Davutoğlu: Akademisyenlerin tutuklanmasına karşıyım; Esra Mungan başörtü yasağına da karşı çıkmış bir isim!

Davutoğlu: Akademisyenlerin tutuklanmasına karşıyım; Esra Mungan başörtü yasağına da karşı çıkmış bir isim!

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Güneydoğu'daki çatışma ortamının sona erdirilmesi talebiyle Barış İçin Akademisyenler tarafından yayımlanan "Suça Ortak Olmayacağız" bildirisine imza atan akademisyenler Esra Mungan, Kıvanç Ersoy ve Muzaffer Kaya'nın tutuklanmasına tepki gösterdi. "Ben prensip olarak hüküm verilene kadar eğer herhangi bir hukuki zorunluluk yoksa, insanların tutuklu yargılanmalarına karşıyım" diyen Davutoğlu, "Sonunda beraat olursa, özgürlüklerin kısıtlanması geri ödenemeyecek bir haktır" ifadesini kullandı. "Bana en büyük cezayı versinler, ama konuşma, yürüme özgürlüğümü elimden almasınlar" diyen Davutoğlu, "Boğaziçi Üniversitesi’ndeki akademisyen Esra Mungan geçmişte başörtü yasağına da karşı çıkan bir isim. Onunla ilgili olumsuz kanaatim yok. Aksine özgürlükçü tutumunu duymuş olduğum bir isim" diye konuştu.

Davutoğlu, yeni anayasa kapsamında Anayasa Mahkemesi'nin de yeniden tanımlanacağını duyurdu.

Davutoğlu, 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonlarının kilit ismi Reza Zarrab’ın ABD’de tutuklanmasına ilişkin yaptığı dedeğerlendirmelerde de şunları söyledi:

"Tabii insanın aklına şu da geliyor: Bu kadar titiz olan bir hukuk sistemi, bir sürü kumpas içinde olan, ABD’deki başka Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı görünen kişilerle, yapılarla niye bir hususu gündeme getirmiyor? Daha önce paralel yapının ABD’deki para kaynaklarıyla ilgili çok soruşturma başlatıldı. Bu nereye gitti acaba? Tutarlı bir şey görmek isteriz. Bütün kara para aklama çabalarına karşı aynı tutarlılığı görmek isteriz."

Davutoğlu, terörden etkilenen toplum psikolojisinin iyileştirilmesi gerektiğini belirterek, “Hoşuma gitti, geçen gün Başbakan Yardımcımız Mehmet Şimşek İstiklal Caddesi’ne gidip alışveriş yapmış. Bütün bakan arkadaşlarıma söyledim, sosyal hayatın içinde görüneceğiz” dedi.

Ürdün ziyaretinde kendisine eşlik eden, aralarında Hürriyet Daily News Ankara Temsilcisi Serkan Demirtaş'ın da bulunduğu gazetecilere gündemle ilgili değerlendirmelerde bulunan Başbakan Davutoğlu’nun açıklamaları özetle şöyle:

 

"Toplum psikolojisini değiştirmek lazım"

 

“Öyle bir ateş çemberinin ortasındayız ki; engellediğimiz terör saldırılarının sayısını sadece biz biliyoruz. Ama Türkiye’de tek konu güvenlik değil. Tek konu güvenlik olsa her sabah güvenlik düşünerek kalksam ve günü öyle bitirsem tam da terörün istediğini yapmış, kendimi teröre hapsetmiş olurum. Toplum psikolojisini değiştirmek lazım. Psikolojik ortamı iyileştirmek gerek.

 

"Pazarlıkçı bir anayasayı doğru görmüyorum"

 

Bütün ihtiyaçlara cevap verecek anayasayı yazmak üzere harekete geçtik. Önümüzdeki hafta anayasa hukukçusu akademisyenlerle toplantı yapacağım. Sonra geçmişte Anayasa Komisyonu’nda çalışan arkadaşlarımızla toplanacağım. Hedefimiz, 1-1.5 ay içinde iskeletiyle ortaya çıkarmaktır. Pazarlıkçı bir anayasayı doğru görmüyorum. Revizyonist anayasayı da doğru görmüyorum. Farklı bir anayasa hedefliyoruz. O felsefeyi bulana kadar çalışacağız.

 

"AYM yeniden tanımlanacak"

 

(‘Anayasa Mahkemesi de tartışılacak mı’ sorusu üzerine) Tabii yani bunların hepsi yeniden tanımlanacak. Yargı tümüyle yeniden tanımlanacak, yasamanın şimdiki anlayış içinde olması söz konusu değil. Bir kere AYM’nin yaptığı millet egemenliğini kullanmak değildir, olmamalıdır. Mahkemelerin yaptığı işlevsel olarak adaleti ihdas etmektir.

Parlamenter mi değil mi, ne olduğu belli olmayan bir yönetim sistemi yerine açık, net bir sisteme ihtiyaç var. Bu da son geldiğimiz nokta itibariyle başkanlık sistemi. Ama bu başkanlık sisteminin de güçler ayrılığı sistemi ve karşılıklı denge-denetlemenin o kadar iyi tanımlanmış olması gerekir ki kimsenin zihninde şüphe kalmamalı.

