Başbakan Ahmet Davutoğlu, Avupa Birliği ile yürütülen vize muafiyeti sürecinde muhalefet partilerinin desteğini istedi. Davutoğlu, sivil toplum örgütlerinin de muhalefet partilerine bu yönde çağrı yapmalarını istedi. Avrupa Birliği'nin Suriyeli mülteciler için yapacağı 3 milyar Euro'luk yardımın 'yıllık' olarak verileceğini belirten Davutoğlu, "Bu para son kuruşuna kadar mülteciler için harcanacaktır" dedi.
Türkiye'nin Musul'daki askeri varlığını artırmasıyla başlayan Irak-Türkiye gerilimine ilişkin değerlendirmede bulunan Davutoğlu, "Bu olayı provoke edenler Türkiye veya Irak değildir. Üçüncü taraflar var ve biz bunu çok iyi biliyoruz" diye konuştu. Türkiye, ABD, İran, Rusya, Mısır ve Suudi Arabistan'ın katıldığı Suriye toplantısına da atıfta bulunan Davutoğlu, "IŞİD'e 15 kilometre, Viyana gibi değil" dedi.
Başbakan Davutoğlu'nun Avrupa Birliği (AB) Bakanlığı koordinasyonunda hayata geçirilen Reform Eylem Grubu'nun (REG) 3'üncü toplantısının ardından yaptığı açıklamalardan satır başları şöyle:
"AB sürecinde atacağımız adımlar konuşuldu. Net bir takvimimiz var. Bu çerçevede muhalefetin de bize destek olması lazım.
Dün hem vaatlerimiz hem de reformlarımız konusunda eylem planımızı paylaştık.
AB reform izleme grubu oluşturduk. AB- Türkiye zirvesi kararlarını görüştük.
Esas itibariyle 3 konu ele alındı. Türkiye-AB entegrasyon sürecinin bundan sonraki gelişimi hakkında yapacağımız yasal süreçler. 23. ve 24. fasılların açılması ve ilgili konular.
Schengen bölgesine vize muafiyetiyle girmemiz söz konusuydu. Daha önce, Aralık 2013’te benim attığım imzayla diyalog başlamış ve geri kabul anlaşmasıyla birlikte senkronize yürüyordu. Önümüzde çok net bir takvim var. Bu net takvimden sapmamamız için Meclis’imizin etkin şekilde bu hedefe yönelik çalışması lazım, muhalefetin desteği lazım. Bu çerçevede 72 hükümlülük olarak tabir edilen ve hakkında sualler olan maddeler hakkında görev dağılımı yapıldı. Hangi bakanlık neyi yerine getirecek o tespit edildi. Hangi maddede gecikme olursa, o maddeden sorumlu arkadaşları yurt dışına göndeririz, Türkiye’ye vizeyle girmek zorunda kalırlar ama vermeyiz dedim. Yapılacak olan reformlar vatandaşlarımız Avrupa’ya onurlu şekilde girmesini sağlayacak. İlgili kanunların hepsi, vize muafiyeti için gereken kanunlar manzumesi altında bir paket olarak Meclis’e sevk edilecek. Bunları Şubat ayının sonuna kadar bitirmemiz lazım.
Herkesin elini taşın altına koyacağı bir dönem başlıyor. Muhalefet partilerimizin bu kanunlar konusunda bizimle işbirliği yapması ve vatandaşlarımızın bu hakka bir an önce kavuşması için sorumluluklarını yerine getirmesi önemli... İsterdik ki bütçeyi aralık ayında çıkarıp bunlara odaklanalım. Ama ana muhalefet buna yanaşmadı. Kalıcı bütçe için ocak ayına kadar bir Meclis trafiği olacak. Eğer muhalefet partileri muafiyeti vatandaşımızın hakkı olarak görüyorsa, oy veren vatandaşlarımız AB’ye vizesiz gitmek istiyorlarsa çağrı yapmalı ve bu yasaların geçmesi için hükümetimize destek olmaları konusunda kampanya başlatılmalı. Eğer görüşmeler yüzünden muafiyet gecikirse kimse bizi sorumlu tutmasın. Halk da eğer bu konuda gerekli adımlar atılmazsa muhalefete vize vermez. Çağrımız şu, yasal düzenlemeleri bir an önce Meclis’ten geçirelim. Biraz önce herkes ev ödevlerini aldı, bir an önce tamamlanacak. Ümit ederiz ki muhalefet partileri de bu çağrıya kulak verip, geçici bütçe konusunda yaptıkları hataya düşmezler.
Şimdi bu konuda zaten ilk görüşmelerden itibaren bekleyen fasılların aşılması konusunda, bir müzakere yaşanmıştı. Sayın Büyüker de bu çerçevede, 14 Aralık’ta fasılın açılması için arkadaşlarım Brüksel’de olacak. Bu hızla gidersek gelecek yüzyıla kalır AB işi.
