Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, AFAD’ın önceki dönemlerde iki başkan ile on iki daire başkanından oluşan bir yönetim yapısı olduğunu, bu yapının geçen sene bir başkan, iki başkan yardımcısı, dört genel müdür ve yirmi iki daire başkanından oluşturulduğunu belirterek, “Bu konularda hiç eğitim almamış, yeterli olmayan, AFAD’ın içinden yetişmiş değil dışarıdan atamalarla kişiler getirildi” ifadelerini kullandı.
AFAD’ın yönetim yapısının değiştirilmesiyle ilgili eski bir bürokratla konuştuğunu kaydeden Gelecek Partisi lideri, “Süleyman Soylu çıkıp bu kurumsal kapasite çöküşünü izah etmeli” diye konuştu.
Gazeteci Fatih Portakal’a afetten etkilenen şehirlerdeki gözlemlerini aktaran Davutoğlu’nun konuşmalarından öne çıkanlar şöyle:
Bugüne kadar birçok afet bölgesinde bulunduğunu; tsunami esnasında Endonezya’da, deprem sonrası Haiti’de, Van depremi sırasında kentte olduğunu, felaketler sırasında ya da sonrasında daha birçok yerleşim yerini gördüğünü ifade eden Davutoğlu, “Çok vahim tablolar gördüm ama emin olun iki gündür alanda gördüğüm tablo kadar benim yüreğimi dağlayan ve insan olarak hüzne gark eden bir tablo görmedim. Geçen gece saat 4’e kadar Adıyaman’ın arka sokaklarına girdim. Enkazların başında kendi yaktıkları ateşle ısınmaya çalışan ve hayırlı bir haber bekleyen ailelerin dramıyla halleştik. Kahramanmaraş’ın her bir sokağında yaşananlar sıradan bir afet olmadığını gösteriyor. Büyük bir yıkımla karşı karşıyayız” dedi.
Afet sonrası sürece ilişkin “Devlet kapasitemizdeki daralmayı görmek beni çok üzdü” diyen Davutoğlu, bölgedeki ortak hissin ‘sahipsizlik duygusu’ olduğunu söyledi. Kendisine dert yakınan depremzedelerin ‘ilk 1-2 gün kimseyi görmedik’ dediğini belirten Davutoğlu, Hatay’da oturduğu binanın enkazı altında kalan ve şu anda Mersin’de tedavi altına alınan partisinin il başkanı Can Cankesen’in gençlik kolları başkanı tarafından çıkarıldığını anlattı.
Afet sonrası sivil toplumun çalışmalarının son derece önemli olduğunun altını çizen Davutoğlu, yarın bir haftalık yasın biteceğini ifade ederek “Artık bizim de tuttuğumuz defterleri konuşma vakti” dedi.
Davutoğlu, AFAD’ın (Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı) 2009 yılında kurulduğunu ve 2013 yılında ise Türkiye Afet Müdahale Planı’nın ilan edildiğini hatırlatarak kurumun kendisi döneminde doğrudan başbakanlığa bağlı olduğunu ancak 2018 yılında Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçişle birlikte İçişleri Bakanlığı’na bağlanarak sıradan bürokratik bir yapıya dönüştürüldüğünü ifade etti.
AFAD’ın önceki dönemlerde iki başkan ile on iki daire başkanından oluşan bir yönetim yapısı olduğunu, bu yapının geçen sene bir başkan, iki başkan yardımcısı, dört genel müdür ve yirmi iki daire başkanından oluşturulduğunu belirterek, “Bu konularda hiç eğitim almamış, yeterli olmayan, AFAD’ın içinden yetişmiş değil dışarıdan atamalarla kişiler getirildi” ifadelerini kullandı.
AFAD’ın yönetim yapısının değiştirilmesiyle ilgili eski bir bürokratla konuştuğunu kaydeden Gelecek Partisi lideri, “Süleyman Soylu çıkıp bu kurumsal kapasite çöküşünü izah etmeli” diye konuştu.
