TSK'daki cunta yapılanması tarafından düzenlenen darbe girişimini araştırmak ve alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırması Komisyonu'nun CHP'li üyesi Aykut Erdoğdu, bir haftasını geride bırakan komisyonun çalışmalarını "AKP'nin darbe gerçekleriyle ilgili korkuları var görünüyor. Sakladıkları ve açığa çıkmasından çok korktukları gerçekler var", "Sanki gizli bir el komisyonun çalışmasını engelliyor gibi hissediyorum. Bu gizli el ilerleyen günlerde ağır manipülasyonlarla bir yandan gerçekleri gizlerken diğer yandan kurgulanmış bir senaryoyu gerçek diye sunabilir. Karşı darbenin psikolojik saldırılarına hazırlıklı olmalıyız" ifadeleriyle anlattı.
BirGün'den Ece Zereycan'a konuşan Aykut Erdoğdu'nun açıklamaları şöyle:
»15 Temmuz gecesi ve sonrasında yaşananları nasıl okuyorsunuz?
Darbe girişimi gecesi yaşananları, Agatha Christine'nin Orient Ekspres kitabında yaşanan cinayete, CHP'yi de cinayeti araştıran dedektif Hercule Poriot'a benzetiyorum. Romanın sonunda bütün yolcular katil çıkmıştı. 15 Temmuz gecesi Türkiye'nin Orient Ekspres'i olabilir. Bu iç içe geçmiş 10 yıllık darbeler sürecinde bazı mağdurlar darbeci, bazı darbecilerse mağdur çıkabilir. Bize düşen korkmadan, çekinmeden, ucu bize dokunur demeden gerçeği, sadece gerçeği aramak.
»Komisyonunun çalışmalarını ancak tutanaklardan takip edebiliyoruz. Nasıl gidiyor çalışmalar?
Komisyon 4 partinin ortak teklifiyle kuruldu. Ancak daha kuruluş aşamasında tartışmalar başladı. İlk ve en büyük tartışma komisyonun bazı AKP'li üyelerinin geçmişte Gülen cemaati ile ilgili övgü ve destekleriydi. Bu tartışmaların odağında yer alan Reşat Petek'in komisyon başkanı seçilmesi ve komisyon başkanlık divanında muhalif üyelere yer vermemesi tartışmaları büyüttü. Ayrıca komisyona ait olması gereken bazı önemli yetkiler (komisyonda kimlerin dinleneceğinin tesbiti gibi) içtüzüğe aykırı olarak Komisyon Başkanı'na verildi. Bütün bu tartışmaların üstüne bir de görsel basının komisyona alınmaması; güveni iyice sarstı. Bütün bu yapılanlar bize AKP'nin darbe ile gerçekleri saklama gayreti olarak göründü.
»CHP komisyonda kimlerin dinlenmesini talep etmişti?
Bu karanlık darbe girişimi daha karanlık bir karşı darbe yarattı. Eğitim politikasından dış politikaya kadar temel politikalar darbe bahanesiyle dönüştürülüyor. Bu sebeple ilk ve öncelikli görevimiz darbe girişimiyle ilgili gerçekleri ortaya çıkarmak. CHP olarak çağrılacak isimleri bu gerekçeyle seçtik. Bu kapsamda ilk aydınlatmamız gereken 15 Temmuz gecesi. "O gece neler yaşandı? Bir pazarlık oldu mu? Darbe önceden biliniyor muydu?" gibi birçok makul soru hala cevapsız. Bu yüzden ilk olarak MİT Müsteşarı, Genel Kurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanlarının dinlenmesini istedik. İkinci olarak darbeci komutanların dinlenmesini istedik. Bunlardan alacağımız bilgilere göre darbe girişimi öncesi ve sonrasına doğru araştırılmanın genişletilmesini istedik. Bu kapsamda henüz sonuç alamadık. Sanki gizli bir el komisyonun çalışmasını engelliyor gibi hissediyorum. Bu gizli el ilerleyen günlerde ağır manipülasyonlarla bir yandan gerçekleri gizlerken diğer yandan kurgulanmış bir senaryoyu gerçek diye sunabilir. Karşı darbenin psikolojik saldırılarına hazırlıklı olmalıyız.
»Kim ya da kimlerdir bu "gizli el" sizce?
