"Balyoz Darbe Planı" temyiz davasının ilk duruşması bugün sona erdi.
Hürriyet'ten Oya Armutçu'nun haberine göre, sanıkların 120 avukatı teker teker savunmalarını yapacak. Ancak bunun öncesinde 404 sayfalık ortak savunma metni okunmaya başlandı. Metinde ana fikir, "darbe planı hayata geçmedi, bu nedenle suç yok şeklinde belirtilirken, usül ve esasa ilişkin değerlendirmeler öne çıktı. Savunmalarda da teknik detaylar ön plandaydı.
Bir çok ilkin yaşandığı temyiz duruşması öncesinde polisle avukatlar, gazeteciler ve sanık yakınları arasında tartışma yaşandı.
Sanıkların katılamadığı duruşmaların ilkinde ilk tartışma da yaşandı. Duruşmada alfabetik sıraya göre savunma yapılması kararına sanık avukatları itiraz etti. Mahkeme Başkanı Ekrem Ertuğrul da kimsenin savunma hakkını kısıtlamayacaklarını belirterek, ''Buna inanın bu konuda samimiyiz. Ancak alınmış kararları bozamayız'' dedi.
Yargıtay yönetimi duruşma öncesi kapı girişinde ve salonda özel önlemler aldı. Salona ekranlar yerleştirildi. Bilgisayar ekranlarına uyarı amaçlı duruşma salonunda her türlü ses ve görüntü kaydının yasak olduğu uyarıları yansıtıldı. TCK 286' ya göre ses ve görüntü kaydı yapanların altı aya kadar hapisle cezalandırılacakları uyarısı yapıldı.
70'e yakın avukatın aralarında anlaştığı ve usül ekonomisi açısından dosyayı bölüm bölüm anlatacakları delillerin değerlendirilmesinin tekrar tekrar yapılmayacağı belirlendi.
Tarihi temyiz duruşması saat 9.45'te Yargıtay 9. Ceza Dairesi Başkanı Ekrem Ertuğrul'un Başkanlığı'nda başladı. Başkan Ertuğrul duruşmayı açmadan önce uygulanacak duruşma usulünü açıkladı. Duruşmalar kesintisiz Pazartesi-Perşembe arasında yapılacağını saat 9.00'da başlayıp 12.00'de ara verileceğini bildirdi. 13.30'da başlayacak duruşmaların ne zaman biteceği ise bildirilmedi. Bu durumda duruşmalar 20 Temmuz'da başlayacak adli tatil öncesi tamamlanmış olacak.
Temyiz isteyen avukatlar sanıklarıyla sınırlı alfabetik isim sırasına göre savunma yapacak. Savunma sırası değiştirilmeyecek. Duruşma düzenini bozan avukat ya da izleyiciye yasal yaptırım uygulanacağı da bildirildi.
Ertuğrul, "Yargı erkinin süjesi sayın müdafiiler, medyanın değeli temsilcileri, milleti temsilen hazır bulunan sayın izleyiciler" diye duruşmayı açtı. Ertuğrul, duruşmayla ilgili uyarılarda bulunrdu.Yargıtay'da yapılan duruşmanın kendine özgü farklı bir duruşma olduğunu belirterek, sadece duruşmalı inceleme isteyen sanıklar yönünden yapılacağını bildirdi. Ertuğrul, suç vasfı ne olursa olsun talep olmayan sanıklar yönünden duruşma yapılamayacağını belirterek şöyle dedi:
"Savunma sırasını gösterir liste dağıtılmış ve duruşma salonu kapısına asılmıştır. Temyiz duruşması kendine özgü bir duruşmadır. Bu duruşmanın usülü CMK'da belirlenmiş ve farklı bir usul ortaya koyulmuştur. Raportör üyenin hazırladığı raporun ardından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın raporu okunacak ardından alfabetik sıraya göre sanık müdafilerine söz verilecektir. Yargıtay temyiz duruşması istisnai bir yargılama faaliyetidir. Savunmalar not tutularak tespit edilecektir. Bu nedenle savunmanın süre ve içerik olarak temyiz incelemesinin amacına ve mahiyetine uygun olması beklenmektedir. Duruşma düzenini bozan kişi ve kişilere karşı yasal yaptırımlar uygulanacaktır. Duruşmanın safahatı ise Yargıtay web sitesinden takip edilebilecektir."