Afet esnasında her bir kurumun ne yapacağının belli olduğunu, kurumların ve bakanlıkların talimat beklememesi gerektiğini, AFAD’ın ise tüm birimlerin koordinasyonunu sağlaması gerekirken İçişleri Bakanlığı’nın altına yerleştirildiğini ve çürük bir kurum haline dönüştürüldüğü görüşünü savundu.
Kızılay’ın son yıllarda pasif bir konuma geçtiğine de değinen Davutoğlu, “Kurumsal çöküş dediğim bu. Bu kurumlarla geçmişte çalışmış bir devlet adamı olarak söylüyorum: Utanç duydum! Kızılay’ın çadır kapasitesiyle şu anda çoktan vatandaşlarımızın yerleştirilmiş olması lazımdı. Alanda büyük bir ısınma problemi var, barınma, hijyen, güvenlik problemi var. Ama Kızılay’ın yeterli bir görünürlüğü söz konusu değil. Bundan aylar önce Kızılay, yurt dışında operasyonlara binlerce çadır göndermiş ve bu ikame edilmemiş. Kızılay bugün neredeyse bankadan borç alarak maaş öder hale getirilmiş. Bunların hepsi ehliyet ve liyakatten yoksun kadroların bu kurumları çürütmesi sebebiyle oldu” sözleriyle tepkisini dile getirdi.
Öte yandan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin de 48 saat sonra alana indirilerek afet sonrası devreye girmekte geç bırakıldığından yakınan Davutoğlu, yönetim sistemi nedeniyle kurumların talimat gelmeden hareket edemediğini vurguladı. “Devletin hem kudret eli vardır hem şefkat eli. Vatandaşlarımız şu anda devletin kudret elini de göremiyor, şefkat elini de” ifadesini kullanan Davutoğlu, sivil toplum ve yerel yönetimlerin de sürece tam anlamıyla dahil olamadıklarını kaydetti.
Gelecek Partisi’nin Hatay’ın merkez ilçesi Antakya’da bir konteyner kent kurduğunu dile getiren Davutoğlu, afet bölgelerindeki asayiş problemini de şu sözlerle anlattı:
“Hatay’ın merkezinden sivil toplum kuruluşları çıkıyor. Çünkü kimliği belirsiz, polis görünümlü birtakım unsurlar yağma için zemin hazırlıyor. Antakya’da şu an büyük bir güvenlik problemi var ve sivil toplum kuruluşları orayı terk ediyor. Dolayısıyla TSK’nın derhal düzeni kentlerde sağlaması gerekiyor.”
Davutoğlu, şöyle devam etti:
“Mademki milli birlik ve berberlik; Cumhurbaşkanının her şeyden önce hiçbir ayrım yapmadan parti liderleriyle oturup konuşması, milli seferberlik ilan etmesi, yerel yönetimlerle şu belediye başkanı nereden, bu belediye başkanı nereden demeden, ayrım yapmadan harekete etmesi gerekir. Çünkü bu üç ayaklıdır afet planlaması. Merkezi yönetimin kurumları, yerel yönetimler ve sivil toplum. Bu üç ayağın arasında ben koordinasyon görmedim. Eğer bu krizi bizzat yönetmek durumunda kalsaydım, 4:17’de olduysa deprem 4:20’de talimatlar giderdi. Valiler bu talimatları vermekte çekiniyor askere çünkü ‘cumhurbaşkanı ne der’ diye düşünüyor.”
Siyasi hayatının en önemli meselelerinden birisinin de imar yasası çıkarmak olduğunu vurgulayan Davutoğlu, başbakanlığı döneminde bu konuda mücadele verdiğine dikkat çekerek bu konunun başbakanlıktan ayrılması noktasındaki temel meselelerden birisi olduğunu ekledi.
Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“O günkü bütün yöneticiler bilir. Hepsini çağırdım. ‘Türkiye ölçeğinde bir imar yasası çıkaracağız. İmarı rant alanı olmaktan çıkaracağız. İmar rantını vergilendireceğiz. İmar bir barınma hakkıdır. İnsan haklarının bir parçasıdır. Medeni şekilde güvenilir barınma hakkına herkes sahip olacak ve İstanbul imar yasası çıkaracağım. İstanbul’a kimse dokunamayacak’ dedim. Deprem riskini de öngörerek İstanbul İmar Yasası çıkaracaktım özel olarak. Bunun üzerine Türkiye’deki imar baronları, hepinizin bildiği… Erdoğan ile aramızdaki en önemli ihtilaf sebeplerinden birisi de buydu. ‘Siz inşaat sektörünü öldürmek mi istiyorsunuz?’ dediğinde şunu söyledim: Hayır, asla. İnşaat sektörü lokomotif bir sektördür ama imar düzenlemeleri olmadıkça yolsuzluk çarklarını kıramayız. İmar düzenlemeleri olmadıkça milletin güvenilir barınaklarda yaşama hakkını sağlayamayız diyordum. Bugün de aynı kanaatteyim.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “defter tutuyoruz” çıkışına atıfta bulunan Davutoğlu, “bir defter de biz tutuyoruz” diyerek şöyle devam etti
“Kamu binalarını tek tek gezdim. Adıyaman’da iki sene önce yapılmış AFAD binası çökmüş. Şimdi bu müteahhitlerin hepsini kara listeye alacağız kamudan ihale almış olan. İmar yasasıyla birlikte ihale yasası da gözden geçirilecek. Bugünkü AFAD’ın ihalelerini kontrol edin. İhale yolsuzluklarıdır birçok yanlışın arkasındaki sebep. Süleyman Soylu bu konuda hesap vermek zorunda. Oraya ehliyeti olmayan, bakanların yakınlarının doldurulduğu bir kurum haline nasıl geldi AFAD? Neden altı sene önce böyle değildi? Neden altı sene önce bir başkan, iki başkan yardımcısı, on iki daire başkanıyla çok da efektif çalışırken şimdi bir başkan, iki başkan yardımcısı, dört genel müdür, yirmi iki daire başkanıyla çalışamıyor? Çünkü o genel müdürlükler, o daire başkanlıkları, ehliyetsiz, liyakatsiz, cebini düşünen, ihale peşinde koşan insanlarla dolduruldu. Bunun hesabı sorulur. Öfkeliyim, çünkü iki gün alanda neler yaşandığını gördüm. Kamu binalarının nasıl çöktüğünü gördüm.”
Son olarak afet bölgesinde yapılması gerekenleri de sıralayan Davutoğlu ayrıca, bugün açıklanan üniversitelerde uzaktan eğitime geçilmesi kararına sıcak bakmadığını kaydederek, “Eğitim tümüyle durdurulmamalı. Eğitim aksamadan devam etmeli. Bilimin olmadığı yerde hiçbir şey olmaz. Bugünkü aksaklıkların sebebi de bilime olan saygısızlıktan” şeklinde konuştu.
Sözlerinin sonunda hastanelerin önemine dikkat çeken Davutoğlu, enkazdan kurtarılan vatandaşların hayatlarını sağlıklı bir şekilde sürdürebilmeleri için tedbir alınması gerektiğini, şu anda Adıyaman’da hiçbir sağlık tesisinin ayakta kalmadığını ve sahra hastanelerinin süratle kurulması gerektiğinin altını çizdi.
Sunucu Fatih Portakal’ın, Ahmet Davutoğlu’nun doktor olan eşi Sare Davutoğlu’nun Hatay’da gönüllü doktorluk yaptığını anımsatması üzerine Gelecek Partisi lideri, deprem bölgesi ziyaretleri esnasında Hatay’daki kadın doğum hastanesinde hiç doktor kalmadığı bilgisini kendilerine ulaştığını ve Sare Davutoğlu’nun da söz konusu hastaneye geçerek doğum operasyonlarına nezaret ettiğini aktardı. Davutoğlu, eşinin Hatay’a bir kadın doğum ekibi gidene kadar kentte kalacağını da sözlerine ekledi.
Davutoğlu ayrıca, iktidara seslenerek deprem bölgesinden altı ay boyunca elektrik, su, doğal gaz faturası tahsil edilmemesi çağrısında bulundu.