Türkiye tam bir Ortadoğu ülkesine dönüştü. Ortadoğu'da kim dost, kim düşman belli olmaz. Bir gecede çıkarlar ayrışır, ertesi sabah yeni ittifaklar kurulur. 15 Temmuz darbe girişimi bir Ortadoğu darbesi. Böyle bakınca birçok gizli elden bahsetmek mümkün. En kirli ve en güçlü el Saray’ın eli gibi görünüyor. Ancak MİT ve Genel Kurmay içindeki gizli eller veya bazı elçiliklerin yerel eldivenle gizlenmiş ellerinden şüpheleniyoruz. Hepsinin müdahalesini hesaplamaya ve bütün bu karanlık güç odaklarından bağımsız gerçekleri ortaya çıkarmaya çalışıyoruz. Bu yüzden gelen her bilgiyi teyit etmeye çalışıyor yapılan bütün telkinleri dikkatle not ediyoruz. Bu darbe girişimi ve sonrasında yaşananlar Türkiye'nin bütün pisliklerinden kurtulmasını ve arınmasını sağlayacak bir sürecin tetikleyicisi de olabilir. Bu hayırlı sonuç için; pişmanlık duyan birkaç kilit adamın cesaretle çıkıp bildiklerini anlatması ve halkın adaletine ve vicdanına sığınması gerekir.
»AKP, darbe girişimini, komisyonun bu işleyişiyle aydınlatabilir mi?
AKP'nin darbe gerçekleriyle ilgili korkuları var görünüyor. Sakladıkları ve açığa çıkmasından çok korktukları gerçekler var gibi. Kolay değil bir anda feda edilen 242 canın katillerinin şeriki (ortağı) olma ihtimali var. O geceyi açıklayamıyorlar. MİT Müsteşarını, Genel Kurmay Başkanını, Adil Öksüz'ü, enişteyi açıklayamıyorlar. O sabah darbeyi MİT'e ihbar eden subayı açıklayamıyorlar. Bu çaresizlikle CHP'de Fetullahçılarla işbirliği tezini güçlendirmek için Birgül Ayman Güler, Emine Ülker Tarhan, Tayyibe Gülek gibi isimleri komisyona davet ederek tezlerini bu isimlere söyletmeye, teyit ettirmeye çalışıyorlar. Bu kapsamda gelecekte 2. ve 3. kaset skandallarına hazırlıklı olmalıyız. Bu darbeyi muhalefetin üstüne yıkmak için en ahlaksız iftiralara hazırlıklı olmalıyız. Bu iftiraların bu komisyon üzerinden (özellikle komisyona çağrılan isimler ve gönderilecek belgeler üzerinden) tezgahlandığına yönelik makul şüphelerimiz var.
»Sizi böyle bir tezgâh kurgulandığını düşünmeye sevk eden nedir?
Darbe günü ve gecesinde karanlık saatler var. MİT'e gelen bir subayın darbeyi saat 11:00'de ihbar ettiği söyleniyor. Önce MİT Müsteşar Yardımcısı sonra Müsteşar Genel Kurmay'a gidiyor. MİT Müsteşarı saat 21:00 civarı Genel Kurmay'dan ayrılıyor ve bir daha kendisinden ne Cumhurbaşkanı ne Başbakan haber alamıyor. Söylenene göre Diyanet İşleri Başkanı ile yemeğe gitmiş ve camilerden salalar okunmaya başlıyor. CB eniştesinden darbeyi haber alıyor. Hakan Fidan Genel Kurmay'dan ayrılırken darbeci Özel Kuvvetler, Genel Kurmay'ı işgal ediyor. Hulusi Akar, Ergenekon ve Balyoz davalarıyla önü açılmış ve Genel Kurmay'ın Fetullahçılar tarafından ele geçirilmesine en azından göz yummuş bir komutan. O gece Genel Kurmay'da yaşananlarla ilgili ifadelerde çelişkiler var. Genel Kurmay Başkanı zorla mı derdest edilmiş, yoksa "Yanlış yapıyorsunuz" dedikten sonra montunu ve kepini alıp Akıncılar’a mı götürülmüş? Akın Öztürk'e komutanlar kefil oldu. Akın Öztürk darbeci mi yoksa darbeyi engellemek için görevlendirilmiş müzakereci mi? Başta Genel Kurmay Başkanı'nın Emir Subayı olmak üzere çözülen darbecilerin itirafları ile kamuoyuna anlatılanlar arasında tutarsızlıklar var. Darbe sonrası Erdoğan bu darbe girişimi için "Allah'ın lütfu" dedi ve normal koşullarda yapmaya cesaret edemeyeceği birçok işlemi yaptı. Bilinen uygulamalar kadar İsrail'le yapılan anlaşma ve Irak ve Suriye politikalarında siyasi intihar kabul edilecek adımlar var. Bütün memleketin üst akılla barışma hediyesi, bir tür berdel evliliği ve sonuçta Erdoğan'ın koltuğu uğruna ülkenin kurban edildiği bir diz çökme hali Türkiye adına bir felaketle sonuçlanabilir.