Ertuğrul'un açıklamalarının ardandan Dairenin 2013/ 9110 esas numarası verilen dosyanın temyiz duruşmasına geçildi. Önce dosyanın durumuna ilişkin rapor okundu. Ardından savcılık makamındaki Zülfikar Altınyüzük'ün 256 sanık yönünden cezaların onanmasını isteyen tebliğnamesinin okunmasına geçildi.
İlki kısa süreli iki kez kesilen ışıklar da de tarihi duruşmanın bir diğer aksaklığı olarak kayda geçti.
Balyoz duruşmasında ilk usül tartışması yaşandı ve duruşmaya on dakika ara verildi. Sanık Halil İbrahim Fırtına'nın avukatının öncelik telgrafı başkan Ekrem Ertuğrul tarafından kabul edilmedi. Ertuğrul, haftada dört gün duruşma yapılacağını, alfabetik sıralamaya göre savunma yapılacağını sırasını kaçıran avukatın en son yine alfabetik sıraya göre dinleneceği şeklinde karar aldıklarını belirtti. Bu uygulamaya sanık avukatları itiraz ederken, Ertuğrul bir usül belirlemek zorunda olduklarını söyledi. Sabık avukatlarından Ali Rıza Dizdar, "Sayın Başkan sesinizi yükselterek konuştunuz" diye itiraz etti. Sanık avukatlarından Celal Ülgen, "Sayın Başkan avukatlara karşı ses yükseltemeyin" yanıtı verince Ertuğrul, "Sizden talimat alacak değilim. Lütfen yerinize oturun" dedi. Ertuğrul sonra şu açıklamayı yaptı: "Kimsenin savunma hakkını kısıtlamayacağız. Buna inanın bu konuda samimiyiz. Ancak alınmış kararları bozamayız. Kaos olur. Lütfen bu sıraya ve belirlenen usüle uyalım. Usül belirleme yetkisi heyetimize ait. Eksik kalan hususlarda sona kalanlar yine alfabetik sırayla savunma yapacaklar. İlk derece mahkemesinde aleni bir duruma yapıldı. Aleniyetin anlamı şuydu. Her söylenen sözün sizler ve sanıklar tarafından değil tüm Türkiye'nin 75 milyonun bilgi sahibi olması sağlandı. Buradaki duruşmanın amacı farklı ama aleni bir duruşma yapıp fiziken imkanlar yeterliliğince bu sağlanmıştır. Burada tutuklu sanıklar olmadığı için onların hakkını korumak adına sınırlama yapmayacağız. Haftada dört gün duruşma yapacağız. Şimdi savunmalara geçiyoruz"
Sanık Halil İbrahim Fırtına'nın avukatı Kazım Yiğit Akalın, "Sayın başkan biz 60 avukat ortak temyiz dilekçesi hazırlamıştık. Sizden bunu aramızda değerlendirmek iin on dakika ara istiyoruz" dedi ve ara verildi.
Balyoz sanığı Halil İbrahim Fırtına'nın avukatı Kazım Yiğit Akalın aralarında başta Çetin Doğan, Dursun Çiçek olmak üzere yaklaşık 60 sanık hakkındaki savunmasında davanın tek delilinin sahte dijital deliller olduğunu öne sürdü. Akalın, sanıkların hukuka aykırı delillerle mahkum edildiğini, mahkeme hakimlerinin ihsas-ı rey yaptığını, kararın Yargıtay içtihatlarına aykırı olduğunu öne sürdü ve mahkumiyet kararlarının bozulmasını istedi.
Akalın, satırbaşları ile şu savunmayı yaptı:
"Olağan ve yasal bir plan semineri darbe planı olarak sunulmuştur. Darbe iddialarını gerçekleştirici unsurlar olarak gösterilmiştir. 200 kişi Kara Kuvvetleri mensubu dahi değildir. Birinci Ordu Komutanlığı'na hiç gelmemişlerdir. Görevlendirme belgelerinde adları geçtiği için mahkum edilmişlerdir.
