Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun Dışişleri Bakanı olduğu dönemde 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'le birlikte Eylül 2013'te gerçekleştirdiği bir ABD ziyareti sırasında Pensilvanya'ya giderek Fethullah Gülen'i ziyaret etmesine ilişkin yeni detaylar ortaya çıktı. Davutoğlu, 17 Aralık yolsuzluk operasyonlarından 3 ay önce gerçekleştirdiği bu ziyareti Gül'e haber vermeden yapmış. Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök'ün Gül'le Londrada'ki üniversite yıllarında oda arkadaşı olacak kadar yakın ilişkide olan Fehmi Koru'nun yeni kitabı 'Ben Böyle Gördüm'den aktardığına göre, Gül bu habersiz ziyarete çok kızmış.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, cemaatle ilişkilerin bozulduğu 17 Aralık sürecinde dile getirdiği "Ne istediniz de vermedik" sözlerini de doğrular bilgilerin kitapta yer aldığını söyleyen Özkök, Gülen'in 2012'de Fehmi Koru'ya “Bu arkadaşların iktidardaki varlıkları sayesinde hizmetlerimiz de arttı. Eskiden korka korka yapılan faaliyetler artık alenileşti. Daha ne isteyebiliriz ki...” dediğini aktardı.
Özkök'ün Hürriyet'te "Gerçek Fuat Avni kim" başlığıyla yayımlanan (8 Nisan 2016) yazısından bazı bölümler şöyle:
İleride Türkiye siyasi tarihini yazanlar mutlaka "Cemaat" ve "Fuat Avni"ye bir bölüm ayıracaklar.
17-25 Aralık’ın perde arkasında kim vardı? Amaç gerçekten AKP hükümetini ve Tayyip Erdoğan’ı devirmek miydi? İki gündür Fehmi Koru’nun kitabı “Ben Böyle Gördüm”ü* okuyorum. Türk siyasetiyle ilgilenen herkese samimi olarak tavsiye ederim. Yorumum şu: Gerçekten gördüğü şeyleri Fehmi Koru olarak yazmış. Ama görmediği, tanık olmadığı konularda bildiğimiz komplo teorisyeni Taha Kıvanç devreye girmiş. Fuat Avni kim mi? Bu yazının sonunda onun ağzından kim olduğunu değil ama kim olabileceğini yazacağım.
(*) Fehmi Koru: “Ben Böyle Gördüm”, Alfa Yayınları, 2016
Kitapta 11. Cumhurbaşkanı Gül’le Başbakan Davutoğlu arasında geçen yıl yaşanan bir anlaşmazlığın cevabı da var. Başbakan Davutoğlu, 2013 Eylül’ünde, yani Dışişleri Bakanı iken Cumhurbaşkanı Gül’le birlikte BM toplantısı için New York’a gitmiş. BM’de Gül’ün konuşma yapacağı gün Ahmet Davutoğlu, onu dinlemek yerine eşi ile birlikte Pensilvanya’ya gitmiş. Gerisini Fehmi Koru’nun kitabından aktarıyorum: “Cumhurbaşkanı Gül, o ziyaretten, tıpkı kendisini izleyen biz gazeteciler gibi çok sonradan haberdar oldu ve kendisini bilgilendirmeden yaptığı için de çok kızdı.”
Cemaatle arası açıldıktan sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şu sözü siyasi tarihimize geçmişti: “Ne istedilerse verdik...” Meğer Gülen, daha 17-25 Aralık olayları olmadan bir yıl önce, bu konudaki görüşünü söylemiş: Fehmi Koru 30 Ocak-2 Şubat 2012 tarihleri arasında Pensilvanya’ya gidip Hoca’yla görüşmüş. Fethullah Hoca o gün şunu söylemiş: “Bu arkadaşların iktidardaki varlıkları sayesinde hizmetlerimiz de arttı. Eskiden korka korka yapılan faaliyetler artık alenileşti. Daha ne isteyebiliriz ki...” Cumhurbaşkanı Erdoğan haklıymış. Ne istemişlerse vermişler. Öyleyse bugün bu şikâyet niye? Herkese yapılan yanlışlıklara mı yoksa sadece kendilerine yönelik nankörlüğe mi...
Pensilvanya’daki evde yaşayan bir kaynağı Fehmi Koru’ya çok ilginç bir bilgi vermiş.
O eve gelip el etek öpenlerden bazıları sonradan Hoca aleyhine konuşmaya, hatta tezvirat yapmaya başlamışlar.
Bunlardan bazıları o günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan ve çevresiyle ilgili ağza alınmayacak sözler sarf ediyorlarmış. Ve şu çok ilginç cümleye dikkat: “(Kaynağının) Telaffuz ettiği isimler arasında gerçekten Tayyip Bey’e çok yakınlar da var.” Fehmi Koru onların isimlerini biliyor. Bense bazılarını tahmin ediyorum.
Fehmi Koru Pensilvanya’dayken, o eve gelip gidenlerin listesini vermişler. Gerisini ondan dinleyelim: “Kimler yoktu ki... Uğraması olağan karşılanacaklar yanında, ülkemizin önde gelen bütün işadamları, bazıları birkaç kez ve bazen kabul edilmek için birkaç gün beklemeyi de göze alarak Pensilvanya yollarına düşmüşlerdi.”
Zaman gazetesinde çalıştığı yıllarda Ankara’da bir ‘Himmet’ toplantısına (Cemaat için para toplama) katılmış.
Bağış toplayan sunucu “Şimdi sıra Fehmi Bey’de” demiş. Gerisini Koru’dan dinleyelim: “Galiba ben de havaya girmiş olmalıyım ki, en az altı maaş tutarı taahhüt istendiğinde fazla itiraz etmedim. Hemen ardından, ‘Herhalde yarın taahhüdümden vazgeçerim, kabul ederler’ düşüncesiyle.” Ancak ertesi sabah gazeteye biri gelmiş, taahhüdü bir yıla yayıp altı adet senet imzalatmış.
Fethullah Gülen ve Cemaat’in, Hıristiyan ve Yahudi dünyaya açılışında CHP’nin efsane genel sekreterlerinden Kasım Gülek’in etkisi olmuş. Gülek balayı için hacca gitmiş.
Fehmi Koru, kitabın son bölümünde, somut olaylara dayanan kimliğini bırakarak, komplo teorileriyle tanıdığımız Taha Kıvanç haline geliyor.
Ona göre, 17 ve 25 Aralık olaylarını yapanlar ve tapeleri sızdıranlar büyük ihtimalle bir “dış güç”. Cemaate yakın medya ise bunları “Güç bizde” duygusunu ispat etmek için sahiplendi. Bu da çok zekice bir iş olmadı... Fuat Avni’nin gerçek kimliğine ilişkin güçlü tahminini de bu çerçeve içinde veriyor. O da, dinleme olanaklarına sahip bir dış güç... Bence kitabın zayıf halkalarından biri bu.