»Komisyonda dinlenen isimler de ilginç. Mesela Mehmet Ağar ve söyledikleri. Ve rektör Akgündüz. ‘Kur-an Akp ile Hizmetin ittifakını istiyor’ diyen bir ismin dinlenmesi…
Komisyona gelen kamu görevlisi kökenliler genelde "Ben cemaatle çok mücadele ettim. Benim cemaatle hiçbir ilgim yok" tezlerini etliye sütlüye dokunmadan ispata çalıştılar. Bildikleri birçok gerçeği anlatmadıklarını düşünüyorum. "Neme lazım bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın" havasında konuştular. AKP'nin darbe teşebbüsü sonrası başlattığı karşı darbenin terör ortamında büyük görünümlü miniklerin korkusu komisyonda hissediliyor. Mehmet Ağar muhteşem siyasi zekası(!) ve üstün hitabet yeteneği(!) ile bizi büyülediğini düşünmüş olabilir. Ama günün sonunda komisyona hiçbir bilgi vermeyen, gerçekleri gizleyen ve kendini aklamak isteyen bir izlenim bıraktı. Kendi döneminde Fetullahçıların Emniyet ve Mülkiye'de nasıl güçlendikleri gerçeğini gizledi. Türkçe Olimpiyatları’nda yaptığı cemaat güzellemelerini "espri yapmıştım" diye savundu. Varın gerisini siz düşünün. AKP'nin cemaatle muhafazakarlık-dincilik arasına mesafe koymak için getirdiği ilahiyatçılar da ayrı bir komedi. Daha dün "Işık Süvarileri" "İslam Mücahitleri" "Altın Çocuklar" diye yere göğe sığdıramadıkları Fetullahçıların aslında Cizvit Papazları olduklarını ispatlamaya çalışıyorlar. Biz de bu düşük zekalı tiyatro sahnelerini izlemekten sıkılıp dışarı çıkıyoruz. AKP ve yalancı şahitleri komisyonda bu şekilde kendilerini tatmin ediyor.
»Peki komisyon atıl durumdayken, Meclis; OHAL ve KHK'lerle işlevsiz kılınmışken Ana Muhalefet Partisi’nin stratejisi ne olacak?
İktidarı yenilmez bir güç, muhalefeti de çaresiz ve etkisiz görmek gibi bir yanlış algı var. Erdoğan kendi tarihinin en zayıf anında. Sekiz şiddetinde sallanıyor. ‘Üst Akıl’ dediklerinin önünde diz çökmüş af diliyor görüntüsü veriyor. ABD, Rusya, İsrail ilişkilerine yakından bakın ne demek istediğimi anlayacaksınız. Bu sırada dönüp içeride naralar atıyor. Bu bir cesaret kükremesi değil korku çığlığı. Yıkılacağı kesin. Biz, memleketi bu enkazın altından çekip almaya çalışıyoruz. Bunu ancak halkla birlikte yapabiliriz. Bu Darbe Komisyonu memleketi enkazdan kurtarmanın en önemli araçlarından. Bu karanlık geceyi halkla birlikte aydınlatacağız. Bu puzzle yapmak gibi… Hepimiz bir parçayı bulup birleştireceğiz, sonuçta büyük resim açığa çıkacak.
»Peki bu kadar sıkıntının arasında başkanlık konusunun yeniden gündeme gelmesine ne diyorsunuz?