Sanıkların adının geçtiği bu belgeler imzasız ve sahipsiz dijital verilerden elde edilmiştir. TSK bilgisayarlarında üretilmemiiş olduklarını ilişkin iki bilirkişi raporu vardır. Davanın tek belgesi olan dijital belgelerin sahteliği iddiası hiç araştırılmamıştır. Sahte oldukları çok açık dijital verilere dayanarak, mahkumiyetler verilmiştir. İmzasız Word belgeleri delil olarak kabul edilmelerinin mümkün olmadığı iddiası hiçbir şekilde dikkate alınmamıştır.
Yasal bir plan semineri içinde örtülü bir darbe planı yapıldığı, Çetin Doğan liderliğinde cunta yapılanması olduğu savunulmuştur. Atılı darbe teşebbüsünün ne zaman işlendiğine ilişkin bir tarih verilmemiştir. Bilirkişi raporları arasındaki çelişkiler giderilmemiştir. Çelişkilere rağmen iddianame kabul edilmiştir.
Üç kadın sanık babalık ve kocalık haklarından mahrum bırakılmıştır. Bu da mahkemenin özensizliğinin delilidir.
Sanık Fırtına'nın avukatı Kazım Yiğit Akalın, Balyoz duruşmasında ilginç bir savunma yaptı. Akalın, duruşmanın öğleden sonraki bölümünde darbenin mağdurunun AKP Hükümeti olduğunun kararda belirtildiğini, ancak AKP Hükümeti ve AKP'li bakanların mağdur-müşteki olarak davaya katılma talebinde bile bulunmadıklarını söyledi.
Suçun tehlike suçu olduğunun dikkate alınarak, kullanılan cebirin eyleme elverişli olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiğini ama bunun yapılmadığını, kararın hatalı olduğunu, suçun unsurlarının oluşmadığını vurgulayan Akalın şöyle dedi:
"Suçun mağduru tarafından bilinmeyen bir eylemin cebir olarak kabul edilmesi mantığa aykırıdır. Suçun oluşması için cebir ve şiddet unsuru birlikte aranmalıdır. Bu iki unsurun birlikte olması bile suçun oluşumu için yeterli değildir. Bunun hükümeti devirmeye elverişli olmaması halinde ceza verilmemesi gerekmektedir. Teşebbüsün teşebbüsü cezalandırılmıştır. Cebir gerçekleşmediği halde varsayımlarla mahkumiyet, TCK'daki teşebbüse ait hükümlerin adeta yok sayılması demektir. Mahkeme kararı yanlıştır, önyargılıdır.
Darbe suçu yok. Mahkeme varsayımla cezalandırmıştır. Suçun unsurları bulunmadığı cezalandırılacak bir fiilin bulunmadığı da çok açıktır. İster eski ister yeni TCK çerçevesinde ele alınsın, suçun unsurlarının oluşmadığı çok açıktır. eksik soruşturmaya dayalıdır. Sadece bu açıdan bile karar bozulmalıdır" dedi.
Çetin Doğan'ın ameliyatı ve emekliliği darbenin yapılamamasının gerekçesi olarak görülmüştür. Ama bir kez bile sağlık durumu sorulup irdelenmemiştir. Zorunlu olarak emekli edildiğinin kabul edilmesi gerçeğe aykırıdır. Birçok Balyoz sanığı terfi almıştır. Emekli olacağı önceden belli olan bir komutanın emekliliği, ameliyatı nedeniyle darbenin gerçekleşmediği tezi tamamen yanlıştır. Çetin Doğan kadrosuzluktan emekli edilmiştir. Hilmi Özkök'ün tanıklığı ile bu durum sabittir. Bunların hiçbiri tartışılmamıştır. Zorlama bir yorum yapılmıştır. Hangi tayinin darbeye teşebbüsünü nasıl etkilediğini ortaya koyması gerekmektedir. Somut olgu ve olaylarla desteklemiştir."