(İki kamaralı sistem düşünüyor musunuz?) Onu da tartışacağız tabii. Ama prensip olarak üniter devletlerde ve Anayasa Mahkemesi’nin olduğu yapılarda iki kamaralı sisteme ihtiyaç olduğu kanaatinde değilim.

(Reza Zarrab’ın ABD’de tutuklanması) Tabii insanın aklına şu da geliyor: Bu kadar titiz olan bir hukuk sistemi, bir sürü kumpas içinde olan, ABD’deki başka Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı görünen kişilerle, yapılarla niye bir hususu gündeme getirmiyor? Daha önce paralel yapının ABD’deki para kaynaklarıyla ilgili çok soruşturma başlatıldı. Bu nereye gitti acaba? Tutarlı bir şey görmek isteriz. Bütün kara para aklama çabalarına karşı aynı tutarlılığı görmek isteriz.

 

"Akademisyenler tutuksuz yargılanmalı"

 

(Tutuklu akademisyenler) Ben prensip olarak hüküm verilene kadar eğer herhangi bir hukuki zorunluluk yoksa, insanların tutuklu yargılanmalarına karşıyım. Sonunda beraat olursa, özgürlüklerin kısıtlanması geri ödenemeyecek bir haktır. Bana en büyük cezayı versinler, ama konuşma, yürüme özgürlüğümü elimden almasınlar. 28 Şubat’ta baskılar yaşamış bir akademisyen olarak söylüyorum: Düşüncenin hiçbir türüne sınır getirilmesini kabul edemem. Boğaziçi Üniversitesi’ndeki o akademisyen (Esra Mungan) geçmişte başörtü yasağına da karşı çıkan bir isim. Onunla ilgili olumsuz kanaatim yok. Aksine özgürlükçü tutumunu duymuş olduğum bir isim. O parçalanmış bedenleri gördükten sonra hâlâ bir akademisyen o bildiriyi PKK’yı eleştirmeden okuyorsa, ben onunla ayrı bir düzlemde tartışır, mücadelemi veririm. Hukuki konu ayrıdır.

 

"Neden Başika?"

 

Başika Üssü’nü kurmamızın 3 nedeni var:

1) IRAK hükümetine ve halkına yardımcı olarak Musul’un DAEŞ’ten kurtarılması. 2) Lazkiye, Halep, Musul, Süleymaniye’nin kuzeyi Türkiye için bir güvenlik alanıdır. Buradaki her şey bizi ilgilendirir. 3) PKK’nın Musul’un kuzeyinde Sincar bölgesine yerleşmesi, Kandil’den Sincar’a, oradan Haseke hattından Suriye’ye geçmesi. O bölgeye PKK’nın yerleşmesini istemeyiz. Musul’un kurtarılması, PKK’ya Irak’ın kuzeyinde açılmak istenen alanı kapatır. Bölgesel Kürt yönetimini istikrara kavuşturur. O bakımdan Musul’un kurtarılmasını destekleriz. 

 

"Bakanlar Kurulu'nu Urfa'da yapacağız"

 

Doğu illerine ziyaretlere devam edeceğim. Ben gitmeye başlayınca daha popüler hale geldi. Demirtaş, Kılıçdaroğlu’nu çağırdı. İlginin artması iyi. 11 Nisan’da Şanlıurfa’ya gideceğiz. Geçen il başkanları toplantısında Şanlıurfa İl Başkanımıza ‘Sizin İstiklal Madalyanız var mı?’ diye sordum. ‘Hayır’ dedi. İnşallah İstiklal Madalyası ile Şanlıurfa’ya gideceğiz. 11 Nisan’da Şanlıurfa’nın Kurtuluş Günü’nde madalyayı alıp gideceğim. Ankara dışında ilk Bakanlar Kurulu’nu da Şanlıurfa’da yapmayı planlıyoruz. 

 

"Hükümet devirmeye kalkarlar"

 

CHP’nin tekliflerinden biri, müzakere edilebilir. Diğer ikisi makul öneriler değil. CHP ile birlikte yaparsak bu şeref herkese ait olur. Türkiye’de yargı dokunulmazlığı vardır, memur dokunulmazlığı vardır. Siyaseti bütünüyle müdahaleye açık hale getirdiğinizde, parlamento aritmetiğiyle oynamak isteyen herkes dolaylı yoldan hükümet devirmeye kalkar. Eğer 317 yerine 280 milletvekili çıkarsaydık, 4 milletvekili üzerinden hükümet değişebilirdi. Geçmişte paralelin yaptığı gibi ayarlanmış bir savcı bütün ülkenin kaderiyle oynayabilirdi. Dokunulmazlık dediğiniz şey sadece yargı süreciyle ilgili iznin verilmesidir. Milletvekilini cezalandırmak değildir. Yargılama izni verilse bile milletvekilliği bitmiyor. Mahkemeye gidiyor, geliyor ve milletvekilliğine devam edebiliyor. Kimsenin milletvekilliğini bitirmek benim elimde değildir. Biz demokratik bir toplum devletiyiz.