Aslında bu kadar konu Başkanlık için gündeme geldi de diyebiliriz. Erdoğan uzun zamandan beri kendi deyimiyle üst akıla Başkanlık mesajı vererek uzlaşmaya çalışıyor. Arap Baharı sonrası "Dünya liderliği" hezeyanıyla yaptığı "One münüt" hatasını telafi etmeye çalışıyor. Kimi zaman kendine hakim olamayıp, yükselip uçak düşürüyor. Sonra pişman olup, Mavi Marmara'da can verenleri 20 milyon dolara İsrail'e pazarlıyor. Gazze ablukasını meşrulaştırıyor. İsrail yanlısı olduğunu ispatlamak için ABD'de yahudi lobi şirketlerine 67 milyon dolar ödüyor. Sonra tekrar yükseliyor, Şangay beşlisi diyor. Sonra pişman olup NATO bizim için vazgeçilmez diyor. Bir rüku’da bir secde’de Türkiye'yi küçük düşürüyor. Günün sonunda pazarlığı anlaşmayla bitirmek için başkanlık gücünü ardına almaya çalışıyor. Yani bütün bu olanlar başkanlıkla, başkanlık bütün bu olanlarla ilişkili. İç içe geçmiş kumpaslar dizisi.
»Karanlık bir tablo bu. Daha etkin bir mücadele görebilecek miyiz CHP’de, Meclis’te ya da toplumsal muhalefetle birlikte, sokakta? Sıkıntı nerede?
Gerçeklerin er ya da geç açığa çıkma gibi bir huyu vardır. Gerçeklerle birlikte kağıttan kuleler yıkıldığında ‘Bu kadar kolay mıydı?’ diyebileceğini düşünüyorum. AKP; kumundan, demirinden, betonundan çalınmış bir bina. Bu bina bizim hatalarımızla ayakta duruyor. Biz dediğim sadece CHP değil. Bütün muhalif güçler. Bu noktada özellikle sol çevrelerin ciddi bir özeleştiri vermesi gerekiyor. Devrimci ahlak ve fedakarlık, kendi mahallemizde taşlanmayı göze alarak, bu tartışmayı açmayı gerektiriyor.
***
Murat Hazinedar olayı
Örgüt kültürü ve disiplininin çizdiği sınırlar içerisinde cevap vereyim. Murat Hazinedar’ın temsil ettiği değerlerle bizim temsil ettiğimiz değerler arasında büyük farklar var. Nihayetinde Parti Meclisi ve MYK olaylara el koyup konuyu disiplin kuruluna iletti. Hepimiz aldığımız pozisyonların verdiğimiz kararların hesabını örgütümüze vereceğiz. Belediyeler CHP açısından mikro iktidar alanları. Mikro ve iktidar kavramları önemli. Devlet kurmuş bir kurumsal parti için belediyeler mikrodur. Ama aynı zamanda bir muhalefet partisi için iktidar laboratuvarıdır. CHP’nin yolsuzluktan azade, iktidar baskısına rağmen etkin çalışan, gurur duyduğumuz onlarca belediyesi var. Ancak birkaç belediyemizde bizi kamuoyu önünde zora düşürecek olaylar yaşandığı da sır değil. Burada en temel değer, yolsuzlukların CHP’nin kapısından bile geçememesi. Bu konu bizim kırmızı çizgimiz. CHP’de hepimizin bir değeri vardır ancak hiçbirimiz CHP’nin ortak değerinden daha büyük değiliz.
***
AKP mezarlıkta ıslık çalıyor
Korkunun ecele faydası yok. Yaptıklarını biliyorlar ve yaptıklarının hesabının sorulmasından korkuyorlar. Bu şekilde korku yaratma çabaları, mezarlıkta ıslık çalma. AKP hali hazırda silahlı zaten. Genel Kurmay, MİT ve Emniyetin korkak yöneticileri, darbe soruşturmasından kurtulmak için Reisçi oldular. Hali hazırda her ilde mahallesi olan paramiliter AKP gücü olarak tasarlanmış cihatçılar ve türevlerinin mahallesi varken, SADAT falan gibi komikliklere gerek yok. AKP’nin anlayamadığı paramiliter güce döndürülmüş militer güçlere bile güvenilmez. Ergenekon ve Balyoz kumpaslarıyla önlerini açtıkları Fetullahçı AKasker ve AKpolisler az kalsın canlarını alıyordu. Bugün besleyip büyüttükleri IŞİD ve türevleri yarın kendi Azrailleri olabilir. Bugün Reis diye kolladıkları yarın kendi işkencecileri olabilir. AKP’nin açtığı yolların tamamı farklı kapılardan kendi cehennemlerine çıkıyor. Genetik olarak sorunlu bu hareketin tek çıkış yolu hukuk ve demokrasi. Ancak en düşük bedelden bile çok korktukları için en ağır bedeli ödeyecekler. Kötü olan bu bedeli bütün halkımıza da ödetme riskleri. Bu riskin gerçekleşmesine engel olmak için çalışıyoruz.