Danıştay 10. Dairesi, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hakkında kimin düzenlediği belli olmayan fişleme raporlarını, basına sızdıktan sonra açılan davada, ‘gizli’ damgasıyla mahkemeye göndererek sahiplenen Başbakanlığı ağır kusurlu bularak, tazminat ödemesine karar verdi.
Hürriyet'ten Nurettin Kurt'un haberine göre, Danıştay kararında, “Devletin güvenliği için özgürlüklerin göz ardı edilemeyeceği, kamu hizmetinin hukuk içinde yürütülmesi gerektiği” vurgulandı.
Danıştay, fişleme olaylarının önüne geçebilecek önemli bir karara imza attı.
15 Nisan 2008’de Bugün gazetesinde, Kılıçdaroğlu hakkında ‘Batı Çalışma Grubu’nun düzenlediği iddia edilen ve bazı karalayıcı iddiaların yer aldığı rapor yayımlanmıştı. Kılıçdaroğlu, gazete hakkında tazminat davası açtı. Ankara 20. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülen 2008/456 esas no’lu davada hâkim, habere konu olan raporun olup olmadığını sordu ve varsa bir nüshasının mahkemeye gönderilmesi için Başbakanlığa müzekkere yazdı. Başbakanlık Güvenlik İşleri Genel Müdürlüğü, 15 Nisan 2009’da ‘Gizli’ damgalı raporun bir örneğini mahkemeye gönderdi.
Kılıçdaroğlu’nun avukatı İlsu Çatak da 11 Ocak 2010 tarihinde, “Gizli kalması gereken bir raporu basına sızdırarak müvekkilinin kişilik haklarını ağır ihlal ettiği” gerekçesiyle Başbakanlık hakkında 50 bin TL’lik tazminat davası açtı.
Ankara 1. İdare Mahkemesi, Ankara 20. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilen raporun, kimin tarafından hazırlandığının, asıllarının nerede olduğunun ve Başbakanlık Uygulamayı Takip ve Değerlendirme Merkezi’ne ne şekilde intikal ettirildiğinin bilinmediğini belirterek, davacının iddialarını kanıtlayacak somut bir belge sunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verdi. Bunun üzerine Avukat Çatak temyize başvurdu. Danıştay 10. Dairesi, Kılıçdaroğlu’nun başvurusunu haklı buldu ve Kasım 2014’de verdiği ve taraflara geçen hafta tebliğ edilen kararında gerekçelerini şöyle sıraladı:
“Türkiye Cumhuriyeti’nin insan haklarına saygılı hukuk devleti olma niteliğinin doğal sonucu olarak idare, kamu hizmetinin yürütülmesi sırasında, Anayasa ile güvence altına alınan kişi hak ve özgürlüklerinin zedelenmemesi için gerekli her türlü önlemi almakla görevlidir. Yürütülen kamu hizmetinin devletin güvenliği ve varlığı ile ilgili olması, anayasal güvence altındaki temel hak ve özgürlüklerin gözardı edilmesini haklı gösteremez. Devletin varlığı ve güvenliği ile ilgili bir kamu hizmetinin de hukuk kuralları içerisinde yürütülmesi zorunludur.
Bir kamu hizmetinin yürütülmesi sırasında hukuk kurallarının uygulanması dışında kişi haklarının zedelenmiş olması, hizmeti yürüten idarenin ağır hizmet kusuru işlediğini gösterir ve tazmin sorumluluğunu doğurur. Olayda basında yer alan ve davacı hakkında birtakım ithamların bulunduğu haber dolayısıyla yayın organı hakkında açılan ve Ankara 20. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülen davada, mahkemece haberdeki iddialara dayanak gösterilen raporun istenilmesine karar verilmiş ve Başbakanlık Güvenlik İşleri Genel Müdürlüğü tarafından Başbakanlık arşivinde bulunan raporun bir nüshası ‘Gizli’ kaşeli olarak 15 Nisan 2009’da Ankara 20. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne sunulmuştur.
Davalı idarece raporun kim tarafından hazırlandığının, hazırlattırıldığının, asılların nerede olduğunun ve Başbakanlık Uygulamayı Takip ve Değerlendirme Merkezi’ne ne şekilde intikal ettirildiğinin bilinmediği rapora dayalı olarak hiçbir işlem tesis edilmediği ve eylemde bulunulmadığı ileri sürülmekteyse de, bahsi geçen raporun Başbakanlık tarafından üzerine ‘Gizli’ kaşesi vurulmak suretiyle mahkemeye ibraz edildiği, bir diğer ifadeyle söz konusu raporun davalı idare arşivinde tutulduğu ve mahkemeye ibraz edilerek sahiplenildiği görülmektedir.
Kim tarafından düzenlendiği ya da düzenlettirildiği belli olmayan ve niteliği gereği gizli kalması gereken raporun basına sızdırılması suretiyle aktif siyaset yürüten davacı hakkında birtakım şüphe ve tereddütler uyandırılmış, toplumdaki her birey gibi onurlu ve saygın yaşama hakkı ağır bir şekilde zedelenmiştir.
Mahkemece, takdir edilecek manevi tazminatın idarenin olaydaki kusurunu, niteliğini ve ağırlığını ifade edecek ölçüde saptanması zorunlu bulunmaktadır. Yürütmekle görevli olduğu hizmeti, kişi haklarının zedelenmesini önleyecek şekilde gerekli önlemleri alarak düzenleyemeyen ve niteliği gereği gizli kalması gereken raporu basına sızdırılması nedeniyle gizliliği sağlayamayan davalı idarenin olayda ağır hizmet kusuru bulunmaktadır. Davalı idarenin açıklanan ağır hizmet kusuru nedeniyle davacının uğradığı manevi zararın tanzimi gerekirken, davanın reddi yolunda verilen temyize konu kararda hukuki isabet bulunmamaktadır.”
Bozma kararı üzerine Ankara 1. İdare Mahkemesi, yeniden bir karar verecek. Mahkeme eski kararında direnirse son sözü, Danıştay Genel Kurulu söyleyecek.