Darbe Komisyonu'ndan: Bir liste ortaklığı olmasa, bu kişilerin AKP'de ne işi olurdu?

Darbe Komisyonu'ndan: Bir liste ortaklığı olmasa, bu kişilerin AKP'de ne işi olurdu?

CHP’nin 24. Yasama dönemi İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler, 30 Mart yerel seçimlerinde sözleri nedeniyle Darbe Komisyonu’nun AKP’li Başkanlık Divanı tarafından kendisinden talep edilen ‘Fethullahçı terör örgütü konusundaki değerlendirmelerini’ yazılı olarak gönderdi.

“Cemaat, uzun yıllar boyunca deniz kabuklusu gibi davranmış bir yapıdır. İktidarlara ve iktidara yakın olan kurumlara yapışarak yaşamak, bu yapının yaşam tarzıdır” diyen Güler, parti yönetimlerinin bu yapıya çoğu zaman siyasal oportünizmin sığlığında bu seslere kulak tıkadığını ve iktidar yarışında her yol mubah anlayışıyla çeşitli ilişkiler geliştirmekten geri durmadıklarına dikkat çekti. 

 30 Mart 2014 yerel seçimleri konusunda Güler, “Örgütün henüz PDY diye de FETÖ diye de resmen tescillenmiş olmadığı o tarihte, "Cemaat oyunu güçlü olana verecek; MHP güçlüyse ona, CHP güçlüyse ona, bağımsız güçlüyse bağımsıza" şeklinde dile getirilen bir harekat yaşadık” dedi.

Güler'in Komisyona gönderdiği değerlendirmesinden bazı bölümler şöyle:

"Değişik zamanların siyasal iktidarları ile partiler, bu yapıya, sahip olduğunu varsaydıkları maddi, ilişkisel ve seçmen gücünden yararlanmak amacıyla kendi yanlarında ve hatta içlerinde yer açmışlardır. Siyaset biliminde parti-içi koalisyon anlamına gelen, çoğu zaman yazılı olmadığı için 'örtülü ittifak' olarak adlandırılan zemin, bu ve benzeri oluşumlar için mümbit bir arazi olmuştur.

Siyasal partilerin bu yapıyla ilişkileri, toplumda 1980'li yıllardan beri tartışma ve eleştiri konusudur.

Farklı partilerin mensup ve seçmenleri, sahip oldukları bakış açısına göre çeşitli nedenlerle hoşlanmadıkları, tedirgin oldukları, düşmanca buldukları ya da ideolojik olarak içlerine sindiremedikleri bu oluşumu partilerinin şu ya da bu makam ve mekanında görmek istemediklerini dile getirmişlerdir. Parti yönetimleri ise, çoğu zaman siyasal oportünizmin sığlığında bu seslere kulak tıkamışlar, iktidar yarışında her yol mubah anlayışıyla çeşitli ilişkiler geliştirmekten geri durmamışlardır.

Herhalde bu durumun, yaşandığı için en açıklayıcı örneği, FETÖ/PDY soruşturmaları nedeniyle kaçak ya da tutuklu durumuna düşen AKP 24. Dönem milletvekillerinin varlığıdır. Parti-içi koalisyon, örtülü ittifak, kendini seçim listelerinde ele veren bir iştir. Bir liste ortaklığı olmasa, bu kişilerin AKP'de ne işi olurdu?

Bir başka örnek de, 30 Mart 2014 yerel seçimlerinde tanık olduğumuz harekattır. Örgütün henüz PDY diye de FETÖ diye de resmen tescillenmiş olmadığı o tarihte, "Cemaat oyunu güçlü olana verecek; MHP güçlüyse ona, CHP güçlüyse ona, bağımsız güçlüyse bağımsıza" şeklinde dile getirilen bir harekat yaşadık. Cemaat, dünya görüşü bakımından bir arada olamayacağı siyasal yapılara "oyları"nı ve televizyonlarıyla gazetelerinde propaganda olanaklarını sundu. Karşılığında bu çevrenin zihniyet çürüklüğünü, doku uyuşmazlığını, Amerikancı suratını, her şeyini görmezden gelen siyasi oportünizm adeta şaha kalktı. Seçim işbirlikleri olmasa, bu ortam nasıl mümkün olurdu?

Elli yıldır var olduğu bilinen Cemaat'in üç yıl önce bir suç ve terör örgütü olarak resmen tescillenmesi, siyaset dünyası için bir açmaz yaratmıştır. Şimdi siyasal yaşamda var olsun olmasın, tüm siyasal iktidarlara ve partilerin üzerine bir 'sorumluluk' ve sorumluluktan doğan 'suçluluk gölgesi' çökmüştür.

Ezeli rakip siyasal partiler de, birbirlerini bu gölgeyle vurmaya çalışmakta, ele geçen her türlü fırsatı değerlendirmektedirler. Ne var ki bundan en büyük yararı, resmi olarak FETÖ/PYD sıfatı verilen oluşum elde etmektedir.

Bu açmazı çözmemiz gerekir.

Karşımızdaki suç ve terör yapısı siyasal partilerin Cemaat/PDY/FETÖ yapısına nasıl yaklaştıkları gibi herkesin bildiği "sırlar"dan hareketle çökertilemez. Böyle hareket edenin niyetinden kuşku duymak uygun olur. Çünkü bu hareket noktası, konuyu kısır parti çıkarları çekişmesine kurban etmekten başka yere varmaz.

Açık ki, iktidarların ve partilerin destek ve işbirlikleri, bu örgütün eskiden beri gizlice güttüğü amaç ve hedefleri bilip benimsedikleri, paylaştıkları, dolayısıyla terör elemanlığı, teröre yardım ve yataklık, ortaklık yaptıkları anlamına gelmez. Siyasal partilerin bu berbat süreçteki rollerini FETÖ/PYD elemanlarının faaliyetleri gibi değerlendirmek olanağı yoktur.

Eğer gerçekten anlamlı bir sonuç elde etmek istiyorsak sapla samanı sağlamca birbirinden ayırmamız gerekir."