir dava hakkında görüş beyan edilmesinin, hukuka, adalete ve yargıya olan güveni sarsacağı unutulmamalıdır" şeklinde yanıt vermişti.
Erdoğan'ın yargıya yol gösterdiğini, bunun da hukuksuzluğu tasdik eden bir durum olduğunu ifade eden Kazan, "Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Danıştay toplantısı yaptırıyor, onlar da esas duruşta huzura çıkıyor. Cumhurbaşkanı onlara yargının nasıl karar vereceğine dair yol gösteriyor. Yargı, cumhurbaşkanının yapacağı şeyler hukuka aykırıysa, onları önlemek içindir. Dolayısıyla senin elini kolunu bağlayacak. Ancak Cumhurbaşkanı hukuksuzluğu tasdik etti, ben ne dersem odur diyor" dedi.
Danıştay ve Yargıtay'ın bağımsızlığını kaybettiğini söyleyen Kazan, "Artık Danıştay ve Yargıtay binası boşaltılmalıdır, Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda uygun bir yere taşınmalıdır. O binalar da öğrenci yurdu olarak kullanılsın" dedi.
Türkiye'de hukuki durumun hiçbir zaman bugünkü kadar kötü olmadığı değerlendirmesinde bulunan Kazan, "Bizim milletimizin hafızası zayıf. Türkiye'de ilk İslamcı hükümet, Anayasa Mahkemesi kararıyla kuruldu. Necmettin Erbakan, Mesut Yılmaz hükümeti güvenoyu almamıştır diyerek davayı açtı. Anayasa Mahkemesi de bunu tasdik etti. Mesut Yılmaz hiçbir zaman bu bir yargı darbesidir demedi. Anayasa Mahkemesi, 'Mesut Yılmaz hükümeti güvenoyu almamıştır' dedi, olay bitti" ifadelerini kullandı.
Türkiye'de hukuk devleti değerinin hiç olmadığını, bunun da en çarpıcı örneğinin Berberoğlu hakkındaki dava olduğunu söyleyen Kazan, "Milletvekili seçilmiş bir insanın güvencesi yoksa, bizler gibi insanların nasıl güvencesi olabilir ki?" şeklinde konuştu. Kazan, "Bu dava nasıl güvenliksiz bir ortamda yaşadığımızı gösteriyor. Hukuk, öyle elle tutulur bir şey değil. İnsanlar tarih boyunca 'korkusuz yaşama' imkanına kavuşmak için mücadele vermişler. Bütün dünyanın suç sayacağı hırsızlık, dolandırıcılık, bir insanın canına ya da ırzına tecavüz etme gibi şeyler yapmadıkça, insanın başına hiçbir şey gelmez. Hele konuşmalarından, yazmalarından, haberlerinden dolayı hiçbir şey gelmez" dedi.
Berberoğlu'nun milletvekilliği görevine dikkat çeken Kazan, davada açıkça Anayasa ihlali yapıldığını söyledi. Yargının bağımsız karar veremediğini söyleyen Kazan, şöyle devam etti:
"Burada yargının bağımlılığı kendini o kadar gösteriyor ki, milletvekiline bu şekilde dokunuyorsanız, o yeniden milletvekili seçildiğinde ben yeniden yargılarım diyorsanız, bu açık bir şekilde Anayasa ihlalidir. Ben de vatandaş olarak düşünüyorum, eğer bir milletvekili bu kadar rahat tutuklanıyorsa, ben ayvayı yedim.
"Enis Berberoğlu olayı, Türkiye'de hukuk devletinin zerresinin kalmadığını, yargı diye de bir gücün olmadığını göstermektedir."
Yargı bağımsızlığına dair de görüş belirten Kazan, "İnsanlar 'korkusuz yaşama' hakkını sağlamak için mücadele etmiş. Bu nasıl sağlanır diye düşünülerek kralların, padişahların yetkileri kısıtlanmaya çalışılmış. Erdoğan'ın dün yaptığı konuşmanın tam aksine, onun elini kolunu dilediği gibi kullanma imkanını sınırlamaya çalışmışlar. Bunu da yönetene bağlı olmayan, hukuki değerleri özümsemiş, kaliteli bir yargı düzeninin kurulmuş olmasıyla sağlayabilirsin. Yani o, benden haksız vergi almaya kalktığı zaman, durup dururken beni mahkum etmeye çalıştığı zaman, yargı 'dur' diyecek, ben de ancak o zaman korkusuz yaşama hakkıma kavuşacağım" ifadelerini kullandı.
Hukuki değerlerin azaldığını söyleyen Kazan, 'korkusuz yaşama hakkı' için hukuki değerlerin şart olduğunu belirtti. Kazan, "Hukuki değerler nedir? İnsanlar bunun için demişler ki bağımsız yargı olmalı, adil yargılanma hakkı olmalı, özel hayat gizli olmalı, işkence yasak olmalı, konut dokunulmazlığı olmalı. Gecenin bir yarısı kapı çalıyor, polis ya da yeraltı dünyası gelmişse, orada korkusuz yaşama hakkı olmaz" şeklinde konuştu.
Yargı sürecine dair konuşan Berberoğlu, "Benim davamda hukuki hiçbir şey yok. Bu davayla ilgili hukuki bir şey konuşamayız. Bu siyasi bir davaydı, ben bir CHP milletvekili olarak içeri girdim, özet olarak bu yaşandı" dedi.
Washington Post yazarı Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın 2 Ekim'de Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğu'nda öldürülmesine dair de görüş belirten Berberoğlu, yaşanabilecek sonuçlardan korktuğunu ifade etti. Berberoğlu, "Türk medyası, gördüğüm kadarıyla Türk yetkililerden çok yabancı medyadan bilgi ediniyor. O yüzden Kaşıkçı cinayetiyle ilgili pek fazla ipucu yok. Sonuca varmak için bir öngörüde bulunmak yerine, yaşanan olayın sonuçlarına bakmamız gerekiyor. Mesela bu olay, Türkiye ile Suudi Arabistan'ın arasını açar mı? Görünen tam tersi. Türkiye ile İran ilişkileri nasıl etkilendi? Gözüken şey bozulduğu. Hepsini bir arada düşündüğümüzde bu olayın bir tetikleyici görevi gördüğünü varsaymak durumundayız. Ama dediğim gibi bunları söylerken komplo teorilerinden bahsediyoruz çünkü elimizde hiçbir bilgi yok. Bundan dolayı çok fazla şey söyleyemiyorum, sadece sonuçlarından korkuyorum" açıklamasında bulundu.