Milliyet yazarı Ali Eyüboğlu, TSK'daki cunta yapılanması tarafından düzenlenen darbe girişimiyle ilgili olarak "Demokrasi düşmanı darbeci, muhtıracı askerlerin 'kötü emelleri'ni hayata geçirmek için niye hep cuma gününü seçmesi enteresan. Haftanın yedi günü var ve insanlar, bu günlerden sadece cumayı kutlar. Çünkü cuma günü, müminlerin bayramıdır. Cuma, Müslümanların toplanma ve kaynaşma günleridir" dedi.
Ali Eyüboğlu'nun, "Darbeciler niye hep 'cuma'yı seçiyor" başlığıyla yayımlanan (1 Ağustos 2016) yazısı şöyle:
Türkiye’deki askeri darbeler, darbe girişimleri, muhtıra ve e-muhtıra tarihlerine ve günlerine bakar mısınız? 15 Temmuz 2016… Cuma. 27 Nisan 2007… Cuma. 28 Şubat 1997… Cuma. 12 Mart 1971… Cuma. 27 Mayıs 1961… Cuma… Demokrasi düşmanı darbeci, muhtıracı askerlerin “kötü emelleri”ni hayata geçirmek için niye hep cuma gününü seçmesi enteresan. Haftanın yedi günü var ve insanlar, bu günlerden sadece cumayı kutlar… Çünkü cuma günü, müminlerin bayramıdır. Cuma, Müslümanların toplanma ve kaynaşma günleridir. Haftanın son mesai günü olduğu için değil, haftada bir gün en kalabalık cemaatle birlikte topluca namaz kıldıklarından bunu yapar, namaz kılar… Çünkü ezici bir çoğunluğu Müslüman olan halka göre, “haftanın en hayırlı günü”dür cuma! Milli iradeye saygı duymayanların, halkın kutsallarına saygı duyması mümkün mü? Bu darbeci, muhtıracı kafanın, haftanın yedi gününden ille de cumayı seçmesinin asıl sebebi, “Hafta mesaisi bitti, herkes tatil modunda” değil, “Hayırlı Cuma”yı “Kara Cuma”ya çevirmek olmalı.
Siyasetçiler arasında “iktidar kavgası” da olmasa, gizlenen gerçekler çıkmayacak açığa… Baksanıza Amerika’nın başkan adayları arasındaki son kavgaya: Donalp Trump’ın danışmanı, FETÖ’cülerin Hillary Clinton’un seçim kampanyasına yüklü miktarda bağış yaptığını açıkladı. Hillary Clinton da, “Donald Trump’ın seçim sloganı ‘Make America Great Again’ (Amerika’yı yeniden büyük yap), ama kravatlarını Çin’de, takımlarını Meksika’da, mobilyalarını ise Türkiye’de (İzmir’deki Dorya Mobilya) ürettiriyor” dedi. Amerika’daki Başkanlık seçimlerinde bile Türkiye’nin kavga konusu olması, şu açıdan sevindirici. Demek ki Türkiye, her şeye rağmen, her yönüyle büyük bir ülke!
Meryem Uzerli, “7. Beyrut Uluslararası Ödül Töreni”nde (BIAF) “En İyi Kadın Oyuncu” ödülüyle döndü. Kutluyorum kendisini… Ancak buna dair çıkan haberlerin hiçbirinde Uzerli’nin bu ödüle hangi film veya dizideki rolüyle layık görüldüğüne dair tek satır yoktu. Çünkü, o haberin “tek kaynağı” olan basın bülteninde de yazmıyordu bu ayrıntı… Önlerine gelen basın bültenlerinde yazanların eksiği - gediği ya da doğru olup - olmadığını araştırmadan, “Yüzde 100 doğru” kabul ederek, “kopyala yapıştır”la olduğu gibi kullananlardan hiçbirinin de aklına gelmedi bu. Basın bültenine göre sunucu, Uzerli’yi, “Dünya çapında 70 ülkede 400 milyon insanın kalbini çaldı. Karşınızda Meryem Uzerli” diye anons etti. Bundan sunucunun, Uzerli’nin popülaritesine vurgu yaptığını çıkarmak da mümkün, Uzerli’nin bu ödülü “Muhteşem Yüzyıl”da oynadığı “Hürrem Sultan” sayesinde kazandığını da… Uzerli’nin “Hürrem”le “En iyi kadın oyuncu” seçildiği yerde Halit Ergenç’e, o dizideki “Kanuni” rolüyle ödül verilmiyorsa, değerlendirmede bir sıkıntı olduğu ortada… BIAF’ın ödülleri de, bizdeki bazı törenlerdeki gibi gelemeyenlerin ödülleri gelenlere gidiyorsa o başka!