Önümüzdeki 6 ay içerisinde 4 veya 5 fasıl açma imkanı bulacağız. Biz fasıllar yarın açılacakmış gibi hazırlık yapıyoruz. yarın kapanacakmış gibi hazırlık yaptık. Sayın .. iyi niyet temennileri hayata geçer. Her halükarda yeni bir dönem var, bu fırsat çerçevesinin herkes tarafından en iyi şekilde kullanılacağını inanıyorum.
Üç milyar avro yıllıktır ve önümüzdeki yıl için de yapılacak çalışmalar Türkiye’deki Suriyeli mültecilere harcanacak paradır. AB bunu nasıl aktaracağı şeklindeki iç mekanizmasını çalıştırıyor. Biz de bir mekanizma ile, birçok bakanlığı ilgilendiren boyutları var.
Arkadaşlar bu konu bir haftadır gündemimizde değişik vesilelerle açıklamalarda bulundum. Birincisi Irak’ın toprak bütünlüğü asli unsurlardan biridir. Toprak bütünlüğü ve egemenlik konusunda Türkiye’den daha hassas bir ülke yoktur.
Keşke Irak'ta, DAEŞ ve PKK gibi örgütler faaliyet gösterip dünyaya tehdit teşkil etmeseydi. DAEŞ ve PKK, kontrolden uzak olan bir tempo içerisinde hepimizin güvenliğini tehdit ediyor. DAEŞ’e karşı yürütülen mücadele Türkiye Irak’a destek vermiştir. Irak hükümetini hem meşru, hem sorumluluklarını bilen hem de Türkiye ile dost bir ülke biliriz. Dolayısıyla DAEŞ terör örgütü tehdit oluşturduğu andan itibaren yakın temas içerisinde olduk Irak’la. Geçen sene Ankara ziyaretinde benim Bağdat ziyaretinde bulunduk. Birçok uçak Irak’a, birkaç uçak Erbil’e gönderdik.
Diğer bölgelerde de eğitim veren kamplar var bunlar gizli değil. Televizyonlar önünde peşmergelerin eğitim verdiği kampları ziyaret ettim, teşekkür ettim. Hem Irak hükümeti tarafından beğeni topladı. Son Sincar olayında, çok ciddi katkılar sağladı. Dolayısıyla yeni bir durumla karşı karşıya değiliz. Peki bu güvenlik takviyesine niye ihtiyaç hissedildi? Bizim Başika’da, yine benzer amaçlarla kurulan ve aylardır faaliyet yapan bir yer var. 2000’i aşkın Irak’ın güvenliği için çalışan vatandaş var. Sanki Türkiye gizli bir faaliyet yapıyormuş gibi kanaat yayılması hoş değil.
Her an DAEŞ tehdidiyle karşı karşıya kaldığımız için, son derece ciddi bir istihbarat bize ulaştığı için bir kuvvet kaydırması oluşturmak zorunda kaldık. Orası IŞİD'e 15 kilometre, Viyana gibi değil. (Türkiye, ABD, İran, Rusya, Mısır ve Suudi Arabistan'ın katıldığı Suriye toplantısı Avusturya'nın başkenti Viyana'da yapılmıştı - T24) Değişik rakamlar veriliyor, ben zikretmek istemem. Net bir rakam söylemek istemem.
Geçen sene bizi DAEŞ’e karşı mücadelede eleştirenlerin bu sefer de dönüp niye eğitim veriyorsun diye sormalarını da büyük çelişki olarak görüyorum.
Irak özellikle bazı basın organlarında abartıldığı günlerde ki bunu yapanlar 3. tarafların kim olduğunu kamuoyu da biliyor.
Esas bunu provoke edenler Türkiye veya Irak değildir. Üçüncü taraflar var ve biz bunu çok iyi biliyoruz. Türkiye’nin askeri mevcudiyetini tartışma konusu yapmak istemekler.
Niyetlerimizi açık bir şekilde anlattık dünkü toplantıda. Niyetlerin dışında bir yorum yapılmaması rica edildi. Olan güvenlik tehditleri de paylaşarak Türkiye Irak arasında bir mekanizma kurulması konusunda bilgi aktarıldı. Sayın Abadi’ye fırsat verdiği için teşekkür ediyorum.
10 gün 15 gün önce kuvvet kaydırmaya ihtiyaç yoktu. Türkiye’nin aldığı tedbir Irak’ın egemenliğini uzun süreli olarak etkileyecek bir tedbir değildir. Gerek gördüğü zamanlarda da aldığımız önlemin çerçevesi tekrar değerlendirilir. Tamamıyla alandaki şartlara bağlı. Umarım ülkeler arasındaki kardeşlik ilişkileri devam eder.
Ben en kısa zamanda bir ziyaret gerçekleştirme planındayım. Oradaki askeri mevcudiyetimiz eğitmenleri korumak içindir. Eğitmenlerimiz de sadece Musullulara eğitim vermek için bulunuyor. Ötesindeki yorumların bir karşılığı yok. Iraklı kardeşlerimizin güvenliklerini Türkiye’nin güvenliği gibi gördüğümüzü, her zaman savunmaya devam edeceğimizi bir kez daha söylüyorum.