Balyoz avukatı Akalın, gazeteci Mehmet Baransu'nun teslim ettiği bazı CD'lerin iki kez imajlarının alındığını, eşdeğerlerinin birbirinden farklı olduğunu bunun da delillerin sahte olduğunu kanıtladığını savundu.
Akalın şöyle dedi: "CD'lerin neden ikinci kez imajının alındığı kesinlikle anlaşılmamıştır, tamamen bir muammadır. Delil CD'sinin içeriği değişmediyse neden iki kez imaj alınmıştır. Her iki imajı da talep etmişsek ilk imajın sanık ve müdafilere verilmesi talebi reddedilmiştir. Kovuşturma evresinde de ilk imajlar verilmemiş ve delil saklanmıştır.
Baransu'dan teslim alındığında seri numarası yazılmaması ve iki kez imaj alınması ile delil özellikleri ortadan kaldırılmıştır. Ocak ve Mayıs'ta alınanların eşdeğerleri birbirinden farklıdır. Eşdeğeri bi CD'nin DNA'sıdır. Bir virgül bile ilave edilirse eşdeğeri otomatik olarak değişir. Mahkeme hatalı ve keyfi kovuşturma yaptı. Oysa mahkemenin delilleri tüm şüphelerden arındırması gerekirdi. Böyle bir usül hatası bile başlı başına bozma nedenidir.
Sanıklara verilmeyen deliller Mehmet Baransu'nun kitabıyla Taraf ve Zaman gazetelerinde yayınlanmıştır.
Bilirkişinin yemininin olmaması bozma nedenidir. Bu davada bilirkişilerin yeminlerinin bulunmadığı 1.5 yıl sonra fark edilmiştir. Bilirkişilerin yeminleri celse arasında yaptırılmıştır. Sanıkların savunma hakları açıkça ihlal edilmiştir. TÜBİTAK Kurumu'ndan bilirkişi oluşturulması CMK'ya açıkça aykırıdır. TÜBİTAK doğrudan Başbakanlığa bağlanmıştır.''
Akalın'ın öteki savunmaları şöyle: "Resmi kurumlara yazılan yazılar sanıklar ve müdafilerinden gizlenmiştir. Bu dijital verilerin sanıklar tarafından üretilmediği sahtecilik ürünü olduğunu ortaya çıkan altı klasör deliller hiç değerlendirilmemiştir. 6 klasör halinde adli emanete kaldırılmıştır. Zaman çelişkileri içerdiği ortaya çıkmıştır. Yargılama başladıktan çok sonra alabildik''
"Mahkeme hakim herkese karşı inanç duygu ve düşüncelerine karşı tarafsız olmalıdır. Aksi halde siyasalmış olur. Hakim siyasi otoritenin ideolojisini referans alıyorsa tarafsızlığını yitirmiştir. Bir an bile tarafsız olmadılar. Sanıkları suçlu kabul ettikleri, ön kabulü neticesinde sanıkları mahkum ettiler. Hukuka kesin aykırılık hali gerçekleşmiştir. Tensiple kanuna aykırı yakalama emirleri çıkarıldı. 102 sanık hakkında önce yakalama emri çıkardı sonra kaldırıldı. Mahkeme sanıklara yakalama emri çıkararak, ihsas-ı rey yapmıştır. Sanıklar adil yargılanmayacaklarına inanmışlardır.
Sadece katılma hakkının görüşüleceği ve bu konuda beşer dakikalık söz verilen duruşmada 163 sanık topluca haksız ve hukuka aykırı olarak tutuklandı. Savcı talepte bulunduktan tutuklama talebinden sonra söz almak istedik. Ama başkan cumhuriyet savcısının taleplerini dinlediniz değerlendirme yapacağız dedi. Beş saat sonra geri döndüler ve tutuklama kararları verdiler. Dört müdafii avukatımız hakkında benim de bulunduğum mahkemece suç duyurusunda bulunuldu. Adalet Bakanlığı soruşturma izni vermedi. Savunma için çırpındık, tefhimi dinlemek zorundasınız yanıtı aldık.