Darbe Komisyonu’nun taslak raporunda cemaatlerle devlet arasındaki ilişkilere yönelik önerilerin sıralandığı bölümde cemaatlerin akredite edilerek denetlenmesi yönündeki öneri, TBMM Başkanlığı’na sunulan asıl raporda cemaatlerin takip edilmesine dönüştü.
TBMM Darbe Araştırma Komisyonu’nun taslak raporunda önerilerin sıralandığı üçüncü kısımda öneri bölümünde yer alan “Sivil Dini Oluşumlar İle Devlet Arasındaki İlişkilerin Yeniden Düzenlenmesi” başlığıyla cemaatlere yönelik denetim getirilmesi önerisi yapılıyordu. Taslak raporda; cemaat yapılarının çoğunun açık, şeffaf ve esnek olmaktan uzak olduğu, genellikle faaliyetlerini gizlilik içinde ya da denetimlerden uzak şekilde yürüttüğü bilgisine yer veriliyordu. Taslak raporda, “Bu kurumların toplum yararına çalışıp çalışmadıkları hususunun kim ya da hangi kurumlarca akredite edileceği ciddi bir sorundur” ifadesi yer alıyordu. Cemaatlerin akredite edilmesinin tek başına Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yapılmasının mümkün görünmediği belirtilen taslak raporda, “Bu oluşumların sosyal ve dinî meşruiyet, denetim, hukukilik, mali yapının şeffaflığı gibi kriterler bakımından akredite edilmesi ve bu tür faaliyetlerin genel bir meşruiyet zemininde yürütülmesinin temin edilmesi, bu alanda üzerinde dikkatle ve etraflıca düşünülmüş hukuki düzenlemeler gerektirmektedir” önerisi yapılıyordu.
TBMM Başkanlığı’na sunulan asıl raporda ise cemaatlerin bir kuruma akredite edilerek denetim altına alınması yönünde önerilerin yapıldığı ilgili bölümde değişiklikler yapıldı. Meclis’e sunulan raporda, Türkiye’nin bu tür yapılarla sorun olarak karşılaşmaması için hukuk içerisinde dini özgürlüklerin tam bir güvence altına alınması gerektiği belirtildi. Asıl raporda, cemaatlerin toplum yararına çalışıp çalışmadığı hususunun kim ya da hangi kurumlar tarafından takip edileceğinin ciddi bir sorun olduğu belirtildi. Raporda, cemaatleri takip görevinin tek başına Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yapılması mümkün olmadığı, bu konuda bir düzenleme yapılması önerisinde bulunuldu.
Asıl raporun öneriler kısmında yer alan “Din İstismarının Önlenmesine Yönelik Alınması Gereken Tedbirler” bölümüne yapılan eklemede, “Tek tip bir dini anlayış dayatmaktan uzak durularak farklı dini anlayış ve uygulamalar etrafında bir araya gelen topluluklara serbest faaliyet ortamı sağlanması ilke olarak kabul edilmeli, ancak bu özgürlüğün istismar edilmemesi için belirli kıstaslar konmalıdır. Örnek vermek gerekirse, siyasallaşmamak, şiddeti teşvik etmemek ve meşrep veya anlayış farkını kavga ve tefrika aracı haline getirmemek, ticari hayatı speküle ve manipüle edici faaliyetlerde bulunmamak, her topluluğun riayet etmesi gereken temel kurallar olarak vurgulanmalı ve cemaatlerin faaliyet serbestisinin sınırları olarak kabul edilmelidir” önerileri yer aldı.
CHP Başkan Yardımcısı Aykut Erdoğdu, TBMM Başkanlığı’na sunulan raporda taslak raporda olmayan ve CHP’yi suçlayan ağır iftiraların CHP’li üyelerden gizlendiğini belirtti. CHP’nin FETÖ’yle aynı amaç birliği içinde olduğu yönünde eklenen ifadelere değinen Erdoğdu, şunları dile getirdi: “Yazılmış raporun değiştirilmesi sonucunda ortaya çıkan korsan raporun TBMM Başkanlığı tarafından kabul edilerek basılması ve dağıtılması, daha önce hiçbir darbe döneminde yaşanmamış bir skandaldır. TBMM geleneklerine, hukuka ve ahlaka aykırı bu işlem, 20 Temmuz darbesinin sonuçlarından birisidir. Tarihi boyunca FETÖ ve türevleriyle mücadele etmiş olan CHP’ye atılan bu ahlaksız iftiraları kabul etmiyor ve aynen sahibine iade ediyoruz.” Erdoğdu, TBMM Başkanı İsmail Kahraman’dan söz konusu ifadelerin TBMM Başkanlığı’na teslim edilen rapordan çıkarılmaması durumunda muhalefet şerhinin yeniden yazılmasını için komisyona iade edilmesini isteyeceklerini de belirtti. CHP Genel Başkan Yardımcısı Tekin Bingöl de parti genel merkezinde yaptığı basın toplantısında “Daha önce arkadaşlarımıza dağıtılan metin değiştirilmiş, genel başkanımıza yönelik son derece yakışıkısız cümleler, kalpazanca rapora yerleştirilmiş. Bizim genel başkanımızı Fetullahçı terör örgütüyle ilişkilendirmeye kargalar bile güler. Neden? Çünkü biz yıllardır bu örgütü, ‘F tipi örgütlenme’ diye nitelendiren bir siyasi partiyiz” diye konuştu.